Titan Quest: Immortal Throne
Diablo 1 ve 2’yi kim unutabilir ki? Birincisiyle çığır açan Diablo serisi,
ikinci oyunu ile resmen tavan yapmıştı. Saatlerce zindanlarda yaratıkları
kesmek, özel ve set eşyalar bulmak için teker teker yeniden Baal’ı, Diablo’yu,
Mephisto’yu öldürme çılgınlığı. Ben bunları yaptım ve yeri geldiğinde halen
yapıyorum. Eğer bir oyun çıktıktan seneler sonra dahi kendini oynatıyorsa, bu
yapım gerçek bir külttür. Hatta şu oyun dünyasında Diablo bir efsanedir. Adını
bilmeyen oyuncu pek yoktur. İlk Diablo’yu daha dün gibi hatırlıyorum. Tristam’ın
yeşilliğinden cehennemin dibine kadar gitmiştik. Butcher’ın karakterimin
peşindeki halini, nefesini hissetmeyi hiç unutmam. Kutsal metinleri okuyup,
hikayeyi öğrenmemiz. Yeri geldiğinde bize artılar sağlayan sunakların, bazı
zamanlar lanet okuması. Sonunda karakterimizin kafasına Soul Stone’u dayayıp,
alnından içeri sokması. Diablo 2’de peki nasıldı? Diablo’nun geri dönmesi.
Çöllerde koşuşturup, doğru mezarı aramalar. Tristam’ın yok edilmesi ve ilk
oyundaki dostumuz Griswold’un bize olan saldırısı. Ormanlarla kaplı yerlere
gelip Khalim silahını tamamlamak için kalp, beyin ve gözü aramamız. Mephisto’nun
inine girip onu yok edip, Diablo’la olan hesabı kesmek için Gate’ten içeri
geçiş. Sonunda Daiblo’yu öldürüp oyunu bitirmiştik. Ama Baal kalmıştı
ortalıklarda, o da Soul Stone’u ele geçirip kaos yaratmıştı. Ama onunda işini
bitirip World Stone’u da Tyrael yok etmişti. İnek bölümünü ise kim unutabilir.
Diablo aslında anlatılmaz, yaşanır diyebilirim.
Blizzard’tan ayrılan, Flagship Studios’u kurup Hellgate: London’nın yapımına
başlayan Bill Roper; Diablo 3 acaba yapılmayabilir mi? Sorusunu aklımıza
getirdi. Yıllar yılı Blizzard’ın iş ilanlarından “Diablo 3 geliyor. Diablo 3’ün
yapımı için arayışlar var” diye içim içimi yedi. Ama geçen bunca zamana karşılık
şimdilik kesin bir kanıt yok. Fakat Blizzard bugün yarın öbür gün lak diye
Diablo 3’ü önümüze koyar, ekran görüntülerini bile yayınlayabilir. Oyun dünyası
sürprizlerle doludur. Diablo, Diablo diye bağırırken arada klon birçok yapım
çıktı. Kimileri iyi, kimileri kötüydü. Ama çoğu kötü olan klonlar, Diablo’nun
temelinde giden formülü tamamen kopyaladığı için başarılı olamadı. Kendi
atmosferini yaratıp, Diablo’nun gölgesinden çıkamadı. İyi yada kötü zaman
geçirtecek bir çok projeyi gördük. Bunlar arasında özellikle mitolojiyi temelden
alan Titan Quest gerçekten güzeldi. Birçok kişi “Bu da Diablo takliti” diye
veryansın etti. Ama arada bir fark vardı, ne olursa olsun Titan Quest’in
mitolojiyi kullanması, ona ayrı bir atmosfer ve değer gösterilmesine neden oldu.
Birçok oyun sitesinden ve dergilerden de iyi puanlar aldı. Ancak oyundaki bazı
hatalar ve bana göre basit bir şekilde biten sonu oyunun eksi kısımlarındandı.
Böylesine bir yapım için ek görev paketi gelmesi kaçınılmaz oldu. Zaten sonunda
mutlu haberi duyurdular ve Immortal Throne piyasaya çıktı.
Yeraltının acımasız tanrısı Hades
“Hades, Zeus’un kardeşidir. Zeus’un önderliğindeki Tanrılar, Titanları yerin
altına gönderip savaşı kazanırlar. Böylece iktidarı paylaşırlar. Poseidon
denizleri, Hades yeraltı dünyasını, Zeus ise göğü ve tüm evrenin hakimiyetini
elde eder. Hades, yukarıdaki dünyadan kaçırdığı Persephone ile evlidir ve
yeraltı dünyasını onunla beraber yönetir. Yer altı dünyasından ayrılmaz.
Tanrılar arasında en çok korkulanı ve acımasızıdır. Fakat verdiği sözü her zaman
tutar, asla sözünden dönmez. Hades’in simgeleri vardır. Bunlar; Bolluk Boynuzu
ve Görünmez Miğfer’dir.”Kısaca konudan bahsedersek Typhon’u öldürdükten sonra, sevinç naraları
atıyorduk. Ancak kazın ayağı böyle olmuyor ve ortalığı yıkmak için can atan
titanların halen cirit attığını öğreniyoruz. Bu vesileyle Rhodes şehrine gidip,
Hades’in peşine düşüyoruz. Yine kılıcımızı hazırlayıp mücadeleye başlıyoruz.
Aslında ek görev paketi için yeterli bir senaryo, zaten fazla derinleri
karıştırmaya gerek kalmıyor.
Immortal Throne sadece yeni senaryo ile sınırlı değil. Her şeyden önce birçok
oyunun ek görev paketleri gibi kendisinin de belli yenilikleri var. Bunların en
başında artık karavan denilen yeni bir sistemin ana oyuna eklenmesi. Böylece
üzerimizdeki eşyaları koyup, diğer karakterlerle değişme imkanımız oluyor. Eğer
ana oyunu hatırlayacak olursak, envanter sistemi sağ olsun bazı eşyaları almamak
lüksüne, hatta görmemezlikten gelmeye sahiptik. Ama yeni sistemle beraber bu
olay değişiyor.
Yetenekler
Oyundaki asıl büyük yenilik ise yeni gelen yetenek ağacından oluşuyor. Bu yeni
ağaca “Dream Mastery” adı verilmiş. Rüyaları kontrol altına alma ve kabus
yaşatma gibi bir izlenim bırakmasın. Dream Mastery; İyileştirme, Damage
(Büyülerin hasarı) ve yanımızda savaşan yardımcı hayvanları çağırma kısımlarını
tamamen içine alıyor. Eklenen büyüler ile birlikte gerçekten oyundaki bazı
şeyler değişebiliyor. Özellikle yardımcıları çağırmak oldukça işe yarıyor. Bu
büyüleri kullanmakla karakter oldukça değişik bir tat veriyor. Ana oyunda
oynadığınız Hero sanki değişmiş, başka biri olmuş hissine kaptırabiliyor. Yeni
büyüler oldukça dengeli, işimize yarayan ve karakteri cidden değiştiren yapıya
sahipler. El atmanızı tavsiye ederim, şahsen ben öyle yaptım ve memnun kaldım.
Immortal Throne’da değişiklikler bunlarla da sınırlı değil. Aslında birçok RPG
oyununda karşımıza çıkan silahları ve eşyaları geliştirme özelliği, Titan
Quest’e gelen yeniliklerden. Artık oyun içinde silahımızı yada eşyamızı
geliştirebiliyoruz. Bu geliştirme yani güçlendirme işlemi içinse gerekli olan
parşömene sahip olmamız lazım. Parşömene sahip olduktan sonra köydeki
Enchanter’a giderek işlemi gerçekleştirebiliriz.
Mitoloji
Immortal Throne’la beraber yeni yan görevler, yerler ve yaratıklar ekleniyor.
Rakiplerimiz aslında ana oyundaki gibiler, pek bir eklentileri yok. Ama oyundaki
Boss’larla yapılan savaşlar biraz çetin ceviz çıkıyor. Bazı zamanlar gereğinden
fazla zorlaşabiliyor. Ek görev paketindeki harita, ana oyundakilere göre daha
geniş. Böylece biraz daha uzun bir oynama süresi ortaya çıkıyor ki, 15-20
saatlik bir oynanış var ortada.
Grafik ve işitsel anlamda değişiklik yok. Titan Quest’i nasıl bıraktıysanız öyle
bulacaksınız. Ama Immortal Throne ile beraber oyundaki bazı ufak tefek grafiksel
hatalar da ayıklanmış. Hatta bu hataların ayıklanması daha akıcı hale getirmiş bile diyebilirim.
Zaten ana oyun görsel anlamda güzeldi, aynı şekilde
bozuntuya vermeden ek paket devam etmiş. Yine sesler bakımından da ben bir
fazlalık veya noksanlık bulamadım. Onlarda aynı kalitede devam ediyorlar.
Immortal Throne güzel ve yenilik getiren bir ek görev paketi olmuş. Başka başka
oyunlarda karşımıza çıkan sadece iki adet eşya ve düşman ekleyen paketler gibi
değil. Gerçekten “Bazı şeyler fark ediliyor, değişiklik var” diyebiliyorsunuz.
Diablo 3 gelene kadar oyalayabilen kaliteli oyunlardan biri olan Titan Quest’i
sevmişseniz, ek görev paketini de seveceksinizdir. Zaten büyük ihtimal şuanda
Titan Quest sevenler, Hades’in peşine çoktan düşmüşlerdir bile. İyi oyunlar…