Makale

Video Oyunları ve Kişisel Gelişim

Bundan yıllar önce (- hayır, ortaçağda değil) video oyunları sadece insanları eğlendirmek için geliştiriliyordu. Parlak ekrandan fırlayan piksel kafalı karakterleri sempatik kılan şeyler, sıkı bir oyun sever olmanın dışında, boş zamanları çabucak geçirme isteği, mutlu olma çabası ve bir miktar da bağımlılıktı. Pacman’i düşünün. Eğlenmekten başka ne için tasarlanmış olabilirdi ki ?

Zihinsel gelişim
İşten eve dönünce biraz kafa dağıtmak ya da iki saniye olsun oturmayan yaramaz çocukları susturabilmek için en iyi yoldu video oyunları.(- tabii çok kıymetli Commodore’u minik ellere emanet edebilirseniz.) Yıllar yılları takip etti ve sektör günümüzdeki halini aldı. Artık video oyunları çocukları oyalamanın ötesinde işlevlere sahip. Her ne kadar oyun severlerin geneli bunun için kullanmasa da, oyunların en etkili kişisel gelişim aracı olabilecekleri defalarca kanıtlandı. Aksini savunan ya da diğer bir değişle ebeveynlerin yanlış kanaatlerini sömüren medya ordusu olsa da, bilim adamları video oyunlarının doğru kullanıldığı taktirde kişisel gelişime yardım edebileceğini söylüyor.

Tabii burada bir hususunda altını çizmekte fayda var ; ‘doğru kullanmak.’ 10 yaş civarındaki çocukların herhangi bir yönlendirmeye ihtiyaç duymadan sağlıklı karar vermeleri pek beklenemez. Her ne kadar bu günlerde işler değişse de, video oyunlarını oynayan kişiler arasında 10 yaş grubunun payı da yadsınamaz. Dolayısıyla bu yaş grubundaki çocuğun kendi kendini yönlendirmesi suretiyle herhangi bir video oyununun faydalı bölümlerini lehine kullanması pek muhtemel değil. İşte tam bu nokta da konuya ‘ebeveynler’ katılıyor. Değerli anne – babalar video oyunlarını gereksiz bir takım haberleri kaynak göstererek durmadan kötülemek yerine, faydalı yönlerini keşfetmeye çalışıp bunu çocuklarına göstermeye çalışarak, hem çocukların eğlence anlayışını köreltmemiş olur hem de modern çağın eğitim yöntemlerine ayak uydurmuş olurlar.

(-Tabii ki kimseye tavsiye verme vb söylemlerde bulunma gibi bir hakkım yok. Olamazda zaten. Amacım, üzerinde hiç düşünmeden ‘böyle gelmiş, böyle gider’ mantığıyla hareket eden kişilerin de ilgisini bu konuya çekebilmek. Kaldı ki yeni nesil ebeveynlerin çoğu bu konuda oldukça bilinçli.).

Gez, göz, arpacık
Göz ve el koordinasyonun gelişmesine yardımcı olan video oyunlarının faydaları türlerine göre de değişir tabii. Örneğin uzun bir RPG oyunundaki bol diyaloglar, ilerledikçe bulduğunuz kitaplar size fark ettirmeden binlerce satır okutabilir. Elbette bu kendi dilinizde yazılmış siyasi mesajlar içeren tarihi bir romanın yerini tutmazken, çocukların İngilizce sorunları içinde engel teşkil edebilir. O yüzden her zaman şöyle demişimdir, ilkokul dördüncü sınıftan üniversite son sınıfa kadar düzgün İngilizce konuşmayı ve anlamayı katiyen öğretemeyen eğitim sistemimize, basit diyaloglara boğulmuş zevkli bir RPG oyunu kesinlikle yardımcı olabilirdi. Okumanın dışında başka bir örnek vermek gerekirse bu da zihinsel gelişim olurdu. Yapay zekası iyi kodlanmış bir strateji oyunu, onu zor seviyelerde oynamaya çalışan küçük yaşlardaki oyuncuların zihinsel gelişimine yardımcı olabilir. Elbette satranç gibi bir çok oyun, diğerlerinin aksine, kan, şiddet vb öğelerden çok uzaktadır ve kimse çocuğunu sırf biraz kafasını çalıştırsın diye bu öğelerle baş başa bırakmak istemez. O yüzden ebeveynler, füzelerin havada uçuştuğu bir strateji oyununu çocuk kendini geliştirsin diye tercih etmeyebilir.

Patates oyuncular
Durum sadece çocukların zihinsel gelişimi için geçerli değil. Belirli konularda kendinizi geliştirmek istiyorsanız video oyunları sizin için mükemmel birer yardımcıya dönüşebilir. (- Kratos’tan ne derece “yardımcı” olur o da ayrı bir konu tabii.) Geçmiş yıllarda video oyunu oynamakla masa başı iş yapmak arasında pek fark yoktu. Ekranın başında saatlerce kitlenir kalırdık. Vücudumuzda hareket ettirdiğimiz tek bölge parmaklarımız ve biraz da göz kaslarımızdı. Haliyle oyun severleri spordan bir hayli uzaklaştıran, hareket kabiliyetini önemli ölçüde kısıtlayan oyunlar uzun vadede insan vücuduna zarar verebiliyordu. Yeni nesil ile birlikte değişen oyun kültürüne ayak uydurmak isteyen yapımcılar farklı fikirleri de beraberinde getirdi. Artık insanlar tenise gitmeden en az korttaki kadar yorulabiliyor, hayatında beyzbol sopası görmemiş oyuncular saatlerce beyzbol oynayıp kan ter için de kalabiliyorlar. Üstelik bunu yapmak için onlarca metre uzunluğundaki geniş sahalara da ihtiyaç duyulmuyor.

Gerçek anlamda Nintendo Wii’nin Remote cihazı ile kimlik kazanan bu tarz oyunlar, sektöre  yepyeni bir soluk getirdi. Nintendo,  Wii için çıkan Dance Dance Revolution oyunu ile ‘Fit’ cihazının mükemmel uyumunu çok iyi değerlendirerek, spor salonlarının sıkıcılığını evinizin tam ortasında ki mükemmel bir eğlenceye çevirdi. Oyun oynarken yerinden kalkmayan, saatlerce kanepede uzanarak hiç hareket etmeyen, laf yerindeyse, ‘patates oyuncu’ anlayışı tamamen değişti.(- Ben hala patatesim o ayrı.) Nintendo çıkarttığı aksesuarlarla sektörü bir adım öteye taşımayı yine başardı. Ardından Xbox ve PS3, sunduğu hareket yakalama teknolojisi ile gelecekte oyun oynamanın ne derece zevkli ve hareketli geçeceğini bizlere gösterdi. Sanıyorum yakın gelecekte spor yapmak için kapalı GYM salonlarına hiç gerek kalmayacak. Ancak aynı şey yemyeşil ağaçlarla kaplı koşu parkurları için de söylenebilir mi bilemiyorum.

Az stresli mutlu bir yaşam için …
Bilgi çağını yaşadığımız şu günlerde hemen herkesin hayatı yoğun bir tempoda geçiyor. İnsanlar sürekli koşuşturma ve bir şeyleri yetiştirebilme derdindeler. Devamlı hareket halinde olup düşünceler içinde kaybolurken telaşlı olmamakta mümkün değil. Öyle ki bu tip yaşam tarzları sadece insanın kendisini değil, sosyal çevresini ciddi boyutlarda etkiliyor. Sürekli stres altında hayatını sürdürmeye çalışan kişinin,  gerek işi, gerek ailesi gerekse de diğer sosyal ilişkileri bundan önemli ölçüde etkileniyor.

Peki siz biraz olsun rahatlamak istemez miydiniz ?
Bir süre olsun hayatın zorluklarını kenara bırakın, en sevdiğiniz arkadaşlarınızı çağırın ve arkanıza yaslanıp onlarla video oyunu oynayarak kendinizi bu dünyadan soyutlayın. Bedeninizde büyük bir sabırla biriktirdiğiniz stresi biraz olsun azaltmaya çalışın. Video oyunlarını, aklınızdaki sorulardan uzaklaşmak, kendinize fantastik dünyaların kapısını aralamak için mutlaka deneyin. Yüzlerce lira dökülen psikologlar dahi sizi bir nebze olsun rahatlatamazken, Portal’dan Wheatley, o enfes ses tonuyla size yardımcı olabilir.

İnsan ilişkilerinizi güçlendirin
İnternet teknolojisi global atmosferin büyük bir parçası haline geldikçe, insan ilişkilerinde de hatırı sayılır bir pay sahibi oldu. Oyuncular da bu durumdan yararlanarak, dünyanın diğer ucundan kişilerle tanışıp, insan ilişkilerini geliştirebilir hale geldiler.  Kaldı ki günümüzde bu şekilde kurulan arkadaşlıklar oldukça fazla. World of Warcraft gibi büyük multiplayer oyunları ile de çıta git gide yükseliyor. Video oyunları büyük bir hızla sosyalleşiyor, değişiyor. Elbette bu değişim oyuncuları da temelden etkiliyor.

Asla gidemeyeceğiniz ülkelerden onlarca arkadaş edinebilir sosyal çevrenizin sınırlarını ülke dışına çıkartabilirsiniz. Elbette sanal dünya da birileriyle tanışmak bazı kişilere mantıksız gelecektir. Çünkü birebir ilişkinin getirdiği samimiyet duygusundan yoksun olarak yalnızca ekrandaki karakterlere bağlı kalıp iletişim kurmaya çalışmak biraz da ‘yapay’ doğrusu. Ancak bu yapaylık sizi engellemesin. Video oyunları vasıtasıyla farklı coğrafyalardan tanışacağınız kimseler, size hiç tahmin edemeyeceğiniz ya da yanı başınızda dahi edinemeyeceğiniz tecrübeleri tattırabilir. Ayrıca insanlar doğası gereği paylaşıma aç olduğundan, en azından böyle olması gerektiğinden, ortak anıları yaşayacağınız farklı kültürlerden birileriyle zaman geçirmek size iyi gelebilir.

Her ne kadar oldukça taşınabilir bir hayat yaşasak da hala doğru düzgün bir oyun oynamak için saatlerce aynı yerde çakılı kalmamız gerekiyor. Bunun getirdiği en önemli dezavantajlardan biri de git gide asosyal yaşantı sürer hale gelmek. Oyuncuların buna da çok dikkat etmesi gerekiyor. Ne de olsa her şeyin aşırısı fazlası zarar

Eğitim Şa… Pardon! Video oyunları şart !
Çocukların gelişimi için video oyunlarından yararlanılabileceğine yukarıda değinmeye çalışmıştım. Kişisel gelişim deyince de aklımızda canlanan ilk kavram ‘eğitim’ oluyor herhalde. Okul dersleri de eğitimin olmazsa olmazıdır değil mi?  Şimdilik boş verelim dünyayı, kimin ne yaptığı bizi ilgilendirmesin. Ülkemizi düşünelim. Kendi tarihini bu denli seven ama bir o kadarda tarih kitaplarını okumaktan nefret eden bir öğrenci nesli yetişti. Hala da yetişiyor. Öğrencilerin tamamına yakını aynı dertten muzdaripse suçu onlarda aramamak gerekiyor sanırım. Yapılması gereken tek şey basit bir soruyu kurcalamak. ‘Eğitimi daha renkli hale nasıl getirebiliriz ?’ Bu soruyu işinin ehli insanlar biraz olsun irdelemeye çalıştığında sadece bir gün içinde yüzlerce proje üretilebileceğine eminim. Şüphesiz ki video oyunları da onlardan birisi olacaktır.

Oyunların cezbedici dünyasıyla eğitim hayatının sıkıcılığı pek ala birlikte yürütülebilir. Tarih dersini Cryengine’in son sürümüyle öğrendiğinizi düşünsenize. Gordon Freeman’ın size fizik anlatmasına ne dersiniz ? (-Gerçi o binayı yerle bir ederdi.) Kulağa hoş geliyor değil mi ? Kastettiğim şey, bir dönem hızla türeyen eğitim cd lerindeki komik oyunlar değil. Ne yaptığını bilen ve eğitimcilerle iç içe çalışan, sağlam bir sermayeyi arkasına almış projelerden bahsediyorum. Günümüzde Mars’a yerleşim planları yapılıyorken, bahsettiğim şeyi gerçekleştirmek bu kadar mı zor ?

PEGI
Video oyunlarının faydalı yönlerinin kişisel gelişim için kullanılabileceğini, en azından bu amaç uğruna sizlerin işlerini kolaylaştırabileceğini anlatmaya çalıştım. Ancak herkesin bildiği gibi video oyunlarının zararlı yönleri de var. Yaş, cinsiyet vb farklılıklara göre çeşitlenen bu zararları kısa yoldan tanımlamak için Avrupa, PEGI sistemini kullanıyor. Bu sistem sadece Avrupa için tasarlanmış olmasına rağmen, Avrupa’nın dışında da kullanılmakta. Bir çok oyun severin çok yakından tanıdığı bu sistem, oyun içeriğindeki uyuşturucu, seks, korku, şiddet, küfür, kumar vb öğelerin kullanıcılara önceden bildirilmesini amaçlıyor. Aslında ana hedefi ebeveynler ancak ne kadar dikkate alındığı tartışılır.  Sistemi tasarlayanlarda bunun farkındadır elbette ama  akıllarına başka çözüm gelmediğinden olacak ki şu ana kadar daha farklı projeler çıkmadı.

Açıkçası bu tip uyarılar oyunu satın almayı kafasına koymuş kişileri pek de ilgilendirmiyor. Gerçekten oyunu oynamak isteyen kimseler bunu bir şekilde başaracaklardır. Ebevyn kontrolleri, uyarı logoları, ‘aman dikkat küfür var’ yazıları satın almayı caydırmaktan çok, merak uyandırıyor bile denebilir. Kişisel gelişimi zedeleyecek unsurları barındıran oyunlara yönelik yapılmak istenen uyarıların daha gerçekçi, daha dikkat çekici ve ebeveynleri gerçekten endişelendiren cinsten olması gerekiyor.

Kendinizi geliştirmek, farklı yönlerinizi keşfedip ona yönelmek size kendinizi iyi hissettirecektir. Bunu yapabilmek için uzmanlar da çok farklı yöntemler sunuyor. Piyasada ki yüzlerce kişisel gelişim kitabı ve bir çok kişisel gelişim uzmanı size seçenekler sunup, rehberlik etmeye çalışıyor. Şundan eminim ki pek azı video oyunlarının yararlı yönlerinden faydalanabileceğinizi ifade ediyordur. Elbette uzmanların önerilerine kulak verelim ama Glados’un da çok iyi bir rehber olduğunu unutmayalım.

Görüşmek üzere

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu