Oyun İncelemeleri

X-Men: Destiny

1963 yılında başlayan X-men macerası özellikle çizgi filmlerinin de etkisiyle oldukça büyük bir sükse yapmaya başladı. Ardından gelen filmlerle iyice pekişen bu şöhret doğal olarak oyun sektörüne de yansıdı.
 
Fakat iyi bir fikrin her zaman için iyi meyveleri olacak diye bir kural yok. Sonuçta Stan Lee ustanın zihnindekileri kağıda dökmedeki ustalığı Silicon Knights’ın sahip olduğu bir meziyet değilmiş en azından X-Men: Destiny için.

Gelecekten gelen ve amacı tüm mutant soyunu yok etmek olan Bastion’a karşı verilen savaşta Profesör Xavier ölmüş Magneto’nun ise öldüğü varsayılmıştır. Profesörün ölümü ile X-Men birliği yavaş yavaş dağılmıştır. Her ne kadar şu anki liderleri Cyclops olsa da o eski X-Men yoktur artık. Öte yandan daha oyunun başında Magneto’nun ölmediğini, kocaman kuleleri başımıza yıkmaya çalışırken fark ederiz.

Peki, bu problemler içinde X-Men’e ne olacak? Cevap her zamanki gibi gençlikte yatıyor.


İstikbal genlerdedir
X-Men: Destiny’de hem X-Men tarafı hem de Magneto’nun kurduğu Mutant kardeşliği taraflarını görüyoruz. Zaten oyunun teme amacı da burada yatıyor. Üç yeni yetme mutant’tan birisini kontrol edeceğimiz oyunda yaptığımız seçimler bizleri bu iki gruptan birisine yaklaştıracak. En sonunda ya Magneto’nun yeni çırağı yada X-Men’in yeni umudu olacağız.

Oyunda yöneteceğimiz üç karakterden bir tanesi Japonya’dan buraya irtica etmiş olan ve ayağının tozuyla belaya bulaşan Aimi Yoshida, bir diğeri steroid düşkünü, profesyonel futbol olma hevesi ile yanıp tutuşan, saf bir surata sahip, küçük dev Grant Alexander, sonuncusu ise mutant ırkından nefret eden ve dünyayı onlardan “temizlemeye” and içmiş “Purifier” adlı bir grubun rahmetli üyesi olan babanın mutant oğlu Adrian Luca.

Bu üç gencimizin de kendine göre yetenekleri ve savaş taktikleri mevcut. Lakin bundan önce oyun size genel olarak nasıl bir taktik seçeceğinizi de soruyor. Verilen üç seçenekten Density Control yakın dövüş, Enegry Control menzilli dövüş, Sahdow Matter ise kara madde tarzı bir gücü kullanarak büyücülük tarzında bir dövüş stili sağlıyor sizlere. Zaten karakterlerin yapısına batığımızda bu stillerden hangisinin kimi düşünülerek yapıldığını az çok anlıyorsunuz.

Seçiminizden sonra o karakterin geçmişi ile ilgili çok kısa bir videoyu da izledikten sonra gerçek hayata devam ediyorsunuz. Mutantlar ve insanlar arasında San Fransisco belediye başkanının da katkısı ile sağlanmaya çalışılan barış sürecine tesirli bir etki yapan Purifier’lar bir anda ortalığı mahvederler. Elbette bunda gruptan alakasız olarak hareket eden Magneto’nun payı çok büyüktür

Ben şimdi ne diyeyim bilemedim ki
X-Men: Destiny genel olarak güzel bir oyun değil. Eğer bir şekilde bedava elinize geçerse ve şu sıralar yapacak hiç işiniz yoksa can sıkıntısını gidermek için alınıp oynanacak bir oyun, öte yandan oyun tam anlamıyla rezalet de diyemeyiz çünkü içerisinde birkaç güzel nokta da mevcut.

Her şeyden önce TPS türünün genel karakteri olan çizgisel oynanışı birazcık da olsa kırabilmiş durumda. Sonuçta oyuna kader adını boşuna vermemişler. Amacımız dünyadan önce kendimiz ve sempatizanı olduğumuz grubu kurtarmak oluyor. Bunu da daha oyunun en başlarında yaptığımız seçimlerle gerçekleştiriyoruz.

Hikaye normal seyrinde ilerlerken sürekli olarak X-Men ve/veya Brotherhood of Mutant grubunun üyelerine rastlıyoruz. Her ikisi de temelde mutantların iyiliğini düşündüğünden bizlere ellerinden gelen yardımı yapmaya çalışıyorlar, ancak biz onlara daha çok yardım ediyoruz. Onlardan aldığımız görevler sonucundan sanki karanlık taraf/aydınlık taraf seçimi yaparmış gibi iki gruptan birisine gittikçe yakınlaşmaya başlıyoruz.

Bu yönü ile içerisinde bashi geçen RPG öğesi iyice ortaya çıkartan oyun maalesef konu hakkında üstüne birkaç yetenek eklemenin ötesine gitmiyor. Kaldı ki hangi tarafı seçeceğimize dair verdiğimiz kararlar sadece görevlerle kısıtlı olduğu ve o görevlerinde hepsi 20 adam döv, 40 adam döv, onu döv bunu döv tarzında olduğu için oyunun RPG kısmın ne yazık ki aksiyon kısmında boğuluyor. Her ne kadar çizgisel bir oynanış sağlamasa da X-Men: Destiny için çizginin dışına çıktığını da çok söyleyemeyiz. Karşınızda bir X-Men üyesi ile BoM üyesi durup ikisi de size bir görev sunarken tek yapmanız gereken birisini seçip benzer iki görevden seçtiğinizi yapmak ve sonucunda yolunuzu çizmek.

Hocam ben seni nereden tanıyorum
X-Men: Destiny’nin en sinir bozucu yönlerinden bir tanesi de konuk oyuncuları. Sorun onların kim oldukları değil… Aslında bir bakıma kim oldukları da. Oyunda karşımıza her iki taraftan da tanıdık simalar çıkıyor. Aşağıda oyundaki bütün meşhur mutantların listesi mevcut:

Caliban
Colossus
Cyclops
Emma Frost
Forge
Gambit
Iceman
Juggernaut
Magneto
Mystique
Nightcrawler
Northstar
Pixie
Pyro
Quicksilver
Surge
Toad
Wolverine

Şimdi işin sinir bozucu kısmına gelecek olursak oyunda bu kadar ünlü sima varken bir tanesi ile bile oynayamamak insanı deli ediyor. Asını ilk defa duyduğunuz yeni yetmeleri kontrol ede ede bir süre sonra oyunun X-Men’liğinden kopmaya başlıyorsunuz, oysa ki ara ara Mystique ile veya Gambit ile 1-2 dakikalık da olsa görev yapabilsek ne kadar güzel olurdu. Sonuçta bu listedekiler Boss olmadığından onlarla oynamamızın bir sakıncasını göremiyorum. En nihayetinde Batman’de olduğu gibi burada da ikinci bir karakteri bir süreliğine yönetmek güzel olurdu.

Boşuna mutant olmadık değil mi?
Oyunun yetenek kısmına geldiğimizde ise bizleri iki kategori karşılıyor; X-Genes & Suits ile Mutant Powers.

Mutant Powers adından da anlaşılacağı gibi karakterimizin güçlerini görebileceğimiz kısım. Oyunun en başındaki üç seçenekte yaptığımız tercihe göre oyunda ilerledikçe toplamda sekiz adet özel vuruş öğreniyoruz. Bunun haricinde her özel vuruşunda kendi içinde dört seviyesi bulunuyor. Düşmanlarınızı dövdükçe kazandığınız tecrübe puanlarını buralara yatırıp özel vuruşlarınızı daha da geliştiriyorsunuz.

X-Genes & Suits kısmında ise karşımıza dört seçenek çıkıyor. Bunlardan bir tanesi oyun sırasında giydiğimiz kıyafetler, diğer üçü ise X geni. Bunlar Utility X-Gene, Offensive X-Gene ve Defensive X-Gene olmak üzere üç taneler. Genel olarak anlatmak gerekirse Utility kısmı özel güçlerinizi kullanmak için harcadığınız mana benzeri çubuğunuzun artması veya tekrardan dolma hızı gibi durumları kontrol ederken ofansif ve defansif genler kendi adına yakışır yetenekleri size kazandırıyorlar

Olmamış mı? Olmuş mu? Olmamış!
X-Men:Destiny’nin oynanışı için söyleyebileceğimiz en makul şey idare eder olacağıdır. Nitekim gerek düşmanın gerek karakterinizin dövüş animasyonlarında aman aman bir güzellik yok zaten oyunun ilerleyen bölümlerinde artık birbirinin kopyası olarak gelmeye başlıyorlar.

Savaşırken oyunun kontrolü genel olarak çok zorluk çıkartmasa da bazen kamera kontrollerinden dolayı afallayabiliyorsunuz. Özellikle 20-30 kişilik kalabalık düşman gruplarına daldığınızda 3-5 kişiyi gözden kaçırmanız oldukça mümkün. Allahtan oyun size ara rakamlarda kaç düşman kaldığını belirtiyor ki siz de ona göre davranıyorsunuz. Elbette bir de haritadan onları bulabiliyorsunuz.

Boss savaşları ise sizi zorlamayacak şekilde basitleşmiş. Her boss’un kendine has bir iki taktiği var ve bunları çözdükten sonra onları alt etmek çok kolay oluyor.

Ses ve müziklere bakınca, oyundaki seslerin sizleri tatmin edeceğini çok düşünmüyorum özellikle yakın dövüş sırasında çıkan o tok ses bir süre sonra iyice kulağa batmaya fakat onun haricinde şikayet edilecek bir durum olduğunu söyleyemeyiz. Fakat müzikler tamamen loopl’ardan oluşmuş, tekno-house karışımı garip ve altı boş seslerden ibaret. Kısacası ses genel olarak vasatı geçemeyen bir yapıya sahip X-Men: Destiny.

Daha iyisi yapılana kadar en kötüsü bu!
Başta da söylediğim gibi X-Men: Destiny genel özellikleri ile düşünüldüğünde iyi bir oyun değil. Vasat kelimesi cuk olarak oturacaktır oyun için. İyi yanları olduğu gibi kötü yanları da fazla. Görsellik açısından çok iyi tasarlanamamış olması (özellikle yangın efektleri ), karakter animasyonları (Grant’ın orangutan gibi yürüyüşü), sesle müziklerin tahriş özelliği ve oynanıştaki sorunlardan dolayı maalesef teknik anlamda oldukça eksi bir oyun. Öte yandan hikayenin nispeten güzel oluşu ve özellikle baba karakterlerin sürekli karşımıza çıkıp bize akıl hocalığı yapmaları oyunun en büyük artılarından.

Dolayısı ile size alın ya da uzak durun diyemem ancak bir gün yolda karşılaşırsanız ve aklınızdan “Bir denesem mi?” derseniz eve gidip uyuyana kadar iyice bir düşünün, ertesi sabah ona göre karar verin derim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu