World Rally Championship 4
Rally denince PC ve konsol oyuncuları için genelde akla gelen ilk isim Colin
McRae Rally’dir. Bunun sebebi de Colin McRae’nin hemen her sistemde boy
göstermesinden ileri gelmektedir. Tabi PlayStation 2 sahipleri için durum biraz
farklı; çünkü PS2’de rally, World Rally Championship demektir. Geçtiğimiz
günlerde çıkan Colin McRae Rally 2005’in ardından WRC4’te yeni yarış etabına
hızlı bir giriş yaptı ve bu iki oyun arasında sıkı bir mücadele başladı.
Hemen doğrudan FIA lisansını elinde bulunduran WRC4’ün oyun modlarına bakarsak
göze çarpan iki seçenekle karşılaşıyoruz. Bunlar Championship ve Events modları.
Championship modunun anlatılacak tarafı yok tabi, sezon boyunca farklı ülkelerde
bir çok parkurda sıkı bir doğa mücadelesine girişirken bunun oynanışa etkiyen
kısmı bizi ilgilendiren bölüm oluyor. WRC4’teki ilk etabınıza başladığınızda
kontrollerin önceki WRC oyununa göre çok fazla değişmediğini görüyorsunuz, yani
oynanış bakımından ciddi bir değişiklik göze çarpmıyor, ancak bir kaç etaptan
sonra bazı dengelerin hassaslaştığını fark ediyorsunuz. Bu dengeleri burada
tarif etmek biraz zor ama eğer önceki WRC oyununu oynadıysanız bu yeni oyunda
bazı noktalardaki değişimleri uygun anlarda hissediyorsunuz. Gerçi yine de çok
fazla bir değişiklik bulunmamakta… Oynanışı CMR ile karşılaştırdığınızda ise
bence WRC her zaman olduğu gibi yine bir adım öne çıkıyor. Hani çıkıp gerçek bir
rally’de yarışmış değilim fakat CMR 2005’i de denemiş biri olarak WRC4’ün
oynanış bakımından daha gerçekçi kontroller sunduğunu söyleyebiliyorum. İki oyun
arasındaki fark ise; WRC’de aracınızı kontrol ettiğinize daha çok inanıyorsunuz.
Yanlış anlaşılmasın WRC’nin kontrolleri daha zor ya da daha kolay demiyorum ama
kontroller CMR’den daha gerçekçi geliyor. Mesela CMR’yi oynarken zaman zaman
aracın bir kalıp sabun gibi sabit şekilde kaydığını düşündüğüm anlar oldu, fakat
WRC’de böyle bir şey pek söz konusu değil bence. Bu arada CMR’yi de kötülüyormuş
gibi durmayayım çünkü CMR’de kendini kanıtlamış bir oyun, sadece WRC bana
kalırsa bu konuda daha önde, ayrıca FIA’nın resmi oyunu olması nedeniyle de bu
özelliğini sonuna kadar kullanıyor.
Toprak, kar, çamur…
Etaplar sırasında pist yüzeyi farklılık gösterdiği zaman haliyle oynanıştaki
değişiklik de daha bir su yüzüne çıkıyor. Kısacası toprak ya da çakılların
olduğu bir pistte belli bir açı ile kıvrılan virajı dönmenizle, aynı açıda olan
karlı bir virajı dönmeniz arasında bariz farklılık oluyor. Bazı virajlarda hız
dengesini kuramayıp aracınızın yol tutuşunu sağlayamadığınızdan dolayı -ki bu
ilk başlarda sık yaşayacağınız bir durum- kontrolü kaybettiğinizde savrulup bir
yere toslamanız da çok olası. Tabi bu durum karşısında alınan hasar, beraberinde
oynanışa da yansıyan bir etki getiriyor. Aldığınız bir hasar sonucunda, mesela
elektronik arızası olursa bu olay göstergelerinizin düzgün çalışmasını
engelleyebiliyorken, süspansiyon veya şanzıman arızası araç kontrolüyle hızlanma
sürelerini değiştiriyor. Bu olayın stratejik boyutu ise şu: Her etap sonunda
aracınızı belli miktarda onarabiliyorsunuz; fakat alınan hasarlar çok farklı
noktalardansa ve haddinden fazlaysa akıllı onarımlar yapmalısınız. Mesela eğer
sonraki turda bol virajlı bir etap sizi bekliyorsa ve süspansiyon sorununuz
varsa bu öncelikli olarak öne çıkmalı. Kolaylık olsun diye otomatik tamir
seçeneğiniz de bulunmakta ve bu seçenek onarımı tüm kriterle göre ortalama bir
şekilde gerçekleştirmekte; fakat dediğim gibi hasar farklı bölgelerde ve ağırsa
yarışacağınız etaba göre manuel onarım yapmak daha iyi sonuç verecektir.
Championship’in ardından ”Events” ise ikinci oyun modumuz. Bu modda kendi
içinde Pro Driver Challenge ve Super Special Challenge olarak ikiye ayrılıyor.
Bunlardan Pro Driver, bir nevi Gran Turismo’nun ehliyet testlerini andırıyor,
mesela bol virajlı bir etabın çok küçük bir bölümünü 20-25 sn. gibi bir zamanda
bitirmeniz istenebiliyor, bunun yanında daha yarışa başlarken zorluk olsun diye
aracınız hasarlı olabiliyor. İstenenleri de yaptıkça çeşitli puanlarla
ödüllendiriliyorsunuz ve yeni aşamalara geçiyorsunuz. Super Special ise genelde
zamana karşı yapılan yarışlardan oluşuyor, Pro Driver’dan farkı ise uzun
parkurlarda yarışmanız ve görevi tamamlamadan diğer seviyeye geçememeniz. Bu
arada oyundaki hemen her modu 4 oyuncuya kadar oynayabilme imkanınız var ama
hanginiz sıra beklemek ister bilemem. Sadece Head to Head’de bölünmüş ekranda
karşılıklı olarak yarışabiliyorsunuz. Tabi rally parkurları dar olduğundan
dolayı birbirinizi ghost olarak görüyorsunuz, dolayısıyla fiziksel temasınız
mümkün olmuyor.
Vidasına kadar aracınızla ilgilenin
Herhangi bir yarış oyununda kontrollere 2-3 yarış sonra alışırsınız ve aracın
kontrolü tamamıyla sizin elinize geçer, bundan sonra yapmanız gereken genelde
karşılaşacağınız yeni parkurlara alışmaktır, yani nerede nasıl bir virajla
karşılaşacaksınız, ne kadar yavaşlayacaksınız önemli olan odur. Fakat oyun rally
olunca pistin neresinde nasıl bir viraj var bunu bilmek yetmiyor, aynı zamanda
zemine uygun hareketler yapmalısınız, hele birde aracınızın hasar alıp sağa
çekmeye başladığını düşünün? İşte kontroller yeniden değişti… Bunun dışında
aracınızın teknik detaylarıyla oynayabilmeniz de mümkün, yalnız bunu bilinçsizce
yapmamak da önemli, hem aracı hem de etabı tanımak daha doğru kararlar
verilmesini sağlayacaktır. Aksi durumlarda aracınızı standart ayarlarda bırakmak
kesinlikle daha mantıklı bir tercih.
Çok iyi hazırlanmış araçlardaki hasar modellemelerinin görselliğe yansıması ise
fena sayılmaz, yani camlarınız kırılıyor, farlar patlıyor, kaporta yamuluyor,
tampon düşüyor falan… Fakat zaman zaman görsel açıdan hasar modellemeleri
etki-tepki durumlarında bire bir karşılanmayabiliyor, mesela arka stop
lambalardan birisini çarptığınızda burası hasar almayabiliyor. Bu olay özellikle
araç bir kaç noktadan hasar aldıktan sonra olabiliyor, yani ilk alınan hasarlar
hemen beliriyorken sonrakiler sanki biraz daha sert vuruşlar istiyor. Gerçi on
takla da atsanız aracınız hiç bir zaman tam anlamıyla hurdaya dönmüyor zaten,
yinede bu hasar modellemeleri yeterli olarak görülebilir.
Hazır görselliğe geçmişken aracınızın zeminle teması sırasında geçtiği yerde toz
bulutları oluşturup duruma göre toprak ya da karla bulanması da göze hoş gelen
görüntüler. Yukarıda araç modellemelerinin çok iyi olduğunu da zaten söyledik,
aynı şekilde etap dizaynları da görsel açıdan gerçekten çok iyi. Çevrede bulunan
ormanlar, tepeler, kayalıklar, zeminde bulunan çukurlar, tümsekler ve su
birikintileri, hepsi bence mükemmel. Zaten doğanın verdiği manzara başlı başına
olayı bitiriyor. Etaplar sırasında sizi destekleyen seyirciler yanlarından hızla
akıp geçerken pek sırıtmayacaktır; fakat durup dikkatlice bakarsanız kartondan
yapıldıklarını fark edebilirsiniz, gerçi bunun da çok fazla bir önemi yok ama
hata bulacağız ya…
Bu etabın birincisi WRC4 !..
WRC4’te müzik adına pek bir şey beklemeyin ama eğer siz bir otomobil
tutkunuysanız araçların motor ve egzozundan çıkan kükremeler zaten size en güzel
müziklerden iyi gelecektir. Bu arada kontroller önceki WRC oyunlarına ya da en
azından genel olarak rally oyunlarına alışıksanız sizi çok fazla
zorlamayacaktır, yok eğer rally oyunlarına alışık değilseniz kontrollere
alışmanız biraz vakit alabilir, ama işin sonundaki eğlence kesinlikle buna
değer. Bu arada kontroller demişken; oyunda önünüze çıkıp sizi duvara
çarpmışsınız gibi durduran aptal direklere falan rastlamıyorsunuz, ya da en
azından ben karşılaşmadım; fakat ara ara bazı yerlere aracın önüyle
dokunduğunuzda aracınız anlamsız bir şekilde 180 derece dönme eğilimi
gösterebiliyor. Bu durum sürekli olan bir şey değil ama gözümden de kaçmadı tabi
ki.
Etabın sonuna yaklaşırken sanırım World Rally Championship 4’ün bu turda Colin
McRae Rally 2005’ten daha iyi bir zaman elde ettiğini söyleyebilirim. Bu yüzden
motor ve doğa sporları tutkunuz varsa WRC4, PlayStation 2’deki ilk tercihiniz
olmalı…