Oyun İncelemeleri

Tribes: Vengeance

FPS Aksiyon oyunları sürekli tarzını geliştirerek ve güncellenerek pazardaki
büyük paylarını koruma da zorunludur. Bu oyuncunun beklentisidir, bu tanımı ben
uydurmadım. Teknoloji sürekli gelişiyor diyoruz, gerek gözlere gerekse tüm
duyularımıza hitap eden efektleri de yoğunluklu olarak birinci görüş açısının
bize sunduğu imkanlar dahilinde ekranlarımıza konuk ediyoruz. Yalnız, sıradan
bir oyuncu olarak ben kendi fikirlerimi sizlerle paylaşacak olursam diyebilirim
ki; ben FPS alemindeki oyun yelpazesinden bilhassa da uzay konulu olanlarına
fazlasıyla önyargılı yaklaşmışımdır. Tabi Doom’u bu kıstasın içinde
değerlendirmek de istemiyorum; çünkü onun yeri bende de olduğu gibi tüm
bilgisayar düşkünlerinde apayrıdır. İyi de uzayın nesi farklı yada neden ben
bunu sevmiyorum diye merak edecek olursanız, size geçtiğimiz 1,5 yıl içerisinde
uzay başlığı altında gelen oyunları değerlendirmenizi önereceğim. Star Wars
isimli oyunları iyi sayılabilecek yapımlar arasına ekleyecek olursak, aklıma hep
vasat FPS’ler geliyor. Chrome, Breed, Kreed ve daha aklıma gelmeyenler. Bir uzay
FPS’sinin konusu sadece “hayatta kalmak için mücadele etmek” yada “işgalci
uzaylıları tepelemek” olmamalı. Grafiklerden ziyade konu bütünlüğü ve atmosfer
ile oyuncuya tat vermeli, ki zaten çoğu kişi de sağlam bir senaryonun özlemini
çekiyor bu türdeki oyunlarda. Aynı şekilde gereksiz zorluk düzeyi ve bulmacalar
da insanı yıldırır(buradan Tribes’e nasıl bir geçiş yapabilirim acaba?). İşte
bütün istediklerinizi Tribes: Vengeance’da bulmanız mümkün(işte bu!!!).

Ciddi anlamda da bakacak olursak Tribes: Vengeance’nin diğer akranları
karşısındaki farkını, oyunu oynadığınız ilk yarım saat içerisinde
görebiliyorsunuz. Her ne kadar, az sonra derinlemesine bahsedeceğim gibi,
kullandığı grafik tekniği günümüzün bir miktar gerisinde kalmış olmasına rağmen,
güzel konusu ve ona uygun başarılı bölüm tasarımları Vengeance’yi dizinin birkaç
adım ötesine taşıyor. Oyunun alışılagelen havası üzerine eklenen parçalar tek
kelimeyle muhteşem, yalnız gelin biz yine her zamanki inceleme yazma şablonuna
riayet ederek TV’nin konusuyla işe başlayalım.

Zamanı Tribes ile yoğuralım…

Konu bütünlüğü ve öncekilere devam etmesi açısından bir uyum göstermiyor
Vengeance. Sürekli farklı karakterler arasında geçişler gerçekleştirerek oyuna
bu şekilde devam ediyoruz. Ayrıca senaryo, sıklıkla karşılaşacağınız geçmişe
dönüşler ile oyuncuya veriliyor. Yalnız bunları izlemiyor, oynuyorsunuz. Oyun
Prenses Victoria ile açılıyor. İstemediği bir evlilik yapmak üzereyken ailesine
karşı çıkıyor ve tam da bu sırada Phoenix askerleri tarafından saldırıya
uğruyoruz. Tabi bu olanlar oyunun normalde hayat bulduğu tarihten 20 yıl önce
gerçekleşmekte. Neyse, saldırı esnasında odasında bulunan Victoria annesinin
yönlendirmeleriyle bulunduğu yerden kurtulsa da, sonrasında hepsini içeren uzay
gemisi daha fazla dayanamayacağı için ailesi Victoria’yı yanlarına almadan
bulundukları yerden uzaklaşmak zorunda kalırlar. Ardından da içeriye giren
Phoenix askerleri prensesi yanlarına alarak uzaklaşırlar. Neyse ki kurtulur. Bir
sonraki bölümde ekran 20 yıl ilerleyerek Victoria’nın kızı, yani yeni prenses
Julia’ya gelir. İlerleyen bölümlerde görüyoruz ki Julia daha küçük bir çocukken
annesinin kendi gözleri önünde bir Phoenix askeri tarafından öldürülmesine tanık
olmuş. Ardından da intikam yemini ile birlikte Julia’nın macerası hayat buluyor.

Aslında karakter geçişleri ile konu bütünlüğünün kotarılışı hayli sağlam.
Verilmek istenen fikir de başka bir türle de verilemezmiş doğrusu. Ki zaten bu
haliyle de gayet sağlam bir görüntüye sahip Tribes’ın son oyunu. Gerçi bazı
kullanıcılar oyunun sürekli flashback’ler ile geriye dönüp durmasından ve bazı
anlarda tam konuya adapte olmuşken değişen bölüm ile birlikte geleceğe yada
geçmişe gidişler oynayanı sıkabilir. Bu geçişler genelde bir karakterin geçmişi
hatırlaması şeklinde meydana geliyor. Neredeyse her bölümü de farklı bir kişi
ile sonlandırıyoruz. Mesela ilk bölümlerde oyuna Victoria ile devam ederken,
ilerlerde Julia’nın çocuk halini bile yönetme imkanımız var.

Her ne kadar biz Tribes’i daha çok multiplayer oynanan bir oyunu diye tandıysak
da geçen 3 senenin üstüne gayet iyi bir ürün geliştirmiş Irrational Games.
Tribes’in kendi havası, jatpack gürültüsü, araç kullanma imkanı güzel
eklemelerle korunmuş. Grafiklerdeki fark ise göz okşuyor. Geliştirilen çoklu
oyuncu sistemi dediğim gibi oyunun tadının asıl çıktığı nokta, yalnız single
player bölümleri de oyuna çok şey katmış. Zaten oyunu aldığınızda tek kişilik
bölümlerle oyuna başladıktan sonra MP’yi de denemekten kendinizi
alamayacaksınız. Bu kısım tam bir aksiyon delisi.

İçine bir çorba kaşığı da Unreal Engine…

Ekranlardan yansıyanlar oyunun grafik kalitesinden ileri geliyor. Bunda da çok
tanıdık bir isim bizi karşılamakta: yılların eskitemediği bir efsane ve
akıllardaki en iyi grafik motoru Unreal Engine! Tabi yılların etkisini üzerinde
barındırıyor. Çok badireler atlatmış olmasına rağmen ilk günkü performansını
Irrational Games ile makyajlayarak had safhaya çıkartmaktan geri kalmıyor.
Grafiklerdeki dolgular, karakterlerin yüzler ve mimikleri olabildiğince
gerçekçi. Yalnız taktir de edeceğiniz gibi Unreal Engine, kalitesini günümüz
oyunlarının yanında istediği gibi gözler önüne sermekten bir miktar uzak. Biz
onu adını verdiği Unreal efsanesinden beri takip diyoruz ve o zamanlarda hayat
kazandırdığı oyunlar geçtiğimiz sene içerisine kadar piyasada fazlasıyla
kendinden söz ettirmişti. Şimdi ise aynı tekniği Tribes’in son oyunu Vengeance
kullanıyor. İntikam manasına gelen bu sözcük, Unreal Engine’i kullanarak günümüz
teknoloji manyağı oyunlar karşısında bu sözü doğrularcasına performans
gösteriyor. Şimdi baktım da 1998 yılında piyasaya çıkan bir oyun için hayli
sağlam sözler bunlar.

Su efektleri ve patlamalar çok sağlam. Geniş alanlarda ve yeryüzünde geçen
bölümlerdeki puslu hava çok kaliteli bir şekilde ekranlara geliyor. Yalnız bunu
sanmayın ki oyunun yapımcıları kendi istekleri doğrultusunda ortaya döküyorlar.
Değil. Bildiğiniz gibi Unreal grafik motoru özellikle karanlık atmosfere sahip
alanlarda kendini tam randımanlı çalıştırabiliyor. Işığa ihtiyacı duyduğu ve
aydınlık mekanları kotarmaya çalıştığı sırada pek başarılı çalışamıyor. Bunu pek
etkili olmamasına rağmen TV’de de görmek mümkün. Renkler karanlık kalıyor ve
aslında bunu da oyunun tarzına ve atmosferine kurgularsak sırıtmadığını da
belirtmem lazım. Aslında ben oyunu eleştirecek yer arıyor da olabilirim:) Kısaca
şöyle söyleyecek olursam: puslu hava ve güzel grafikler Unreal Engine
kalitesiyle harmanlanarak muhteşem bir atmosferle oyuncuya sunuluyor. Eğer bunu
da yetersiz görüyorsanız, şimdiye kadar oynadığım en eğlenceli oyunlar arasında
TV’yi göstermekten gurur duyduğumu belirtmeme izin verin. Bu belki size yazının
genelinde okuduklarınızdan daha fazla bir şey ifade edebilir.

Kısık ateşte birazcık intikam serpin üstüne…

Oyunda sahip olduğunuz atraksiyonlar gerçekten de hem görselliği, hem de
kullanışlılığı fazlasıyla etkiliyor. Örneğin ilk olarak değinebileceğim şey
jetpack. İstediğiniz gibi kontrol edebiliyorsunuz ve kullanışı sizi çok
yormuyor. 100 üzerinden bir değere göre kendini şarj edebilme yeteneğine de
sahip olan sırtınızdaki bu alet yüksek yerlere ulaşmanızda size yardımcı. Yalnız
bunu oyuna koyan yapımcılar nedendir bilinmez jetpack’in kontrolümüz altında
olduğu bölümlerde zıplama yeteneğimizi ortadan kaldırmışlar. Yine de bu
eksikliğin etkisini fazla hissetmiyorsunuz. Zaten ilk kez Julia’yı
yönlendirdiğiniz bölümlerde iyice kullanımına alışıyorsunuz ve hemen her an
parmağınız farenin sağ tuşu üzerinde oluyor. Bir diğeri de ayaklarınız üzerinde
kayma yeteneğiniz. Bununla beraber eğimli kayalık eteklerinden space tuşuna
basmak suretiyle kendinizi bırakabilir ve düşmanlarınızın arasından kolayca
sıyrılabilirsiniz. Ama dikkat etmeniz gereken bir diğer özellik de, sizin sahip
olduğunuz bir çok özelliği aynı zamanda düşmanlarınızın da kullanabiliyor
olduğu. Ayrıca oyunda “Z”ye basarak üçüncü görüş açısına geçebilme imkanımız da
var; ama, bunu ben pek öneremeyeceğim. Çünkü hem FPS’ye alışma süreciniz TPS’den
daha kısa ve grafiksel bazı hatalar da sizi bu görüntüden soğutuyor. Verdiğiniz
yönlendirmeleri ayaklarınız hızlı bir biçimde ve anında yerine getirmiyor. Bunun
için Hitman3’teki hatayı örnek gösterebilirim. Her ne kadar o kadar göze batmasa
da FPS ekranının çok daha çekici olduğu bariz.

Tribes: Vengeance beni çok derinden sarstı diyebilirim. Son zamanlarda gerçek
manada eğlenerek oynadığım nadir aksiyon oyunlarından birisi TV. Küçük hataları
var; ama, asla oyuncuyu kendinden soğutacak düzeyde değil. Herşeyi ile bir
FPS’de ne olması gerektiğini gösteriyor. Hikaye de yerinde olduğu için başından
kalkmadan saatlerce kendini oynatmasını biliyor. Son söz olarak hak ettiği puanı
noktası noktasına hak ettiğini de belirterek yazıyı sonlandırayım. Beni soran
olursa Tribes oynuyor dersiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu