Oyun İncelemeleri

Vietcong

Vietnam’ı ilk ne zaman duydunuz? Ben ilk duyduğumda sanırım 7-8 yaşlarındaydım. O zamanlar şimdiki gibi 7000 tane televizyon kanalı olmadığından kan, dehşet, aşk vb. film ihtiyaçlarımızı videolardan karşılıyorduk. Bir gün “İlk Kan” adındaki filmi, kasetçinin “Çok süper film valla.” tarzındaki büyük ısrarlarına dayanamayarak kiraladım. Filmde gariban kılıklı bir adamı (Stallone baba) kasabaya sokmuyorlardı. Sokmama nedenleri de adamın Vietnam’ da savaşmış olmasıydı. Bu garip bir durumdu. Gel zaman git zaman büyüdük ve işin aslının çok farklı olduğunu, amerikan halkının hafızasına Vietnam’ ın oldukça kötü bir şekilde kazındığını anladık. Yaşımız kemale ermeye başlayınca, Vietnam’ ı “İlk Kan”’ dan farklı olarak anlatan, özellikle 1977-1978 ve 1987-1988 yıllarında ,ki biz bu dönemlerde birbirimize “Acaba yılbaşında tv’ ye dansöz çıkacak mı hacı ?” geyiği yapıyorduk, çekilen ve orada olmuş olayları gerçek anlamıyla ve oldukça objektif bir şekilde yansıtan filmleri izlemeye başladık. 

Film dünyası eskiden oyun dünyasına göre oldukça baskın olduğundan bu yöreden oldukça fazla iş çıkardı. Ancak şimdi sıra oyuncularda. Geçen ay piyasaya düşen LoS:Vietnam’ dan sonra,ki bu oyuna göre daha fazla beklenen bir oyundur kendileri, Vietcong elimizde. Vietcong adı, hepinizin bildiği üzere amerikan güçlerine karşı çarpışan Kuzey Vietnam’ lı askerlere verilen isim. Oyun 1954-1975 yılları arasında geçen Vietnam Savaşını konu alan bir yapım. Oyunda “single player, single mission, quick fight ve multiplayer” olamk üzere oynanabilen 4 farklı bölüm mevcut. Sinle player elimize silahı kapıp her görevi sırasıyla geçtiğimiz yer. Single mision ise görevleri geçtikçe bunları tekrar oynamak isteyenler için eski görevlerin açıldığı bölüm. Quick fight ise hemen kan, dehşet isteyenlere sesleniyor. Burada da farklı veya oyundan seçilmiş haritalar üzerinde adam sayısını, silahı ve hangi tarafta olacağınızı (amerikan veya Vietnam) seçerek olayı yaşayabileceğiniz bölüm. Yalnız gıcık nokta şu ki seçtiğiniz silahların sadece adı var. Görüntülerinizi göremiyorsunuz. Bu nedenle ne çeşit bir silah kullanmak isterseniz adını ezberlemelisiniz. Multiplayer ise çok geniş. Adamınızın şeklini şemalini düzelttikten sonra LAN, internet üzerinden veya direkt bağlı olduğunuz 2.bir bilgisayarla oynamak mümkün. Ben burayı fazlaca deneyemedim çünkü elimdeki kopyada multi bölümü çalışmıyordu. O nedenle kaç kişiye kadar desteklediğini veya haritaları bilemiyorum.

Oyundaki hikaye gerçek hayattakine paralel ilerlemekte. Kahramanımız, 1967 yılında yani Vietnam’ a amerikan müdahalesinin en yoğun olduğu dönemde oraya gelen bir asker. Aslında kendisi askerliği, herhangi bir orduevinde garson olarak geçirme amacıyla şubeye başvuran fakat kötü kaderin hain bir oyunu neticesinde, acemiliği müteakip kurada Vietnam’ ın balta ve amerikan askeri girmemiş bir nahiyesini çeken bir kişilik. Tipini görünce (böyle acayip iğrenç, dişlek, itici bir suratı var) “Hak etmiş valla. Ben çavuşu olsam her gün 5000 metre teçhizatlı koşu yaptırır, üstüne de her gece 04.00-06.00 ileri karakol nöbetine koyarım.” diyeceğiniz bir tip. Evet oyunda bu karakter ile birlikte yönetebileceğimiz 5 kişilik bir takımda mevcut. Bize filmlerden de aşina olduğumuz şekilde, şuraya ilerle, düşmanı temizle, tünelleri keşfet, git şurda esir var onu kurtar, kampı koru, Vietkong köyüne sız ve” postaya söyle 2 kaşarlı yanına bir büyük çay getirsin.” Tarzı görevler veriliyor. Görevler oldukça eğlenceli ancak bir o kadar da uğraştırıcı şeyler. Ama görev hakkında, verilen brifingi bile dinleseniz bazen işler karışıyor ve yolunuzu kaybedebiliyorsunuz. Görevlerin bazı noktaları çok açık olmayabiliyor ve kimi durumlarda görevin ne olduğunu bile bulmak oyuncuya bırakılmış. Mekanların birbirine benzemesi veya çok karışık olması (bakınız tünel görevleri) insana saç baş yolduracak derecede. Ben en son “Iron Storm”da bu kadar gıcık görevlere rastlamıştım. Ama fazla paniklemeyin. Piyasayı az biraz dolandığınızda ne yapmanız gerektiğini anlayabilirsiniz. (Bu arada oyunda kilitlenenlere sesleniyorum. Tam çözümü yakında hazır olacak. Azzzss
sonra:)

Şimdi Rambo’lu filmlerden bildiğiniz üzere (kitaplardan diyeceğimi sandınız değil mi? He he he yemezler. Kim gidip Vietnam hakkında araştırma yapar ki:) Vietnam yeşilin maviyle kucaklaştığı, içinde 1001 türlü kuşun, hayvanın ve böcü börtünün yaşadığı ormanlara sahip, ılıman iklimli, bol yağmur alan nezih bir güneydoğu asya ülkesi. Oyunumuzda da bu atmosfer oldukça başarılı bir şekilde yansıtılmış. Eğer ekran kartınız güçlü ise, ormanların, nehirlerin, civarda uçuşan kelebeklerin, kuşların oldukça güzel olduğunu göreceksiniz. Buralar gerçeğe mümkün olduğunca yakın yapılmak istenmiş. Şöyle ki etrafa dikkatlice bakarsanız yaprakların, ağaçların, dağların ve hatta kimi durumlarda akarsuların bile gerçek resim kullanarak kaplanmış olduğunu göreceksiniz. Ayrıca rüzgarda bir bitkiye ait yapraklar gerçek hayatta olduğu gibi tamamen farklı yönlere sallanabiliyor. Ya da geniş çalılıkların arasından geçerken oldukça güzel kelebekler havalanıyor. Şanslıysanız çalılıklarda, benim gibi langır lungur yürürken papağanlara falan da çarpabilirsiniz. Dediğim gibi dış mekanlar çok güzel yapılmış. İç mekanlara gelince. Oyun genelde ormanlarda geçtiği için aslında iç mekanlara (buralar ana kamptaki binalar, kendi bunkerimiz gibi yerler) çok özen göstermemelerini bekleyebilirsiniz. Ancak iç mekanlar da özenilerek hazırlanmış. Özellikle bunkerimizin içinde radyomuz, görev notlarımız, yatağımız, kendimize ait bir atış poligonu ve günlüğümüz (ve içinde askerlik hatırası fotolarımız) bile var. Hemen her ayrıntı düşünülmüş. Yalnız yapımcılar binalara cam falan koymamışlar. Herhalde sinek girmesin diye böyle bir yola başvurmuşlar. 

Gelelim karakter çizimlerine. Açıkçası ben bunları pek beğenmedim. Sanki hepsi aynı vücut formu temel alınarak yapılmış. Sadece kafaları farklı. Mesela iri yarı zenci bir machine gunner yapmaya çalışmışlar fakat iri yarı olduğu pek fark edilmiyor. Ancak oyundaki tüm karakterlerin hareketleri oldukça gerçekçi. Yürümeleri, koşmaları, siper almaları yani kısaca yapmaları gereken tüm hareketler gerçek gibi. Ama bazen onlarda saçmalayabiliyor. Mesela düz yürürken önlerine bir taş veya açmaları gereken kapı geldiğince bu engelleri açmadan önce havaya dimdik zıplıyorlar. Eğer geçemezlerse oldukları yere sıkışıyorlar. Özellikle dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var. Dar alanlara geldiğinizde (siperler gibi) sakın takım arkadaşlarınızı peşinize takmayın. Çünkü, dar mekanlarda çıkmaz bir noktaya gelince elemanlar bir anda arkanızda doluşuyorlar ve ne kadar çıkmak isteseniz de öyle kütük gibi duruyorlar. Sonra gelsin küfürler+reloadlar. Bu olayı çok fazla yaşadım. Ama oyunda güzel bir nokta var. Eğer adamlarınız arkanızda kalırsa, onları çağırdığınızda hemen yanınıza zınk diye geliyorlar. Dolayısıyla “Üff be nerde bu medic.” diye tüm yolu adam aramak için geri gitmenize gerek kalmıyor. 

Biraz da takım yönetimi ve yapay zekadan bahsedelim. Takım arkadaşlarınıza dur, beni takip et, yayıl, saldır, başa geç gibi emirler verebiliyorsunuz. Emir sayısı çok fazla değil ama yine de yerinde kullanıldığında oldukça etkili oluyorlar. Arkadaşlarınız eğer emirler eğer kendi hayatlarını tehlikeye sokacaksa uygulamayabiliyor. Mesela grubun önünde giden pointer bir düşman gördüğünde hemen duruyor ve bunu size bildiriyor. Artık ne kadar üstelerseniz üsteleyin adamı ilerletemiyorsunuz. Aynı şekilde adamlara dur emri verdiğinizde hemen hepsi farklı yönlere bakıp oraları kontrole başlıyorlar. Saldırı sırasında kendilerini kurşunların önüne atmıyorlar. Sadece düşmanı gördükleri zaman ateş ediyorlar. Yani amerikan tarafında yapay zeka hep önce kendi sonra da takım arkadaşlarının canını koru mantığını oldukça iyi bir şekilde kullanıyor. Tek sorun ise yukarı da anlattığım sıkışma sorunu. 

Vietnam cephesindeyse yapay zeka en azında amerikalılarınkisi kadar iyi. Bazı durumlarda aptalca kurşunların üstüne yürüdükleri oluyor ama genelde taşları ve ağaçları siper alarak ateş ediyorlar. Bizi gördüklerinde hemen sinerek uygun bir mevzi falan bulmaya çalışıyorlar. Ayrıca kimi durumlarda birlikte hareket ederek etrafımızı falan çevirmeye çalışıyorlar. Ama 1-2 metreden ateş ettiklerinden bizi vuramadıkları da oluyor. Ayrıca adamlar genelde zor ölüyor. Bu kimi durumlarda problem yartmakta. Çünkü öldü diye bakmadığınız bir adam tekrar ayaklanıp size ateş edebiliyor. Sonuç olarak oyun genelinde yapay zekanın sizi bayağı zorlayacağından emin olun. 

“Kapanmaz yarayım, gece gündüz kanarım, göz göre göre yandı yıllarım…”

Yaralanınca medic’ten ilaç, cephaneniz bitince engineer’ dan cephane ve kaybolunca pointman’ dan biraz yol tarifi (yani pointman biraz büfeci gibi tüm Vietnam’ ı avucunun içi gibi biliyo valla:) alabilirsiniz. Yaralandığınız zaman popkeke benzer bir paketi (medkit) açıp kendi kendinizi tedavi edebiliyorsunuz. Ancak sadece 1 tane medkit taşıma hakkınız var. Sağlık barınız sol altta. Dikkat ederseniz candan önce kahverengi sütun düşüyor. Tedaviden sonra barın bir miktarı kırmızı kalıyor ve ana üssü dönmedikçe burayı ne medic ne de medkit iyileştirebiliyor. Burası ayaküstü tedavi edilemeyecek kadar yaralandığınız miktarı belirtiyor. Mümkün oldukça bu kırmızıyı arttırmamaya çalışın, çünkü ne kadar atarsa adamınız o kadar kötü hareket ediyor. Adam ayakta mı, yatıyor mu bu ise sağlık barını yanında küçük adam figüründen öğrenilebilir.Sağ üstte MoHAA’ dakine benzer bir pusula var ama sadece ona benzer. İşlevsellik açısından çok kötü. Sadece etrafınızdaki dost/düşman adamları gösteriyor o kadar. Gideceğiniz yönü hedefin yerini filan göstermiyor. Hedef noktasını ise haritaya bakarak buluyoruz. Haritadaki kırmızıyla çizilmiş yolları takip etmek yeterli. Zaten yapımcılar bitki örtüsünü falan öyle ayarlamışlar ki, bitkiler duvar gibi diğer yönleri kapatıyor. Dolayısıyla başka taraflara gidemiyorsunuz. Ayrıca belki alakasız olacak ama yapımcılar Colin Mcrea hayranları için dağlarda jeep sürme görevi bile koymuşlar. 

Oyunda 4 farklı zorluk seviyesi mevcut. Bu seviyelere göre bölüm içindeki save hakları da değişiyor. (mesela normal’ de 4 hak var.). Ayrıca oyun belli noktalarda da kendi kendine save point2 ler oluşturuyor. Fakat oyundaki save sistemi çok karışık ve düzensiz çalışmakta. Mesela öldüğünüzde oyun, sola tıklayıp en son autosave noktanızdan yükleyebilirsiniz diyor fakat eğer öyle yaparsanız bazen geçmiş olduğunuz alakasız bir autosave noktasından çıkıyorsunuz. Her mission kendi içinde 4-5 aşamaya bölünmüş. Bir aşamada tükenen save hakları diğerine geçince yeniden veriliyor. Oyunda vurduğunuz düşmanın üzerini arayabilirsiniz. Ben bunu çok kullanıyorum çünkü üzerlerinden oldukça yararlı şeyler (elbombası, cephane, medkit, haritalar ve gizli belgeler vb.) çıkabiliyor. Başlangıçta 4 aşamalı bir training mevcut. Ama “ben sevmem tarining” derseniz o zaman pat diye görevlere başlamakta mümkün. Kontroller ise çok zor değil. Klasik WASD kombinasyonuna hakimseniz farklı birkaç tuşu da kısa sürede öğrenip zevkli saatler geçirebilirsiniz. 

Bir FPS’ fps yapan şey silahlardır. Vietcong ise en baba fps hastasını bile hayran bırakacak silah çeşitliliğine sahip. Sadece dönemin amerikan silahları değil, Sovyet ve çin silahlarını kullanmak mümkün. Silahlardan bazılarına 2.Dünya Savaşı konulu FPS’ lerden aşinayız. (bakınız Thompson, M1 Garand, PPsH-41/43 vb.) Bununla beraber daha yeni silahlar (M16, Tokarev, bombaatar, M60 vb.) oyunda mevcut. Bölümlerde ilerledikçe ve farklı silahlanmış düşmanla karşılaştıkça tekli görevlerde kullanılmak üzere kilitli olan silahlar (+ düşman çeşitleri ve haritalar) üzerindeki kilit açılıyor. Size oyundaki bir bug’ ı da söyleyeyim. Eğer “Degtarev” adındaki ağır makineliyi (ki bu silah amerikan M60 gibi şerit şeklinde kurşun kullanır.) alırsanız şöyle bir şey oluyor. Tüm mermileriniz ve elinizdeki şarjörler bitti. Silahı yere atıyorsunuz ve hemen geri alıyorsunuz. Aa! O da nesi silahı ekranda dolu görünüyor (yani kurşunlar silaha takılı) ama ateş etmiyor:)

Evet gelelim sıkıcı teknik detaylara. Grafik yönünden yukarıda anlattığım gibi oldukça güzel görünen bir oyun. Yukarda anlattıklarımdan başka silah çizimleri, adamların üstündeki kıyafetlerin görünüşü, araçlar çok güzel hazırlanmış. Bombaların patlaması gayet iyi. Suya ateş ederseniz çok derin kısımlarda sadece su, ama toprak üzerindeki birikintilerde ise su+toprak havaya zıplıyor. Piyasada dolanan ördek, kurbağa, tavuk gibi yöresel hayvanlar görülmekte. Fakat orman içindeki görevlerde o kadar baktım ama yılan göremedim. Elinde güçlü ekran kartları olan arkadaşlar dikkat ederlerse kurşun kovanlarının arkasına yazılı olan minicik yazıları bile görebilirler. Ayrıca oyunda ölenler öyle garip şekillerde falan ölmüyorlar. Yapımcılar karakterimizin duvarlara yaklaşırken silahı havaya diklemesine kaldırarak grafiklerin içine namlu sokulması gibi aksaklıkları kaldırmak istemişler ama bu çok etkili değil. Silahınızı gönül rahatlığı içinde duvara, ağaçlara ve arkadaşlarınıza sokabilirsiniz. Bazen canlı veya ölmüş adamlar filan da anında ortadan yokoluveriyor. Çoğunlukla ölülerin içinden de geçebiliriz. Sonuçta oyunda çok belli olmasa da ayrıntıda kalmış bazı çok önemli buglar sözkonusu. Ama eğer ayrıntı önemli değil ben olayın bütününe bakarım derseniz o zaman grafik motorunun iyi sayılabileceğini söyleyebiliriz. Ama ben pek beğenmedim.

Seslere gelince duruyor ve saygıyla eğiliyorum. Her silahın sesi gerçeğine oldukça yakın yapılmış. Kurşun sekmeleri, ormandaki sesler (kurbağa, cırcır böcee, kuş, maymun vb.), patlama sesleri çok iyi. Özellikle bombalar yakınınızda patlarsa adamımızın kulakları (yani hoparlörlerimiz) hemen çınlıyor ve bu bir süre devam ediyor. Bu arada konuşmaları, silah seslerini falan duyamıyoruz. Bu kulaklardaki şok olayı güzel bir ayrıntı olmuş. Ayrıca dost veya düşman olsun, tüm karakterlerin seslendirmeleri de gayet iyi. Oyun EAX desteğine de sahip. Böylece oyunu daha canlı bir şekilde oynayabilirsiniz.

Eveeet dere tepe düz gittik yine geldik yazının sonuna. Netice itibariyle Vietcong için salt fps demek aslında yanlış olur. Oyun aksiyonu, sessizliği, seri olmayı ve en önemlisi stratejik davranmayı içeren, daha önce karşılaşmadığınız türden bir fps. Alıp oynarsanız ne denli değişik ve güzel bir oyun olduğunu siz de anlayacaksınız. Açıkçası oyunu gece oynarken eğer görev de karanlık ormanlardaysa düştüğüm her pusuda korkudan havaya zıpladım. Bir zamanlar yaşanmış pis bir savaşın gerçek koşularını öğrenmek istiyorsanız bu oyunu mutlaka almalısınız. Bu arada sınavları veya işleri dolayısıyla oyunu şu an oynayamayan hemen bir tane edinip yaza hazırlık yapsınlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu