Way of the Hunter İnceleme
Way of the Hunter İnceleme: Av oyunları hiçbir zaman çok popüler ya da sektörde kriterler belirleyen yapımlar olmasa da uzun yıllardır buralarda yeni av oyunlarını oynamayı bekleyen insanlar var. Tabi büyük bir pazar olmadığı için bu tür oyunları çok sık görmek de mümkün olmuyor. Nine Rocks Games’in geliştirdiği ve THQ Nordic’in yayınladığı yapım da arada sırada yayınlanan av oyunları arasında yerini alıyor.
İncelemeye başlamadan önce sizlere uzun zamandır çeşitli av oyunları oynadığımı ve av oyunlarına bir zaafım olduğunu da söylemeden geçmeyeyim. Yazı tamamen öznel görüşlerimden oluşacak ve en objektif şekilde sizleri fikir sahibi olmanız için bilgilendirmeye çalışacağım. Yine de her şeyden önce av oyunlarıyla aranız nasıl? Yeterince sabırlı bir oyuncu musunuz? Bunları gözden geçirerek okumaya devam edin.
Way of the Hunter: Yeni nesil bir av oyunu
Oyun duyurulduğundan beri gerek Steam tartışmalarında gerekse bazı çeşitli forumlarda konuları takip ediyorum. İnsanlar Way of the Hunter’ın, 2017’den beri hükümdarlığı süren theHunter: Call of the Wild’ı tahtından edecek oyun olduğunu düşünüyor. Ancak ben bu düşünceyi biraz farklı ele alıyorum, çünkü bu iki oyun aynı kulvarda yarışmıyor. WOTH (Way of the Hunter’ı bu şekilde kısaltacağım) gerçekçiliği ile öne çıkan ve nispeten daha zor bir oyun. Bunun yanında Call of the Wild biraz daha oyunlaştırılmış bir av simülasyonu. Yani iki oyunun hitap ettiği kitle temelde aynı gibi görünse de, derine inildiğinde ikisini de aynı anda oynayacak oyuncu sayısının çok az olduğunu söyleyebiliriz.
Başta bilmeniz gereken teknik detaylardan birisi oyunun Unreal Engine 4 ile geliştirilmiş olduğu ve PC ile birlikte sadece yeni nesil konsollara çıkacağı. Her ne kadar PC sürümünü incelesek de konsol oyuncularının da PS4 ve Xbox One için özel bir sürümünün olmayacağını bilmesinde fayda var.
Hikayesi ile öne çıkan bir yapım
Way of the Hunter av oyunları arasında hikaye anlatımıyla öne çıkan bir oyun olarak yerini alacak. Daha oyuna başlarken artık avlanma işlerinden elini eteğini çekmiş büyükbabamız konuşmaya başlıyor. Sinematik bir anlatımla başlayan oyun yavaş yavaş aslında hikayesinin, bütüne oranla ne kadar büyük bir bölümü kapsadığını bizlere gösteriyor. Oyuncular belki hikayeyi geri planda bırakarak doğrudan avlanmaya başlayacaktır ama bunu tavsiye etmiyorum. Hikaye anlatımı benim çok hoşuma gitti, ara sahnelerde çizgi roman edasıyla küçük küçük kesitlerin gösterildiği hikayesi aynı zamanda yeni görevlerin de önünü açıyor. İçerisinde çok sevimli detaylar barındırıyor ve bir yandan avlanırken, diğer yandan da hikayenin nereye gideceğini merak etmeye başlıyorsunuz. Bu sayede oyun size “Git şu hayvanı vur!” dediğinde sıkıla sıkıla değil de, hayvanı vurduktan sonra neler olacağını tahmin etmeye çalışarak gidip görevinizi yapıyorsunuz.
Hikayeye ek olarak avlanmak için bazı kontratlar da alabiliyorsunuz, yerel restoranlardan alacağınız bu kontratlar, o anki av oturumunuzu tek bir hayvana odaklıyor. Atıyorum bir restoran sizden ördek eti istiyor, diğeri geyik eti. Tabi avınız için de kriterler ekliyorlar. Görevleri tamamlayarak hızlıca para kazanabiliyorsunuz. Yeni ekipman ve silahları açmak için sadece paraya ihtiyacınız var. Oyunda benzerleri gibi seviye atlama sitemi yok.
Yetenek geliştirme sistemi doğal yoldan ilerliyor
Bazı diğer av oyunlarında olduğu gibi seviye atlayıp yetenek ve perk puanlarınızı dağıtmanıza gerek kalmıyor. Bunlar geliştirici tarafından önceden hazırlanıp bırakılmış. Belli şartları yerine getirdiğinizde açılıyorlar ve özelliklerini kullanabiliyorsunuz. “Oyunu 12 saat oyna, şu kadar hayvanı hayatî organlarından vur, şu büyüklükte şu kadar hayvan avla” gibi koşulları olan bu yetenekleri alarak iş daha da kolaylaşıyor. Yani oyunun ön aşaması, 50 saat oynadıktan sonrasına nazaran çok daha sancılı geçiyor. Zaten av oyunları böyledir; sizi başta çok sıkar ve sabrınızı sınar, sonra meyvesini yersiniz. Way of the Hunter inceleme sürümü elime erken ulaştığı için, bu ilerleyiş hissini tamamen yaşacak kadar oynadım.
İlerlerken çok büyük sıçramalar beklemeyin, ufak ufak gelişiyor, fakat bunu fark ediyorsunuz. Bütün ilerlemenizi bir hayvan sürüsü ile karşı karşıya geldiğinizde tam anlamıyla görebiliyorsunuz. Tabi oyun hemen hemen hiçbir alanda elinizden tutmadığı için buralara gelene kadar biraz zorluk çekiyorsunuz.
Gerçekçiliğe çok yakın, bir o kadar da uzak bir av deneyimi
Way of the Hunter, aslında bir av oyunundan çok av simülasyonu olarak tasarlanmış hissini veriyor. Ancak bütün gerçekçilik çabasına rağmen içerisinde tıpkı Witcher 2 ve 3’te olan “avcı hissi” sistemini barındırıyor. Hareket halinde değilken ya da çok yavaş yürüyorken etkinleştirebildiğiniz bu yetenek, etrafınızdaki izleri, uzaktaki hayvan seslerini ve orada hayvan olduğuna işaret eden bazı detayları size gösteriyor. Eğer avcı hissi modunda değilseniz bunları görmek için epey çaba sarf etmeniz gerekecek. Tamam da buna ne gerek vardı ki? Oyunu oynarken beni en çok rahatsız eden şey sürekli bu avcı hissi modunu açıp kapatmak zorunda olmak oldu. Eğer avcı hissini açtıysanız nişan aldığınız hayvanın uzaklığını arayüzde gösteriyor. Dürbün ile bakıyorsanız enerji durumu ve ödül değeri gibi bazı detayları da size gösteriyor. Bana kızanlar olabilir fakat Way of the Hunter, bu kadar gerçekçilik arayışı içerisinde Witcher 3 oynuyormuş gibi hissettiren bu avcı hisleri yerine Call of the Wild’da olduğu gibi küçük bir arayüz ekleyebilirdi.
Tabi bu kadar kızmanın sebebi biraz da şahsi. Hali hazırda her incelememde belirttiğim gibi yaşlanmakta olan sistemim oyunu zar zor oynatıyorken, avcı modunda büyük performans düşüşü yaşadım. Bunun sebebinin bilgisayarım olduğunu düşünmüyorum çünkü avcı modu etkinleştirildiğinde, oyunun işleme sonrası efektleri de değişiyor. Yani minimum sistem gereksinimlerini avcı hissi modundaki görüntüye ve performansa göre hazırlamadılarsa, ucu ucuna yetiyor diye alan oyuncular pişmanlık yaşayacaktır. Benim sistemim minimum sistem gereksinimlerinin üstünde…
Yine de hayvanı avlarken gerçekçiliği net hissettiriyor. Sıktığınız kurşun hayvanın hayati organlarına isabet edebildiği gibi atar damarlarına da gelebiliyor. Bu da gerçekçiliği artırmış. Yerdeki kan izleri eğer ciğerinden vurduysanız pembe ve köpüklü, midesinden vurduysanız kırmızı & yeşil karışımı, karaciğerinden vurduysanız koyu renkli görünüyor ve size hayvanı bulmadan atışınızın neresine isabet ettiğini bilmeniz için küçük ipuçları sunuyor. Zaten kalbinden vurduysanız, çok değil iki adım sonra avınız yıkılıveriyor. Avladığınız hayvanı bulduğunuzda karşınıza çıkan ödül ve atış analizi ekranı da 3D animasyonlu ve gayet güzel tasarlanmış. Bu anlamda Way of the Hunter’ı takdir etmek gerekiyor.
Yaralar beni manzaralar
Açık dünya oyunlarının Unreal Engine 4 ile geliştirilmesine tepkili biri olduğumu belirtmeliyim. Yaklaşık 6 yıldır Unreal Engine’i aktif olarak kullanıyorum ve bu motorun, devasa açık dünyalar yapıp içinde oyuncu gezdirmek için olmadığını düşünüyorum. Aslında yazılım size oluşturduğunuz koca açık dünyayı optimize etme şansı veriyor ancak bunu kullanmaktan sakınan çok fazla geliştirici var. Way of the Hunter’ın da açık dünyasında bu küçük optimizasyonlar yapılmamış. Tabi oyunun yeni nesile çıkacağını düşünürsek bu konuda onlara kızmak da zor. Manzaralar harika görünüyor ancak performansı öldüren bir şeyler var. Sadece kare hızı değil, giriş gecikmesi de çok fazla olabiliyor. Tabi sisteminiz yeterince güçlüyse bu sorunu yaşamayacaksınız.
Oyunun en güçlü yanlarından biri açık dünyasının manzaraları. Görsellik olarak üst düzey bir oyun olmuş diyebilirim. Güçlü bir sisteminiz varsa hayvan avlamayı bir kenara bırakıp, etrafın fotoğraflarını çekerken kendinizi kaybedebilirsiniz. Hali hazırda fotoğraf modu da bu çok güzel tasarlandığı için, harika manzaralar yakalamak isteyen dijital fotoğrafçılar bu oyunun dünyasını deneyimlemek isteyebilir. Dağlar, ovalar, dereler, göller gibi çeşitli mekanlarda yine habitatın hayvanlarını avlayabileceğiniz gibi harika manzara fotoğrafları da çekebilirsiniz.
Hayvan çeşitliliği şimdilik tadında
Oyunun lansman sürümünde iki adet büyük harita olacak ve toplamda 25 hayvan türü sizleri bekliyor. Bunlar arasında kara canlıları olduğu gibi uçar avları da sizi karşılayacak. Sülün, ördek gibi çeşitli kuş türlerini ya da dilerseniz geyik, moose gibi kara canlılarını avlayabilirsiniz. Bununla birlikte ben yırtıcı hayvanların peşinden gideceğim diyorsanız ayı, kurt ve kızıl tilki gibi hayvanlar da oyunda mevcut olacak. Tabi oyunu alırken “İleride hayvan eklenir nasıl olsa” diye düşünmeyin. Geliştirici önümüzdeki dönemde yeni haritalar yayınlayacak. Muhtemelen bu haritalar kendisine münhasır hayvanları da birlikte getirecektir ancak bunlar ücretli olacak. Oyuna tam fiyatını ödeyerek elde edeceğiniz iki harita ve 25 hayvan olacak, fazlasını beklemeyin, fiyatına göre yaklaşırken de bu bilgiyi unutmayın. Peki hayvan çeşitliliği az mı diye soracak olursanız, hiç de değil. Haritalar çok büyük ve her türün görülebildiği bazı bölgeler var. Haritalardan biri 12, diğeri ise 13 çeşit hayvan içerecek. Bunlar da size bütün araziyi dolaştırmaya yetecektir.
Animasyonlar patates tarlasından taze taze!
Oyunda silahı kuşanma gibi bazı animasyonlar harika işlenirken, çömelerek yürüme, koşma gibi animasyonlar tarladan taze gelmiş gibi. Özellikle çömeldiğinizde, yürürken biraz hızlanmaya karar verirseniz kolunuz ya da omzunuz -hangisi olduğunu anlayamadım- kameranın içine giriyor. Çok garip, saçma, yapay bir görüntü oluşturuyor. Yani oyunda co-op olmasa, hiç karakter modeli olmasa iyiydi diyebilirdim. Tabi eşli oyunda gösterilmesi gereken bir karakter modeli de oyunun ihtiyaçlarından biri.
Hayvanların animasyonları için de çok iyi olduklarını söyleyemeyeceğim, yine de o kadar da kötü görünmüyorlar. Özellikle vurulduklarında fazla tepki göstermiyorlar çünkü animasyonları çok kısa sürede gerçekleşiyor. Tabi koşma, yürüme, beslenme ve etrafa bakınma gibi bazı animasyonlar olması gerektiği kadar iyi olmuş. Çok daha gerçekçi olabilir miydi? Evet pek tabii. Yine de beklentiyi zirveye çıkartmamak lazım. Şu ufak hatalar olmasa, muhtemelen animasyonlar bu kadar rahatsız etmezdi. Sonuçta lansman sürümü çıkacak bir oyunda şu ufak cilaların yapılması da gerekiyordu.
Kısacık bir kısımda seslerden de bahsedelim, oyunda bazı sesler gereksiz şekilde gürültülüyken hayvanların çıkarttığı sesler ise olması gerektiğinden daha kısık çıkıyor. Hareketsiz bir gölün yanında dururken bile şarıl şarıl sus sesi geliyor ancak üstünüze doğru adımlayan bir hayvanın ayak sesleri bu kadar güçlü çıkmıyor. Bunu da yine ileride güncellemelerle çözeceklerini düşünüyorum ancak şu an için büyük bir sorun.
Türkçe dil desteği var, var yani…
Oyunun Türkçe dil desteği olduğunu da belirtelim tabi. Ancak çeviriler müthiş kalitesiz. Özellikle hikaye modunda olayın akışını anlasanız da, size asla o duyguyu yaşatamıyor. Ben birkaç saat Türkçe oynadıktan sonra derhal orijinal dilinde oynamaya devam ettim. Tabi İngilizce’den çok anlamayan insanlar için böyle dahi olsa Türkçe dil desteği bulundurması iyidir. En azından geliştiricinin, oyunu sattığı pazara gösterdiği bir saygı olarak yorumlayabiliriz bu durumu.
Uzun lafın kısası
Oyunu kısaca özetlemek gerekirse, gerçekçi bir av deneyimi arayan ve sistemine güvenen oyunculara hitap ediyor. Tabi oyunun PlayStation 5 ve Xbox Series X / S sürümü de yayınlanacak. Aynı zamanda yazıda bahsettiğim hatalar giderilecek. Geliştiriciyle irtibat kurup ilk gün yaması hakkında bazı detaylar öğrendim. Bu yüzden puanlamaya o basit hataları dahil etmiyorum, sadece oyun deneyimimi daha iyi anlayabilmeniz adına yazıda yer verdim. Way of the Hunter inceleme içeriğinde bir sonuca varacak olursak, sabırlı biriyseniz ve güçlü bir bilgisayara sahipseniz, av oyunlarıyla aranız da iyiyse indirip bir şans verebilirsiniz. Yine de harika bir oyun ile karşılaşmayacağınızı bilmenizde fayda var.
Nine Rocks Games’in geliştirdiği, THQ Nordic’in yayınladığı Way of the Hunter, 16 Ağustos’ta -bu incelemenin yayına girdiği tarihten 4 gün sonra- PC, PlayStation 5 ve Xbox Series X/ S için çıkacak. Şu anda fiyatı 189,00 TL oyun herhangi bir zamlanma durumu olmazsa nispeten uygun. Oyundan size aktaracaklarım bu kadardı, bir başka incelemede daha görüşmek üzere, sevgi ve oyun ile kalın.