Editör Arenası

Zoomsal Bozukluk

Saat: 9:59 Yer: Merlin headquarters

Emre : Günaydın.
Murat : Vaaay kimleri görüyorum. Emre hoş geldin. Hop hop “tp” yapın lam.
Emre : Efendim abi?
Murat : Yok yok sana demedim. Emre hemen bilgisayarın başına geç. Bak
masada ne var? Sürpriz… Bir saattir “pp” diyoruz. Parti yapsanıza be…!!!
Emre : Ne sürpriziymiş bu? Aha… Abi bu oyunu ben senelerdir bekliyorum
demek sonunda geldi. Çılgınsın. Hemen oynamalı, özümsemeli…
Murat : Tamam işte sen onu bir güzel özümse. Senden çok detaylı ve sağlam
bir zoom yazısı bekliyorum. Hem okunaklı olsun hem de detaylı. İnsanları
sıkmadan, istenileni versin. 13 sayfayı geçmemeye dikkat et. Öğleden sonra da
gireriz siteye… Hayret bir şey yav. Alıyorlar ‘leg’i; “Cow level” açmaya
gelince, yok…
Emre : Abi bir dakika yahu. Ben bu kadar yazıyı bir anda nasıl
çıkartırım?
Murat : Tabi ki tek başına değilsin. Biz neyiz?
Emre : Neyiz abi?
Murat : Deli etme oğlum adamı. Biz neyiz?
Emre : Abi beni korkutuyorsun. Biz neyiz?
Murat : Takımız oğlum. Team One! Hatırladın mı?
Emre : Ha şu mesele. Tamam o zaman ben inceleme yapsam, birileri de
oyunun arka planını, eski oyunlarını, silahları falan tanıtır. Güzel bir yazı
olur.
Murat : İşte aynen ondan… Bak bak nasıl da sütunun arkasına kaçıyo.
Yiyorsa gelsene Minion of Throne öldürmeye cılız..!
Emre : Abi sen ne yapıyorsun orada yahu? Neyse. O zaman ben kuruluma
başlayayım. Sende bari diğer yazılacaklardan istediğin birine başla. Öğlene
bitsin.
Murat : Ne diyorsun oğlum sen? Sen bana nasıl emir verirsin? Ben ne
istersem onu yaparım?
Emre : Gık (yutkunma efekti). Ama abi sen demedin mi az önce “biz
takımız” diye.
Murat : Tamam takımız ama ben takım kaptanıyım. Ne istersem onu yaparım.
Hem zaten benim işim var.
Emre : Tamam abi oyun kuruldu, madem senin işin var; ben oynamaya
başlayayım.

1 saat sonra

Emre : Amma da ayrıntılı oyun be. Oynarken not aldım, notlar 4 sayfa
oldu. Yaz yaz bitmez vallahi.
Murat : Koçum benim be… Emre bak sana bugünkü programımı anlatayım: Şimdi
buradan çıkıp; doğruca konferansa gideceğim. “Delphi ile alogaritmik döngülerin
Oracle üzerindeki dağılımı” üzerine vereceğim seminerin dördüncü aşaması olan;
“Database modüler tasarımının temel taşları ve döngüsel kuramlar” konuşmasına
yetişmem lazım.
Emre : Abi bir kere daha söyleyebilir misin?
Murat : Emre, laga lugayla vakit geçirecek zaman yok. İş isterim ben iş.
Hadi bakiyim.
Emre : İyi de abi bir saattir Diablo 2 sesleri geliyor senin oradan.
Murat : Öhömm… Sen beni mi dinliyorsun bakiyim… Oğlum şimdi konferans
vereceğim için kafa dağıtıyorum. Asss… Gitti güzelim set item…

Emre : Tamam abi sende haklısın. Nerde kaldı bu Arda yahu? Geldi miydi
onunla güzel bir çalışma çıkartırız.
Murat : Sen öyle san…
Emre : Efendim abi?
Murat : Oğlum gitti güzelim uniqe… Hay ben bu noob’ların…
Aykut : Selam millet…
Emre : Vaay adamım gelmiş. Aykut oğlum müthiş bir çalışma yapacağız. Bak
burada ne var? Kutuyu görür görmez sen de en az benim kadar heyecanlandın değil
mi?
Aykut : Oyun bomba da ne çalışması onu anlayamadım?
Murat : Bak bak, nasıl da kapıyo altınları… Şiişttt olum “bo” yapsana…
Hay senin… Gene öldüm…
Emre : Abi sen konferansa gitmiyor muydun?
Murat : Valla iyi hatırlattın. Angelina’yı… Öhöö öhööö… Dinleyenleri daha
fazla bekletmeyeyim… Emre ve Aykut; ben çıkıyorum. Siz yazıyı hemen yetiştirmeye
bakın. Biliyorsunuz önem arz etmekte bu oyun. Aslanlarım benim…
Aykut : Abi ne konferansı be? Sen bugün ‘Aleksandır’a gitmiyor muydun?
Murat : Öhö öhö…
Aykut : Ah kafam…
Murat : Oğlum, arkadaşlar ile konferanstan evvel Makedon kralı Alexsandır
ile ilgili görüş alış verişlerinde bulunacaktık sen onunla karıştırdın herhalde.
Aykut : Ama abi hani haftalar evvelden bilet almıştınız?
Murat : Bööhhhöö öhhhööö…
Aykut : Ah karnım…
Murat : Bana bak Aykut. Makedon kralı Aleksandır’ın algoritmayı bulan ilk
kişi olduğunu bilmediğini sakın söyleme bana.
Aykut : Tamam abi tamam kızma hemen. Yanlış anlamış olabilirim. Fakat sen
demiştin ki; Angelina Jolie için işten de geçerim ser….
Murat : Bööööaarrgghheeee ööhhheegggeehhhh…. Öhööö…
Aykut : Ahhhkkhh… Her yerim….
Emre : Yav iki dakika uslu durun be şurada yazı yazıyoruz.
Murat : Aman çıt kırıldım yazar bozuntusu. Hadi ben kaçtım. Angelina
bekle beni… Öhöö…
Aykut : Ahhh bana n’oldu yav..?
Emre : Kamyon çarptı. Aykut bak ben yazı için gerekli pek çok bilgiyi
buldum. İş bölümü yaparsak hemen hallederiz.
Aykut : Valla helal olsun ne çabuk hallediyorsun. Ama maalesef sana
yardım edemeyeceğim.
Emre : Allah allah. Niye ki ne?
Aykut : Emre biliyorsun Football Manager en kritik yerine geldim. Şimdi
önümde iki önemli derbi maçı var. Ama gel gör ki takımın en önemli oyuncusunun
karısı düşük yaptı.
Emre : Af buyur !?
Aykut : Önemli adam… Morali bozulup, oynamadı mı; takımda büyük eksiklik
olur. Benim gibi menajerlik oyunlarının önemli ismi maç kaybederse de; şerefim
tek kelime ile iki paralık olacağından ben gidip adamı biraz teselli edeyim.
Emre : İyi de oyunu aç, buradan teselli et işte.
Aykut : Aksilik bu ya; save dosyaları evde kalmış.
Emre : Senin ev yakın. Git, teselli et, gel. Hadi bekliyorum.
Aykut : Yok gelemem. İşim uzun sürer. Çünkü daha stadın çimlerini sulayan
arkadaşlarla konuşmam lazım.
Emre : Abi, hadi ben menajerlik oyunlarından anlamıyorum tamam da;
bahsettiğin oyun bu kadar detaylı mı yahu?
Aykut : Sen ne diyorsun be. Geçende rakip takımın en önemli oyuncusunun
lastiğini patlattım. Antrenmana geç kalınca teknik direktör kadro dışı bıraktı.
Ben de kolayca kazandım maçı 😉
Emre : Vay be adamlar neler yapmış…
Aykut : Tabi, tabi… Hadi ben kaçtım…
Emre : Aman dikkat et; senin golcünün banyo yaparken kulağına su
kaçmasın. Allah muhafaza ve müdafaa…
Aykut : Aylin senin ne işin var burada?
Aylin : Ay aşağıda bekle bekle sıkıldım. Hadi vapuru kaçırmayalım.
Elemanlar bekliyo.
Aykut : Kızım çaktırma… Hadi gideyim bari…
Emre : Aykut söyle adamlara çimleri iyi sulasınlar… Ne adam ya! Oyunu
kendi kendine oynayamıyor, hem kız arkadaşını hem de tanıdıklarını da yanına
topluyor öyle oynuyor. Yaman adam valla. Kaldık mı gene tek başımıza… Yaz Emre
yaz…

10 dakika sonra

Arda : Fiiiyııırr offf dıı daaaark… Fiiyyyıııırr of dıı darrrkkk… Ay heev
dı kansssstınn fiyır det samtinggg…. Vaaay Emre n’aber ya… Özlettin kendini.
Emre : Arda varya yine hızır gibi yetiştin. Dur seni bir öpeyim…
Arda : Hayret bir şey n’oluyo böle bayram değil seyran değil. Bir durum
mu var?
Emre : Olum kutuya bak işte oyun budur. Hemen zoom olayına girelim.
Arda : Ah be Emre. Bu oyun beni hiç sarmaz biliyor musun?
Emre : Abi sen ki koskoca “Merlin Yazarı”, “oyun beni sarmaz” deyip işten
kaçmayı nasıl düşünürsün. Neyse bari sende silahlar falan ıvır zıvırları yaz.
Onları yapmak kolay. Topla bilgileri…
Arda : Bak işte o olurdu.
Emre : E olsun o zaman.
Arda : Maalesef olamaz. Çünkü maillerime bakıp hemen çıkıcam. Çok işim
var bugün.
Emre : Hayırdır ne işi?
Arda : Biliyorsun bizim grupla bir cover parça üzerine çalışıyoruz.
Arkadaşın gitarına akort yapmaya gidicem.
Emre : Akort mu? Abi grupta gitar çalan adam, kendi kendine akort
yapamıyor mu?
Arda : Yav sen müzikten ne anlarsın. Tüm gitarların akort frekansları
aynı olmalı. Bak mesela bu ne ? AAAAAaaaaaaaaaa!!!
Emre : A
Arda : Hayır oğlum “Do”… Peki bu ne “Iıaaaaaaa”
Emre : IA
Arda : Hayır oğlum “Fa”. İşte gördün. Daha notaları anlamayan adam
akorttan ne anlar. Nafile konuşma.
Emre : Valla doğru söylüyorsun. Baksana Do ile Fa’yı ayıramıyorum.
Yazıklar olsun bana. Ama olsun senin akort 2 dakikada biter hemen gelirsin,
yazıyı hallederiz.
Arda : Mimkin değil. Çünkü oradan da halamın oğlunun oda arkadaşının
görümcesinin eniştesinin gelininin evine gitmem gerek.
Emre : Hayda… Ne işin var; halanın oğlunun oda arkadaşının görümcesinin
eniştesinin gelininin evinde.
Arda : Kadıncağız maalesef düşük yapmış. O yüzden.
Emre : Hayret bir şey yaw nedir bu düşük olayı. Herkes çocuk düşürüyor.
Hamile kadınlara su bidonu mu taşıtıyorsunuz anlamıyorum ki? Hayır bu
yaygınlaşırsa ülkede adam kalmaz Allah el muhafaza ve müdafa-â…
Arda : Neyse bu kadar geyik yeter ben mailimi aldım hemen gidiyorum.
Emre : Aman dikkat et sende düşürme!!
Arda : Anlamadım?
Emre : Gitarını diyorum, sırtından düşürme…

1.5 saat sonra

Emre : Oğlum Emre süper yazı oldu be. Yaman adamsın valla. Sıra geldi
resimlere. Bir kişi de yok ki yardım etsin. Hepsinin işi gücü var. Şans işte.
Mine : Tiiiiiieeeeessiiiire, tiiieeeeesiiiilla solvet saeclum, infa
villa….
Emre : Abla iyi misin?
Mine : teste Daaavid cum Sybilla…
Emre : Sanırım değilsin.
Mine : Emre daha ne kadar iyi olabilirim? Bugün solo yapacağım. Herkes
beni dinleyecek. Laaaaaa…
Emre : Çok sevindim valla. Abla yanlış anlama ama önemli bir işin en çok
ihtiyaç duyulacağı ana denk geldin. Tam senin uzmanlık alanın. Resim lazım.
Şöyle afili bir resim ayarlasan diyordum ki… Notaları aldın ve gidiyorsun
sanırım.
Mine : Dooooruuu taahmiiiiiin… Lalalala… Solo yapıcim… Emre hem sen ne
güzel yapıyorsun işte. Artık sen tüm işi öğrendin, sana güvenimiz sonsuz.
Konserim olmasa biliyorsun yardım ederim ama koro beklemez… Lalalaaa…
Emre : Evet koro beklemez ama okuyucu hiç beklemez. Ne yapalım
halledeceğiz artık.

Akşam üzerine doğru. (İngilizlerin “Çay Saati” diye tabir ettikleri zaman
dilimi.)

Emre : Vakit kalmadı ve hala işim bitmedi. Allahım ben ne yapacağım. Hah
buldum! Bana yalnızca bir tek kişi yardım edebilir; Erdem. Nam-ı diğer rüzgârın
oğlu Erdem. Msn, msn, ahanda emesen. Ahanda Erdem.
Emre : N’aber?
Erdem : Sanane.
Emre : Gününde değilsin sanırım.
Erdem : Sanane ne ulam. Hırbo.
Emre : Abi ne diyorsun sen yahu? Bir durum mu var?
Erdem : Altılıda 5’te kaldık iyi mi? Hem sen kimsin Allah allah?
Emre : Yahu Erdem sen ne diyorsun? Ne altılısı?
Erdem : Ne Erdem’i kardeşim ben Niyazi. Nam-ı diğer; kesik Niyazi.
Emre : Niyazi abi kusura bakma bende arkadaş sandım.
Kesik Niyazi : Ha demin biri vardı burada ama kalktı gitti. Bende
minicik.com güncellenmiş mi diye bakacaktım, lavuğun biri bişi yazdı, nooluyo
dedim anadın mı?
Emre : O lavuk da sanırım ben oluyorum.
Kesik Niyazi : Hah şunu bileydin. İsme bak; holby. Sende var mı 5+1,
dolby ?
Emre : 5+1 yok ama istersen sana 7+1 taktırabilirim. Acısız, ağrısız.
Kesik Niyazi : Ne diyon lam sen alırım ifadeni.
Emre : Eeee zaten sinirim bozuk senle uğraşmayayım.
Kesik Niyazi : Bittin olum sen yerim ben adamı. Bana yamuk ha! Bittin.
Adnan, Faruk kalkın baskına gidiyoz.
Emre : Gel be hadi bekliyorum. Allahın kırosu. Msn’de konuştuğu adamı
bulacağını sanıyo. Düüüüt, taş arabası. Gel de sana subwooper takayım. Arka
uydular da hediye.
Kesik Niyazi : IP’ni aldım. Sen bittin.
Emre : IP mi?

Ofisten çıkmaya son 1 saat kala suları

Aykut : Seni yemeğe götürende kabahat zaten. Neymiş efendim; antrikot’tan
başka et yemezmiş. Bugün bir hamburger dediğin zaman el yakıyor be el. Vay Emre
n’aber, nasıl gidiyor yazı?
Emre : Bitti sayılır. Hayırdır, sinirlisin. Takımı yemeğe mi çıkardın da
kızıyorsun böyle.
Aykut : Ne takımı? Haaa evet. Yav bıktım bu futbolcu kaprislerinden
istifa ettim.
Emre : En iyisi.
Arda : Tu, minits tu miiiiiiiiiiiiiiiiiddnaaaytt. To kil di anborn in dı
vuuuuuuuuuumbbb.
Emre : Arda n’aber? Nasıl olmuş, halanın oğlunun oda arkadaşının
görümcesinin eniştesinin gelini?
Aykut : Hö?
Arda : Ha? Haaa evet. İyi iyi gripmiş. İki ilaçla tamamdır.
Emre : Olum hani çocuğunu düşürmüştü?
Arda : Eee şey. Yani düşürdü sanmışlar meğer gripmiş. Neyse boş ver sen.
Yazı ne alemde?
Emre : Valla yardım ederseniz bitecek inşalll…
Mine : Bence hiç güzel kadın değil. Ne o dudaklar öyle. Kocaman.
Murat : Kıskanma be, taş gibin hatun.
Mine : Efendim?
Murat : Evet hayatım. Koskoca Holivud artisi olmuş o kadar dudak mı olur?
Ayıp denen bir şey var. Bugün bir Angelina Jolie dedin mi… Eeee gençler yazı
n’oldu? Kaç hit aldı?

Emre : Abi valla yazı bitmek üzere.
Murat : Hadi çabuk olun. Aha “i_tele_ball” hemen dalayım.
Emre : Abi bir dakika senin konferans ne oldu?
Murat : Ne konferansı? Haaa süper oğlum. SQL server’ın içini dışını
anlattım kuru kalabalığa.
Emre : İyi de abi sen; “Delphi ile alogaritmik döngülerin Oracle
üzerindeki dağılımı” üzerine vereceğin seminerin dördüncü aşaması olan;
“Database modüler tasarımının temel taşları ve döngüsel kuramlar” konuşmasını
yapmayacak mıydın?
Murat : Hı? Yani o konuşma çabuk bitti bende hemen SQL’e geçtim falan.
Aha, uniqe…
Emre : Abla peki sen solo yapmayacak mıydın? Sinemaya gitmişiniz.
Mine : Solo yapmaz olur muyum yaptım tabi ki. Ama “10 dakika ara”da.
Lalalala…
Emre : Yazıklar olsun be. İnsan şu gariban Emre’ye yardım eder. Pü size.

Emre haricindeki Team One! Ekibi (EhTOE) : Anlamadık?
Emre : Tek başıma yazdırdınız bana yazıyı. Alın yükledim siteye. Yazıklar olsun.
Murat : Olmamış.
Emre : Ne olmamış abi. 12 sayfa yazı. Ayrıntılar, tarihçe, silahlar,
karakterler. Hatta kahramanın eski sevgilileri. Hatta onların şu anda kimlerle
birlikte oldukları hepsi yazının içinde.
Murat : Hayır oğlum yazar kısmına sadece kendi ismini yazmışın onu diyorum.
Emre : E ne yazacaktım abi?
EhTOE : Team One!
Emre : Üüüüüaaahhhhhhhhhggghhhhh…. Nühhaaaaaaa…. Böööaaağğğğggghhhh….
EhTOE : Delirdi, kaçıııın.
Murat : Yapmaaa o monitör 19 inçç ahhhhhkhkhk….
Arda : Gitarımın jack’ını ne yapmaya çalışıyorsun. Elektrik var on da da
da da da da dadda…
Aykut : Bu kapı da tam bozulacak zamanı buldu. Açıııl. Emre o elindekinin
kaynar su olduğunu biliyorsun değil… Ahhhhgggggg…. Yandım alllahhhh….

Kapı açılır…

… : holby kim?
Emre : hırrr hırr ne diyon?
Kesik Niyazi : holby kim ulaaaam!!!!
Emre : Benim ulam!
Kesik Niyazi : Assske… Bu benden manyakmış. Adnan, Faruk geri dönüyoruz.
Yarın ki altılıya çalışalım.

Kapı kapanır…

Mine : Emre, sakin ol. Lütfen sakin ol. Eee şey yani hah, ben
gözlüklüyüm. Bir gözlüklüye vurmazsın değil mi? Bir dakika Arda da gözlüklü ona
elektrik verdi. Hah. Bir bayana vurmazsın di mi? Emre.

Emre…

Fatih : Emre… Şişştt oğlum alooo… Şişştt.
Emre : Ansskkmm
Fatih : Napıyosun oğlum? Uyumuşun klavyenin üstünde. Akşam fazla kaçırdın
galiba. Hahah.
Emre : Bir dakika yav. Herkes nerde?
Fatih : Valla Murat’ı aşağıda gördüm kahvaltılık bir şeyler almaya
gidiyordu. Oha… Bu oyun geldi mi? Çabuk kur. Çabuk. Çabuk. Oynayalım, yazalım…
Emre : Yani bütün bu olanlar rüy…
Murat : Vay fati n’aber yav? Evet arkadaşlar kahvaltılarınızı ederken
size bugünkü programımı anlatayım: Şimdi buradan çıkıp; doğruca konferansa
gidecem. “Delphi ile alogaritmik döngülerin Oracle üzerindeki dağılımı” üzerine
vereceğim seminerin dördüncü aşaması olan; “Database modüler tasarımının temel
taşları ve döngüsel kuramlar” konuşmasına yetişmem lazım.

Emre : Haaaayııııırrrr !!!!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu