Makale

Unutulmayan Diyarlar #4

Unutulmamış Diyarlar’da her haftasonu olduğu gibi tekrar birlikteyiz. Masaüstü Rol Yapma Oyunlarının geçmişine ve geleceğine değindiğimiz bu köşede bu sefer bu işin merkezine, hikayelerin kendisine değineceğiz. Hikayeler nasıl oluşur? Bir hikayeyi iyi yapan öğeler nelerdir? Nasıl başından sonuna kadar yaratılan merak duygusu devam ettirilebilir? Bizi hikayeleri okumaya, onlara bu kadar bağlanmaya iten şeyler neler?

Belki bu soruların cevapları asla su gibi net bir şekilde verilemeyebilir fakat denemesi bile zihni oldukça açan bir şey. Sevdiğimiz hikayelerin ne gibi öğeler içerdiğini düşünelim öncelikle, kendimizi hikayelere bağladığımız en önemli öğe şüphesiz eksen karakterleridir. Eksen karakterlerinin kendimizle özdeşleştirdiğimiz yönleri bizi hikayeye yakınlaştırır. Bu yakınlaşma durumu sadece pozitif bir yönelimle sınırlı kalmayabilir. Bu durumda ortaya anti-kahraman, Byronic kahraman gibi pek çok farklı eksen karakteri türleri devreye girer. Demek istediğim, “kahraman” kavramı değişkendir, önemli olan kahramanların amaçlarıdır. Hikayenin genelinde bizi merakta tutan, bir sonraki ilerleyişi beklettiren durum amaçtır. Sevdiği kadını kurtarmak, intikam almak, dünyayı kurtarmak veya hırsızlık yapmak gibi A’dan Z’ye her türlü yönelimi gösterebilen eksen karakterleri ilginç, alışılmışın dışında yazıldıkları zaman değerlidir, tabii eğer kaçış istiyorsak, kaçış edebiyatını seviyorsak.

Fantastik hikayelerin çoğu bir çeşit kaçıştır, bu kaçış negatif bir kaçış olmak zorunda değil, bazen sadece farklı olasılıkları görmek, nasıl şeyler olabileceğini bilmek isteriz. Bu sebeple kendimizden parçalar taşıyan fakat bir o kadar da bize benzemeyen eksen karakterlerini severiz.

Peki ama sadece eksen karakterleri mi önemli? Terazinin bir tarafında ana karakter varken diğer tarafında ana karakteri aynalayan, onun tam tersi veya düşünce olarak karşıtı bir karakter olmalıdır. Yaşam ve ölüm, siyah ve beyaz, kimi zaman bu kavramlar sadece görünüşte farklı fakat içlerinde aynıdır, bu tarz çelişkiler ya da benzerlikler hikayeye yedirildiğinde ortaya hikaye yapısı çıkar.

Bazı durumlarda eksen karakterler yanında “gizli başrol” diye adlandırdığımız, eksen karakterden daha fazla potansiyel taşıyan karakterler bulunur. Ana karakterin sahnesini kaybedebileceği böyle durumlar çok daha enteresan hikayelere sebebiyet verebiliyor. Örnek vermek gerekirse, Gainax’ın yaptığı Sky Shattering Gurren Lagann animasyonunda Kamina ve Simon ilişkisi buna çok güzel bir emsal teşkil edebilir. İzleyenler anlayacaktır, izlemeyenler için ise kesinlikle tavsiye ettiğim bir seridir.

Terazilerin diğer tarafından daha çok bahsetmek lazım çünkü en az eksen karakterler kadar önemlidir düşmanlar. Bazı durumlarda ana karakterden daha fazla çelişkiye, daha fazla dokuya sahip olabilen “antagonist” karakterler, hikayeyi enteresan kılan önemli öğelerdendir. Çoğu zaman iyi hikayelerde kötü karakterlerin sebeplerini düşünürüz, onları bu yola sokan nedir? Neden bu hale gelmişlerdir? Bütün bunların sebeplerini düşünmek ve başka açılardan kendinizi onun yerine koymak söz konusu hikaye ile simbiyotik bir bağ kurmanıza izin verir, bu bağ bazen o kadar güçlü olabilir ki bir yerlerde Stockholm Sendromu tadında o karaktere sempati duymaya bile başlayabilirsiniz.

Hikayeler yaşamımızın bir parçası aslında çünkü hayat başlı başına bir hikaye. Belki üzerinde yaşadığımız coğrafyanın insanları da hikayeleri çok sevdiğinden böyleyiz fakat emin olduğum bir şey var o da her insanın içinde bir parça hikayecinin olduğu. Yeni bir evren yaratmak, yeni bir dünya yaratmak, o dünyanın kendi içinde yaşıyor olması, bu yaşamdan okunmaya değer, merak uyandıran hikayeler çıkartmak gerçekten kolay değil fakat iyi yapıldığında bütün yüreğimizle saygı duymamız gereken bir uğraş olduğunu zaten sonunda hissediyoruz.

İster realist hikayeler olsun, yani gerçekçi olasılıkları anlatsın, ister fantastik kurgular olsun, her hikaye türünü enteresan hale getirmek, okuyan, izleyen, oynayan insan için ilgi çekici kılmak mümkündür, bunun yazımla alakası vardır ve hikaye yazmak hiç kolay değildir. Hikayecilik belki de dünyanın en geniş kapsamlı işlerinden birisi. Sürekli olarak daha iyisini, daha farklısını ve olasılıkları keşfetmesi gereken hikayeci, yazdıklarıyla fark yaratmayı bilmelidir.

İyi hikaye ile kötü hikayeyi birbirinden ayıran yüzlerce farklı öğe olabilir, eksen karakterlerinden, antagonistlerden, merak öğesinden, amaçlardan ve değişik değişik pek çok öğeden bahsedebiliriz buna rağmen ne yazık ki bir hikayeyi iyi yapan şeyin ne olduğunu asla tam olarak bulamayız. Okuyucuya, izleyiciye veya oyuncuya yaşattığı hislerle alakalı bir durum bu, milyarlarca farklı kişinin, milyarlarca farklı ruha sahip olmasıyla ilgili bir durum, yani hassas bir mesele. Özünü kavradığınızda ise, kendi kendiliğinden devamı gelen bir icraat.

Bu hafta Unutulmayan Diyarlar’da biraz daha genel bir yazı oldu, bunları yazmak istedim çünkü farklı farklı diyarlardan, farklı farklı hikayelerden bahsediyorum her hafta ve bütün bunların temelinde neyin yattığının anlaşılmasının çok önemli olduğu inancındayım.

Sonuçta hikayeler asla bitmez, iz bırakanlar unutulmaz!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu