Tomb Raider
Bizimle ilk buluştuğu 1996 yılında PlayStation’larımızda oynarken estetiğini, saldırganlığını, cesaretini ve evet fiziğini çok beğenmiştik.
İlk çıktığı 1996 yılından 2001 yılına kadar geçen süreçte herkes çok sevdi ve ilgi duydu Lara’ya. Ama bütün sayısal şeylerin sonu olduğu gibi onun da sonu yavaş yavaş geldi. Bir zaman sonra o büyük ilgi artık eskisi kadar coşkulu olmamaya başladı, oyunlar ilgi görmüyordu, öyle ki Lara’nın bikinili fotoğrafları bile fazla aranmıyordu. Marka değeri gittikçe düşen Lara’nın hükmü sona ermişti. Çırpınma adına yapılan bir iki yeni oyun da maalesef hiç fayda etmedi.
Tomb Raider’ı diriltme fikri sadece “Hadi toplanın bir Lara Croft oyunu daha yapalım” hevesi ile başlamadı. Crystal Dynamics’in yöneticilerinden Timothy Longo Jr. “İkonik karakterler, ki bunlar ister kahraman olsun ister olmasın, her zaman yaşadıkları dönemin birer üretimi olmuşlardır” diyor. Özellikle pazarlama açısından bu karakterlerin zamana uyumlu bir şekilde evrimleşmesi gerektiğini düşünüyorlar. Eğer bunu yapamazlarsa yok olur giderler. İşte bu noktada Crystal da ‘büyük bir şeyler yapmalıyız’ deme cesaretini gösteriyor.
Lara şimdi 21 yaşında ve okuldan yeni mezun olmuş. Hayatı boyunca geçmişe olan ilgisi, tatillerde ailesi ile gittiği arkeolojik kazılar, bilinmeyeni araştırmak ve en büyük gizemlere bile açıklayıcı yanıtlar arama hevesi doruk noktasında ve kendisini dünyaya kanıtlamak istiyor ya da belki sadece annesine ve babasına.
İşte bu güdü Lara’yı “Endurance” adlı bir gemiye ve geminin kaptanı Conrad Roth’un yanına kadar taşıyor. Eski bir Kraliyet Donanma Komando mensubu olan Roth atık bir ödül uğruna her türlü kanunu bükebilir veya kırabilir durumda. Bu ikili birlikte Japonya kıyılarında kayıp bir kutsal emaneti bulmak amacıyla yola çıkıyorlar. Kaptan için herhangi bir yolculuk gibi gözüken şey genç Lara’nın bu heyecan dolu hayata attığı ilk adım. Genç kız bu macerada yapacağı muhteşem bir keşif ile dünyayı değiştirmeyi umuyor. Ancak bu keşif seferi henüz kıyıya varamamışken korkunç bir fırtına ile karşılaşıyor ve “Endurance” adına yakışmayacak bir şekilde ortadan ikiye ayrılarak batıyor ve Lara’yı karanlık bir denizin ortasında hazırlıksız bırakıyor. Bundan sonrasında ise Lara Croft’un önünde hem fiziksel hem de duygusal travmalarla dolu bir yolculuk beliriyor.
Oyunda önemli olan şey Lara Croft’un duygusal yönünü sadece kaba taslak göstermek değil, bu yönünü aynı zamanda oynanabilirliğe yansıtarak oyuncuları gittikçe zorlaşan bir maceraya hazırlamak.
İşte biz de kendimizi onunla birlikte böyle bir maceraya hazırlıyoruz.