Tomb Raider
Yapımcı: Crystal Dynamics
Yayıncı: Square Enix
Türü: Aksiyon
Çoklu Oyuncu: Var
Platform: PC, PS3, XBox 360
Grafik: 95
Ses: 95
Oynanış: 95
Genel Puan: 95
Artılar: Mükemmel hikaye ve atmosfer, detaylı karakter gelişimi, kusursuz oynanış, uzun oyun süresi, kaliteli seslendirmeler ve grafikler, yıllar sonra yeniden Tomb Raider oynamak
Eksiler: Kimi zaman aşırıya kaçan aksiyon sahneleri, bulmacalardan neredeyse tamamen vazgeçilmiş olması
Tomb Raider serisi ile tanışıklığım uzun yıllar öncesine dayanır. Ben o zamanlar evdeki atarinin başından kalkmazken (yanlış hatırlamıyorsam Micro Genius’du) yeğenlerime alınan PC ile aklım başımdan gitmiş, kendi evimden çok orada vakit geçirir olmuş, bir anda en cana yakın akraba oluvermiştim. Beni o eve hapseden tabii ki kocaman kasa ve monitörüyle evin baş köşesindeki PC değil, içindeki Tomb Raider II adlı oyundu. Anlayacağınız seriye ikinci oyun ile başladım ve zaman içerisinde tüm oyunlarını oynadım. 4-5 yaşlarında bir çocuğun 8-bit oyunların başından kalkıp bodoslama Tomb Raider II’nin başına oturması esnasında yaşadığı şaşkınlık kelimelerle tarif edilemez. Nedendir bilinmez, o oyundan en çok aklımda kalan şey ise malikanenin uşağı Winston’dur. Ansızın arkamızda bitiveren, zombi benzeri sesler çıkararak ağır aksak yürüyen bu uşak zamanla tüm sinirlerimi harap etmiş ve beni malikaneden daima uzak tutmuştur.
A Survivor is Born
Yeni Tomb Raider’da ise tüm oyunların öncesine yani Lara’nın gençlik yıllarına gidiyoruz. Ekibini toparlayan Lara, “Endurance” adlı gemiyle zamanında Yamatai klanının hüküm sürdüğü eski bir Japon adasına doğru uzun bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuğun temel amacı ise Yamatai klanının kutsal kabul ettiği Güneş Kraliçesi Himiko hakkında detaylı bir araştırma yapmak. Fakat günümüzde bile gizemini koruyan “Bermuda Şeytan Üçgeni”nde bulunan adaya, geminin geçirdiği kaza sonucu hiç olmaması gereken bir şekilde ulaşan Lara’nın macerası apar topar bir şekilde başlıyor. Lara, “Croft” olma yolundaki bu macerasında mürettebatının geri kalanını kurtarmaya çalışıyor, Yamatai klanının kültünü devam ettirmeyi amaçlayan Solarii Brotherhood ile savaşıyor ve tüm bunların yanında sürekli bir hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Hikayenin başlarında kötü şekillerde yaralanan, acı çeken, aç kalan, olaylar karşısında çaresizliğe kapılıp korkan yani insancıl tepkiler veren Lara, oyunun sonlarına doğru Xena misali bağıra çağıra düşmanlarıyla savaşıyor, çektiği acıları fazla umursamıyor yani bu oyunun en sevdiğim noktası; Lara zaman ve mekana uyum sağlıyor.
Hayatta Kalacaksak Gelişmemiz Lazım
Tomb Raider’da oyun boyunca kamp alanlarına rastlıyoruz. Lara ateşin başına oturup dinlenmeye başladığındaysa gözümüze üç başlık çarpıyor. Fast Travel (bu konuya daha sonra değineceğim), Skills ve Gear. Skills başlığı altında karakter upgradeleri var ve survivor, hunter, brawler olmak üzere kendi içinde üçe ayrılmış durumda. Oyun boyunca tamamladığımız challengeler, topladığımız meyveler, avladığımız hayvanlar ve gps, relic, document gibi materyaller bize xp olarak geri dönüyor. Biriken xp lerin oluşturduğu her bir skill point ile bir yeteneği aktif hale getirebiliyoruz. Bu yetenekleri açtığımızda yenileri aktif hale geliyor ve oyunun sonlarına doğru tamamladığımız yetenek ağacı ile Lara gerçek bir savaşçıya dönüşüyor.
Bir diğer başlık olan Gear’da ise Lara’nın silahlarını upgrade ediyoruz. Oyun boyunca rastladığı kutulardan, sandıklardan, dolaplardan ve öldürdüğü düşmanlarından “salvage” toplayan Lara, bu puanlar sayesinde adeta ayaklı bir cephaneye dönüşüyor. İlk başta edindiğimiz ok-yay ikilisinin dışında pistol, rifle, shotgun gibi silahlara ve dağcılık dışında yakın dövüşte de kullanabildiği bir baltaya sahip olan Lara bu silahları oyun boyunca upgrade edebiliyor. Zaman içerisinde özellikleri gibi isimleri de değişen bu silahlara grenade launcher da dahil birçok parça ekleniyor. Ayrıca sağda solda rastlayacağımız kutulardan ender de olsa silah parçalarına denk gelebiliyoruz. Üç adet parçasını topladığımız her silah için yeni upgradeler de açabilmek mümkün.
Ada Şartlarına Boyun Eğmeyen Lara
Platform ağırlıklı başlayan Tomb Raider’da oyunun ikinci yarısından itibaren aksiyon çok daha ağır basıyor. Platform sekanslarında gayet atletik olan Lara, iş aksiyona gelince tam anlamıyla Rambo kesiliyor. Eline geçirdiği her silahı ustaca kullanan Lara (ki bu, atmosferi biraz baltalıyor) düşmanlarına ölüm saçıyor. Düşmanlar demişken Solarii Brotherhood üyelerinin yapay zekalarını gayet başarılı buldum. Siperleri ustaca kullanmaları ve yakın dövüş konusunda usta olanların üzerimize direkt koşmak yerine kıvrımlı hareket etmesi çok hoşuma gitti. Kalkanlı düşmanlar bizi bir nebze zorlarken, fırlattıkları molotof kokteyli ve el bombaları ile hedefi tam on ikiden vurabilen düşmanlar zor anlar yaşatabilir. Bu tür aksiyon sahnelerinde Lara otomatik olarak siper alıyor ki bence bu gayet yerinde bir karar. Bir de siper alma sistemi eklense oyunun klasik bir TPS oyunundan hiçbir farkı kalmayacakmış.
Sandbox dinamikler barındıran yeni Tomb Raider’da kamp alanlarındaki fast travel seçeneği ile daha önce uğradığımız yerlere yeniden göz atabilmek mümkün. İlk başlarda sahip olmadığımız kimi ekipmanlar yüzünden haritanın ulaşamadığımız noktalarına ulaşmak ve toplayamadığımız materyalleri toplamak mümkün. Fakat tüm bu işlemleri, hikayenin gidişatını aksatmamak adına oyunu bitirdikten sonra yapmanızı tavsiye ediyorum.
Daha Az Bulmaca, Daha Çok Aksiyon
Yer yer rastladığımız “quick time event”ların Tomb Raider’a çok yakıştığını söylemeden edemeyeceğim. Tırmanma sekanslarının dışında kimi anlarda (kurt saldırısı, paraşüt sahnesi) karşımıza çıkan bu atraksiyon oyuna büyük heyecan katmakta ve başarılı olamadığımız takdirde Lara’yı dehşet verici ölümler beklemekte.
Oyunda bulmaca arayanların ise hayal kırıklığına uğrayacaklarını belirtmem gerek. Eski oyunlarda saç baş yoldurtan bulmacalar yeni Tomb Raider’da bulunmuyor. Haritanın bazı noktalarında yer alan, hikayeyle bağlantılı olmayan gizli mezar bölümlerinde aksiyondan çok platform ve zeka kullanımı öne çıksa da, bunun yine de eski oyuncuları tatmin edeceğini hiç sanmıyorum. Bu haliyle Uncharted’ı anımsatan Tomb Raider’ı kesinlikle bir kıyaslamaya sokmak gibi bir derdim de yok. Farklı kulvarlarda bulduğum bu iki oyundan Uncharted daha arcade ve eğlenceye dayalı bir oyunken, Tomb Raider ise gerek geliştirilebilir karakteri gerekse atmosferi ile çok daha gerçekçi bir oyun. “Yok, illa ki karşılaştırmam gerek. Kesinlikle bir oyun, bir diğerinin özelliklerini çalmış olmalı” diyenlere de Tomb Raider’ın 1996’dan beri devam eden bir seri olduğunu söylemekte fayda var.
Yağmurlu Bir Gecede Meşaleyle Gezinmek
Tomb Raider grafiksel anlamda son zamanların en iyi oyunlarından biri. Başta Lara Croft ve arkadaşları olmak üzere tüm karakterler son derece detaylı bir şekilde modellenmiş. Özellikle ateş ve su efektlerinin çok başarılı olduğu oyun (ki çoğu oyun bu konuda bekleneni veremiyor) kimi bölümlerde adeta bir görsel şölene dönüşüyor. Kısa bir sürede adeta dört mevsimin de yaşandığı adada ara sıra durup yüksek bir noktadan manzarayı seyretmek gerçekten büyük bir keyif.
İşitsel anlamda da ortalamanın üzerinde bulduğum oyun, beni seslendirmelerine hayran bırakırken, oyun içi müzikler için ise “biraz daha iyi olabilirmiş” dedirtiyor. Dikkatimi çeken tek hata ise aksiyon sahnelerinde tavan yapan müziğin, son düşmanın da işini bitirdiğimizde aniden kesilivermesi oldu. Zaten kolay olan oyunun kendini bu şekilde daha da kolaylaştırmasına hiç gerek yok.
Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda…
Böylesine uzun soluklu bir serinin günümüzde de halen dimdik durabilmesi hiç kolay değil. Günümüz oyun anlayışına ayak uydurabilmek pahasına kimi özelliklerinden vazgeçse de Tomb Raider her şeye rağmen çok güzel bir oyun olmuş ve hiç şüphesiz uzun oynanış süresi, dolu dolu içeriği ve multiplayer modu ile verdiğiniz parayı kuruşuna kadar hak ediyor.
Bir oyun serisi daha başarıyla günümüze adapte edildi. Bundan sonraki tüm projelerin de en az Tomb Raider kadar başarılı olmasını umuyor, herkese iyi oyunlar diliyorum.