Blog

Türkiye’de bildiğimiz oyunculuğun sonu yakındır, VIVA RETRO

Retro oyunların engellenemez yükselişinin altında ne yatıyor? Şu günlerde bir çoğumuzun ağzında hep aynı konu. “Dolar 5 lira olmuş”, “Euro katlanarak artıyor” vs. vs. Ekonomi çok uzun zamandır diplerde dolaşıyor olmasına rağmen, bir şekilde ayakta kalabilmek için uğraşıyorduk. Ekonomiden ya da siyasetten pek anlamam ancak gördüklerimi de yazma zamanı geldi sanırım; ekonomimizin düzgün gittiği falan yok. İğneden ipliğe satın aldığımız her şeyde ne yazık ki dış bağımlılığımız büyüyor. Buna bağlı artan enflasyon sonucu da döviz aldı başını gidiyor. Uzunca bir sürede de toparlanması pek mümkün olmayan bir ekonomi içine giriyoruz. Kısa bir örnek vererek şu anki durumumuz açıklayayım. Playstation 4 Pro çıkışını 1.699 TL’lik satış etiketi ile yapmıştı. Şu an içinse 2.299 TL. 10 Kasım 2016 tarihinde marketlerde yerini alan ürün, geçen 1,5 yıllık süreç içinde %35 zamlandı. Oyunlarında ise aynı oran yansımamış olmasına rağmen %20-25 arası bir oranla artış gösterdi. Tabi ki bu rakamı asgari ücretlerin artış oranları ile karşılaştırdığımızda aradaki fark hepimizi üzecek seviyede. Bir de bunun üzerine dövizdeki bu ani yükseliş eklendiğinde, oyun ve cihazlarının kısa süre içinde ciddi zamlanması bekletilerim dahilinde.

Türkiye’de bildiğimiz oyunculuğun sonu yakındır, VIVA RETRO

Çok lafı uzatmaya gereke yok. Asıl yazmak istediklerime geleyim. Bunları yazmamdaki amaç biraz da, az sonra yazacaklarımın sebebini gösterebilmekti. Bu şekilde yüksek rakamlara gelen oyun fiyatları elbette birçok oyuncu gibi, bizi de rahatsız ediyor. Ancak çözümsüz olmadığımızı da bilmemiz lazım. Öncelikle hemen belirtmem lazım ki zaten kopya oyun oynuyorsanız bu yazacaklarım sizi bu aşamada çok bağlamayacaktır. Ancak benim gibi orijinale yönlenmiş kişilerdenseniz sizlere bütçe dostu bir yöntem önerebilirim. Öncelikle bilmemiz gereken asıl konu, her yapımı oynamak zorunda olmamamız. Daha çok ilgimizi çeken, tarzımız olan oyunlara yönlenmek birincil tercihimiz olmalı. Ayrıca Türkiye’de yükselen değerlerden biri olan retro oyunculuk da bizim tercihlerimizden biri. Retro derken hani öyle 15-20 yıl öncesinden bahsetmiyorum. 2-3 yıl önceki yapımlar bile hala çok rahat oynanabilir seviyelerde. Mesela incelemesini 5 Mayıs’ta yaptığımız Uncharted 4 oyunu var. İkinci eli 60 TL’ye kadar bulunabiliyor. Ya da Dark Souls 3 oyunu, 70 TL’ye bulunabiliyor. Bunlar hepsi hala güncemimizi koruyan, aynı zamanda da fiyat olarak da bütçemizi çoz zorlamayacak dereceki oyunlar.

Diğer taraftan sadece ikinci el oyunlara yönlenin demiyorum. Yukarıda da yazdığım üzere tercihinize yönelik Indie oyunlarla da çok güzel vakitler geçirebiliyoruz. Örneğin The Forest oyunu 32 TL’lik fiyat etiketi ile harika bir oyun deneyimi sunuyor. Bu tarz yapımların bir güzelliği de çok yüksek sistem gereksinimi gerektirmemeleri. Genelde varolan sistemleriniz -çok yeni olmasa dahi- rahatlıkla oynayabiliyorsunuz. Hatta biraz daha geçmiş döneme de ilginiz varsa PlayStation 3 ya da XBox 360 oyunları bile çok uzun süre sizi idare edecek kadar yeterli. Bu süreçte zaten şu anki nesilde bulunan cihaz ve yapımların da fiyatları oldukça düşecektir.

Elbette benim aklıma gelenler bunlardan ibaret değil ama, bu şekilde ilerlemeniz durumunda en azından ülke ekonomisi biraz rahatlayıncaya kadar oyunculuğunuzdan ödün vermeden yolunuza devam edebilirsiniz. “Ben sadece yeni yapımları oynamak zorundayım” diyorsanız da sizleri bir internet kafeye de alabiliriz. Ya da Playstation kardeşliği kurmaya…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu