Oyun İncelemeleri

Twelve Minutes inceleme

Ünlü video oyunu geliştiricisi Luis Antonio tarafından tasarlanan ve James McAvoy, Daisy Ridley, Willem Dafoe gibi yıldız oyuncuları seslendirme kadrosunda bulunduran Twelve Minutes, 19 Ağustos 2021’de Xbox One, Xbox Series X|S, Xbox Game Pass, Microsoft Windows ve Klasik Mac OS için piyasaya sürülmüştü. Oyun dünyasında nadiren karşılaştığımız yapımlardan bir tanesi olan ve kendi içerisinde özgün şeyler denemeye çalışan Twelve Minutes’e ve onun lanetli dakikalarına göz atıyor, detaylı bir şekilde inceliyoruz.

Twelve Minutes inceleme

Twelve Minutes inceleme

Dakikaların laneti

Oyunumuzun hikâye tarafı, eşimizle baş başa geçirmeyi planladığımız romantik bir akşam yemeğiyle başlıyor. Ana karakterimiz işinden eve geliyor ve karısıyla birlikte tatlı yemek için yemek masasına oturuyorlar. Her şey normal ve sohbet-şamata giderken; ilerleyen dakikalarda, çiftimizin dünyası adeta bir cehenneme dönüşüyor. Akşam saati evimizi basıp, karımızı cinayetle suçlayan ve bizi döve döve öldüren polis dedektifi, karakterlerimize dehşetin ta kendisini yaşatıyor.

Her şeyin bittiğini sandığımız an ise kendimizi, tam da hayatımızı kâbus eden o vaktin birkaç dakika öncesinde buluyoruz. Sürekli olarak on iki dakikalık bir zaman döngüsünün içerisinde sıkışıp kalan ana karakterimiz, bu lanetli dakikaların gizemini çözene kadar, aynı dehşeti defalarca ve defalarca yaşamak zorunda kalıyor. Ana karakterimiz, karısı da dâhil kendisinden başka hiç kimsenin hiçbir şeyden haberi olmadığı bu zaman döngüsünde tek başına sıkışıp kalıyor ve her döngüde başına gelen unsurları ezberleyip, yeni bilgiler öğrenerek bu döngüyü yok etmenin bir yolunu arıyor.

Ana karakterimizi James McAvoy, eşimizi Daisy Ridley ve polisi Willem Dafoe gibi yıldız oyuncuların seslendirdiği yapımda, profesyonel ve tanıdığımız oyunculardan oluşan seslendirme kadrosu sayesinde hiç yabancılık çekmiyor, hemen oyun içerisindeki tüm karakterlere (Zaten oyun içerisinde çok az karakter barındırıyor) alışıyoruz. Bu lanetli zaman döngüsünün dünyamızı yerle bir etmesinin ardından, her döngüde öğrendiğimiz, keşfettiğimiz yeni bilgiler sayesinde ipuçlarını çözmeye çalışıyor ve zaman kırılmasının sırlarını çözüyoruz.

Gerilim ve dramın muhteşem birleşimi

İçerisinde muhteşem bir seslendirme kadrosu bulunduran oyun, sizlere oyunun gerilimli atmosferini iliklerinize kadar hissettirmeyi çok iyi başarıyor. Tepeden bakışlı ve gerçek zamanlı bir etkileşim oyunu olan Twelve Minutes, oyuncular olarak çok fazla rastlamadığımız, kendisine özgün bir yapım olarak karşımıza çıkıyor ve potansiyelini ortaya koyuyor. Oyunun geliştiricisi Luis Antonio, sanat tasarımı konusunu o kadar başarılı tasarlamış ki, gerçekten o minik ev içerisinde yaşadığınızı hissediyor ve hapsolduğunuz döngüyü benimsiyorsunuz.

Twelve Minutes kendi içerisinde muhteşem bir potansiyel ve fikirler barındırıyor olsa da, bu potansiyelin sadece bir kısmı tam olarak kullanılabilmiş. İncelememin ilerleyen kısımlarında oyunun çeşitli eksiklerinden bahsetmeden önce bizlere sunulmuş olan bu gerilim ve dramın muhteşem birleşiminden daha detaylı bir şekilde bahsetmek istiyorum. Neredeyse oynamadığı oyun türü olmayan ve her bir türden oyuna oldukça severek yaklaşan bir oyuncu olarak, bu tarz özgün ve içerisinde birden fazla sonun yanı sıra; yapacağımız seçimlerin ve ilerleyiş tarzımızın oyunu direkt olarak etkilediği yapımları bir ayrı seviyorum. Twelve Minutes’de kendine özgü tarzıyla ve anlatımıyla, daha oyunun en başlarında beni etkilemeyi başaran yapımlardan bir tanesi oldu.

Kendi içerisinde barındırdığı psikolojik gerilim havası, oyunun ilerleyen saatlerinde keşfettikçe ortaya çıkacak dramlarla birleşince ortaya gerçekten başarılı bir iş çıkarılmış. Oyunun kendi içerisinde bulundurduğu çeşitli hatalar ve eksikler olsa da, çok severek oynadığım kısa soluklu bir yapım hâline geldi benim için Twelve Minutes. Firewatch’ı çıkışının ardından bitirmiş ve gerçekten oyuna hayran kalmıştım. Firewatch’ın ardından bu tarz güzel ve kısa soluklu bir macera oyununa pek fazla denk gelmemiş ve bir arayış içerisine düşmüştüm. Bizlere kendi içerisinde barındırdığı özgün tarzı ve gizemleri ile sürükleyici kısa soluklu bir macera sunan Twelve Minutes’de epey severek oynadığım yapımların arasında yerini aldı.

On iki dakika

On iki dakikalık bir döngüyü konu alan Twelve Minutes’in tekrar ediyor olması doğasında var olsa da, oyun içerisinde bir-iki saat geçirdikten sonra neredeyse tüm diyalogların aşırı tekrar etmeye başladığını ve her döngüde aynı şeyleri defalarca ve defalarca yapmakta olduğunuzu fark ediyorsunuz. Oyun içerisine yapmış olduğum bu eleştiri sizlere saçma gelebilir; çünkü oyunun amacı zaten bu on iki dakikalık döngüyü yaşatmaya çalışması ve gerçekten ama gerçekten yaşatıyor olması. Oyun bu on iki dakikalık döngü işini o kadar iyi ve gerçekçi yapıyor ki almış olduğunuz tekrarlama hissini sonuna kadar hissediyorsunuz.

Oyun, içerisinde bulundurduğu muhteşem seslendirmen kadrosunu ve özgün fikrinin potansiyelini tam anlamıyla kullanabilseymiş gerçekten çok daha büyük kitlelere ulaşabilirmiş. Bu tarz yapımların içlerinde barındırmaları gerektirdikleri olmazsa olmaz çeşitli unsurlar vardır. Bu unsurların bazıları, sizlere oyun içerisindeki çeşitlilik ve oyuna doğrudan etki etme hissini direkt olarak yaşatabilmektir. Twelve Minutes bu bahsettiğim olayı kısmen başarıyor ve oyuncuyu içerisine çekiyor olsa da, sizi direkt olarak oyun içerisinde yaşatamıyor ve hikâye içerisinde ilerlemek için belirli şeyleri keşfedip, o yol haritasına göre ilerlemenizi istiyor.

İşte bahsettiğimiz tekrarlama olayı da tam olarak burada başlıyor. Hikâye tarafında küçük bir bilgiyi açmak için tek bir döngüyü kusursuz bir şekilde tekrar tekrar defalarca oynamanız ve yaptığınız en ufak dikkatsizlikte en başa dönüp tekrar tekrar aynı şeyleri yapıyor olmanız oyunun sonlarında doğru sıkıcı bir hâl alabiliyor. Eğer oyun içerisindeki diyaloglara biraz daha önem verilip, her döngüde (Başarısız döngüler de dâhil) tetiklenen ayrı bir çeşitlilik katılmış olsaydı; hem oyunun doğasında olan tekrar döngüsü bir süre sonra can sıkıcı bir durum olmaz, hem de çok daha fazla keşfedilebilecek bir yapım hâline gelirdi.

Bahsettiğim gibi oyunun kendi içerisinde etmiş olduğu tekrarı Twelve Minutes’i Twelve Minutes yapan unsurlardan bir tanesi olarak görüp, hiçbir şekilde negatif bir unsur olarak saymıyor, hatta oyuna tat kattığını düşünüyor olsam da, diyalog çeşitliliği konusunda aynı şeyi söylemem mümkün değil. Sizler için sürprizleri kaçırmamak için her ne kadar hikâye tarafının detaylarından bahsedemiyor olsam da, oyunun ilerleyen kısımlarına geldiğinizde, anlattığım döngüleri fark edeceğinizi düşünüyorum.

Oyunun bizlere sunmuş olduğu atmosfer, sanat tasarımı, animasyonlar, hikâye anlatım tarzı ve etkileşimli nesneleri gibi unsurlardan bahsedecek olursak; incelememin başlarında atmosfer ve sanat tasarımını epey bir beğendiğimi ve Twelve Minutes’in bu konuda gerçekten başarılı olduğunu söylemiştim. Animasyon tarafı da pek sırıtmıyor ve göze güzel gözüküyor olsa da, içerisinde bolca hata da barındırıyor. Eğer ince detaylara dikkat eden bir oyuncuysanız ve bu tarz hatalar gözünüzden kaçmıyorsa sık sık rastlayacağınız çeşitli animasyon hataları bazen dikkatinizi dağıtabiliyor.

Twelve Minutes’in yıldız seslendirmen kadrosundan her ne kadar biraz fazla bahsedip, canınızı sıkmış olsam da hikâyenin anlatımına gerçekten muhteşem bir tat katmışlar. Özenle seçilmiş profesyonel oyunculardan oluşan seslendirmen kadrosunun oyun ile tamamen uyuştuğunu ve bizleri oyuna bağlayan en önemli unsurlardan bir tanesi olduğunu düşünüyorum. Özellikle ana karakterimizin karısını seslendiren Daisy Ridley’in sesinin karakter ile tamamen uyuşmuş olduğunu ve ortaya gerçekten çok başarılı bir iş çıkarıldığını belirtmeden geçmeyeyim.

Oyun içerisinde kullanabileceğiniz ve içerisinde sıkışmış olduğunuz on iki dakikalık döngünün sonunu değiştirebileceğiniz bir sürü etkileşimli nesne de bulunuyor. Örneğin; evinizi basan polis dedektifi ile birkaç döngü geçirdikten sonra dedektifin, eşimizi kendi babasını öldürmekle suçladığını ve eşimizin babasının değerli saatini istediğini öğrenirken, dedektif bizi boğmadan hemen önce saatin yerini de duyuyoruz. Bir sonraki döngüde hemen tezgahtaki bıçağı alıp, banyodaki havalandırma deliğinden saati çıkardığımızdaysa bizi rahatsız etmesin diye dedektife verdiğimizde tekrar hüsranla karşılaşıyor ve yeni bir döngüde bıçak ile dedektife saldırmayı seçiyoruz.

Bu tarz onlarca farklı şekilde polisten kurtulmaya çalışabileceğiniz Twelve Minutes’de polise gerçekten karşı koyabilmek için, yapılması gereken doğru yol haritasını bulmanız ve bu yol haritasını kusursuz bir şekilde uygulamanız gerekiyor. Oyunun bizlere sunmuş olduğu etkileşimli nesnelerden genel olarak memnun kaldığımı belirtmek istiyorum. Özellikle; bir bardağa su doldurup, yatak odanızdaki çiçeği sulayarak oyunun on iki adet başarımından bir tanesini almayı da unutmayın. İsterseniz çiçeğin açmasını sağlayarak ikinci bir taneyi de elde edebiliyorsunuz.

Twelve Minutes, sizlerin oynanış tarzınıza göre ortalama 4-8 saat arasında bir hikâye sunuyor. Nadiren gördüğümüz özgün yapımlardan bir tanesi olan ve içerisinde bir zaman döngüsünü işleyen yapım, dram ve psikolojik gerilim unsurlarını bizlere çok iyi yansıtıyor. Ayrıca bu tarz diyaloglar üzerinden giden bir oyunun, Türkçe dil desteğine sahip olması da oyuna ayrı bir tat katıyor. Twelve Minutes, Steam tarafına 44 TL gibi bir rakam ile ülkemize özel bir fiyatlandırmayla çıkmış olsa da, geçtiğimiz günlerde fiyat artışına gidilmiş ve oyunun fiyatı 70 TL’ye yükselmiş.

Son söz

An itibariyle Twelve Minutes incelememizi geride bırakmış bulunuyoruz. İçerisinde bulundurduğu bazı olumsuzlukların yanı sıra gerçekten çok severek oynadığım Twelve Minutes’i bu tarz gizemleri çözdüğümüz ve bizlere kısa soluklu; ama epey etkileyici bir macera sunan oyun türlerini seven tüm oyunculara kesinlikle tavsiye ediyorum. Kendi içerisinde bulundurduğu özgün ve sürükleyici yapısıyla oyuncuyu adeta içerisine çeken yapım, psikolojik gerilim ve dram ile karışık heyecanlı bir hikâyeyi içerisinde barındırıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu