Türk oyun sektöründeki eleştirilere karşı…
Aşağıda yer alan “Türk oyun sektöründeki eleştirilere karşı…” hakkındaki güzel makale, Kubuz nick’li okurumuz Mustafa Kökçam tarafından hazırlanmıştır. Kendisine katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. Sizler de her türlü yazınızı mektup2@merlininkazani.com adresine gönderebilirsiniz. Yazı gönderme koşulları için tıklayın
Ne zaman Türk oyun sektörüne dair bir haber olsa ya da birileri bir araya gelip oyun namıma bir şeyler yapmaya çalışsa hep aynı yorumları görüyoruz; “Yapa yapa bunu mu yapmışlar?”. Bu durum beni rahatsız ediyor ve çoğunluğu amatör olan bu arkadaşların hevesini kırdığına da eminim. Türk oyun sektörünün gelişmesini istediğimden bir nebze olsun bu eleştirilere kendimce cevap vermek istiyorum.
Neden dandik grafikler?
Basitçe söylemek gerekirse ne kadar ekmek o kadar köfte. Yeni başlayan hiç kimsede kalkıp Unreal 3 motoruna verecek para olmaz, zaten o tip bir motorun hakkını verecek oyun yapmak çok daha fazla emek ister. Basitçe söylemek gerekirse daha yeni kurulan oyun stüdyolarından harika grafikli oyunlar beklemek yeni açılmış bir torna atölyesinden araba yapılmasını beklemek gibi saçmadır.
Neden İngilizce isim?
Ne zaman bir oyunun grafikleri kötü gözükmese hemen ikinci laf gelir; “Neden adı Türkçe değil?”. Sebep basittir; siz adı Levantamiento olan bir oyuna mı, yoksa Rebelion olan bir oyuna mı ilgi gösterirsiniz? Elbette ikincisi, çünkü adını anlamadığınız bir oyun baştan kaybetmiştir. Bu durum diğer ülkelerdeki tüketicilerde de aynıdır. Mesela bir yabancı her ne kadar bizim kulağımıza hoş gelse de “İsyan” adlı bir oyun yerine onun İngilizce karşılığı olan Rebelion’u tercih edecektir.
Neden Türk oyununu gibi değil, ana karakterler batılı?
İşte bu haklı tepkinin başladığı yerdir; ama cevabı yine gayet basit. Kâbus adlı bir oyun vardı, ne oldu? Oyun pek fena sayılmazdı, ben keyifle oynamıştım. Peki, ne oldu? Çok satmadı, çünkü gerçek alıcılara yönelik olarak yapılmadı. Ne yazık ki oyunlar para kazandırmak zorunda ve siz oyunu orijinal almayacak kişiler için oyun yapamazsınız. Yaparsanız satamazsınız.
Bu yüzden oyun üreticileri her zaman cebinde para olan ve oyununu orijinal alan kimselere (yani batılılara) yönelik oyun yapmak zorundadır. Zaman içinde zenginleşir ve orijinal oyun alma alışkanlığı edinirsek ülkemizde üretilen orta bütçeli oyunlardan birkaçı tamamen bize yönelik çıkmaya başlayabilir. Onun dışında havada bulut sen “Kurtlar Vadisi” ve “Battal Gazi” konulu oyunu unut.
Neden ortaya çıkan şeylerin yüzde doksanı proje olarak kalıyor?
Kimsenin bundan bahsettiği yok ama ben oyun sektörümüze karşı oluşan antipatinin ana kaynağının bu olduğunu düşünüyorum. Yani ortaya bir proje çıkıyor bir kaç resim, bir kaç ses yayınlıyor ve “biz bunu yapıyoruz” diye ilan ediyorlar. Elbette işin sonunda yüzde doksan’ı hiç çıkmıyor, yüzde üçü çok kötü oluyor, yüzde beşi idare eder oluyor ki geriye kalanı da zaten Mount & Blade ve Mount & Blade Warband oluyor.
Öncelikle Oyun sektörü ülkemizde emekleme aşamasında, yani bu projelerle ortaya çıkanların çoğu bu yazıyı okuyan sizlerden çok daha kalifiye ya da yaşlı kimseler değiller. Kimisi lisede, kimisi üniversitede okuyor. Oyun yapmak mesai gerektiren ciddi bir iş olduğundan bu arkadaşlar eğer çok dirayetli ( ya da inatçı) değillerse baştan kaybediyorlar.
Okulunu bitirmiş olanlarsa para ve destek olmadan bu işi yapmak zorunda kaldıklarından ya iki işte birden çalışmak durumunda ya da hayallerinden vazgeçmek zorunda kalıyorlar.
Bu yazıyı çok bilmiş gözükmek ya da “Siz ne anlarsınız” mantığı ile yazmadım, ancak bazen kişilerin bu tarz emeklere verdikleri olumsuz tepkiler beni oldukça üzüyor ve ben de buna karşı sessiz kalmaya dayanamadım. Benim de sözlerimi dinlediğiniz için teşekkrüler.
Yarın Özgün Karabulut’tan “PC ve Konsol” adlı makale sizlerle olacak.