UnMetal İnceleme
UnMetal ilk olarak Steam Next Fest etkinliğinde dikkatimi çeken bir oyun olmuştu. Burada verilen demonun ardından açıkçası oyunun tam sürümünü oynayacağıma adım gibi emindim. Çünkü bir Metal Gear Solid hayranı olarak, daha oynadığım kısacık demonun bile beni fazlasıyla eğlendirdiğini söyleyebilirim. Oyunun ilk dakikalarını deneyim ettiğimiz bu demonun ardından ise nihayet tam sürüme kavuştuk. İnceleme biraz gecikmiş olsa da böyle bir oyunu sizlere anlatmamanın açıkçası haksızlık olacağını düşünüyorum.
UnMetal İnceleme
Oyunu açtığımda demodan kaldığım yerden devam edebileceğimi gördüm. Aynı yerleri tekrar oynatmayarak hikayeye de hızlıca bir giriş yaptım. Ama şunu baştan söylemem lazım. UnMetal diyalog kısmı da oldukça kuvvetli olan bir oyun ve yaptığınız bazı seçimlerin hikayeye olmasa da o ana büyük etki ettiğini görebiliyorsunuz. Bu nedenle “Acaba o şık yerine diğerini seçseydim ne olurdu?” ikilemi ile sık sık karşılaşacaksınız. Bu nedenle baştan oynasam da muhtemelen zaman kaybı olarak görmezdim. Çünkü oyun birazdan daha detaylı bir şekilde değineceğim diyalog sistemi için bile tekrar oynanabilecek bir yapıya sahip.
Atma Ziya din kardeşiyiz
Oyunda Jesse Fox isimli bir karakteri yönetiyoruz. İşlemediği bir suç sebebiyle tutuklanan, sivri zekası ve yumruklarıyla büyük bir askeri üsten kaçmaya çalışan bir adamın hikayesini karşımıza çıkarıyor UnMetal. Kaçtıktan sonra bir sorgu odasında başından geçenleri anlatırken, bu anlattığı kısımları oyuncu olarak deneyim etmeye başlıyoruz. Tabi sonrasında bu olayları da kız arkadaşına anlattığına şahit oluyoruz ama hikayeyi çok karıştırmamak adına bu kısmı pas geçip, oyunculara bırakmanın en doğrusu olacağını düşünüyorum.
Jesse Fox karşısındakine anlattıkça hikaye detayları da şekillenmeye başlıyor. İşte bir tel yardımıyla bulunduğum hücrede kendimi kestim, asmış süsü vererek gardiyanın içeri girmesini sağladım falan diye sallamaya başlıyor. Tabi bu sırada “kanımla tuvalet kağıdının üzerine intihar notu yazdım, ama şerefsizler en dandik, tek katmanlı tuvalet kağıdından vermişler. Yazı yazmak baya zor oldu” diye en ufak ayrıntısına kadar eklemeyi de ihmal etmiyor. Biz aksiyon aldıkça Jesse’nin yaptıklarımızı anlatmaya devam ettiğini görüyoruz.
Arada anlatırken kendisiyle çeliştiğini ve aslında koca bir yalancı olduğunu fark etmeye başlıyorsunuz. Ama o kadar inandırıcı bir şekilde anlatıyor ki hikayenin nereye bağlanacağını, “ulan acaba doğru mu söylüyor yoksa” ikilemi ile birlikte sonunda bu hale nasıl geldiğini de merak etmeye başlıyorsunuz. İşte karşıma çıkan iki askeri yumruklarımla yere serdim diyor mesela, daha sonra bulduğum iple onları etkisiz hale getirdim diyebiliyor. Albay hani böyle yapmıştın deyince, lafı dolandırmaya başladığını görüyorsunuz. Ya da yeni bir bölgeye girdiğinizde öncelikle etrafın tamamen boş olduğunu görüyorsunuz. Jesse “etraf loş ışıktı, akan kanalizasyon suyu inanılmaz pis kokuyordu ve kenarında çok az yürünecek alan vardı” diye anlatmaya başlıyor. O anlattıkça girdiğiniz bu yeni bölgenin teker teker oluştuğunu görüyorsunuz. Tüm aksiyon aldığınız sahnelerin sonradan bir diyalog haline gelmesi oyunun en keyifli yönlerinden birisi olmuş. Üstelik bazen biz aksiyona girmeden diyaloglar araya giriyor ve kurgu değişebiliyor.
Mesela oyun alanında yer alan bazı kutuları kırarak bazı eşyalara ulaşabiliyorsunuz. Bir süre sonra tabi birçok oyunda yaptığımız gibi karşılaştığımız tüm kutuları yumruklamaya başlıyoruz. Böyle birkaç kutu kırıp, birkaç tane de kırılamayan kutuyu yumruklarken albay araya giriyor ve sorgu sahnesinde “Niye manyak gibi kutuları yumrukladın peki?” diye soruveriyor. Jesse ise bir an yaşadığım adrenalin ile kendimi kaybetmişim, her yeri yumruklamaya başladım diye geçiştiriveriyor. Esprili bir şekilde yazılan bu diyalogları takip etmek ve başta Metal Gear Solid oyunları olmak üzere oyun dünyasına yapılan göndermeleri dinlemek inanılmaz keyifli bir hikaye ortaya çıkarıyor.
Evet başta Jesse’nin tipinin Snake karakterine benzemesi olmak üzere oyundaki birçok olay, sahne Metal Gear Solid oyunlarını andırıyor. Zaten oyunun genel yapısının oyun dünyasına göndermelerle dolu olduğunu görsek de aslında MGS parodisi olarak tasarlandığını söyleyebiliriz. Oyunun genel ilerleyişinden telsiz konuşmalarına, Jesse’nin ses tonundan animasyonlara kadar acayip bir benzerlik söz konusu.
Snake is that you?
2D aksiyon gizlilik türündeki oyun bir nevi ilk MGS oyunlarının modern bir versiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Tabi kendi tonlaması ve esprili yapısı ile birlikte klasik bir kopyadan çok daha fazlasını bize sunmayı başarmış. Oyunun bu genel yapısı son dönemde gördüğüm en zekice tasarlanmış ve üzerine düşünülmüş.
Unmetal’in genel ilerleyişi gizlilik üzerine. Tabi başta boss savaşları olmak üzere aksiyona girdiğiniz silah ya da yumruklarınızı konuşturduğunuz anlarla da karşılaşıyorsunuz. Üstelik ilerledikçe bazı yeni özelliklere kavuşuyor ve bu yetenekleriniz ile yolunuza devam ediyorsunuz. İlerleyişte nereye gideceğinizi bulma ve bulduğunuz eşyaları birleştirme, kilitli kapıların anahtarlarını bulma gibi önemli kriterler var. İşte kanca ve ip bulup bunları bağlayarak kanalizasyona giriyor ya da bir kimya labaratuvarına girdiğinizde rakibi bayıltmak için karışım hazırlayacakken yanlışlıkla kendinizi havaya uçurabiliyorsunuz.
Başta da söylediğim gibi diyalog seçiminin oyundaki önemi ve yeniden oynanabilirliği arttırması gibi bir durum söz konusu. Hem sorgu anında hem de oyun içerisinde sık sık diyalog seçimleri ile karşılaşıyorsunuz. Bu diyalog seçimi oyuncular için de sürpriz sahnelerin ortaya çıkmasına sebep olabiliyor. Mesela beni tongaya düşüren kısımlardan birisi lağım bölümünde karşıma çıktı. “Bu kadar kolay mı çıktın oradan?” sorusuna dayanamayan jesse tabi sallayacak birşey daha bulduğu için suyun içerisinden çıkan bir yaratıktan bahsediyor. Bu yaratık ortaya çıkarken “kaç kolu vardı?” diye bir soru ile karşılaşıyoruz. İşte bu anda ekranda 2 – 4 ve 6 seçenekleri çıkıyor. Tabi kendimizi çok akıllı sandığımız için iki kolu olsun da kolayca geçelim dediğimiz anda aslında 2 seçeneğinin 2 düzine (12) olduğunu görüyoruz. Diyalogları değiştiren seçimler dışında böyle sürpriz seçimlere de hazır olun.
UnMetal görsel olarak piksellerden oluşan bir yapıya sahip. Fakat sorgu sahnesi gibi anlarda karakter detaylarına çok güzel bir şekilde önem verilmiş. Onların değişen surat ifadeleri, yaptıkları vurgular bu sorgu kısımlarını çok daha eğlenceli bir hale getiriyor. Oyunun genel yapısında olduğu gibi grafiklerinde de kendine has bir tarz yakalanmış.
Sonuç olarak UnMetal, özellikle Metal Gear Solid serisinin hayranıysanız kesinlikle oynamanız gereken ve sizi kahkahalara boğacak derecede zekice hazırlanmış bir kurguya sahip. MGS serisine uzak olsanız da bu tarz bağımsız oyunları seviyorsanız bir şans verebilirsiniz. Ben oyunu oynarken bazı eksiklerine rağmen acayip keyif aldığımı söyleyebilirim. UnMetal oynanışı, eğlenceli yapısı ve zekice hazırlanan diyalogları ile gözden kaçırılmaması gereken bir yapım.