Yapımcı: Black Pants Studio
Yayıncı: Black Pants Studio
Türü: Platform
Çoklu Oyuncu: Yok
Platform: PC
Artılar: Daha önce denenmemiş konsept, çizgi roman tadı, muzip hikaye ve karakterler, alışılmışın dışında soundtrack sistemi ve şahane müzikler
Eksiler: Fizik motorunda bazı hatalar
Grafik: 85
Ses: 95
Oynanış: 90
Genel Puan: 90
Tiny & Big: Grandpa’s Leftovers doğrusunu söylemek gerekirse, çıkışından yaklaşık bir ay öncesine kadar adını bile duymadığım bir oyundu. Kısa bir araştırmayla oyunun birçok festivalden ödüller topladığını öğrenmiştim. Çizgi roman grafikleri, platform öğeleri, muzip hikaye ve diyalogları anında ilgimi çekmeye yetmişti.
Oyunumuz bağımsız bir oyun ve bunu oyunun her karesinden anlayabiliyoruz. Hikayesi, diyalogları, müzikleri, oynanış elementleri öylesine özgün, akıcı ve saf ki, oynarken en ufak bir sıkıcılık, gereksizlik ve abartı hissetmiyoruz. Oyun adeta ekranımızdan yağ gibi akıp gidiyor ve biraz kısa olan oyun süresinden sonra, keşke biraz daha uzun olsaymış dedirtiyor.
Dağları Deldim Lazer Silahımla
Oyundaki başlıca yapacaklarımız kesmek, sürüklemek ve tırmanmaktan ibaret. Oyun bizi her bölümde, hikaye gereği belirli bir alanda bırakıyor ve bize de bu alandan sağ salim çıkmak kalıyor. Bu alanlardan çıkmak için oyundaki her türlü nesneyi istediğimiz açıdan, istediğimiz şekilde kesebiliyoruz. Bu kestiklerimizi istediğimiz yere sürükleyebiliyor veya yolumuzdan kaldırabiliyoruz. Peki nasıl? Envanter konusunda sıkıntı çekmeyen kahramanımız; kesme işlemi için bir lazer silahına, sürüklemek için bir kancaya, nesneleri uzaklaştırmak için ise mini roketlere sahip. Tabii ki oyun esnasında nerede, nasıl kombinasyonlar uygulayacağınız tamamen size kalmış.
Miras Hukuku
Peki kim bu, dağları tepeleri aşan, yanında lazer silahı ve roket gibi silahlar taşıyan kahramanımız? Evet, doğru tahmin ettiniz: Sevimli bir kunduz.
Hikayemiz; kahramanımız Tiny ve onun baş düşmanı olan Big arasında geçiyor. Bu iki birbiriyle alakasız tipin düşman olmasının sebebi ise, Tiny’nin dedesinden kalan mirası Big’in ele geçirmiş olması. Zira oyunun muzipliği tam da burada başlıyor. Çünkü dedenin bıraktığı miras, lafı dolandırmaya gerek yok, bir don! Oyun boyunca, bu donu kafasına geçirmiş olan Big’ in peşinden koşturup duruyoruz. Evet, aslında oyun hikaye adına bundan fazlasını vaat etmiyor. Fakat öyle bir hikaye işleyişi takip ediyor ki, birkaç saat sonra oyuna iyice ısındığınızda, hayattaki tek amacınız o donu ele geçirmek oluveriyor.
Grafikler…Sesler…
Oyunumuz, daha önceden de belirttiğim üzere çizgi roman grafiklerinden oluşuyor. Zaten böylesi muzip ve eğlenceli bir oyuna da ancak böyle bir tarz yakışırdı. Seslendirme ve efektler konusunda da aynı kararlılığı sürdüren oyunda, ufak cızırtılar, mırıldanmalar ve böğürmeler dışında hiçbir konuşma yok. Bunun yerine konuşma balonları var ve bu balonlardaki diyaloglar gerçekten okunmaya değer. Özellikle şok olmak için son bölümdekileri özenle takip etmenizi tavsiye ederim Aynı şekilde kesme, yuvarlanma ve çarpma gibi efektler de çizgi roman okur gibi ekranımızda yazı olarak bulunuyor.
Müzik konusunda da Tiny&Big farkını ortaya koyan bir oyun olmuş. Aslına bakarsanız oyunun size ilk başta pek de müzik verdiği söylenemez. Fakat bölümlerin kıyısına köşesine yerleştirilmiş müzik kasetleriyle, oyun adeta soundtrack listesini bize hazırlatıyor. Oyun boyunca hiçbir müzik kaseti toplamadan peşi sıra bölümleri bitirirsek sadece 3-4 farklı müzik dinleyip oyunu bitirmek mümkün. Fakat kasetleri topladıkça açılan müziklere hayran oluyor ve sağda solda kaset aramaya başlıyoruz.Ayrıca oyun esnasında istediğimiz şarkıyı, istediğimiz anda açıp dinleyebileceğimizi de belirtmekte fayda var.
Her Türlü Kesme, Doğrama İşleriniz…
Daha önce değindiğimiz oyun konseptini biraz daha açalım. Öncelikle şunu söylemeliyim ki; kesme olayına ilk kez bu oyunda rastladım. Daldan dala atlamak gibi olmasın ama; Battlefield 3′ ü düşünün. Kendi hayran kitlesi olan, milyonlar satan bu oyunun kuşkusuz en büyük özelliği Frostbite 2.0 oyun motoruydu. “Tüm harita yıkılabiliyor” diye avazı çıktığı kadar bağıran yapımcıların aksine, campaign’de önceden belirlenen yapılar dışında hemen hemen hiçbir yerin hasar almadığına şahit olduk. (multiplayer’ a söyleyecek lafım yok.)
Peki buraya neden değindim? Kesme konseptini ilk defa uygulayan bir oyunun bu kadar başarılı olması beni gerçekten çok şaşırttı. Haritanın neredeyse tamamını istediğimiz şekilde kesebiliyor, küçük parçalara ayırabiliyoruz. Sadece ilk bölümü ele alalım. Vadi gibi bir alana sıkışıp kalmışız ve çıkmamız gerekiyor. İnanın bölümü bitirdiğinizde ortaya çıkan manzaranın, başlangıçtakiyle alakası bile yok. Bu konsept ve elde edilen başarı, zaten bildiğim bir gerçeği bana tekrar hatırlattı: “Arkadaş, ne varsa bağımsız oyunlarda var.”
5 dk’da Yapılır, Hemen Teslim Edilir
Tiny & Big’ in hiç mi eksi yönleri yok peki? Tabii ki bazı ufak hataları var. Tüm oyun kendini fizik motoruna emanet ettiği için, oyun boyunca ufak bug’lara rastlamadım değil. Ayrıca kestiğimiz parçalar bizden küçük olsa bile, altında kalıp ölebiliyoruz.
Çok büyük bir eksi sayılmaz ama; oynanış süresi de biraz kısa. Bu kısa süren oynanış başka bir oyunda olsa bolca eleştirebilirdim fakat müzik kasetlerinin tamamını toplamak için, daha çok achievement kazanmak için ve haritanın gizli saklı yerlerinde bulunan arcade makinelerinden ulaştığımız mini oyunların hepsini keşfedebilmek için, oyun biter bitmez elimiz zaten hemen “new game” seçeneğine gidiveriyor.
Indie Games Forever
Yazımın sonuna gelirken, bağımsız oyunlara olan sevgi ve saygımın bir level daha atladığını söylemek istiyorum. Yapımcı ekibi cidden ayakta alkışlamak gerek. Nice beklediğimiz oyunlarda hüsrana uğrarken, bir anda çıkagelen oyunlar bizi ekrana kilitleyebiliyor. Bağımsız oyun müptelalarının bu oyunu zaten kaçırmayacaklarını tahmin ediyor ve tüm oyunculara bu oyunu canı gönülden tavsiye ediyorum.
Herkese iyi oyunlar.