Unutulmayan Diyarlar #3

Selam Unutulmamış Diyarlar okuyucuları, bu haftasonu da size unutmadık, gene bu diyarda beraberiz. Geçen hafta World of Darkness (Karanlıklar Dünyası) meselesini açmıştım sizlere. World of Darkness kurulumundan bahsetmiş, nasıl bir şey olduğunu açıklamıştım, şimdi daha derine gidelim istiyorum, korku oyunlarının temalarına, korku oyunlarının temeline doğru.

İnsanı en çok korkutan şey nedir? Hayır hayır, şok etkisi yaratan şeylerden bahsetmiyorum, gerçekten korkutan, kemiklerinizin titremesine sebep olacak kadar korkutan şeyler. Tabii ki ben bilinmezlikten bahsediyorum, bilinmezlik her zaman insanoğlunun en büyük korkularından birisi olmuştur, gökyüzüne baktığınız zaman bilinmezliğin verdiği heyecan ve korku ile harmanlanmış duygular. Denizin derinliklerinde olabilecek olası varlıkların ihtimalleri, karanlıkta su içmeye kalktığınızda koridorun diğer tarafında bir şeyin size bakıyor olma ihtimali…


“Güven için arkamızı duvarlara veririz fakat peki ya o duvarlar güvenli değilse?”

Genel olarak bilinmezden korkuyoruz, bilinmez hayal gücümüz ile şekillendiği için biz konu üzerine ne kadar düşünürsek o kadar korkmaya başlıyoruz düşündüğümüz şeyden. Bu sebeple uzun süredir reaksiyon korkularına eskisi gibi bakmıyoruz belki. Aynı sebepten dolayı Dead Space ve Amnesia gibi oyunlar korku öğesini bir yere kadar canlı tutabilirken Silent Hill gibi asla anlayamadığınız bir atmosfer korku öğesi olarak daha tutarlı oluyor.

Karanlıklar Dünyasının nadir video oyunlarından Vampire The Masquerade: Bloodlines’ı hatırlayın, en korktuğunuz yer Ocean House oteli değil miydi? Ocean House otelinden oyunun diğer kısımlarına nazaran daha çok korkma sebebimiz karşımızda savaşamayacağımız bir düşman olması ve bunun ne olduğunu anlayamamamız. Karanlıklar Dünyasının masaüstü oyunlarında da bu oldukça iyi bir şekilde verilmekte.

Örneğin Karanlıklar Dünyası kurulumunun ana kitabını ele
alalım, ölümlüleri oynadığınız bu kurulumun oyunlarında çevrelerinde gelişen
şeyleri anlamayan fakat buna karşı korunmak isteyen insanları
canlandırıyoruz.  Hayatlarını yöneten ve
şekillendiren yaratıklara karşı umutsuz bir hayatta kalma mücadelesi veren
insanlar, nasıl bir oyunun içinde olduklarını bilmeden, karanlığın engin
denizlerini fersah fersah aşmaya çalışırlar, bu noktada hikaye oluşur ve bu
hikaye oyuncuyu içine çeker.

Bu sebeple World of Darkness bilinmeyeni oldukça güzel bir
şekilde tasvirler bizlere, sunduğu kurulumun içindeki öğeler iyi manipüle
edilebilirse, gerçekten o iskeletinizi çatırdatan korkuyu yaşamanız oldukça
olası.


“İnsanların korktukları yaratıkların kendi korkuları yok mu dersiniz?”

Peki ama serinin diğer oyunları böyle mi? Sonuçta orada bu
yaratıkları canlandırıyoruz diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Vampire, Werewolf,
Hunter, Mage, Changeling, Promethean, Geist gibi serinin diğer kurulumlarında
terör daha farklı bir boyutta. Vampir oynadığınız zaman sonsuzluğun verdiği acı
ve işkence içinde kıvranıp bir yandan varlığınıza anlam katmaya çalışmak
oyuncuyu daha korkunç bir psikoloji içine sokarken durum diğerlerinde de farklı
değil. Sınıfsal özelliklerin getirdiği farklılık, travmatik başka sorunlara yol
açarken bu sorunlar başka başka hikayelere dönüşüyor. Bir Changeling oyuncusu
başına neler geldiğini sorgulayıp eski yaşamını geri kazanmaya çalışırken bir
Hunter henüz intikamını almak için yeterli olmadığını, belki asla yeterli
olmayacağını farkedip depresyona girebiliyor.

Bilinmezlik korkuyu doğurur, bu her zaman böyledir, bildiğimiz
şeylerden bilmediklerimize nazaran daha az korkarız, Karanlıklar Dünyası bu
sebeple gerçekten masaüstünde bu duyguları keşfetmeniz için oldukça ideal bir
kurulum…

Bir Unutulmayan Diyarlar’ın daha sonuna geldik, Karanlıklar
Dünyası ile ilgili yazmaya bir hafta daha devam edeceğim, ilerleyen haftalar
ise daha enteresan konulara gebe!