To Serve and Command
Bilgisayar oyunları firmaları İkinci Dünya Savaşı’na çok şey borçlu. Piyasada
sayısız İkinci Dünya Savaşı konulu oyun var ve hala çıkmaya devam ediyor.
Görünüşe göre de sonsuza kadar devam edecek. To Serve and Command’da bu konunun
RTS dalındaki temsilcilerinden sadece biri.
Afrika’nın çöllerinden, Ardenler’in karla kaplı yollarına…
To Serve and Command’ın yapısı gayet basit. Göreviniz öncesi brifingi alıyor ve
oyun yapmanız gerekenleri yapıyor ve her görevde elinize verilecek olan bir
miktar güç ile düşmanlarınızı yenmeye çalışıyorsunuz. Brifing kısmı çok sıkıcı.
Bu yüzden isterseniz burayı bir tuşa basarak atlayabiliyorsunuz. Yalnız brifing
kısmını atlarsanız oyuna başladığınızda menüden bir göz atın. Çünkü bölümleri
bitirmek için yapmanız gereken şeyleri bilmeniz gerekiyor. Alman subaylarını
uçağa binmeden yakalamak, bir bölgeye size verilen süreden önce pusu kurmak ve
düşman kuvvetlerini yok etmek gibi.
Kontrol hakimiyeti çok kolay olan bu oyunda yapmanız gereken çok basit. Önce
biriminizi seçiyor daha sonra gitmesi istediğiniz yere ya da saldırması
istediğiniz düşman birimine tıklıyorsunuz. Bu kadar kolay işte! Belki bu daha
önce hiçbir RTS türünden oyun denememiş olanlar için başta zor gelebilir fakat
onlar bile oyunun bu kolay kontrol edilebilir yapısı sayesinde 10 – 15 dakika
gibi bir sürede alışacaklardır.
20 görevden oluşan oyunda sadece müttefik kuvvetlerini yönetebiliyoruz (ki bu da
eksi olarak kayıtlarıma geçecek). Görevlerimizin geçeceği yerler, Afrika’nın
çölleri, Ardenler’in buzla kaplı yolları, Normandiya’nın kanlı sahilleri ve
savaşın son büyük nehri Ren ve çevresi. Oyun boyunca 15 farklı tank modeli, top,
destroyer ve piyade formasyonları emrimizde olacak. Düşmanla çarpışma esnasında
her birimimizin sağlık durumunu görebileceğiz ve bu sayede de o birimi çatışmaya
yakın mı yoksa uzak mı tutacağımıza karar verebileceğiz.
To Serve and Command’da düşman birliklerinin yanına hatta dibine gidene kadar
onları görmek mümkün olamıyor haritada. Sis olayı abartılmış gibi geldi. Fakat
düşman birlikleri biz onları göremezken onlar bizden birini bile gördükleri anda
saldırıya geçiyorlar. Yanı oynarken nasıl olsa düşman yok etrafımda onlardan
herhangi bir iz de yok en iyisi bir tuvalet molası vereyim deyip oyunu açık
bırakıp gitmeyin. Ayrıca birimlerinize savaş pozisyonu, rahat pozisyonu gibi
formasyonlara sokup onları düşmana karşı hazırlıklı hale getirebilirsiniz ki
oyunda tek dikkat etmeniz gereken yanda burası. Birimlerinizi seçip düşman
biriminin içine hiçbir formasyon seçmeden yollar yani sadece “git” derseniz
oraya gidiyorlar. Buraya kadar her şey normal. Fakat giderlerken ne kadar düşman
saldırırsa saldırsın onlara cevap vermiyorlar bu yüzden iki adım öteye bir birim
yollayacak olsanız bile saldırı formasyonunun seçili olmasına özen gösterin.
Look for your enemy before advance
Oyunun yapısı ve oynanışını bir kenara bırakıp grafiklerden bahsetmeye geçersek
genel olarak gayet hoş olduklarını söyleyebilirim. Ne çok güzel ne de çok kötü.
Ağaçlar, askerler, binalar, kısacası her şey 3D. Herkesin hoşuna gidecek bir
grafik yapısı olmamasına rağmen göz zevkini bozmayacak cinsten bir grafik yapısı
var. Bazı binalar inanılmaz derecede detay içermesine rağmen bazıları ise es
geçilmiş, unutulmuş gibi basit kalmış. Tüm askerler için ise aynı modelleme
kullanılmış. Bu detayları oyun içinde zoom yaparak daha ayrıntılı görebilir ve
anlayabilirsiniz. Her araç ise gerçektekine yakın bir şekilde modellenmiş. Fakat
çatışma anında aldıkları hasarı göremiyoruz bunun yerine araç tamamen yok
olduğunda hurda yığınına dönüyor. Binalara veya diğer nesnelere içinde herhangi
bir düşman birimi olmadığında saldırdığınızda da hiç hasar almıyor ve yok
olmuyorlar. Ancak gözetleme kulesi gibi içinde düşman askeri bulunan yapılara
saldırınca hasar verebiliyorsunuz ki bu da tıpkı araçlarda olduğu gibi yok
olduktan sonra meydana geliyor.
Oyunun sesleri ise askerlerinizin tekrar ve tekrar söyledikleri cümleler dışında
gayet güzel kullanılmış. Araçların, çarpışmaların ve patlamaların sesleri
oldukça hoş. Tankların zincirlerinin seslerini temiz bir şekilde
duyabiliyorsunuz. Aynısı askerlerin yürürken çıkardıkları ayak sesleri için de
geçerli. Müzikler ise klasik bir savaş filmindekine baya yakın bir çizgide,
genellikle trampet ağrılıklı. Eğer askerlerin bozuk plak gibi arka arkaya
tekrarladıkları aynı cümleler olmasa oyunun sesleri daha iyi olabilirmiş.
To Command and Serve’ün piyasadaki en iyi RTS’ler arasına girmesi çok zor
gözüküyor. Özellikle şu günlerde çıkması beklenen Codename: Panzers yüzünden bu
oyunu kaç kişi alır bilinmez. Ama konusunun meraklısı için kötü bir seçim
kesinlikle olmaz. Eğer RTS’ye yeni merak sarmış ve çabuk & kolay oynana bir RTS
arıyorsanız tam size göre.