Oyun İncelemeleri

Tycoon City: New York

Bilgisayarla ilk tanıştığım yıllarda, seneler geçmesine karşın elimden
düşürmediğim yapımlar vardı. Bunların başında, son yıllarda 3. boyuta geçişiyle
beraber popülerliği tavan yapan Prince of Persia serisinin ilk iki oyununu
gösterebilirim. Defalarca bitirdiğim ve hala oynamak için sebep aradığım, 2
boyutlu olmasına karşın oynarken büyük zevk aldığım yapımlardı. Prince’in
haricinde Sensible ismini verebilirim. Şu sıralar Kuju Entertainment tarafından
tekrardan hazırlanan yapımın, Sensible Software’in hazırladığı PC’deki ilk,
Amiga’daki son versiyonları, futbolsever oyuncular tarafından halen ‘efsane’
olarak nitelendirilir. Özellikle Sensible World of Soccer 96-97, içerdiği
yüzlerce lig, binlerce takım ve onbinlerce futbolcu ile halen gönlümde ayrı bir
yerde oturur. Prince ve Sensible’yi bir kenara ayırınca, fazla düşünmeden aklıma
Simcity 2000 gelir. 1995 yılının ilk aylarında piyasaya sunulan yapım, şehir
kurma deneyimini yaşatmasıyla büyük ilgi çekmişti. Fikir güzeldi ancak asıl
güzel olan, bu fikrin son derece özgürce kullanılmasına izin verilmesiydi. Öyle
ki şehrimizi kuracağımız coğrafyayı kendimiz belirliyorduk. Benim en büyük
zevkim, kendi İstanbul’umu yaratmaktı. Çirkin ve çarpık kentleşmenin olmadığı,
bambaşka binaların şehrin suretini oluşturduğu, köprüleriyle, gemileriyle,
fabrikalarıyla, yollarıyla, alt yapısıyla, tamamen kendime ait bir İstanbul! Bu
yüzden mutlaka iki parçadan oluşan, ortasından deniz geçen bir harita yapardım.
En büyük zevklerimden biri de boğaz köprüsü kurarak iki yakayı birleştirmekti.
Aslına bakarsanız bunlar işin süs tarafı. Zira siz görsel anlamda ne kadar eşsiz
bir şehir yapsanız da, eğer elektrik ağınız, yeraltındaki su kanallarınız
yetersizse, şehrinize yeteri kadar insan çekemiyordunuz ve bunun sonucunda çok
daha fazla vergi alacakken, oldukça minimal boyutlarda vergi alabiliyordunuz.
Buna bağlı olarak kâr elde edemeyince, şehre hizmette yapamıyordunuz. Son
başlıyordu; kredi almalar ve borç ödemeler… Borçla borç kapatmak hiç de kolay
olmuyordu. Bu yüzden aldığınız kredileri son derece etkili, size para
kazandıracak yatırımlarda kullanmalıydınız. Simcity 2000’i güzel yapan, bir
şehir yaratma adına karşınıza çıkan tüm bu stratejik problemlere kafa yorma,
alternatif çözümler bulma ve üstesinden gelindiğinde, sizin bir ürününüz olan o
şehrin, büyümesini gelişmesini izlemekti. İlerleyen yıllarda piyasaya çıkan hiç
bir Simcity oyunu, bana o eski yapımın tadını maalesef veremedi. Bir şeyler,
oyundaki bazı dengeler değişmişti… O eski heyecan gitmiş, yerine poligonlar
gelmişti… Aradan yıllar geçti ve Tycoon City: New York (TCNY) adında bir oyun
duyuruldu. Yapıtın fikrine ve ekran görüntülerine baktığımda, bana Simcity’i
anımsattı. Yine şehir inşaa ediyorduk ancak bu sefer yapabileceklerimiz biraz
daha ayrıntılıydı. Örneğin Simcity’de berber dükkanı inşaa edemiyorduk, biz iş
merkezi yapıyorduk, orası herhangi bir ticarethaneye dönüşüyordu. TCNY da ise
nereye hangi işletmeyi kuracağımıza kadar biz belirliyoruz. Bakalım oyunun
yapımcı firması Deep Red Games, şehir inşaa edebilme fikrini nasıl ve ne kadar
başarabilmiş?

Öncelikle oyunu anlatmadan önce yapımcı firma olan Deep Red Games’den bahsetmek
gerek. Zira onlardan ne beklememiz gerektiği konusunda bir fikrimiz olması
açısından şunu belirtmekte fayda var; Yapımında Deep Red Games’in ismi geçen
şimdiye dek 3 oyun bulunuyor. Bunlar sırasıyla Monopoly Tycoon, Spring Break ve
Vegas Tycoon. Açıkçası bunlardan hiç birisi, oyun dünyasına ses getirecek
yapımlar değiller. Bu yüzden çok da büyük bir beklenti içinde olmamak lazım. Şu
sıralar Heart of Empire isimli bir strateji oyununun üzerinde çalışan ekip,
bakalım TCNY’da ne tür hünerler göstermiş?

Bir sabah New York’un ücra bir köşesinde güneş doğar

Oyunu çalıştırıp, her zamanki gibi ilk olarak Options’a göz atıyoruz. Açıkçası
çok sınırlı sayıda ayar mevcut. Burada işlemlerimizi yapıp, New Game’e
tıklıyoruz. Ad soyad girdikten sonra, iş kendimize ait bir resim seçmeye
geliyor. Oyunda bulunan hazır resimleri beğenmiyorsanız, kendiniz de resim
ekleyebilirsiniz. Bunun için dilediğiniz resimlerinizi, Windows’da My
Documents(Belgelerim) klasörü altındaki ‘Atari’ başlığına girip, Tycoon City –
New YorkMy Pictures’un altına atmanız yeterli olacaktır. Böylelikle oyun içinde
kendinize ait resimlerle var olabilirsiniz.Tycoon City: New York, adından da anlaşılacağı gibi New York’u baştan yaratmamız
için hazırlanmış bir oyun. Bulunduğumuz coğrafya, uçsuz bucaksız koskoca New
York. Bize şehrin ücra bir köşesi veriliyor ve orada çalışmalar yapıp, gitgide
büyümemiz isteniyor. Yapıma tutorial bölümü ile başlıyoruz. Açıkçası çok kolay
ve anlaşılır bir tutorial bölümü hazırlanmış. Yapmanız gerekenler belirtiliyor
ve siz de istenenleri yerine getiriyorsunuz. Ardından tutorial’in kaldığı yerden
oyun, kontrolü tamamen size bırakıyor! O andan itibaren çok kısıtlı da olsa New
York’un bir bölümü size ait oluyor. Artık halkın isteklerine cevap verebilmemiz
gerekiyor. Yalnız oyunun başında olmamıza karşın bize öyle bir kabarık istek
listesi ile geliyorlar ki, hakikaten bu kadar çok şeyden mahrum insanlar burada
nasıl yaşıyorlarmış diye şaşırıyorsunuz(!)

Yapımda ağaç formunda dallanıp budaklanan bir arabirim tasarlanmış. Basit
görünüyor ama biraz karışık. Alışmak epey sürenizi alabilir. Bir kere ekranın 4
köşesi de kullanılıyor. Sol alt köşede şehir hakkında genel bilgiler bulunuyor.
Sol üstte, inşaa edebileceğiniz binalar sıralanıyor. Sağ üst köşede para, nüfus,
saat, geliştirme kredisi ve yapılan özel binalar bulunuyor. Sağ alt ise
haberlere ayrılmış durumda.

Para yoksa icraat beklemeyin!

Eğer paranız varsa bina yapımı oldukça kolay. Boş bir araziye tıklıyorsunuz ve
sol üst köşedeki menü aktif oluyor. Buradan seçeceğiniz binanın neye hizmet
ettiğini(eğlence sektörü, sağlık sektörü, eğitim gibi…) belirliyorsunuz.
Ardından seçenekler açılıyor. Seçiminizi yaptıktan sonra binayı nasıl
konumlandıracağınızı ayarlıyorsunuz fakat burada bir püf nokta mevcut. Bir bina
kurmak demek, onun size ait tüm bölgeler tarafından kullanılabileceği anlamına
gelmiyor. Öyle ki her bina için dairesel bir etkileme alanı mevcut.
Konumlandırmayı yaparken bunu dikkate almanız gerekiyor. Ne kadar çok bölgeyi
etki altına alabiliyorsanız, o kadar iyi ve o kadar kazançlı oluyor. Zira
kurulan işletmeler size para kazandırıyorlar, tabi kendileri para kazandıkça…
Bir de binaları geliştirebilme olanağınız var. Başlangıçta bu özellik aktif
olmuyor ama tüm kapasitesiyle kullanılan binaları ilerledikçe
geliştirebiliyorsunuz.

TCNY bir hayli ayrıntılı hazırlanmış. Sokaktaki herhangi bir insana
tıkladığınızda, onun hakkında bir çok bilgi sahibi oluyorsunuz. Özellikle nelere
ihtiyaçları olduğunu öğrenmeniz, tedbir almak açısından çok önemli. Aynı
uygulama binalar için de geçerli. Bir tüm binanın ne kadar kullanıldığı,
insanların memnuniyeti vb… bilgileri sadece bir tıklama ile alabiliyorsunuz.

Yapımda New York’un en zengin insanları sıralaması bulunuyor. Başlangıçta siz
sıralamada bir hayli aşağılardasınız, birinci ile aranızda yaklaşık 56 milyon
dolar var! Eğer çevrenizde sabır etmesiyle tanınan biriyseniz, belki de New
York’un en zengini siz olabilirsiniz. Bunun için sürekli işletme yapıp, onlardan
para kazanmalısınız.

Oyun bazen size küçük sürprizler hazırlayabiliyor. Açılan süpermarkette en
yüksek meblağlı alışverişi yapan siz seçilebiliyorsunuz. Bunun size ne yararı
oluyor, orası tartışılır(!)

Trafik sorunu

İstanbul gibi New York’un da trafik sorunu bir hayli fazla anlaşılan. Buna
TCNY’da şahit oluyoruz. Ancak iki şehir arasında bir fark var. İstanbul’da
plansız hazırlanmış yollar ve sağlıksız trafik akışı yüzünden sorun yaşanırken,
New York’da sorun yapay zekada(!) Mutlaka dikkat edin; ana caddede trafik
ışıklarının olduğu bir yere kameranızı sabitleyin. Otomobillerin kırmızıda
durduğunu göreceksiniz, ancak yeşil yanmasına rağmen ilerlememeleri biraz
ilginç. Dikkat edin ki hep şu manzara ile karşılaşıyorsunuz; Yeşil yanıyor,
otomobiller bir kaç saniye bekliyor ve tam hareket ettikleri sırada kalabalık
bir insan topluluğu, yayalar için kırmızı, araçlar için yeşil yandığı bir anda
karşıya geçmeye çalışıyor. Hal böyle olunca da kendileri için yeşil yanmasına
karşın yayaları bekleyen araçlar görüyorsunuz. Açıkçası hangi yolda sabit
beklesem bu olay dikkatimi çekti.Hep aynı otomobilleri ve hep aynı insan modellemelerini görmek de, maalesef uzun
oynayışta kullanıcıyı bunaltıyor. Zaten binalar birbirine benziyor, insan
çeşitliliği de tabi ki onbinlerce olamayacağı için o da az, bir de hep aynı
yeşil otomobilden görmek biraz can sıkıcı oluyor.

Gece ve gündüz etkileşimi olan yapımda, güneş yüzünü çevirip, ay göğe yükseldiği
zaman, şehirde birden ışıklar yanıyor. Evlerin pencereleri, otomobillerin
farları, dükkanların ışıkları ve sokak lambalarından vuran ışık ile şehriniz
bambaşka bir yüze kavuşuyor. Bu ayrıntı güzel düşünülmüş ancak, görsel anlamda
biraz daha uğraşılsaymış çok daha iyi olabilirmiş. Özellikle kaplamalar geceleri
bazı açılardan kayboluyor! Gündüzleri de bir çok problem mevcut. Açıkçası
yapımın grafik motoru bir hayli pürüzlü.

Teknik yönleri ele alalım

Eğer oyunda grafik arayan biriyseniz, görsel yönden TCNY sizi tatmin
etmeyecektir. Muhtemelen yapımcılar çok fazla RAM ve işlemci kullanılmasını
önlemek için grafiklerde, detaya hiç önem vermemişler. Performans için iyi gibi
gözüken bu yöntem, görsel anlamda oyunu bir kaç sene geriye atmış!

Seslere baktığımızda, açıkçası ne sizi rahatsız edecek ne de hoşunuza gidecek
ses ve müzikler TCNY’da bulunmuyor. Olsa da olur olmasa da diyebileceğiniz
türden, basit seslendirmeler kullanılmış. Açıkçası bu oyun sesleriyle kesinlikle
aklınızda kalmayacak.

Oynanabilirlik açısından baktığımızda, bir kere bunun en önemli etkeni olan
kamera oldukça başarılı. Kontrol etmeye alışana kadar biraz sıkıntı
çekebilirsiniz fakat mouse’un sağ tuşuna basılı tutup hareket ettirmeyi iyice
kavrarsanız, pek fazla sorun yaşayacağınızı sanmıyorum. Ayrıca Mouse’un tekerlek
tuşu yardımıyla zoom da yapabilirsiniz. Böylelikle ister zemine kadar inip,
şehre diğer insanlar ile aynı açıdan bakın, ister de kendi yarattığınız
ürününüze kuş bakışı bakabilirsiniz. Oynanabilirlik konusunda arayüzün biraz
karmaşık oluşu, oyuna alışmayı epey zorluyor. Zira hakim olmanız gereken çok
menü ve çok detay bulunuyor.

Nasıl bir sistem gerekir ve son yargı

Yapımcılar tarafından TCNY’u oynayabilmek için ortaya sunulan sistem P4 1.8 GHz
işlemci veya AMD Athol XP +1900, 256 MB RAM ve 64 MB ekran kartı. Bizim yapımı
incelerken kullandığımız sistem ise P4 2.4 GHz işlemci, 512 MB RAM ve 128 MB
ekran kartı içeriyor. Bizim sistemimiz ile oyun 1024×768 çözünürlüğünde detay
seviyesi en üst düzeydeyken, gayet rahat bir performans sağladık. Düşük sistemli
kullanıcılar, detay seviyesini ve çözünürlüğü düşürerek iyi bir oynanış
sağlayabilirler.

Asıl sorulması gereken soru; “TCNY oynanmaya değer mi?” Açıkçası yapımcı Deep
Red Games, şehir inşaa etme fikrini çok da başarılı bir şekilde bizlere
sunamamış. Karışık arayüz, teknik yönlerden zayıf bir oyunla birleşince, ortaya
kısa sürede uninstall edilebilecek bir yapım çıkmış. Tabi bir de neden New York!
Adı da dahil olmak üzere tümüyle kendimize ait bir şehir yaratsak, daha çekici
olabilirdi kanaati taşıyorum. Genel olarak bakıldığında fikir olarak çekici
olabilir ama oynandıktan kısa süre sonra itici bir hale gelmeye başlayan Tycoon
City: New York’u tavsiye edemiyorum. Eğer illa ki denemek istiyorsanız, tercih
sizin. Sabit diskinizde ne kadar muhafaza edersiniz bilemem. Oyuna dalıp gerçek
hayatı unutmayın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu