Watch Dogs Legion ön inceleme
Ubisoft’un uzun süredir gelişim aşamasında olan Watch Dogs Legion oyununu yaklaşık dört saat boyunca deneyim etme şansına eriştik. Firma geçtiğimiz günlerde bazı editörlere özel bir etkinlik yaptı. Biz de Merlin’in Kazanı olarak bu etkinliğe davet edildik ve tıpkı Assassin’s Creed gibi Stream yolu ile Ubisoft sunucularına bağlanarak Watch Dogs Legion oynadık. Bu içeriğimizde de oyunla ilgili fikirlerimizi sizinle paylaşacağız.
Watch Dogs Legion ilk bakış
Watch Dogs Legion bildiğiniz gibi serinin en farklı oyunu olacak diyebiliriz. Öncelikle artık Amerika’da değiliz. İngiltere’nin başkenti Londra en ikonik mekanları ile birlikte oyuna aktarılmış durumda. Yani Big Ben’den tutun da Londra’nın gözü olarak da bilinen London Eye’a kadar birçok önemli mekan oyuna aktarılmış durumda.
Tabi oyunun Londra’ya geçmesi ile birlikte artık trafiğin sol şeritten aktığını görüyoruz. Hem ülkemizde hem de Amerika gibi ülkelerde genelde sağ şerit kullanıldığı için oyunlarda da öyle bir alışkanlık durumu söz konusu. Ama ben oynadığım oyunlarda çok fazla ters şeride girdiğimden dolayı mı bilmiyorum ama Watch Dogs Legion oynarken herhangi bir aksaklık yaşamadım.
Tersten akan trafik
Trafik demişken araçlardan da bahsedelim biraz. Oyunda hafif futuristik araçların yanı sıra motosiklet ya da Londra ile anılan büyük araçları da kullanabiliyorsunuz. Bu trafik akışı ve araç kontrolünü genel olarak sevdim diyebilirim. Oyunu geçtiğimiz yıl düzenlenen E3 2019 fuarında da denemiştim ve araç kontrolünü çok sevmemiştim. Bu sefer araçlar biraz daha oturaklı olmuş. En azından kullanırken yerde kaymıyor ve aracın ağırlığını geçtiğimiz yıla göre daha fazla hissediyorsunuz. Kısacası Ubisoft bu noktada bazı adımlar atmış da diyebiliriz.
Oyun Zero Day olarak da adlandırılan bir saldırı ile açılıyor. Yani hikayenin merkezine bu olay konumlandırılmış. Çünkü bu patlamadan dolayı DeadSec grubu suçlanıyor ve bir dizi sert kararlar alınıyor. Kısa sürede distopik bir havanın hakim olduğu bir Londra havası ile karşılaşıyorsunuz. Tabi bu noktadan sonra olayın sır perdesini aralamak da bize düşüyor. Bildiğiniz gibi artık tek bir karakter yerine DeadSec grubunun farklı üyelerini kontrol ediyoruz.
Karakter çeşitliliği nasıl?
Oynadığımız demoda dört farklı karakter ile oyuna başladık. Tabi dilerseniz ekibe farklı karakterleri de dahil edebiliyorsunuz. Bu noktada dikkat etmeniz gereken nokta ise hangi karakterleri seçeceğiniz. Oyunda gördüğünüz tüm karakterleri gruba eklemek mümkün olsa da karşılaştığınız bazı karakterler daha önemli bir yer teşkil ediyor.
Örneğin oynadığım kısımda görev icabı bir karakola girmem gerekiyordu. Tabi elinizi kolunuzu sallayarak bu tarz yerlere giremiyorsunuz. Bunun için bir polis gördüm ve onu gruba eklemek istedim. Tabi bu tarz özel karakterlerde “hop diye” bu işlemi gerçekleştiremiyorsunuz. önce karaktere özel birkaç görevi yerine getirmeniz ve bir nevi o karakteri ikna etmeniz gerekiyor. Bu noktada her karaktere bir rütin atanmış. Bunlara bakmak, detayları öğrenmek gerçekten etkileyici olmuş diyebilirim. yani kaç farklı kompozisyon işlenmiş açıkçası merak ediyorum. Bunun cevabını tabi ki tam sürümde görebileceğiz.
İnşaat alanına gittiniz diyelim. Burada drone çağrılan noktalar var. Eğer işçi sınıfından bir akrakterle oynuyorsanız buradaki droneları çağırabiliyorsunuz. ya da Polisseniz karakola elinizi kolunuzu sallayarak gidiyor, ajansanız ona özel araç ve silahları kullanıyorsunuz.
Daha önce yapılan açıklamalarda bir karakter ölürse ona tamamen veda edeceğimiz belirtilmişti. Ubisoft bu kısma bir ayarlama getirmiş. Artık öldüğünüzde ya da yakayı ele verdiğinizde 30 dakika kadar o karaktere veda ediyorsunuz. Zaman dolduğunda ise tekrardan o karakteri kontrol etmem mümkün oluyor. Demoyu oynarken bana eşlik eden Ubisoft çalışanın bu değişikliği sordum. oyunda perma death konusunda bir ayar olacakmış. Yani bu seçim büyük bir ihtimal oyuncuya bırakılacak.
Tabi bu karakter sistemi iki handikabı da beraberinde getirmiş. Öncelikle ana bir karakteriniz olmadığı için oyundaki karakter ile özdeşleşmeniz zorlaşıyor. Ona önem vermiyor ve görevleri de ona göre yapıyorsunuz. Yani ölse de elinizde onlarcası daha olması ağır basmaya başlıyor. Ayrıca gruba eklenecek yüzlerce karakter olsa da aslında temelinde belli sınıflar arasında kalınmış. Bu noktada en önemli sınıf sanırım ajan sınıfı. tabi biraz önce de söylediğim gibi kilit noktalara elinizi kolunuzu sallayarak gireceğiniz sınıflar da önem teşkil ediyor.
Diğer handikap ise herkesin olaya çok çabuk adapte olması. Yani yolda gösteriler yapan bir teyzeyi gruba aldınız diyelim. Olay içerisine o kadar çabuk dahil oluyor ki sanki kırk yıldır bu grup için çalışıyormuş gibi davranıyor. Talimatları da ona göre alıyorsunuz. Yani hop hemşerim sen kimsin gibi bir durum söz konusu değil.
Oyundaki yakın dövüş sistemi sakınma (dodge) dinamiği üzerinden işliyor. Bunun dışında görevlerin kilit noktasını ise hekleme sistemi oluşturuyor. Etrafta uçuşan dronelardan tutun trafik ışıklarına, araçlara, cep telefonlarına ve kamera gibi birçok güvenlik sistemini hekleyebiliyorsunuz. Son olarak oyunun görsel kalitesinden de bahsedelim. Puslu Londra havası oyuna güzel bir şekilde yedirilmiş. Yağmurlu havalarda Londra sokaklarında dolaşmak gerçekten de keyifli.
Sonuç olarak Watch Dogs Legion seriyi ve açık dünya oyunlarını seven oyuncuları tatmin edecek bir yapıya sahip. Yine de her açık dünya oyununda olduğu eksiklik anlamında potansiyeli olan yönleri de varç Tüm bu soruların cevabını ise oyunun çıkış tarihi olan 29 Ekim’de öğrenebileceğiz.