Oyun İncelemeleri

Tomb Raider: Legend

Kısaca Lara Croft

İsim: Lara Croft
Millet: İngiliz
Doğum Tarihi: 14 Şubat 1967
Doğum Yeri: Wimbledon
Medeni Hali: Bekar
Kan Grubu: AB-
Boy: 5′ 9″
Kilo: 11b lbs
Saç Rengi: Kahverengi
Göz Rengi: Kahverengi
Favori Filmleri: Deliverance (1972), Aguirre Wrath of God (1977)
Favori Müzik Grupları: U2 ve Nine Inch Nails

GEÇMİŞ OYUNLAR:

Tomb Raider (1996):

Lara Croft efsanesinin başlangıcı işte bu oyuna dayanıyor. Tomb Raider sadece
bir aksiyon olmakla kalmayıp, bize değişik mekanları gezdirip, zorlu bulmacalar
çözme fısatını da veriyordu. Tamamen 3 boyutlu grafiklerden oluşan bu ilk
oyunda, Mısır’dan tutun da Yunan tapınaklarına, hatta Atlantis’e bile gitme
şansına sahip oluyorduk. Lara Croft’un akrobatik hareketlerinden faydalanabilmek
de bizim için ayrı bir zevk oluşturuyordu. Daha sonra bu yapımın bir de Lost
Artifact versiyonu yayınlandı.

Tomb Raider 2 (1997):

İlk oyunun ve Lara Croft’un oldukça sevilmesinden sonra ikincisi hazırlandı.
Yine farklı mekanlarda gezmeye devam edip, kayıp artifact’lere ve en sonunda da
Dagger of Xian’a ulaşmaya çalışıyorduk. Birbirinden farklı araçları da
kullanabildiğimiz Tomb Raider 2’de, Venedik de dahil olmak üzere değişik yerlere
gitmeye, mağaralı araştırmaya devame ediyorduk. Tomb Raider 2’de gezebileceğimiz
18 farklı mekan bulunmaktaydı. Bunun da daha sonra Gold versiyonu yayınlandı.

Tomb Raider 3 (1998):

Serinin geçmiş oyunlarına göre daha zor bir macera bizleri bekliyordu. Yine
gezdiğimiz mekanlarda oldukça farklıydı ve bir anda kendimizi Londra’da bile
bulabiliyorduk. Çözmemiz gereken bulmacaların zorlukları arttırılmıştı ancak
yine de Lara Croft için her bir zorluğa katlanılabilecek bir yapımdı. Yapımcılar
Tomb Raider 3’te Lara’nın tipini de biraz farklı bir hale getirmişlerdi.

Tomb Raider: The Last Revelation (1999):

Her sene olduğu gibi, 1999 senesinde de bir Tomb Raider oyunu ile daha karşı
karşıyaydık. Mantık olarak olmasa da, The Last Revelation’da fiziksel değişimler
göze çarpıyordu. Öncelikle, başlangıç bölümlerinde Lara’nın küçüklük halini de
kontrol edebiliyor ve amcasının başına gelenlere şahit oluyorduk. Daha sonra da,
amcamız bizden intikam almak için geri dönüyordu. Serinini bu 4. oyununda grafik
motoru da geliştirilmiş ve göze oldukça hoş gelen bir hal almıştı. Bölümlerin
çoğu Mısır’ın enteresan ve bir o kadar da tehlikeli mekanlarında geçiyordu. Daha
çok bir adventure yapısı kazandırılmıştı ve uygun eşyaları uygun yerlere
kullanmak için çabalıyorduk. Tuhaftır ki, bu oyunun sonunda Lara göçük altında
kalıyor ve teorik olarak ölmüş kabul ediliyordu. Bir sonraki yapım geldiğinde
ise, onun hakikaten de ölmüş olduğunu anlıyorduk.



Tomb Raider: Chronicles (2000):

Bir önceki bölümde Lara Croft’un ölümüne şahit olmuştuk. Chronicles’ın başında
da, onun mezarının ziyaret edildiğini gördüğümüzde bunun gerçek olduğunu
anlıyoruz. Tabii tahmin edilebileceği üzere, burada da Lara’nın eski maceraları
hatırlanıyor ve bu hatırlanan maceraları da bizler oynuyoruz. Burada da yine
Lara’nın ufaklık halini oynama imkanına sahip oluyoruz. Grafikler ve Lara
Croft’taki değişim burada da devam etmiş oynanış olarak herhangi bir değişiklik
yapılmamıştı. Hatta artık bazı insanlar serinin iyiden iyiye suyunun çıkmış
olduğunu düşünmeye başlamışlardı. Yine de gezmeli görmeli oynanışından bir şey
kaybetmemiş olduğu için alıp oynanmaya devam edildi. Ayrıca, sonlara doğru
ortaya çıkan daha bir aksiyonvari oynanış, seriyi az da olsa renklendirmişti ve
bizi bir bakıma gizlilik bazlı oynanışa da itiyordu.

Tomb Raider: The Angel of Darkness (2003):

Araya 3 senelik bir ara girince, hakikaten de Lara’dan ümidi kestik ve
öldüğünden iyice emin olduk ki bu sefer de karşımıza Angel of Darkness çıktı.
Macera aslında tam gaz devam ediyordu ve bu sefer de kendimizi Paris, Prag gibi
Avrupa’nın önde gelen şehirlerinde buluyorduk. Çalıntı tablolar ve öldürülen
ustamızla ilgili sır perdelerini aralamaya çalışıyorduk. Üstelik bu sefer bir de
partnerimiz vardı; Kurtis Trent. Oyunun bazı yerlerinde onu da yönetebilme
şansına sahip oluyorduk. Yalnız oyuncuların büyük bölümü, kontrollerden son
derece yakınmışlardı. Tabii ki oynanış gene aynıydı ancak bu sefer Lara bazı
akrobatik hareketlerinde kendisini geliştirebiliyordu. Sonunda şunu anladık ki,
Lara Croft mezara girse bile, bir şekilde maceraları devam edecekti.Tomb Raider: Legend İncelemesi

Onun için söylenebilecek olan sözler uzar da gider. Oyun dünyası, özellikle
aksiyon oyunlarında devrim yarattı ve üçüncü şahıs görünümlü aksiyon yapıtlarını
bizlere iyiden iyiye kazandırdı. 3 boyutlu grafikler ilk defa bu kadar net ve
göze hoş görülebilir biçimde çıktı karşımıza zamanında. İlk macerasından
günümüze kadar tam tamına 10 yıl geçti. O zamanlar daha genç bir bayanken, Lara
Croft artık giderek de yaşlanıyor. Ancak, hiçbir şey (ölüm bile), onu macera
peşinden koşmaktan alıkoyamıyor. Çünkü o bu iş için yaratılmış ve tüm evren
üzerinde bulunmadık artifact bırakmamak için yaşıyor. O, yılların büyük ve
yıkılmaz çınarı Lara Croft, işte 3 senelik bir ayrılıktan sonra tekrar
karşımızda. Kendisine uygun bir oyun ismi de almış zaten; Legend, yani efsane.

Karış karış dünya

Çoğu insan, artık serinin iyice suyu çıktığı konusunda hemfikir. Serinin bu
kadar oyunu arka arka çıktı ve sonuç olarak oynanış ve konsept olarak pek bir
değişiklik yapılmadı. Sadece dolaştığımız yerler değişti ve daha değişik
bulmacalara maruz kaldık. Bizi bekleyen ölümcül tuzaklar da bunların tuzu biberi
oldu. Lara Croft ile yaşlanıyor olmasına rağmen hala dimdik ayakta ve
performansından bir şey kaybetmiş değil. Yapılabilecek “suyu çıktı”
eleştirilerine tabii ki hak verilebilir ancak yine de sonuçta onun da tarzı bu.
Marjinal değişiklikler getirmese de, bizi mekan mekan gezdirmesi ve sürekli bir
şeylerle meşgul etmesi, bence son derece zevkli bir durum. En azından şahsen ben
bu oynanıştan zevk alıyorum, zevk alan bir başka çoğunluk da mevcut.

Lara Croft, araştırmacı bir arkeolojist olmasından dolayı, Legend’da da artifact
peşinde koşmaya devam ediyor. Bu sefer çoğunlukla Güney Amerika’da gezinmenin
yanında, bu zorlu macera bizi farklı yerlere de götürecek. Gezeceğimiz mekanlar;
Peru, Gana, Bolivya, Kazakistan ve Japonya gibi yerlerden oluşuyor. Kimi zaman
tehlikeli ormanlar içerisinde gezinip, düşman askerler ile çatışacağız. Kimi
zaman ise, bir tapınak içerisinde çözülmeyi bekleyen karmaşık bir bulmaca ile
yüzleşmemiz gerekecek. Tabii yolculuklar boyunca çeşitli sürprizlere de
hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bizi her an neyin beklediğini bilemiyoruz ve ani
olaylar cereyan edebiliyor.

Tomb Raider: Legend, önceki oyunlara göre grafiksel olarak iyiden iyiye
geliştirilmiş ve bu gözle de görülür dereceye gelmiş. Özellikle grafik motorunun
renk paleti oldukça güzel seçilmiş ve gezindiğimiz mekanlarda bir yandan çevreye
de dikkat etmek son derece zevkli bir hal alıyor. Doğal olarak Lara’mız da
fiziksel olarak değişikliğe uğramış ancak yaşlanıyor olmasına rağmen herhangi
bir yaşlılık belirtisi göstermiyor. Hatta, diğer oyunlarının aksine yine daha
bir atletik olmuş ve neredeyse yapamadığı hareket yok gibi. Grafiksel olarak
temiz, ancak yine de texture’ların bazıları gereken detaylardan yoksun
bırakılmış ve göze hoş gelmeyen yerler de bulunuyor. Ancak, genel olarak gözü
rahatsız eden herhangi bir durum söz konusu değil. Yalnız, ortalama makinelerde
bile, grafiklerin bazı özelliklerini kısmanız gerekebilecek. Hepsini açtığınız
zamanda bile, bir yavaşlık söz konusu oluyor. Özellikle makinenize
güvenmiyorsanız, anti-aliasing özelliğini kapalı tutmanızda fayda olduğu
kanısındayım.

Ana menüde istersek direkt olarak yeni maceramıza başlayabiliyoruz. Bunun
dışında, her Lara Croft oyunundan alışılagelmiş üzere, Lara’nın evinde gezinme
şansına sahibiz ancak bu sefer her yere giremiyoruz. Evin bazı bölümlerine
ulaşabilmek için, esas maceramız içerisinden çeşitli yerleri bitirebilmeli ya da
ödülleri toplayabilmeliyiz. Options kısmında da grafik, ses ve kontrol
ayarlarını değiştirebiliyoruz. İlk Tomb Raider oyunlarına göre kontroller
oldukça değiştirilmiş ve alışılagelmiş aksiyonlarınkinin aynısına döndürülmüş.
Ayrıca, kontrollere bakıldığı zaman, artık kullanabileceğimiz PDA tarzı bir
aletimizin de olduğunu görebiliyoruz. Kendimizi maceraya her şekilde hazır
hissettikten sonra girişimizi yapıyoruz.Kendimizi Bolivya’nın enteresan bir ormanlık alanında buluyoruz. Daha önce de
bahsettiğimiz gibi, grafiksel olarak ilerlemeler kaydedilmiş. Renkler gayet
canlı ve güzel, ancak texture’lar üzerinde biraz daha çalışılabilirdi. Gözü
rahatsız eden birşey olmadığına karar verip oynamaya başlıyoruz. Lara’nın
kontrolleri, normal aksiyonlarınki gibi olmasına rağmen oldukça zor ve
olumsuzluk teşkil etmekte. Bu zorluk, tuş kombinasyonlarından dolayı
kaynaklanmıyor, zira nasıl olsa onları değiştirebiliyoruz. Lara nedense bir
türlü yerinde durmuyor ve hoplama zıplama yapmak istediğimiz yerlere tam olarak
sabitlemek için bir süre alışma dönemi geçirmemiz gerekiyor. Sanki ayağında
paten var ve bu yüzden de durmakta zorlanıyormuş gibi bir hava yaratıyor
kendisi. Buna alışmak bir süre alıyor maalesef.

Alet – edevat çantası

Başlangıçta üzerimizde bulunan eşyalarımız var. Sağlık paketimiz var ki aynı
anda 3 tane taşıyabiliyoruz. Bunun dışında Lara’nın vazgeçemediği başlangıç
pistolları da duruyor ancak bu sefer 30 mermilik bir sınır var. Şarjör sınırsız
ancak 30 mermi harcadıktan sonra şarjör değiştirmesi gerekiyor. Makineli
tüfeklerden tutun da pompalı tüfeklere kadar yine geniş bir silah yelpazemiz
olduğunu da belirtelim. Tabii bunları zaman içerisinde oyunda gezindikçe
bulacağız ve sınırlı sayıda cephaneleri de olacak. Bunun dışında bir fenerimiz
var ve kullanmaya başlayınca pil göstergesi azalmaya başlıyor, kapattığımız
zaman da tekrardan kendini şarj ediyor. Karanlık yerlerde ve özellikle
mağaralarda imdadımıza koşacak. En önemli eşyamız kabul edeceğimiz ve zor
durumlarda başvurmamız gereken aletimiz ise PDA’imiz. Default olarak TAB tuşu
ile ulaşabileceğimiz PDA’imize girdiğimizde, üzerimizdeki alet – edevat hakkında
bilgiler, yolculuğumuz ve yaptıklarımız ile ilgili istatistikler, görevlerimiz
ve bunların açıklamaları bulunuyor. Ayrıca en önemlisi, bir de haritamız var ve
zor durumlarda buna bakarak yardım alabileceğiz. Kısacası PDA’imiz bizim en
önemli dostumuz. Bizimle telsiz yardımı ile sürekli irtibatta bulunan bir
partnerimiz var ancak inanın PDA ondan daha yararlı işler yapmakta.

Üzerimizdeki eşyalar bununla da bitmedi. Belki de önem sırası olarak PDA’den
sonra gelebilecek bir dürbünümüz var. Bu dürbünümüz iki modda çalışıyor. Normal
moddayken uzak yerlere daha ayrıntılı bakabilecek ya da düşmanlarımızı uzaktan
gözlemleyerek bir sonraki atmamız gereken adımla ilgili düşünebileceğiz. Daha
önemlisi ise analiz modu. Bu moda geçtiğimiz zaman, yeşil görüntü sayesinde
karanlık yerler aydınlanabiliyor, daha da önemlisi, çevre analiz ediliyor. Bu
analiz sonucunda, üzerinde işlem yapabileceğimiz ya da mekanda önemli yerlere
sahip olan mekanizmalar bizlere gösterilebiliyor. Mesela, itip çekebileceğimiz
bir kaya ya da kutu, açılır kapanır bir kapı ya da patlayan bir nesne, analiz
modunda bizlere gösteriliyor ve biz de bulmacalarda buna göre düşünme şansına
sahip olabiliyoruz. Bu gibi ayrıntılar, aslında Legend’i zengin bir hale
getirmiş ve cidden bir araştırmacı olduğumuzu bizlere derinden hissettiriyor.
Legend’daki önemli eşyalarımızdan birisi de kancamız. Çoğu yerde hayatımızı
kurtaracak ya da bizlere çıkış yolları sağlayacak. Bu kancamızı, parlayan metal
objeler üzerinde kullanabiliyoruz ve bu sayede havada ya da yerde, onlara nişan
alarak tutunuyor ve kendimizi bu objelerin bulunduğu yerlere çekebiliyoruz.
Düşmekte olduğumuz zamanlarda, etrafta parıldayan bir metal obje gördüğümüzde
ona kancayı atıp hayatımızı kurtarabilmek mümkün olabiliyor. Bu kancayı, aynı
zamanda düşmanları kendimize çekebilmek için de kullanabiliriz.

Lara, akrobatik kişiliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Önceki oyunlarda olduğu
gibi yine iplere tırmanıyor, sallanıyor, ince yerlere tutunup ilerleyebiliyor ya
da karşılara kayabiliyor. Bu sefer enteresan bir özellik de, bazen dikkatsiz
atlayıp tutunmaya çalıştığımızda Lara tek eliyle tutunuyor ve hızlı bir şekilde
aksiyon tuşuna basıp diğer eliyle tutunmasını da sağlamamız gerekiyor. Aksi
takdirde bulunduğu yerden aşaı düşebiliyor, bunun gibi enteresan bir ayrıntı da
eklenmiş.Silah kullanımları konusunda oyuncuya kolaylıklar sağlanmaya
çalışılmış. Silahımızı çektiğimizde crosshair olarak da tabir edebileceğimiz
ufak bir yuvarlak çıkıyor ve mouse’umuz ile bunu oynayarak istediğimiz yerlere
nişan alabiliyoruz. Düşmanlar, isabet ettirilebilecek bir mesafede ise, kırmızı
yuvarlak ise gözüküyorlar, eğer uzakta kalıyorlarsa, gri renkte oluyorlar. Bunun
dışında bir de kilitlenme modu var. Gereken tuşa bastığımız zaman, kamera
crosshair’e daha da yaklaşıyor ve böylece daha ince noktalara nişan alma şansına
sahip oluyoruz. Tomb Raider: Legend’daki enteresan bir özellik de şu; bazı kilit
noktalara ateş ederek düşmanları kısa yoldan safdışı bırakabiliyoruz. Bir
kayanın dibindeki taşa ateş edip, kayanın düşmanlar üzerinde kaymasını
sağlayabiliyoruz, ya da bunun dışında patlayan varillere ateş edip toplu
katliamlar yaratabiliyoruz.

Ayrıntı güzeldir

Bazı ara videolarda oyuna müdahale etme şansına sahibiz. Daha doğrusu bunu mini
oyunlar olarak da düşünebiliriz. Bazı yerlerde zamanında uygun yön tuşlarına
basmamız gerekiyor. Doğru tuşa zamanında bastığımız zaman, o anki tehlike
durumuna göre hayatımızı kurtarmış oluyoruz. Yanış bir zamanlama olursa ya da
yanlış tuşa basarsak, maalesef ölüyoruz ve tekrar başlamamız gerekiyor. Neyse
ki, Tomb Raider: Legend bize bu durumda oldukça kolaylıklar sağlıyor.
İstediğimiz zaman istediğimiz yerde save edebiliyoruz ve bunun dışında da zor
yerleri geçtiğimizde checkpoint kazanıyoruz, başımıza bir iş geldiğinde tekrar
oralardan devam edebiliyoruz.

Bölüm içlerinde toplayabileceğimiz şekiller var ve bunlar daha sonra kilitli
olan şeyleri açmaya yarıyorlar. Lara’nın evinin kapalı olan mekanlarına girişler
yapabilecek ve buranın sırlarını da çözme şansına sahip olabileceğiz. Bunun
dışında, bölüm içerisinde yaptıklarımız ve bulduklarımız sonucunda yeni
kıyafetler açabilecek ve istediğimiz bölümlerde istediğimiz kıyafetleri Lara’ya
giydirebilme şansına da sahip olacağız. Konsept olarak aynı kalmış olsa da,
çeşitli ufak tefek detaylar, Tomb Raider’ı bayağı renklendirmiş gibi
gözükmekteler.

Karşımızda çok çeşitli düşmanlar olacak. İlk bölümlerde, ormanları kollamakta
olan askerlere karşı mücadele edeceğiz. Onların da silahları var ve daha güçlü
silahları olanlarınkini alarak kendi sağlam cephanemizi de oluşturabileceğiz.
Yalnız, düşmanların yapay zekaları çok da iyi sayılmaz ve sürekli aynı yerlerden
ateş ediyorlar, oldukça da yapmacık saklanıyorlar. Lara’nın akrobatik
hareketlerini kullanıp, sürekli zıplayıp ateş ederek onların hakkından gelmek
son derece basit. Bunun dışında, ara sıra vahşi hayvanlar da çıkacak karşımıza
ve nitekim onları da aynı yöntemlerle öldürmek son derece basit bir hal alıyor.
Genelde Tomb Raider: Legend’in eğildiği nokta, akrobasi ve enteresan bulmacalar
olmuş. Bulmacalar aslında tam zorlu olmasa da, yine insanı bir süre düşünmeye
iten cinsten olmuşlar. Baştaki bulmacalar genelde fiziksel dengeler ile ilgili
oluyor. Uygun basamakların üstüne, kayalar ya da sütunlar yerleştirerek
kendimize yol açmaya çalışıyoruz ancak öncelikle bu kayaları bulmak ya da uygun
kıvama getirmek için düşürmemiz gerekebiliyor. Baştaki bulmacalar özellikle bu
türden oluyorlar, ancak çözmesi kesinlikle sıkıcı değil ve hatta çözdükçe
çözesiniz de gelebilir.

Bulmaca dışındaki aksiyon kokan yerlerde, hızımızı ya da aklımızı kullanmamız
gerekebiliyor. Bazen aniden önümüze bir kaya çıkabiliyor ve biz de ezilmeden
ondan kurtulmaya çalışabiliyoruz. Bu gibi, ani aksiyonlara hazırlıklı olmalı ve
etrafın bize sunduğu avantajlardan yararlanabilmek için gözümüzü açmalıyız.
Hatta bazı tuzakları görünce, Prince of Persia serisini de hatırlar gibi olduk.
Hızlı olmadığımız zaman duvarlar arasında sıkışabilir ya da kendimizi kazıklar
içinde bulabiliriz, bu yüzden son derece dikkatli olmamızda da fayda var. Ancak,
bir alıştıktan sonra gerçekten çok rahat bir oyun çıkartıyorsunuz ve hızlı hızlı
ilerleyip yeni mekanlar görebiliyorsunuz. Açıkçası ben oynadığım süre boyunca
hiç ölmedim ancak takılıp, “Burada acaba ne yapabilirim?” gibilerinden
düşündüğüm kısımlar oldu. Zorlukları var

Kullanabileceğimiz araçlar da söz konusu. Hatta baş bölümlerdeki motorsiklet
bölümü son derece güzel hazırlanmış. Etraftan düşman motorsikletleri geliyor ve
biz bir yandan devrilmemek ya da çarpmamak için uğraşırken, diğer yandan da
onlara ateş ederek safdışı bırakmaya çalışıyoruz. Tabii bu bölümde bol bol
vurulacağız ancak karşımıza ara sıra çıkan sağlık paketlerini alıp kullanarak da
bu bölümde başarı sağlamaya çalışacağız. Biraz da platform kokan bir bölüm
olmasına rağmen Tomb Raider’ı renklendirmiş ve zevkli bir hale getiriyor.

Kontrollerin ilk başta bizi oldukça zorlayabileceğinden bahsetmiştik. Maalesef
bu kontrol problemi yüzme durumlarında daha da kendisini gösteriyor ve son
derece zor bir hal alıyor. Uzun süre oynamış olmama rağmen, yüzmeli her bölümde
sıkıntı çekmiş olduğumu söyleyebilirim. Bulmacaların bir tanesinde, hızlı bir
biçimde su altındaki dört butona basmak gerekiyor, tabii bir yandan nefes
barımızın azaldığını da görebiliyoruz. Çok hızlı hareket etmeli ve ölmeden bu
butonlara basmalıyız. Bunun sonunda odanın içerisinde yüzdüğümüz sular çekiliyor
ancak bunu yapana kadar akla karayı seçebilirsiniz. Lara akrobatik iyi hoş ama
bazı yerlerde yerinde durması gereken yerlerde durmalı, yüzerken de bize
rahatlık sağlamalı ama bu çok da mümkün olmayabiliyor, en azından alışabilmek
için biraz zaman geçmesi gerekebiliyor.

Kamera açıları fena sayılmaz, bizi çok da zorda bırakmıyor, zaten biz de
istediğimiz gibi ayarlayabildiğimizden dolayı bu konuda bir zorluk çekeceğinizi
tahmin etmiyorum. En çok hoşuma giden hususlardan birisi de sesler oldu. Doğanın
sesleri tüm güzelliği ile kulaklarımıza geliyor, özellikle akan bir şelalenin
yanında durup bir süre onun sesini dinlemek, birazdan atılacağımız maceralar
öncesi bizlere huzur verebiliyor. Düşmanların seslendirmeleri pek güzel değil,
daha doğrusu sürekli kendini tekrar eden replikler kullanıyorlar ve bun sanki
bir wav dosyasına tekrar tekrar tıklyormuşuz gibi geliyor, hoş olmuyor tabii ki.
Yine de doğal ses elemanları, silah sesleri gibi ayrıntılar oyuna güzel
oturtulmuşlar ve bize bir mağarada ya da bir ormanda olduğumuz hissini güzel bir
şekilde verebiliyorlar.

Efsaneye yeniden merhaba

Tomb Raider: Legend, “Serinin suyu yeterince çıktı” diyenler için bir şey ifade
etmeyecektir ancak yine de söylemekte yarar var; konsept aynı olmasına rağmen
detaylar onu güzelleştirmiş. Aksiyon yönünün yanında, bulmaca yönü de ön planda
ve özellikle onları çözdükten sonra “Acaba şimdi nereye geleceğiz?” gibilerinden
bizleri merak duygularına da itebiliyorlar. Bol mekan gezmek, Lara Croft ile son
derece zevkli. Serinin ve Lara’nın müdavimleri bu yapımı kesinlikle es
geçmeyeceklerdir zaten. Diğer oyuncuların da aslında alıp oynamalarında hiçbir
sakınca yok; eğlence, gezi, macera ve biraz olsun beyin jimnastiği için Lara
Croft sizinle birlikte. Reklam gibi oldu ama olsun, Lara Croft’un iyisi kötüsü
olmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu