Unutulmayan Diyarlar #22
2003 Yılıydı, Knights of The Old Republic yeni çıkmıştı o zamanlar. Hey gidi günler hey, Knights of The Old Republic ya, hayatımın oyunlarından birisiydi, hala o 2003 yılını unutamıyorum. Birazdan anlatacağım şeyler de Knights of The Old Republic oynamayanlara spoiler olabilir, bu sebeple oynamadıysanız okumayın, seviyorsanız da gidin konuşun bence.
Neyse, KotOR süper bir oyundu değil mi? Yani rol yapma oyunlarından hoşlanan herkes bayılmıştı o oyuna, özellikle o hepimizin bildiği “I am Revan” sahnesi tüyler ürperticiydi, hatırlarsanız sizin de tüyleriniz ürperebilir bence, benim fena ürpermişti çünkü.
Benim hayatımı gerçekten çok çekilir kılmıştı ergenliğin o dönemlerinde KotOR. Oyunun hikayesi, karakterleri, dünyası ve kurgusunda kaybolmuş gitmiştim, bu gerçekten son zamanlarda bir oyunda nadiren bulabildiğim bir özellik, hele ki rol yapma oyunlarında, sanırım en son Mass Effect serisinde böylesine bir bağlanma yaşamıştım.
Knights of The Old Republic 2005 yılında PC için çıktığında çok enteresan bir şey yaşamıştım. Hani bir şeyi öylesine seversiniz ki, onun için çoğu şeyi yapabilirsiniz. Buna benzer bir olay yaşamıştım işte. Oyun 2004 Aralık ayının sonunda Xbox için çıkmıştı, PC için ise Ocak 2005’te. PC için çıktığı vakitler İstanbul’da korkunç bir kar fırtınası vardı fakat öyle böyle değil, kimse evden dışarı çıkamıyor, olacak gibi değil yani fakat ben oyunun dükkanlara geldiğini biliyorum, tabii o zamanlar internet böyle hızlı değil, tutupta internetten satın alıp çekemiyorsunuz, satın alması da sorunlu çünkü haliyle 2005 ve benim henüz bir kredi kartım yok, o sebeple bir yerden parayla satın almanız gerekiyor oyunu.
Dediğim gibi çok fena bir kar fırtınası var, evden çıkamıyoruz, deliler gibi KOTOR 2 oynamam lazım, olacak gibi değil, ne yapsam bilemiyorum, yaş küçük, satılan dükkan belli, dedim anne benim gitmem lazım, annem dedi nereye oğlum dellendin mi, dedim anne bırak beni kaderimi bulayım, Revan’a ne oldu öğrenmem lazım.
Babam tabii her zaman olduğu gibi “ne mutlu sana kafan hiç çalışmıyor, sanki para veriyorlar” diyerek benimle alay etti, sonra da anneme kızdı git ne hali varsa görsün dedi.
Adeta bir John Carpenter filminde gibi kalın kalın kıyafetlerimi giydim ve Kazasker’den Kozyatağı’na doğru korkunç bir yolculuğa başladım. Yolculuk bir saat kadar sürdü, bata çıka, dona dona, soğuktan titreye titreye küçük adımlarımın yettiği kadar çabaladım, en sonunda oyun satan yerin önüne gitmiştim, en büyük korkum “Yok abi kalmadı” lafını duymaktı, bunca yolu yürümüşüm, kalmadıysa eğer kendimi keserdim gerçekten.
İçeri girdim, dükkan bomboştu, kar tatili yüzünden çocuklar evden çıkmıyor evlerinde sürekli olarak oyun oynuyorlardı, ben de oynayacaktım, ben de oynamalıydım.
Titrek bir sesle “Abi nays of dıoldripablik var mı?” dedim. Önce adam anlamadı beni, “Kotor var mı abi Kotor 2” dedim, yine anlamadı.
Ben baya sinirlendim tabii, koskoca KOTOR 2 çıkmış burasının veletlerle kaynaması gerekiyordu, insanlar sıraya girmiş olmalıydı, Revan’a ne olduğunu öğrenecektik yahu.
“Abi Star Wars’un yeni oyunu var mı?” diye sordum. O zaman anladı abi, “Şu geldi yenilerden” dedi ve uzattı, aman allahım, işte o henüz kim olduğunu bilmediğimiz Sith Lordu vardı kapakta, uf kimdi bu adam acaba, Revan’a ne olmuştu, Bastila’ya yine yazabilecek miydik? Kafamda bu sorularla parası neyse verdim gerisin geri eve doğru yola çıktım, dönüş yolunda ne kadar mutluydum resmen hoplayıp zıplıyordum, bir kere düştüm bile kayarak.
Neyse, eve gittiğimde tabii bunun PC’de sorun çıkartıp yüklenemeyebileceğine kendimi hazırlamıştım, bu yüzden yükleme evresini -10 derece hava olmasına rağmen stresten boncuk boncuk terleyerek yaşadım.
Fakat oyun yüklenmişti.
Ondan sonra bütün kar tatili boyunca KOTOR 2 oynadım, ne kadar güzeldi ne kadar mutluydum, efsanenin ikinci oyununu oynuyordum işte, elimin altındaydı, nasıl saatleri eritiyordum belli değil.
Bu kış KOTOR 3 gelirmiş falan, ben yine aynı hevesle “of eve gitsem de oynasam” dermişim falan…
Olur belki?