Sizinkiler

World of Warcraft

Aşağıda yer alan “World of Warcraft” hakkındaki güzel makale, umutterol nick’li okurumuz Umut Tunç Erol tarafından hazırlanmıştır. Kendisine katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. Sizler de her türlü yazınızı
mektup2@merlininkazani.com adresine gönderebilirsiniz. Yazı gönderme koşulları için tıklayın

ARTILAR:
Kaliteli içerik, derin hikaye, yüksek arayüz özelleştirme seçenekleri, akıcı performans, düşük yükleme süreleri ve haritalar arası yükleme süresi olmayışı,

EKSİLER:
Dengesiz Talent sistemi, PvP sistemindeki eksiklik ve dengesizlikler, çıkışından sonraki birkaç gün içindeki stabiilizasyon sorunları, aylık ücret, ara ara serverların kapasite fazlası veya hatalar yüzünden kapanması, çizgi film vari grafikler bazı oyunculara itici gelebilir ve tabiii ki bağımlılık yaratabiilir 🙂

Merlin Puanı: 94/100
Benim Puanım: 85/100

Video oyunlarıyla ilgili hayatımda en cok üzüldüğüm şeylerden biridir World of Warcraft’ın ilk günlerini görememek, yaklaşık 5 senedir World of Warcraft’ı bir fiil (ara vermişte olsam bazı dönemlerde) oynuyorum. Blizzard oyunlarıyla olan ilişkimse tabiii ki 2003 -2004’e dayanıyor. “Warcraft 3: Reign of Chaos” ve tabiii ki unutulmaz ek paketi “The Frozen Throne” ondan önce ise hala bir efsane olan “Diablo 2” ve ek paketi “Lord of Destruction” yaşımın genç olmasından dolayı tabiii ki onların release dönemlerini hatırlamıyorum ancak bu tarz sağlam yapımlar olmaları benim ve yaşıtlarımın hatta daha genç arkadaşların bile uzun yıllar bu oyunları oynamalarını sağladı.

                “Wow’un çıkış fotolarından biri”

Bir efsanenin doğuşu…
23 Aralık 2004… Blizzard’ın yeni MMO’su World of Warcraft (WoW) raflarda yerini almış ve şuan ki gibi milyonları arkasından sürüklemese de yeterli ölçüde satmıştır. Açılış günü tabiii ki sancılı geçmiştir serverların ara ara çökmesi tabiii ki açılış günlerinin vazgeçilmezi olan lag oyuncuları yıldırmak için elinden geleni yapmıştır ancak bu sadece WoW’un değil o dönemde ve hala günümüzde yeni piyasaya sürülen bütün oyunların başına gelen bir olay. Açılıştan sonraki birkaç gün içinde stabiilizasyon konusundaki problemlerinin çoğunu gideren Blizzard’ın elinde nur topu gibi bir MMO geçmiş ve önündeki 8 sene süresince bu MMO’yu adeta altın yumurtlayan tavuğa çevirecektir.

Bilmeyenler bu zamana kadar hiç adını duymamış ya da duysa da ilgilenmemiş olanlar için WoW’u kısaca özetliyim.WoW isminden de anlaşıldığı gibi Blizzard’ın WarCraft dünyasını ele alan bir MMO’dur (Devasa online oyun) WarCraft markasının arkasındaki hikayeyi ve içeriği WoW’da görmeniz, RTS oyunlarda yaşanan olayları veyahut yaşandıkları mekanları karakterleri görmeniz gayet olağan bir durumdur. WoW’da (ilk WoW yani vanilla WoW) toplamda 8 ırk ve bunları 4’e 4 ayıran 2 ayrı faction vardır bunlar; insanlar, Night Elfler, Gnome’lar ve Dwarf’lardan oluşan Alliance ve Orc’lar, Tauren’ler, Troll’ler ve Undead (daha sonra Forsaken olarak adlandırılacaklar) den oluşan The Horde.

Bu iki ayrı faction arasındaki çekişme yıllar yıllar öncesine uzanır ve zaten WarCraft serisi bu olaylar üzerine kurulu olan 3 oyundan oluşur. Blizzard her zaman olduğu gibi oyunlarını ekstra içerikle desteklemeyi seven bir firma olduğu için Warcraft’la da ilgili yaklaşık 10 tane kitap, birkaç tane çizgi roman serisi, masaüstü RPG oyunları ve benzeri ürünler piyasaya sürmüştür. Tabiii bu ürünler Warcraft ismini daha da ilerilere taşıyıp daha çok kitlelere ulaşmasını sağlamıştır.

WoW’un çıktığı dönemdeki birçok rakibinden daha farklı ve daha canlı durmasının sebebi muhtemelen arkasında yatan derin hikayedir ancak oyuncuları WoW’a çeken şey kesinlikle sadece bu değil. Oyunu alıp evinize gelip kurmanızdan ve oyuna girip karakter yaratma ekranına gelişinize kadar her şey sizi havaya sokar cinsten. İlk oyun 4 CD olarak piyasaya sürülmüştü, CD’yi bilgisayarınıza taktığınızda çalan o müzik ve Installer’ın tasarımı beni gayet etkilemişti. Her şey bittikten sonra kullanıcı adınız ve şifrenizi aldıktan ve aylık ödeme planınızı seçtikten sonra oyun size ne tarz bir server’da oynamak istediğinizi soruyor. Burada birkaç farklı seçeneğiniz var ben size en çok kullanılan 3 tanesini anlatacağım.

İlk olarak PvP serverları: WoW’da PvP çok geniş bir yer tutar ancak oyunun ilk birkaç ayında Battleground (BG) sistemi olmadığı için en büyük PvP olayları genelde “Open World PVP” denilen daha çok onarlı veya daha fazla insanın quest bölgelerinde ya da büyük şehirlerde birbirine girmesinden oluşan daha kaotik bir ortam vardı. PvP serverında oynayan kişiler otomatikman her daim PvP’ye hazır olmak zorundadır çünkü oynadıkları server düzeninde karşılarından gelen bir düşmanı durduracak hiçbir koruyucu sistem yoktur yani size saldıracak olan oyuncu direk olarak size target alıp saldırabilir ve eğer sizden yüksek level ise pek de yapabileceğiniz bir şey kalmıyordu. Tabiii ben bu tarz “gang” lerle uğraşamam daha rahat quest yapmak daha rahat bir şekilde level almak istiyorum diyorsanız her zaman bir “normal” serverda oynayabilirsiniz bu serverların PvP serverlarından farkı eğer PvP yapmak istemiyorsanız kendi karakterinizi “PvP Disabled” moduna getirebilirsiniz sadece tek tuşla ve tabiii ki aynı şekilde istediğiniz an “PvP Enabled” moduna da dönebilirsiniz. Bunların haricinde diğer bir server tipi ise RP serverlarıdır bunlarda adından da anlaşılabildiği üzere daha çok RP yapmak isteyen oyuncuların tercih ettiği serverlardır PVP sistemi aynı “normal” serverlardaki gibi işler.


“Server Listesi”

Bir server beğendiniz ve geldiniz karakter yaratma ekranına. Karşınızda WoW dünyasına katılabileceğiniz 8 ayrı ırk ve 9 ayrı class geliyor. Her ırkın kendine has ırksal özellikleri var. Örneğin bir Dwarf doğuştan diğer ırklara göre çok daha iyi bir tüfek kullanıcısıdır ya da bir Tauren “War Stomp” ile etrafındaki düşmanları birkaç saniyeliğine “stun” edebilir. Her ne kadar bu ırksal özellikler seçimde yardımcı olsa da şunu belirtmek gerekir her ırk her class olmaz. Bu kısma geçmeden önce 9 classımızı tanıyalım;

Warrior, rogue, shaman,paladin,mage,priest,hunter,warlock ve druid. Bu class’ların her biri kendine has onlarca özellik ve yetenekle donanmıştır size kalansa oynayış tarzınıza daha yatkın olanı bulup zamanına göre yeterince geniş olan kişiselleştirme özelliklerini kurcalayıp beğendiğiniz tarzda karakterinizi yaratıp Azeroth’a atılmaktır. Oyunun kullanıcı arayüzü gayet basit. Ufak tefek yardımcı olacak ipuçlarıyla da oyuncuyu çok da zorlamadan oyunu daha efektif kullanmasını öğretiyor. Arayüze alıştıktan sonra maceranız başlıyor yapılacak binlerce quest, görülecek yüzlerce yer ve katılacak onlarca savaş sizi bekliyor.

Class’lar hakkında biraz daha detaya girelim. Öncelikle TBC (The Burning Crusade) öncesinde Shaman class’ı Horde’a, Paladin class’ı da Alliance’a özeldi yani horde oyuncular paladin, ally (alliance) oyuncularda shaman olamıyordu. Bunun haricinde her 2 tarafta bütün class’lara sahipti dediğim gibi tek fark eden nokta her ırkta her class’ın olmayışıydı. Class’ları detaylandırmak gerekirse öncelikle kendi favorilerimden olan Warlock’la başlamak istiyorum.

Warlocklar kendini dark magic ve demon magic e adamış bir class’dır kendilerine yardımcı olması için demonlar çağırabilir bunların yanında düşmanlarını lanetleyebilir.

Warriorlar Azeroth’un korkusuz savaşçılarıdır savaşlarda en ön saflarda bulunurlar gerektiğinde (ki vanilla WoW’da sık olarak) çok başarılı tanklar olabilirler.

Druidler doğanın koruyucularıdır. Druidler WoW’daki en ilginç class’lardan biridir genel olarak hybrid class olarak adlandırılırlar bunun sebebi diğer bütün classların yaptıkları işleri yapabilir olmaları ama asla esas class’lar kadar başarılı olmazlar (en azından başlarda böyleydi). Druid’ler tank,melee dps,range dps ve healer olabilen tek class’dır. Her görev için farklı bir varlığın şekline girer örneğin melee dps için “cat form” kullanır ancak tank olmak için “bear form” a geçer.

Roguelar Azeroth’un korkulu rüyalarıdır.Karanlığın bekçileri gölgelerde bekleyip düşmanlarını gafil avlamak veya dikkat dağıtmak için ellerinden geleni yaparlar ve çok da iyidirler bu konularda.

Paladinler ışığın şövalyeleridir. Bir druid kadar olmasa da paladinler de bir nevi hybrid diyebiliriz. Alliance’a has olan bu class vanilla döneminde genel olarak healler kullanılmış olsa da tank ve melee dps’de olabilir.

Hunterlar yaban arazinin avcılarıdır yanlarında sadık “pet”leri ellerinde tüfek ya da ok ve yaylari ile yabanda avlanır ve siz daha ne olduğu anlamadan kendinizi kaptırabileceğiniz tuzaklar kurabilirler.

Preistler Azeroth’daki rahiplerimizdir. Malesef onlar da Paladinler’le aynı kaderi paylaşıp vanilla döneminde Healer dışında bir şekilde kullanılmaları pek iyi karşılanmaz genelde alay konusu olurdu.

Shamanlar druidler kadar doğaya bağlıdır. Doğanın elementleriyle iletişime geçer onların güçlerini ödünç alarak gerektiğinde gayet yıkıcı olaylara sebebiyet verebilirler. Tarz olarak melee dps, range dps ve healer olabilirler.

Mageler Kirin Tor’un zeki ve çalışkan üyeleridirler. Ateş ve buz gibi iki ayrı elementi kontrol edebilir ayrıca “arcane” büyüyü de kullanabilirler. Mage’ler Azeroth’un yerel sakinlerine her zaman korkutucu gelmiştir. Çok güçlü olanların zamanı bile manipüle edebildiği söylenir.

“Quest veren NPClerden biri”

Git bana 12 şişe kapağı topla gel. Dönerken ekmek almayı da unutma…
WoW’da leveling sistemi dönemin oyunlarından biraz daha farklı olarak “Quest”ler üzerine kurulu o dönemde MMO’lar genelde daha çok “grind” ile oyunculara level atlatsa da WoW daha az kullanılan bir yol seçip çok fazla oyuncuyu sıkmayan grind’lar ile derin hikayesini birleştirip gayet kullanışlı bir “Quest” sistemi yaratmış. Quest’leri görmek açıkçası gayet basit eğer bir NPC size quest vermek istiyorsa başının üstünde bir soru işareti oluyordu tabii aynı şekilde bu soru işareti mini-map’imizde de beliriyordu. Quest’ler için direktifler daha çok bir hikayeymiş gibi quest log da anlatılıyordu bu quest log’da üzerimizde olan questler ve bunların durumları da orda belirleniyordu o dönemde bir seferde quest logumuzda bekletebileceğimiz quest sayısı 20 idi. İlk çıktığı dönemde oyunda yaklaşık 1100 quest olduğunu söylüyor yapımcılar bunlardan bazıları ırksal bazıları class’lara özel ve tabii ki çoğunluğu herkese açık questler. Siz questler’i yaparken oyun sizi haritadan haritaya maceradan maceraya sürüklemeye devam ediyor o zamanlar son level olan 60’a ulaşmak bir hayli uzun zaman alıyordu tabii ki özellikle yeni başlayan bir oyuncu için.

Tabii bu haritlar arası dolaşma durumu WoW gibi devasa haritası olan bir oyunda biraz uzun sürebiliyor ilk etapda bir yerden biryere gidebilmenin tek yolu yürümek. Yürümek WoW da şuanda eskisi kadar yer almasada döneminde bir binek almak için en az 40 level olmanız gerektiğini düşünürsek ilk 40 levelınızı yürüyerek tamamlamak baya fazla bir mesafe yapıyor. Tabii bu oyundaki tek ulaşım şekli değil gittiğiniz kasabalarda ufak yerleşim birimlerinde sizi biryerden biryere taşıyabilicek “Wind Rider” NPC ler var bu arkadaşların işi bir nevi taxi şöförlüğü yeni gittiğiniz bir kasabada o kasabadaki (eğer varsa hepsinde olmak zorunda değil) wind rider ile konuşup o bölgeyi actıktan sonra daha önce gidip görmüş olduğunuz ve konuşmuş olduğunuz wind riderların olduğu kasabaya belli bir ücret karşılığında uçabiliyordunuz tabii yine WoW’un devasa haritası düşünülünce bu bile belli bir süre alıyordu çünkü direkt uçamicanız yerler var bunlar için belli bölgelerde aktarma yapmanız dahi gerekiyordu.

Tabii diğer tüm MMO’larda olduğu gibi WoW’da da başınızdan büyük bir işe kalkıştığınızda veya bilmeden ya da bilerek sizin level aralığınızdan daha yüksek bir düşmana saldırdığınızda sizi öldürmesi pek de uzun sürmüyordu. Ancak WoW’da ölmek diğer birçok MMO’da ölmekten çok daha sancısız gerçekleşiyordu. Birçok MMO’da öldüğünüzde sizden ceza olarak XP ve benzeri değerli şeyleri alırken WoW’da öldüğünüzde sadece üzerinizdeki kıyafetlerin dayanıklılığı azalıyor, bu da çok büyük bir problem değil. Dayanıklılık sıfıra ulaştığında item’iniz kullanılmaz hale geliyor onu bu durumdan kurtarmak için çeşitli şehirlerde kasabalarda ve üstlerde bulunan NPC’lerden birinden cüzi bir miktar karşılığında tamir ettirilebilirsiniz. Peki ,öldüğümüzde ne oluyor? Öldüğümüz zaman karakterimiz ghost modunda (night elfseniz wisp modunda) en yakın mezarlıkta beliriyor. Burada yapabilecek 3 şey var; ilk olarak öldüğünüz yere cesedinize koşabilirsiniz ghost modunda ya da başka bir oyuncu sizi tekrar canlandırabilir eğer o yeteneği varsa. En son çare olarak da mezarlıklardaki “Spirit Healler” isimli NPC’den tekrar canlanabilirsiniz ancak bunu yaparsanız hem item’leriniz cok fazla zarar görecek hem de 10 dakika boyunca karakteriniz %75 daha güçsüz kalacaktır.

PvP zamanı
Haziran 2005’de büyük BG patch’i olarak adlandırılan, WoW dünyası için gayet önemli olan patch aktive edildi. Bununla birlikte WoW’daki PvP anlayışı önümüzdeki 8 yıl içinde onu World PvP den neredeyse tamamen kopartacak bir yola girdi. BG patch’i ile oyuna 2 tane Battleground adı verilen bölüm eklendi Warsong Gulch(WSG) ve Alterac Valley(AV). Wsg 10’ar kişiden oluşan 2 takımın capture the flag oynamasından ibaretti, AV ise biraz daha resource control ve merkez savunma üzerine kurulu 40’ar kişilik 2 takımın oynadığı bir BG idi. WoW’da PvP yaptığınız sürece artık belli bir kazancınız oluyordu. Bunlarla belli ödüller ve armağanlar kazanabiliyordunuz. Ancak PvP modları biraz kusurluydu ilk dönemlerde çünkü BG’lerde günümüzde olduğu gibi bir süre sınırı ya da resource sınırı yoktu saatler sürüyordu ya da 7/24 PvP yapan biri ile daha yeni yeni PvP yapmış birinin karşılaşması çok ezici sonuçları ortaya çıkarabiliyordu.

İnsanlar günlerce uğraşıp saatlerce PvP yapıp High Warlord/Grand Marshall olmak için ve bu title’lar ile yeni PvP item’lerini alabilmek için çabalıyorlardı. Tabii ki PvP yapmanın zevkini en çok engelleyen şey ise class’lar arası dengesizliklerdi. Örneğin ilk başlarda warlock’lar bedava kill durumundalardı anca bir süre sonra tarihin en overpower class’larından birine dönüştüler. Sizi 30 saniyeliğine “fear” layıp üzerinize lanetler yağdırıp siz onun yanına gelene kadarda shadow boltlar’la sizi çok rahat öldürebiliyorlardı. Tabii bu denge konusu hala Blizzardın başını ağrıtıyor bu tarz çok fazla kullanıcısı olan çok fazla değişkenin kullanıldığı bir oyunda düzgün bir denge kurmak gayet zor olabiliyor ancak ellerinden geleni yaptıklarını düşünmekten başka çaremizde yok.

“PvP World of Warcrafta çok büyük önem taşır”

Gold, gold, gold… -Bir goblin atasözü.
WoW tabii ki sadece level atlamaktan veya PvP yapmaktan ibaret değil. Bunlar dışında da yapacak bir sürü şey var. Örnek olarak her karakter 2 tane meslek öğrenebilir. Meslekler genel olarak toplayıcı meslekler ve de üretici meslekler olmak üzere 2’ye ayrılır ancak bunlar kesinlikle karakterlerin meslek seçimini etkilemez isteyen istediği mesleği seçebilir tabii ki. Ancak bu demek değil ki birbiriyle daha iyi uyuşan meslekler yok. Tabii ki var örneğin bir skinner 2. meslek olarak leather worker seçerse topladığı derileri işleyebilir. Bu meslekler haricinde blacksmithing, enchanting, mining, herbalisim, alchemy, engineering, tailoring olmak üzere 7 meslek daha bulunur.

Bu üzerine konuştuğumuz mesleklerin hepsi birincil meslekler olarak geçer bunlar haricinde bir de ikincil meslekler vardır bu mesleklerin ister biri isterseniz hepsini birden alabilirsiniz bunlarsa; First Aid, Cooking ve Fishing dir .Oyuncu bu meslekler ile ister kendi işine yarayacak şeyler yapar item, potion vs. gibi ya da bunları başka oyunculara ister hammadde olarak  ister yapılmış şekilde açık arttırmada satar.

Açık arttırma sistemi WoW’da çok güzel işlemektedir. Ana şehirlerde bulunan “Auction House” da  ister ellerindeki eşyaları açık arttırmaya koyar ya da açık eşya listesinde bulunan herhangi bir eşyayı “bid”leybilir ya da eşyanın normal fiyatından biraz daha pahalıya direk “buyout” yapabilirsiniz. Auction House gerçekten üzerinde çalışılması ve zaman geçirilmesi gereken bir alet. Bunu yaptığınız zaman kısa zamanlarda oynadığınız serverin piyasasını manipüle edebilir ve ciddi miktarda gold kazanabilirsiniz. Tabii bu tarz işlerde her zaman bir risk vardır kaybetme şansınız olduğunu da unutmayalım dikkatli olmakta yarar var 😉

Flask çek, yemek ye. dbm pull in 10
WoW’un bence en eğlenceli en çok zaman harcadığım, harcamaktan da zevk aldığım bölümü Raid’ler ve Dungeon’lardır. Dungeon’lar ve raidler arasındaki fark genel olarak oyuncu sayıları ve zorluklarıdır. Dungeon’lar (WoW’un günlük konuşmalarında “5man” olarak da adlandırılırlar) 5 kişilik grupların girip sayısız düşmanla savaşabileceği ve birden fazla “boss” ile kapışıp sonuç olarak deneyim puanı ve bir birinden güzel item’ler elde edebileceği instance’lardır. Raid’ler ise 5man gruplarından çok daha fazla sayıda oyuncunun bir araya gelip çok daha güçlü ve farklı mekaniklere sahip olan yaratıklara karşı savaştığı instance’lardır. 5Man gruplarda genel olarak 1 tane tank 1 tane healler ve 3 dps bulundurulması idealdir ancak bu sayılar raid gruplarında çok farklılık gösterebilir.

“Onyxia’s Lair adlı raidin loading screen’i”

Raidler oyuncu sayısı olarak en başta 10,20 ve 40 olmak üzere 3’e ayrılıyordu. Tabii hepsi oyunun çıkışıyla birlikte aktif değildi 1.1.0 dan 1.12.2 ye kadar olan pathcler’de tam 7 tane raid eklendi oyuna her birinin derinlemesine hikayesi ,kendine has tasarımları ve mekanikleri vardı. Bu 7 raidin 5tanesi 40 man, 1 tanesi 10man ve 1 taneside 20man olarak kategorize edilmişdir. Günümüzde pek kullanılmayan (hatta hiç) 40man ve 20man instance’lar insanlara saatler süren zorlu ama aynı zamanda zevkli bir deneyim sağlıyordu bunun en önemli sebebide bence bu tarz kalabalık raid gruplarını kordine şekilde hareket etmek zorunda olmasıdır. Herkes üzerine düşen görevi yapmak durumunda olup eğer hata yaparlarsa bu bütün raiddeki oyuncuların hayatlarını tehlikeye atabiilirler.

“Too soon, you have awakened me too soon, Executus!”
Raidler üst paragrafta belirttiğim gibi gayet etkileyici hikayelere ve kurgulamaya sahip mekanlardır. İlgili olanların Warcraft hikayesini takip edenlerin yazılarda ya da kitaplarda okudukları kafalarında kurdukları mekanları savaşları ya da karakterleri görmek, o olayların içinde olmak ve olaylara müdahele edebilme hakkını elde edebilmeleri gerçekten çok etkileyici bir olay. Bence günümüzdeki hikaye anlatım şekillerinin en etkili olanlarından birisi bu şekil. Oyuncuyu (okuyucuyu)  hikayeye interaktif bir şekilde eklenmesi hikayeden alınan zevki üst safhalara cıkartıp oyuncunun unutlmaz deneyimler yaşamasına olanak sağliyacaktır.

“Rangnaros the Firelord”

WoW’un ilk raidlerinden olan “Molten Core” benim o ilk 7’de en sevdiğim yerlerdendir hala arada girip o dönemde oynama şansım olmadığı için sahip olamadığım Legendary itemlar için molten core’un derinliklerine inerim.Molten Core’un hikayesi yaklaşık 300 yıl önce olan “War of Three Hammers” dönemine uzanır.Dark iron dwarf’larının lideri Thaurissan tarafından yaptırılan, Thaurissan şehrinin içinde bulunur Molten Core. O dönemde Bronzebeard ve Wildhammer clanlarını yenmek için Thaurissan güçlü bir ateş elementalini dünyaya cağırmanın yollarını aramaktaydı. Başarılı olduğunda ise tahmin ettiğinden çok daha fazlasına sahip olmuştu ancak Ateş Lordu Ragnaros’u milenyumluk uykusundan uyandırmanın bedeli çok daha ağır olucaktı. Ragnaros şehri yok etti ve Blackrock dağı volkanını oluşturdu. Bugünlerde orada hala Dark iron clanından kalanlar ve kendi elementalleriyle kol gezmekte, kendisi ise aynı zamanda dinlenmesine devam ettiği ateş havuzunda -ki bu havuz alevler dünyası ile bizim dünyamız arasında bir portaldır- düşmanlarının gelmesini beklemektedir.

Veda vakti.
Düşündüğümden çok daha uzun bir yazı oldu arkadaşlar. Açıkcası yazıcak çizicek daha okadar çok şey var ancak şimdilik World of Warcraftı biraz yüzeysel olsada sizlere anlatmaya çalıştım. Bazılarına göre ilk günleri bütün hallerinden daha güzeldi bu yüzden butarz bir yazı yazma ihtiyacı duydum umarım sizinde hoşunuza gitmiştir. Muhtemelen bütün ek paketler içinde bu tarz bir yazı yazacağım (muhtemelen bu kadar uzun olmayacak 🙂 )

My life for the Horde!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu