Wanted: Dead or Alive
Yaklaşık 2 yıldır bu takımda ve bazı dergilerde yazılar yazdım. Genellikle
yazarken pek zorlanmam çünkü oyun hakkında daha oynamadan edinebildiğim kadar
bilgi sahibi olmaya çalışırım. Peşinden oyunu oynar ve bu bilgileri pekiştirerek
şu anda okuduğun gibi yazılar yazarım. İşimin en zor ve sıkıcı tarafı ise kötü,
başarısız oyunlara inceleme yazmaktır.
Bizimkisi bir Reverend Devlin hikayesi
Şimdi bu oyun hakkında acayip olan bir sürü konu var. Öncelikle oyunun 2
değişik ismi var. Kurduğunuzda ayrı bir isim çıkıyor, oyuna girdiğinizdeki
pencerede ise ayrı bir isim. Bunlardan biri Wanted: Dead or Alive diğeri ise
Wanted Guns. İkiside aynı oyun. Bir diğer ilginç nokta ise oyunun konusu. Hani
oyun farklı bir tarz olsa direk konusunu okuyup başka hiç bir bilgiye ihtiyaç
duymadan üzerine atlanabilir. Reverend Devlin adında biriyiz. 1852 yılında başı
olduğumuz çete tuzağa düşürülüyor. Çatışmanın sonucunda düşmanın çaldığı
altınların uğruna bire bir düello tarzı bir çatışma yaşarken sağ gözümüzü
kaybediyoruz ve galip ayrılıyoruz. Yanımıza çalıntı altınları alıp Texas’dan
ayrılıyoruz. Başka bir şehire yerleşip rahip oluyor (hitman 2?!?), her türlü
pislikten elimizi eteğimizi çekip, saf ve dini bütün biri oluyoruz. Derken
aradan 10 koca yıl geçiyor. Yaşadığımız yeri basıyorlar ve talan ediyorlar, bu
sırada Amerikan sivil savaşının ortalarındayız. Tekrar eski evimize dönüyoruz
tabi ki intikam uğruna, fakat orada da bizi Blood Hounds denilen bir çete
karşılıyor ve bizim için asıl savaş başlıyor. Konuya gel hele. Al bununla deli
bir fps oyunu yap ki buna yakın bir oyun yapılıyor (Dead Man’s Hand), milyon
tane satsın. Okuyunca insan bir şey sanıyor, buyrun detaylara.
Aynı anda 2 silah kullanırken ata da binerim
Oyunumuz sadece bir türe bağlı kalmamış. Oynadıkça değişik şeyler
keşfediyorsunuz. İlk başta tepeden görünüş bir aksiyon oyunu olarak başlıyor,
izleyen bölümlerde fps ve commandos tarzı taktiksel oynanış bile oluyor. Her
türden aktaksiyon mevcut. Fakat gel gör ki hiç zevkli değil. Tepeden görünüş
sırasında klavye ve fare ile oynuyorsunuz. Farenin sol tuşu ateş ederken sağ
tuşu herhangi bir hedefe kitlenmenizi sağlıyor. Yani oynayabilmek için hiç bir
çaba harcamanız gerekmiyor. 4-5 yaşındaki bir çocuğa gösterseniz o bile
bölümlerin çoğunu rahatlıkla geçebilir. Bu yönden oyun hiç doyurucu değil. Diğer
yandan can sıkan bir sürü hata var. Örneğin istediğiniz zaman oyunu
kaydedemiyorsunuz ve öldüğünüzde en son nerede checkpoint varsa oradan
başlıyorsunuz, bu duruma diyecek bir şeyim yok bazı oyunlarda böyle oluyor fakat
kardeşim neden ölüp de tekrar başladığımda o beni attığın checkpoint noktasına
öldürdüğüm adamları tekrar koyuyorsun ki? Genelde bu kayıt noktaları civarında
3-5 adam oluyor, onları öldürüp kaydediyorsunuz daha doğrusu otomatik
kaydediyor, öldükten sonra ise tekrar oradan başlıyorsunuz ama öldürdüğünüz
kişiler tekrar orada olduğundan 2. belki de 3. kere ölme durumları oluyor. Bir
anda bir sürü adamın ortasına dalmak pek mantıklı değil. Buna benzer can sıkan
hatalar zaten zevk bakımından düşük puan alan oyunumuzu daha da diplere itmeyi
başarıyor. Oynanabilirlikteki bu başarısızlıkların yanı sıra grafik motorundaki
hatalar yüzünden oyun ara sıra yavaşlıyor, takılıyor. Çok iyi bir sistemim
olmasına karşın uzun zamandan beri ilk defa yavaşlayan bir oyun gördüm. Aslında
grafikler böyle bir oyun için fena sayılmaz fakat yavaşlamalar can sıkıyor.
Commandos benzeri bölümlerde sessizce ilerleyip silah kullanmadan düşmanları
etkisiz hale getiriyorsunuz. Bu tarz bölümlerin ardından at ile birlikte
yaşayacağınız atraksiyonlu bölümler var. Fakat genel olarak hepsi aynı, basit ve
zevksiz. Hoşuma giden yön ise müzikler. O zamana uygun müzikler seçilmiş ve
insanın keyif katsayısını arttırıyor.
Son Sözler :
Bence bu oyun ile hiç zaman kaybetmeyin. Hiç yoksa haber bölümünde verdiğimiz
adresteki tekerlek atma oyununu oynayın da yüksek skor yaparsanız adınız orda
olur en azından.