Warhammer 40,000: Dark Crusade
Warhammer sürekli savaşın ve yıkımın hakim olduğu bir dünyadır. Büyük
mücadelelere ve çarpışmalara sahne olmuştur. Bu acımasız yerde “Yaşamak
istiyorsan öldür!” kuralı geçerlidir. Düşmanı yok etmek ve güçlü kalmak, işte en
büyük amaç. Karşınızda sizin kanınızı isteyen acımasız rakipler var. Yapmanız
gereken onları ortadan kaldırmak, silmek. Sadece savaş ve savaş. Güçsüz olan
kaybeder, güçlü olan kalır. Tek bir tane değil, birden fazla düşman ve daha
fazla kan. Siz onların kellesini isterken, onlar da sizin kellenizi istiyor
olacaktır. Her saniye saldırı ve vahşet olabilir, dikkatli ve savaşa hazır
olunmalı. Barış yok, sadece yok etmek ve öldürmek var.
Karanlık
Warhammer dünyası aslında kelimelerle anlatılamaz bile, sayfalar yetmez bu
tarihi yazmaya. Kelimeler birer nokta olup, savaşın acımasızlığını vurgulayamaz.
Yapımcılar bu tehlikeli ve sürekli yıkımın olduğu dünyaya biraz geç açıldılar.
Başka fantezi dünyaları hakkında oyunlar yapılırken, Warhammer sanki kenara
itildi. 1998’de çıkan Warhammer: Dark Omen ve Warhammer 40,000: Chaos Gate
oldukça kaliteli ve güzel yapımlardı. Yıkımın ve sürekli savaşın yaşandığı
ortamı bizlere güzelce sunmuşlardı. 2003 senesinde bir de FPS olarak Warhammer
40,000: Fire Warrior çıkmıştı. PC’lere gelen konsol çevirim versiyonu ve acemi
bir Tau askeri olarak, birbirine yapışık grafiklerle o güzelim atmosferi rezil
etmişlerdi. Zaten birçok siteden ve dergiden kötü puanlar alarak, şut olmuştu.
Aradan geçen zamanda keşke güzel bir Warhammer oyunu olsa hayalleri içinde
kalıyordum ki, Relic yardımımıza yetişti ve benim için efsane olan bir seriyi
dibimize getirdi.
Relic, Homeworld’un ilki ile oyun dünyasında bir devrim yapmıştı. 3D grafikleri,
mükemmel bir oynanışla sunarak, uzay stratejilerindeki en büyük değişimi
sunmuştu. Impossible Creatures’la biraz yavan kalsalar da, gene de iyi bir
yapımdı. Homeworld 2’le efsaneyi devam ettirdiler, arkasından Warhammer 40,000
K: Dawn of War ile birlikte Relic, benim ve birçok oyuncunun gönlünde taht
kurdu. Dawn of War’ın ek görev paketi Winter Assault’la yaşamımdan birkaç ayı
gene çaldı. Ancak bu adamlara yetmemiş olacak ki, son yılların belki de en iyi
stratejisi olan Company of Heroes ve Warhammer’ın ikinci ek görev paketi Dark
Crusade’le komaya girdim.
Yıkıma devam
Dark Crusade’le savaşın acımasızlığı devam ediyor. Kronus üstünde seçtiğimiz ırk
dışında kalan diğerlerine karşı mücadele verip, gezegeni ele geçirmeye
çalışıyoruz. Oyunun Campaign kısmına girip de Single Player olarak oynayacağımız
zaman, Total War serisindeki gibi harita üstünde belli bölgeleri, kumandan (Commander)
figürünü üstüne götürerek işgal etmeye çalışıyoruz. Sırayla tüm ırklar bunu
yapıyor ve saldırdığımız bölge harita ekranından çıkarak, oyun içine giriyor ve
gerçek zamanlı stratejiye dönüşüyor.
Toplamda yedi farklı taraf bulunuyor ki, bunlar; Chaos, Eldar, Imperial Guard,
Necrons, Orks, Space Marines ve Tau Empire. Ancak bu ırklar arasından Tau ve
Necrons’lar, Dark Crusade ek görev paketi ile birlikte yeni olarak karşımızda.Kısaca bu iki yeni Faction için tanımlama yapacak olursak; Necrons’lar bizlere
bildiğimiz Undead’leri hatırlatırken, Tau’lar ise Japon çizgi filmlerinden
fırlayan birimleriyle dikkat çekiyorlar.
Tau İmparatorluğu
Warhammer dünyasının barışçıl(!) ırkı sayılabilen Tau’lar, ileri teknolojiye
sahip bir ırktır. Sadece 2000 yıldır var olmalarına karşın, bu kısa süre
içersinde kendilerini geliştirmiş ve belli bir konuma gelmişlerdir. Tau’lar
tarihleri içinde kendi aralarında anlaşmazlığa düşmüş ve şehirlerde yaşayan
kabilelerle, diğerleri arasında anlaşmazlık çıkmıştır. Yıllar boyunca süren
savaşları, Etherals denilen biri son vermiştir. Etherals’ler, Tau’ların ana
inancı olan “Greater Good” ideolojisini getirir. Böylece Tau’lar kendi
arasındaki anlaşmazlığa son verip, birleşerek gelişmeye başlarlar. “Greator Good”
denilen inanç, zeki canlıların bir arada olup, hep birlikte çalışıp iyi bir
geleceğin var olmasıdır. Bu sayede Tau İmparatorluğu kendi gücüne farklı
uzaylıları katmayı başardı.
Tau toplumunda beş elementin simgesi vardır ve bunlarla sosyal sınıflar
belirlenir. Ateş askeri birimi, toprak çiftçi sınıfını, su tüccar veya
diplomatlar, hava pilot ve yıldız gemisi mürettebatı ve son olarak Etheral yani
ruhban sınıfı gelir, yöneticilerdir. Tau’lar teknolojik olarak gelişmesine
karşın, psişik güçlerden mahrumlardır. Aslında bu durum teknolojinin her şeyi
çözebileceğine inandıklarından ileri gelmektedir. Psişik güçleri olmadığı için
Warp’tan tam olarak yararlanamamışlardır. Yalnız geliştirdikleri bir teknoloji
ile gemilerinin Warp’ı kullanabilip, uzun mesafeler alabilmesini sağladılar.
Böylece başka sistemlere gidip, Ork’lar ve İmparatorlukla karşılaşıp, savaşlara
girmişlerdir. Yakın dövüşün ilkel olduğunu düşünüp, bu konu üzerinde
uzmanlaşamamışlardır. İnsana benzeyen narin yapılarının ve teknolojiye bağlı
silahlarının da bu duruma etkili olduğu söylenir.
Biçim
Tau ırkı kısa tarihçe içinde yer alan yakın dövüşte ne yazık ki başarılı değil.
Ancak bunun tam tersi olarak üniteler genel olarak atışlarda isabetli ve uzaktan
saldırılarda başarılılar. Fire Warrior birimleri en çok hoşuma gidenlerden biri
oldu. Klasik bir Tau savaşçısı olsa da, ilerde verilen Upgare’lerle beraber iyi
bir birim olabiliyor. Fire Warrior’lar koruma kalkanı oluşturan bir disk
çıkartabiliyorlar. Böylece yakın dövüşte veya uzaktan gelen atışlarda zarar
gelmesini biraz da olsa azaltabiliyor. Ancak Fire Warrior ve diğer yer
ünitelerinde silah Upgrade’i yapıldığı zaman, gerçekten etkili oluyorlar. Zaten
isabetli atışlarına, artı biraz daha yüksek hasar oranı yapılınca, üstünüze
gelmekte olan düşman birimlerini güzelce eksiltebiliyorlar. Yinede Tau
askerlerinin yanlarına gelen Ork savaşçıları gibi yakın dövüş barbarları,
kolayca birimleri aşağı alabilir.Tau’lar da yakın dövüş olarak imdadımıza yetişen Kroot birlikleri var. Kroot’lar
bu konuda Tau’ların eksiğini kapatacak gibi gözükseler de, genede tam etkili
olamıyorlar. Kroot birimleri arasından Krootox’lar en iyisi olarak dikkat
çekiyor. 8975 gibi yüksek enerjisi ve yakın dövüşte verdiği hasar can yakıyor.
Ancak atış yapabilen herhangi bir aparatı yok, bunun yerine direk bodozlama
giriyor. Her ne kadar güçlü gibi gözükse de, Upgrade yapılmış kalabalık düşman
birlikleri karşısında biraz çaresiz kalabiliyorlar. Kroot’lar biraz daha
alternatif olarak kalabiliyor. Tau’lar da Gunship’ler bulunuyor ki, özellikle
Skyray Misilse Gunship benim oldukça işime yaradı. Kalabalık düşman ordusuna
özel roketlerini sallayarak, onları büyükçe bir bombardımana tutabiliyor. Geniş
çaplı savaşlar da bu özellik oldukça işe yarayacak. Ancak biraz ağır
kalabiliyorlar. Bunun haricinde iki adet Gunship daha var. Saldırı Droid’i
bırakan, başka bir saldırı gemisi var ki, açıkçası geriye kalanların pek fazla
bir işe yaradığını göremedim.
Tau’larda bana eskiden izlediğim Robotech’teki robotlarını hatırlatan, ağır
birimler de bulunuyor. Bunlarda genel olarak atışlarda etkili ve menzilli
olmasına rağmen, ağır hareket etmeleri nedeniyle yakın saldırılarda zayıf
kalabiliyorlar. Tau kumandanı yakın dövüşte aslında zayıf olmasına rağmen, Tau
birimleri kadar da güçsüz değil. Aslında ağır silahı ve Upgrade edildiğinde
ortaya çıkan roketleriyle tam bir kıyım canavarı. Ayrıca çok sıkışırsa
Jetpack’lerini kullanıp kaçabiliyor.
Tau ırkının yöneticileri olan Etheral’ler birimler arasındaki yerini alıyor.
Özellikle bu birimin yaptığı “Holographic Protection” yani holografik koruma
oldukça işe yarıyor. Bu yeteneği kendi birimleriniz üstünde kullanarak, kendi
ünitelerinizin geçici holografik görüntüsünü çıkartıyorsunuz. Böylece düşman
onlarla uğraşırken, sizde asıl birimlerinizle onun işini bitirebilirsiniz.
Necrons
Necrons yani eski adlarıyla Necrontyr’ler, aslında galaksinin en eski
uygarlıklarından biridir. Zaman içinde teknoloji ve medeniyet olarak mükemmel
olduklarını sanmışlardır. Niyetleri Eskiler’in (The Old Ones) yerine geçmek ve
onların güçleriydi. Eskiler, Necrontyr’ler kendilerine daha fazla tehlike
olmadan önce, onları sürdüler. Bu olayla beraber Necrontyr’ler binlerce yıl
sürgün kaldı. Necrontyr’ler sürekli yeni bir şeyler peşindeydi ve sürekli
araştırma yapıyorlardı. Son olarak ölümsüzlüğün yolunu aramaya koyuldular. Bu
sırada sürekli açlık içersinde olan ve yıldızlara yapışık durup onların
enerjisini emen C’Tan Yıldız Tanrıları’yla karşılaştılar. C’Tan’lar ruhlar
hakkında az bilgisi olan Necrontyr ırkına, kendini sürekli tamir edebilen metal
bedenlere transfer edip, nasıl ölümsüz kalabileceğini öğretir. C’Tan’lara inanan
Necrontyr’ler, bilinçlerini robot bedenlere aktardı. Ancak bu tamamen bir
tuzaktı, bilinçlerini kaybeden Necrontyr haklı, tamamen C’Tan’ların kölesi
haline geldi ve isimleri artık “Necrons” olarak anılmaya başlandı.Enerji açı C’Tan’lar evrendeki diğer canlıların ruhlarını ele geçirip, emmek
için kölelerini savaşa gönderir. Evrende biranda ortaya çıkan Necrons’lar büyük
bir tehdit olur ve ilk olarak kendilerini sürgün eden Eskiler’le savaşırlar.
Eskiler, Eldar ırkını Necrons’ların önüne çıkartır ve savaşa sokar. Ancak savaş
devam etmesine rağmen, Eskiler yok oldu. Necrons tüm galaksiye vahşet ve
karanlık saçtı. Sonunda ruhu emilecek canlı kalmayınca, yaşamın yeniden oluşması
için uzun bir uykuya yattılar. Bu sırada bir efsane haline gelen Necrons,
binlerce yıl sonra yeniden uykusundan kalktı ve yeni canlıları bulup yok etmek
için harekete geçti.
Undead
Necrons ırkı Dark Crusade’nin ikinci ve Warhammer’ın dijital dünyasına katılan
ikinci ırkı. Necrons’larda ilk dikkat çeken özellik tek bir kaynak kullanması ve
güç jeneratörlerine asılmaları. Stratejik noktaları da es geçmiyorlar tabii ki,
sonuçta bu noktaları kullanarak daha hızlı üretim yapabiliyorlar. Ele
geçirdiğiniz stratejik noktalarla bir anda üretiminiz %1’den %20’lere
çıkabiliyor. Bu yüzden asla ben güce asılırım, stratejik noktayı biraz kısarım
gibi bir olaya kalkışmayın. Ancak ana kaynağımız “Power” ve jeneratörler bizim
kalbimiz. Bunlar dağıldığı zaman, Necrons’lar da dağılmış sayılabilirler. Tek
bir güç kullanımı temel diye yinede sevinmeyin. Özellikle Multiplayer
karşılaşmalarda, jeneratörler açık hedef olacak. Çoklu oyuncu karşılaşmalarında,
savunmanızı jeneratörlere yakın olsun. Ayrıca işin diğer kötü kısmı her güç
jeneratörü yapışınızda, bunun yapım süresi ve maliyeti ise yirmi yirmi artıyor.
Eğer ortalıklarda “Power Deposit” yoksa, cidden işiniz biraz daha zorlaşabilir.
Deposit sayesinde resmen Necrons’lar can buluyor.
En çok hoşuma giden özellik Teleport oldu. İşte demin stratejik noktalarımız
burada işimize yarayacak. Obelisk yapıp, Teleport’tan yararlanarak adamlarımızı
ileriye hızlıca çıkartabiliriz. Hızlı üretim olan birimlerimiz ve hızlıca ileri
gönderip, rakiplerimizi faka basmak en önemli kısımlardan biri.
Necron kumandanı doğru yetenekleriyle oyundaki en güçlü, kumandan olabilir.
Özellikle toptan yeniden diriltme olayı beni bitiren kısım oldu. Sıkıştığınız
anlarda veya savaşı kaybedeceğiniz zamanlarda belki de bize kurtarıcı olabilir.
Bu şekilde ordunuzu yeniden geri çağırabilirsiniz. Bu yeteneği kullanmak gene de
pek sık olmuyor. Yine de kritik anlarda kurtarıcı olabilir. Ayrıca ileride
vereceğiniz “Esence of the Nightbringer” özelliği ile, kumandanımız Azrail’in
tasvir edilen biçimine girebiliyor. Bu durumda enerjisi gitmiyor ve oldukça
güçlü oluyor. Ancak kısa bir süreliğine bunu kullanabiliyoruz. Temel birimler
yani Necron Warrior’lar bedavaya çıkıyor. Bu güzel bir özellik gibi dursa da,
ordumuz pek fazla kalabalık olmuyor. Belli bir sınır var, aslında bu sınır
oyunun temelinde gelmiş. Kalabalık bir ordu ve yeniden diriltme işlemi
birleşseydi, cidden durdurulamaz bir gücümüz olurdu. Ayrıca Necron Warrior’ların
isabet ve hasar oranı da Tau’lardaki kadar değil. Tau savaşçıları Necron’ları bu
konuda geride bırakıyor. Yakın dövüşte ise Elm Sokağından çıkma Freddy kılıklı
ünitelerimiz var. Arkada Necron Warriors desteği ile yakın dövüşte oldukça
etkililer.Ağır ünitelerimiz olarak Destroyer’larımız yer alıyor. Belden aşağısı olmayan ve
uçan bir platforma sahip garip üniteler. İlk zamanlarda bu birimler pek işe
yaramıyor gibi dursada, aslında rakipleri yavaşlatmada oldukça etkililer. İşin
diğer ilginç yönü düşman aracı ele geçirme yetenekleri olan Lord Destroyer’lar.
Karşı tarafın aracını ele geçirip terör estirebilme gibi bir imkanınız olabilir.
Birimler ağır kalabiliyor ki, Rush yapılamayabilir. Ancak gene de bunun imkansız
olmadığını söyleyebilirim. Eğer bedava çıkacak Necron Warrior’larla bu işi
kıvırırım derseniz, pembe bir hayale kapılırsınız.
En can alıcı noktayı ise Monolith’ler oluşturuyor. Monolith aslında ikinci ek
görev paketi Winter Assault’ta gözükmüştü, ayrıca Dark Crusade’nin hemen
başındaki sinematikte de karşımıza çıkıyor. Nedir bu Monolith? Bu ünite ana
binamızın Upgrade’ler sonucu, ayaklanıp bir savaş makinesi haline gelmesi. 10000
enerjisi ve oldukça hasar vermesi ile çok etkileyici bir birim. Ancak sadece bir
tane üretiliyor ve işin diğer ilginci siz Monolith’nizi düşmanların üstüne doğru
sürüp, mücadele içine soktuğunuz gibi; aynı anda Monolith’ten adamda
basabiliyorsunuz. Sonuçta ana bina olmasının avantajları. Yine de dezavantajları
da var, ilk olarak Monolith’i yapmak için oldukça güce ihtiyacınız var ki, bunun
için fazlaca güç jeneratörü yapmanız lazım. Diğeri ise yapımında uzun zaman
alması ve ağır hareket etmesi. Bir yerden bir yere giderken, adamlarınız
yürüyerek bile Monolith’i geçebilir. Ama bununda çaresi Teleport oluyor. Düşman
üssünün ortasına gönderdiğiniz anda, rakiplerinizin işi bitmiştir.
Genel durum
Genel durumda daha önceden belirttiğim gibi artık bir sınırlama gelmiş. Eskisi
gibi belli bir üniteden bilmem kaç adet sürekli bas ve düşman üstüne gönder yok.
Bu durum eski oyuncuları belli açılardan rahatsız edebilir. Alıştığınız bir
durumdan farklı bir duruma geçince belli bir tepki olur, ancak bu duruma zamanla
alışılır. Açıkçası bu sınırlamanın olması daha iyi gibi geldi bana. Herhalde
eski oyunlar içinde bir yama çıkartılıp, bu sınırlamayı onlara da
getireceklerdir.
Diğer ırklarda birkaç ufak değişiklik dışında pek fazla göze batan nokta yoktu.
Chaos’larda “Daemon Prince” güzel yapılmış. Ayrıca Chaos Lord ve Space
Marine’lerin Force kumandanında biraz değişiklik yapılmış. Dış görünüş olarak
biraz daha değiştirilmişler. Predator’lar beş kişilik bir alan kaplıyorlar ve en
fazla iki adet yapılabiliyor. Bu biraz eksiklik gibi geldi, çünkü iki adet
Predator yetmeyebilir. İşin diğer ilginç kısmını ise Tau’ların, Sky Barge
üretebiliyor olması, karşınıza Sky Barge’lar gelirse Predator’lerinizin işi zor.
Bunlar haricinden hasar oranlarında biraz daha değişiklik yapılmış gibi geldi
bana.
Özelleştirme ve geliştirme
Kronus gezegeni üstünde harita ekranı sırasında oynadığımız zaman diğer bir
değişiklik daha göze çarpıyor. Seçtiğimiz ırkın kahramanını geliştirebiliyoruz.
Ele geçirdiğimiz yerlerden belli puanlar geliyor ve bunlar sayesinde yeni silah
alma, yeni zırh takma vs… gibi geliştirici kısımları ekleyebiliyoruz. Ayrıca
kazandığımız puanlar, terk ettiğimiz diğer bölgelerde koruyucu bırakmak içinde
kullanılıyor.Yani geri kalan ve bize ait olan toprak parçasına, puanla satın
aldığımız bir Guard yani koruyucu bırakabiliyoruz. Ayrıca ele geçirdiğimiz yere
göre ekstra özelliklerin sahibi de olabiliriz. Bu işgal ettiğimiz hedef bölgeye
göre değişebiliyor. Bazı kısımlarda ekstra özellik veren bir şey bulunmayabilir.
Oyunda direk olarak Barrack ve Armory’nin kurulması işimizi biraz bozuyor.
Özellikle yapay zekaya karşı oynarken, direk olarak karşınıza askerleri
çıkartabiliyorlar. Teknoloji gelişiminin Winter Assault’taki gibi olması daha
mantıklı olurdu. Yinede yapay zeka gelen sınırlama değişikliği ile, sürekli adam
basıp karşımıza gelemiyor. Bu konuda biraz daha rahatız. Zaten eski oyunlarından
beridir Warhammer’ı oynuyorsanız, Dark Crusade’te yapay zekaya karşı pek
zorlanmazsınız. Ancak Tau ve Necrons ırkını çözmek ve evde biraz daha vakit
geçirmek için yapay zeka yetiyor da artıyor bile.
Kodlama
Oyunun grafiklerinde köklü bir değişim yok, bunun yerine birkaç efekt var ve
birazda makyajlanmış. Savaşan birimlerin animasyonlarına birkaç ekleme yapılmış
gibi geldi bana. Grafikler Warhammer dünyasını yansıtmakta ve bir RTS için güzel
görüntüler sunuyor. Efektler, patlamalar, birimlerin parçalanması vs… gibi
noktalar başarılı. Gene de grafik motorunun hafiften yaşlanmaya başlandığı
sezilebilir. Sesler her zamanki gibi muhteşem. Her birimin kendi sesini ve
efektini duyabilirsiniz. Seslendirmeler ve müzikler gerçekten güzel. Dark
Crusade kesinlikle kalitesini grafikler ve sesler yönünden de belli ediyor.
Oyunun Multiplayer’ı yine kaliteli. Başka Dark Crusade oyuncularıyla kapışmak
zevkli. Peki eksik olan yönler neler? Aslında bu konuda en çok eksiyi senaryo
alıyor. Warhammer gibi senaryo her kısımdan çıkartılacak bir dünya içinden, Dark
Crusade için iyi bir konu yapılabilirdi diye düşünüyorum. Bunlar dışında
özellikle direk teknolojinin bu kadar kolay atlanması da, biraz işin içine tuz
biber ekmiş gibi. Sınırlama olayı dolayısıyla eski oyuncuların alışması için
biraz zaman gerekebilir.
Son nokta
Yakın dövüşte zayıf, ancak isabetli atışları ve uzaktan saldırılarda etkili
Tau’lar, diğer tarafta Monolith’i, yeniden dirilmeleri; ancak enerji açlığı olan
Necrons’lar, olmak üzere iki yeni ırk var. Dark Crusade, kardeşi sayılabilecek
Company of Heroes’un altında kalmasına rağmen; bu senenin en iyi
stratejilerinden biri. Diğer Warhammer’lara gerek kalmadan tek başına yükleyip
oynayabilirsiniz. Zayıf senaryosu ve bir iki hatası dışında, harika bir oyun
olmuş. Kesinlikle alıp oynamanızı tavsiye ederim. Tam olarak kesin olmasa da,
2007 içinde iki adet yeni Warhammer ek görev paketinin geleceği söyleniyor.
Bunlar şimdilik tahmin olsa da, yinede sevindirici bir haber. Onlar gelene kadar
Dark Crusade bizi oyalarken, yakında çıkması gereken diğer Warhammer oyunu Mark
of Chaos aklımı başımdan alacak. Son olarak derin bir “Ah” çekiyorum, keşke
Necrons’ları bu hale getiren C’Tan’ları da oyunda görebilseydik.