Aion

Son yıllarda MMORPG (Massively Multiplayer Online Role Playing Game) türündeki oyunlar oldukça revaçta. Özellikle World of Warcraft�ın etkisiyle Blizzard�ın kazancından sonra, online arenada pastadan dilim kapmaya çalışan firmalar ve projeleri de arttı. Bazı oyunlar kendilerine has dünyaları, içerikleri ve özellikleriyle başarılı olurken; ne yazık ki bazıları ise arada kaynayıp gidiyor. Şu anda raflardaki yerini almış birçok isim var ve önümüzdeki dönemlerde çıkacak olan yapımlar da geliyor. Avrupa ve Amerika dışında özellikle Asya�da MMORPG�lere karşı büyük bir potansiyel var. Hatta sadece Uzak Doğu�da piyasaya çıkartılan online türde oyunlar bulunuyor. Asya�da doğan ve ışığı Eylül ayı sonlarında Avrupa ve Amerika�ya yansıyacak olan Aion: Tower of Eternity�i deneme imkanımız oldu. Uzun zamandır geliştirilmekte olan yapım, artık kullanıcılarıyla buluşmak için son tangolarını yapıyor dersek yanılmayız.

Meleklerin dansı

Aion; City of Heroes, Guild Wars, Lineage gibi MMORPG�lerden bildiğimiz, özellikle online oyunculara daha tanıdık bir isim olan NCsoft tarafından geliştiriliyor. Yapım ilk olarak 2006�da açıklanmıştı. 2007�de Kore�de oyunun kapalı beta testleri başladı, 2008�de ise gene Kore�de açık beta testlerine geçildi. Çin�de de 2008 Aralık ayında kapalı testi yapıldı. Bu arada belirteyim, Aion, Güney Kore�de ve Çin�de oynanıyor. İngilizce versiyonu ise Asya�ya göre biraz gecikmeli de olsa geliyor. Şu anda İngilizce versiyonu için yapılmakta olan kapalı beta evresi sona erdi, ancak yakın zamanda içinde Aion yeniden bir beta testine daha girecek.

“Combat moduna geçildiği zaman karakterlerin gözleri kırmızıya dönüyor.”
Bilmeyenler için Aion�nun en başta konusundan bahsedeyim ve beta maceramı sizlere aktarmaya başlayayım. Oyuna ismini veren Aion aslında bir Tanrı ve Atreia adında yapım içinde bulunduğumuz dünya da onun eseri. Hikayeye göre Aion, Atreia�yada kendisine hizmet için Balaur adında bir melek ırkı yaratmış, fakat bu melek ırkı kendisine isyan bayrağını açıp ve Atreia�yı yok etmek için savaş başlatmış. Aion bu olay karşısında 12 Empyrean Lord�u, Balaur�lara karşı yaratıyor. 12 Empyrean Lord, Atreia�nın koruması oluyor, fakat Balaur�larla olan savaş bir türlü bitmiyor. Atreia�nın simgesi ve gücü olan bir kule var. Kulenin koruyucusu ve 5 Lord, Balaur�larla barış yapmak için, Balaur�ları kuleye alıyorlar. Ancak işler Lord�ların ve kulenin koruyucusunun istediği gibi, barış görüşmeleriyle sürmüyor. Kuleye kabul edilen Balaur�lar mücadelelerini sürdürüp, kulenin kontrolü ele geçiriyor ve Atreia bu yüzden iki parçaya bölünüyor. İki taraftan birinde aydınlığın ve ışığın simgesi olan Elyos, diğer tarafta ise karanlığın simgesi olan Asmodians adında iki ırk yaşamaya başlıyor. Bu iki ırk arasındaki büyük savaşa biz de dahil oluyoruz.

Farkı alt sınıfları

Aslında Dark Elf vs High Elf gibi bir durum var bile diyebiliriz. Asmodians, Elyos�u ve ışık kulesini yok ederek kendi dünyalarını kurtarmak ve ırklarını devam ettirmek istiyor. Diğer yandan Elyos da aynısını Asmodians�a yapmak istiyor. Yapıma ilk girdiğim zaman Azphel ve Ariel adında iki tane server vardı, Ariel�i seçerek oyuna başladım. Betada iki taraf Elyos ve Asmodians bulunuyor ve oyuncular tarafından seçilebiliyor, yalnız Tanrı Aion�a karşı savaş başlatan Balaur oyuncuların kontrolünde değil ve olmayacaklar da.

Karanlık tarafın çekiciliği üstün geldiğinden Asmodians�ı tıkladım. Her iki ırk içinde en başta en başta seçilecek sınıf ekranı karşıma geldi. Dört ana sınıf var; bunlar Warrior, Scout, Mage ve Priest. Yalnız dört ana sınıf da kendi içinde iki alt sınıfa ayrılıyor. Kısaca sınıflardan bahsedelim:

Warrior: Klasik bildiğimiz savaşçı sınıfı, ancak Gladiator ve Templar olarak ikiye ayrılıyor. Templar, online oyunlarda bildiğimiz tank görevini görüyor. Genelde bir elinde kılıç ve diğer elinde kalkan var. Gladiator ise hasar veren yani klasik tabiriyle DPS (Damage Per Second) yapan karakter. Kılıçlardan, çift elle kullanılan Halberd�a kadar silah yelpazesi var.

Scout: Çeviklik ve hız üstüne ana sınıf. Fakat defansif ve bloklama da zayıf kalıyor. Assassin ve Ranger olarak iki alt sınıfa sahip. Assassin, sessizce ilerliyor, hatta görünmez (Hide) oluyor. Arkadan yaklaştığında kritik hasar veren sürpriz atakları var. Ranger, bildiğimiz okçu. Yalnız uzaktan iyi silahlarla birlikte sağlam DPS�ye sahip.

Mage: Kısaca büyücülerimiz yakın dövüşlerde fiziksel olarak zayıf kalıyor, ancak uzaktan büyülerle bir hayli etkililer. Mage kendi içinde Sorcerer ve Spiritmaster olarak ikiye bölünüyor. Sorcerer dört ana elemente hükmediyor ve uzaktan yüksek hasar veren büyülere sahip. Bu büyüler çeşitli şekilde genişliyor. Spiritmaster, dört elementten kendine ruhsal varlıklar çağırabiliyor. Dört ruhsal varlığın da kendi göre özellikleri var. Mesela toprak ruhsal varlığı (Earth) yüksek defansa sahip. Ateş belli bir uzaklıktan hasar veriyor. Su sağlık sağlıyor ve uzaktan DPS�ye sahip. Rüzgar yüksek hıza sahip, yakın dövüşlerde etkili, ayrıca büyülü ataklar yapıyor.

“Aion’da detaylı bir karakter yaratma ekranı bulunuyor.”
Priest: Yakın dövüşlere girebilen, sağlık dağıtan, belli bir süreyle koruma ve arttırma büyüleri sağlayan sınıf. Chanter ve Cleric olarak ikiye ayrılıyor. Chanter, Buff yapıyor ve sağlık arttırıcı özelliği var. Sihirli asaya sahip ve bunu dövüşlerde kullanabiliyor. Aslında yeri geldiğinde iyi bir savaşçıya dönüşüyor diyebiliriz. Cleric bildiğimiz şifacı sınıfı. Heal yapıyor; iki elle asa, ayrıca Mace ve kalkan kullanabiliyor.

Sınıfı belirledikten sonra karşımıza karakterimizin fiziksel özelliklerini belirlediğimiz, karakter yaratma ekranı geliyor. Son olarak oynadığım Warhammer Online�da karakterin fiziksel özellik seçimleri açıkçası kısırdı. Fazla seçenek yoktu, ancak Aion bu konuda tam tersi. Genel olarak ayrıntılı bir karakter yaratımı var. Yalnız genel olarak karakterlerin üstünde animelerden fırlamış gibi Uzak Doğu etkisi yer alıyor. Yüz ve vücut üstünde bir hayli değişiklik yapabilirsiniz. Seksi dişi bir karakter yapabilir veya sakallı, koca kafalı, iri yarı bir erkek modelleme yaratabilirsiniz. Seçim tamamen size kalmış. Açıkçası ayrıntılı yaratma ekranı benim oldukça hoşuma gitti. Bu şekilde çevrede çok farklı modellemeler bulunuyor. Ses tonu, boy pos, giysi, dövme, renk vs� her şeyi ayarladıktan sonra Atreia dünyasına geçiş yapabiliriz.

Keşfedilecek çok yer var

Atreia; Asmodae, Abyss ve Elysea olmak üzere üç ana parçadan meydana geliyor. Her ana parça da kendi içinde farklı bölgelere ayrılıyor. Mesela Asmodae; Ishalgen, Altgard, Morheim, Brusthonin, Beluslan ve ana şehir Pandaemonium�dan meydana geliyor. Elysea�nin ise ana şehri Sanctum. Yolculuk için iki ana sistem kullanılmış. Biri bölgeler içindeki ana noktalara gitmek, diğeri ise bölgeler arasında yolculuk yapmak için kullanılıyor.

Bölgeler içinde yolculuk yaparken, karakterimizin etrafını büyülü bir kuş görüntüsü kaplıyor ve kısa sürede uzak mesafeleri alıyoruz. Eğer farklı bir bölgeye geçmek istiyorsak, teleport olmamız gerekiyor. Yalnız 10. seviyeye kadar teleport olamıyoruz. Ayrıca her iki yolculukta belli bir ücret ödüyoruz. Aion�nun para biriminin adı da Kinah.

Uçmaktan söz etmişken, bu sadece yolculukla sınırlı değil. Yapımda öne çıkan asıl özellik karakterlerin uçma yeteneğine sahip olması. İlk olarak Aion�a başladığınızda ne yazık ki uçamıyorsunuz, çünkü ilk bölüm gereği ve 10. seviyeye kadar uçma özelliği kilitli (Gerçi ilk bölümde yüksek yerlerden zıplayıp, kanatlarımı açarak süzüldüğüm bir iki nokta vardı). 10. seviyeden itibaren 1 dakika havada uçabiliyoruz. Seviye arttıkça bu süre de artıyor. Uçarak havada aksiyona girip, dövüşebiliyoruz. Zaten Aion�nun farklı özelliği burada yatıyor. Açıkçası havada diğer oyunculara karşı kapışmak oldukça zevkli oluyor. Ayrıca çeşitli Buff�lar ve büyülü eşyalar sayesinde uçma süremizi arttırma imkanımız da olmuyor değil. Uçma kilidi tamamen açılınca, oyuna ilk girdiğim yer dışında, ana şehir ve diğer bölgelerde istediğim gibi havada süzüldüm. Gelelim uçma özelliğini bolca kullanabileceğimiz ve diğer oyuncularla kapışacağımız PvP bölgelerine.

Ölümcül dövüş

Abyss tamamen PvP bölgesi. Burada her iki ait belli başlı kaleler var, doğal olarak karşı tarafın kalesine saldırıp, orayı ele geçirmeye çalışıyoruz. Hava ve yerde yaşanan çatışmalar bir hayli zevkli ve çetin geçiyor. Sadece karşı tarafın oyuncuları değil, kendi ırkınıza ait oyuncularla da çarpışabilirsiniz. Normalde tabii ki kendi tarafınızdaki oyunculara dokunamıyorsunuz, ama onları düelloya davet edebilir veya ana şehirlerde bulunan ufak arenalarda kapışabilirsiniz. Düellolar iki oyuncu arasında yapılıyor ve enerjisi tamamen azalan oyuncu düelloyu kaybediyor. Düello istenilen her yerde yapılabiliyor, ister ana şehrin içinde, ister dağda nerede keyfiniz arz ederse. Yeter ki düello teklifi kabul edilsin. Ana şehirlerde bulunan arenalarda ise birden fazla oyuncuyla kapışıyorsunuz. Belli bir ücret karşılığında arenaya dahil oluyorsunuz. İster tek başınıza arenaya girin, isterseniz grup olarak arkadaşlarınızla katılın. Ama şu kadar diyeyim grup olarak girmek akıl karı. Tek başınıza birkaç saniye yaşama imkanınız var. Ben tek olarak girdim, diğerlerine merhaba bile demeden direk öldüm.

“Grafikler genel olarak oyunun fantastik dünyasını iyi yansıtıyor.”
PvP�lerde PvP puanı kazanıyorsunuz (Buna oyunda Abyss Points deniliyor). Ayrıca PvP için rütbe sistemi var, 9. seviye asker olarak başlayan rütbe daha üst seviyeye çıkıyor. Kazanılan PvP puanlarıyla yüksek seviye silah ve zırh gibi eşyalar alabiliyorsunuz.

Rütbeden bahsetmişken, asıl olarak seviye, görevler, yetenekler ve 10. level barajına değinelim. Görevler ikiye ayrılıyor, bir tanesi normal olan görevler, diğeri ise Campaign tarzı olanlar. Senaryo gibi işlenilen görevler, gene tek başımıza yapılıyor; ancak bu Age of Conan tarzında (Tek kişilik hale) değil. Normal olarak Aion�u oynuyoruz. Campaign tarzı görevler kendi içinde zincirleme bir sisteme sahip. Bir görev birkaç farklı aşama içinde tamamlanıyor ve tamamlanan bazıları ufak ara sinematiklerle de destekleniyor. Bunlar haricinde yaptığımız görevlerin bazılarında ufak aşamalar oluyor, ama geneli tek bir aşamada bitiriliyor. Özellikle ilk görevler genel olarak bildiğimiz bul, topla, öldür gibi klasik amaçlara sahip. Fakat bazıları cidden belediye işi gibi. Mesela bir NPC size; git şu kişiyle konuş, sonra bana gel rapor ver, ardından bölgedeki diğer yere git, şu kişiyle konuş geri dön tarzında görev verebiliyor.

Oyunda doğal olarak karakterimiz seviye atlıyor. PvE bölgelerinde bolca yaratık keserek, görevleri yaparak hem tecrübe puanı, hem de artı para kazanabiliriz. Seviye yükseldikçe statlarımız artıyor ve yetenekler açılıyor. Yalnız yetenekleri seçtiğimiz sınıfın Master�ından yetenek kitabını satın alıp, sahip oluyoruz. Mesela 3. seviyeye yükseldikten sonra, ekranda uyarı çıkıyor. Siz de bulunduğunuz bölgede ırkınıza ait en yakın yere gidip, gerekli Master�dan yetenek kitabını satın alıp, onu okuyorsunuz. Karakter oyunda ilerledikçe yeni yetenekler öğreniyor. Bu becerilerin bazıları yetenek zincirine (Chain Skill) dahil. Yetenek zinciri de birbirine benzer beceriler. Güçlü yeteneği açmadan önce, o zincire dahil daha düşük becerileri açmak gerekiyor.

Yapımda Stigma sistemi bulunuyor. Nedir Stigma diye soracak olursanız, kısaca bahsedeyim. Stigma�lar karakterimize güç sağlayan taşlar. Stigma�ları kullanmak için en aşağı 20. seviye olmak gerekiyor. 20. seviyeye geldiğimiz zaman Stigma görevini yapmamız gerekiyor. Görevi yaparsak Stigma taşı kazanıyoruz ve böylece yararlanmaya başlıyoruz. Stigma taşlarını yuvalarına yerleştirmek için Stigma Shard lazım. Stigma Shard�ı bir kere kullanabiliyoruz.

Karakterlerimize yine ekstra olarak stat artırımı ve yararlar sağlayan unvanlar var. Bu unvanları yaptığımız bir görev veya aktivite sayesinde kazanıyoruz. Mesela ben Treasure Hunter unvanını almıştım. Unvanlar karakterimizin isminin hemen başında yazıyor. İsterseniz bu unvanının aktifliğini kaldırabiliyorsunuz.

“Asmodians siyah, Elyos ise beyaz kanatlara sahip.”
Başlangıç ve bitiş noktası

Aion aslında 10. seviyeden sonra başlıyor. Uçma yeteneğimiz açılıyor, başka yerlere teleport olabiliyoruz, daha iyi yetenekleri de bundan sonra kazanıyoruz. Bu bağlamda karakterin Atreia�ya ilk girdiği zamanki hali oyunun asıl öğrenme aşaması diyebiliriz. Aion dünyasında birçok canlı bulunuyor. Bunların bazıları saldırgan bazıları ise değil. Saldırgan olmayanlar haritada beyaz nokta ile gösteriliyor, saldıranlar ise kırmızı nokta ile işaretli. Bazı güçlü özel yaratıklar var, bunlarla tek başımıza baş edemeyebiliriz. Herhangi bir rakibe vurduk diyelim, yalnız düşmanı bir başka oyuncu öldürdü. Bu bazda verdiğimiz hasar oranında tecrübe puanı kazanıyoruz. Yalnız ölen yaratıklardan çıkan eşyaları ise en son öldüren kişi alabiliyor. Eğer bir partiye dahilsek klasik olarak zar atıyoruz; sisteme göre kazanan eşyaları alıyor. Genel olarak partiler yani gruplar 4 veya 6 kişiden oluşuyor. Raid�ler ise maksimum 24 kişi oluyor.

Oyun boyunca sadece savaşla uğraşmıyoruz. Karakterimizin uzman olacağı meslekler var. Bunlar; Weaponsmithing, Armorsmithing, Sewing, Handiwork, Alchemy ve Cooking. Ana şehirlerde bu meslek gruplarının belli yerleri ve Master�ları bulunuyor. Belli bir ücret karşılığı Master�lardan o işi öğrenip, geliştirebiliyoruz. Ayrıca her karakterde doğal olarak Gathering yeteneği var. Etrafta bulduğumuz çiçek, maden gibi şeyleri toplayarak bu yeteneğimizi arttırabiliyoruz. Ben oyunda bol şekilde Angelica çiçeği toplayarak bu yeteneğimi baya arttırmıştım.

Genel olarak Aion�da bol miktarda farklı eşyalar var. Zırhlar, silahlar, küpeler, başlıklar, kolyeler, boyama küpleri, gözlük vs� var. Pandaemonium�da Kore�deki yeni yıl kutlamaları için özel hazırlanmış, satılmakta olan giysilere denk gelmiştim. Eşyalarımızın gücünü arttırabiliyoruz. Silahlara satılan ve aktif edildiğinde hasar oranını arttıran Power Shard denilen taşlar var. Yalnız her Power Shard bir kere kullanılmaya müsait, yalnız karşımıza bolca çıkıyorlar. Artı olarak silah ve eşyalarımıza gene takılan Manastone�lar bulunuyor. Bunlar özelliklerimizi arttırabiliyor. Belli bazı NPC�lere para karşılığı Manastone�ları eşyalarımızdan çıkartabiliyoruz. Gene eşya ve zırhın değerini ve özelliğini arttıran bir yol daha var. Bazı satıcı NPC�lerde bir kit bulunuyor. Bu kiti herhangi bir eşya üstünde kullandığımızda, eşya yok oluyor, ancak başka eşyaların özelliğini arttıracak mavi bir enerji topu oluşturuyor. Bunu diğer eşyalar üstünde kullanarak, mesela silahımızın hasar oranını veya zırhımızın dayanıklılığını arttırabiliyoruz. Tabii ki bunu yaparken başarısız olma imkanımız da var. Her seferinde uyguladığımız eşyanın özelliği eğer başarırsak +2 oranında artıyor.

Çok yaşa Crytek

Aion, yakından tanıdığımız bir firma olan Crytek�in CryEngine 1 grafik motoruyla geliştirilmiş. Oyun için modifiye edilen motor, Aion�nun fantastik dünyasını iyi yansıtıyor, genel olarak renkler ve dokular online bir yapım için kaliteli. Karakter modellemeleri de aynı şekilde. Yalnız en başta karakter yaratma ekranında bahsettiğim gibi, Uzak Doğu esintilerini tasarımlarda ve grafikler de görebilirsiniz. Yumuşak animasyonları, hoş grafikleriyle birlikte Aion�nun performansı da bir hayli iyi. Yüksek çözünürlükte, tüm detaylarla birlikte sistemi zorlamadan, kolay bir şekilde çalıştı. Beta olmasına rağmen optimize iyi yapılmıştı. Ayrıca teleport olunduğu zaman araya giren yüklemeler de kısa sürdü.

“Gözlük gibi eşyalar yapımda bulunuyor.”
Yapım genel olarak ses bakımından da kaliteli. Özellikle sürekli değişen ve çeşitli esintilerin yer aldığı müzikler hoşuma gitti. Müziklerde Uzak Doğu, Arap, Türk ezgileri yer alıyor. Bazen aksiyonda hareketli, sert parçalar çalarken; başka bir bölgeye geçtiğiniz de dinlendirici başka bir şarkı çalabiliyor. Müzikleri merak eden olursa online olarak site üstünden buradan dinleyebilir.

Temiz ve kullanışlı bir ara yüze sahip Aion�da, makro sistemi de başarılı. Oynanış olarak WoW�u andıran yapısıyla, kendine ait hikayesi, karakterlerin kanatlarıyla uçması, fantastik dünyasıyla oyun gayet güzel. Açıkçası birkaç grafik hatası ve dövüş sistemindeki bir iki aksaklığa rağmen beta versiyonu beni tatmin etti. 25 Eylül�de Atreia dünyasına adım atmaya hazırlanın, büyük bir savaş ve etkileyici bir atmosfer sizleri bekliyor olacak.

Exit mobile version