Makale

Toz Leblebi

Nice bayramlar geldi geçti. Onlarca yıl, yüzlerce ay, binlerce hafta hızla tükendi gitti. Tükenmeye de devam ediyor. Bu süreç içersinde yaşınız ne olursa olsun çok farklı bayramlar yaşadığınıza eminim. Yaşam biçiminize göre, kendinize has en güzel ‘an’ları şüphesiz bayram günlerinde geçirdiniz. Akrabalarınız, arkadaşlarınız ve niceleriyle kaynaştığınız o güzel dakikaların,  her yıl biraz daha değişime uğradığının da mutlaka farkına varmışsınızdır. Bende hem günün anlam ve önemine uygun bir yazı hazırlamak için, hem de biraz kafaları dağıtmak adına aklımdan geçenleri sizlerle paylaşmak istedim.

Sahi, Nerede O Eski Bayramlar ?
Yaşım bu serzenişi yapacak kadar büyük değil ancak ben bile eskilerin tadını alamıyorsam, benden onlarca yaş büyük ağabeylerimizin- ablalarımızın vay haline…  Yaşınız, cinsiyetiniz, kişisel beğenileriniz nedir bilemiyorum ama keyif aldığımız bir çok şeyin gün geçtikçe anlamını yitirdiğini sizde fark ediyorsunuzdur. Avrupalaşma adı altında uygar bir yaşam sürme mücadelesi içinde, bırakın şehirleri, sokakların bile net çizgilerle birbirinden ayrıldığı coğrafyalarda, herkes kendi derdine düşmüş, tempolu hayatları idare etmeye çalışırken, aynı bayramlar gibi bir şeylerin değişmeden, olduğu gibi kalmasını da bekleyemeyiz herhalde. Çocukken küçük, masum çikolata parçacıkları yüzümüzü gülümsetmeye yetebiliyorken, büyüdükçe gerçekten sahibi olduğumuz onca şey bizi memnun edemez hale geliyor. Biraz daha fazlası bizim olsun istiyoruz. Bunun için koşuşturuyoruz. Çok değerli zamanımızdan bir dakika olsun ödün vermeden çalışıyoruz. Haliyle bedenimiz bu telaşı, bu hızlandırılmış yaşamları kaldıramaz hale geliyor. Yoruluyoruz. Bu sebepten dolayı olacak ki eskiden anne babaların da ötesinde ton ton dedelerle geçirilen bayramlar artık ucuz otel tatilleriyle yer değiştiriyor.

Bir zamanlar uykularımızı kaçırtan ve sosyal iletişimin tavan yaptığı bayram tatilleri, yorucu ve sıkıcı akraba ziyaretlerine dönüşüyor. Çocuk ya da genç yaştakiler için de bayramlar artık eskisinden çok daha farklı anlamlar taşıyabiliyor. Bayramlıkların kirlenmesini umursamadan o sokak senin bu sokak benim futbol maçları yapan erkek çocukları, artık kozlarını Fifa’nın online maçlarında paylaşıyorlar. ‘Alışma’ ya da daha anlaşılır bir ifadeyle ‘adam paylaşımı’ yapmanın heyecanını doğru dürüst tadamayan yeni nesil, mahalle takımı gibi son derece mühim kavramlarında içini dolduramaz hale geliyor. Maalesef ki artık oyunlarda bazı kuralların belirlenebilmesi için önemli olan ‘kırmızı tuttum kurallar benden’ demek değil, herhangi bir sunucuya girip ‘host’ olmak.

Anneler, babalar, dedeler, yeğenler, kuzenler, teyzeler, amcalar, halalar, dayılar…  Bayram temizliği, harçlıklar, sinema filmleri … Hangisi sizi daha çok mutlu ediyordu ? Toplanan harçlıkları idare etme konusunda sıkıntı çeken ve derhal mahalle bakkalını ziyaret edip tüm parasını harcamak isteyen, ‘gırgır’ gibi basit kutu oyunlarıyla saatlerce vakit geçirebilen çocuklar, ne oldu da tüketim aşkının cazibesine kapılıp onlarca bilgisayar oyunuyla mutlu olamaz hale geldiler ? Aslında bakarsanız ne olduğu çok açık bir şekilde ortada. Siz ne yaparsanız yapın, çocukken eğlendiğiniz şeylerle sizin çocuklarınız eğlenemeyecek. Bayramlarda büyüklerinizden aldığınız hazine değerindeki mendiller, her yeni doğan çocukla birlikte biraz daha tarihe gömülecek.

Nesil yenilendikçe alışkanlıklarda değişti ve o mendillerin yerini elbette iphonelar ve android uygulamaları aldı. Eskiden bayram öncesi yeni ayakkabılar alınır bayramın ilk günüde büyük bir iştahla giyilirdi. Bayramın zevkli havası heyecanla teneffüs edilirken, alınan ufak tefek ‘takım’ elbiselerle çocuklar mutlu edilirdi. Şimdi çocukları mutlu etmek için bir tek Crysis 3 bile yetmeyecektir. Yanına Razer mause pad ve Logitech klavye mause seti de alınmalıdır ki gerçekten ‘takım’ olsun !

Kız Kaçıran
Bayram ritüellerinin zamanla değişikliğe uğraması aslında pek anormal değil. Bir günün ertesi günle uyuşmadığı şu zamanlarda her şey devamlı ve hızlanarak değişirken, bayramlar mı aynı kalacaktı ? Elbette bayramlar da değişecektir. Belki de değişmesi herkes için daha iyidir.

Düşünün… 2012 yılında torunlar ellerinde annelerinin akıllı telefonları, gözleri ‘Temple Run’a dikilmişken, dedelerinin yanlarına sokulup onlara birer oyalı mendil verdiğini düşünün. Diğer taraftan, evinde dev ekran LCD monitörüyle Battlefield 3 oynamak varken, çocukların bakkaldaki ‘Turbo’ marka renkli sakızlarla mutlu olmalarını bekleyin… Olmadı değil mi? Hayal etmesi bile oldukça zorken bu iki farklı yaşam biçimini nasıl bir araya getirebiliriz ki? Getiremeyiz. Tabii insan zamanında yaşayıp da, büyüyüp yaşı kemale erdikten sonra bazı şeyleri tekrar tadamayınca, çocukları ya da çocuk yaştaki tanıdıkları onlardan keyif alsın istiyor. Aslında herkes de farkında bunun ama işte biraz geçmişe duyulan özlem, biraz pişmanlıklar, biraz da sıcak bayram havasının giderek kaybolması, bazı yaşanmışlıkların tekrarlanmasını arzulatıyor.

Siyah Beyaz
Eski bayramların siyah beyaz görüntüsünü renklendirip tekrar yaşanmasını isteyen, o çok tatlı günleri bir hayli özleyen insanları anlayabiliyorum ama bunu günümüzde yaşamanın pek de mümkün olmadığını, her yıl tekrar tekrar görmemize rağmen, ısrarla serzenişte bulunulmasını pek anlayamıyorum. Yeni kuşak, teknolojinin hızlı değişimine ayak uydururken, her sabah daha farklı bir dünyaya ‘günaydın’ diyor. Değişim bu denli hızlı yaşanırken, eskilerin organik duyguları da maalesef kayboluyor.

İnsanlar arası ilişkiler zayıfladı. Karşı komşusunu yolda görünce selam vermekten çekinen insanlar, bayramlarda çocuklarının yeteri kadar sosyal davranmadıklarından şikayet ediyorlar. Diğer taraftan kafasını bir saniye olsun cep telefonundan kaldırmayan çocuklar, birkaç günlük tatil fırsatını yüksek çözünürlüklü ekranlara teslim ediyorlar.  Kısa mesajlar, bayat bayram tebrikleri havada uçuşuyor. Duygular arası samimiyet sıfıra inmese de ona yakın bir yerlerde.

Peki ya oyuncular ?
O kadar karamsar tablo çizdikten sonra biraz da pembe konulardan bahsetmek istiyorum. Tatili sevmeyen var mıdır ? Ne kadar çalışkan olursanız olun ya da çalışmayı ne kadar severseniz sevin,  çalışmama fikri yüzünüzü her zaman gülümsetmiştir. Tatiller, okuldan, işten ve diğer sıkıcı sorumluluklardan biraz olsun uzaklaşıp hobilerinize yönelmek için pek kıymetli fırsatlardır. Annelerin hazırladığı muhteşem menülerle mideniz bayram ederken siz de video oyunlarının büyülü dünyasında bol bol serotonin salgılarsınız.

Öncen hazırlanmış ‘oynanacaklar’ listesinin hızla eridiği bayram tatilleri oyuncular için en yoğun mesainin yapıldığı günlerdir. Haftalarca beklenen tatil, zamanla oyuncu da inanılmaz bir potansiyel yaratır. Bu potansiyel de, odasına kapanıp gece geç saatlere kadar gözünü kırpmadan oynama dürtüsüne dönüşür. Oyun açlığını derhal gidermek isteyen kişi, elbette bayram ritüellerini umursamayacak, akrabaları pek önemsemeyecek ve misafirlerle ilgilenmeyecektir. Bayram tatilinin başladığı gün, oyuncu için en yakın akraba Gordon Freeman, en soylu misafir Ezio Auditore ve en sevdiği kuzen Alyx olacaktır.

Öğrenciler için sınav döneminden önce müthiş bir rahatlama, çalışanlar içinse patronun kaprislerinden uzaklaşma yoludur bayram tatilleri. Fantastik dünyaya açılan kapılar zorunlu bayram ziyaretlerine bir bir kapanır. Çocuklar , elbette harçlıkları topladıktan sonra, kendi dünyalarına çekilir ve belki birkaç arkadaşıyla birlikte ana görevlerini bitirmeye giderler. Aile büyüklerini memnun etmek, el öpmek vb girişimler o aşamadan sonra ancak ‘düşük ödüllü yan görev’ kategorisine girebilmektedir.
 
Bayram bayram diye nicesine sarıldım
Yıllar geçiyor ve her geçen yıl biraz daha farklı yaşıyoruz bayramları. Tabii bu durum oyuncular içinde geçerli. Eskilerin mahalle takımı kaptanları şimdilerde PES üstadı olmuş durumda. Varsın olsun. Eğlence yöntemleri değişsin. Ama ne olursa olsun, hiçbir oyun ya da hiçbir yöntem de leblebi tozlarının yerine geçemiyor…

İyi bayramlar efendim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu