H.P. Lovecraft demiş ki, “İnsanoğlunun en eski ve en güçlü duygusu korkudur.
En eski ve en güçlü korku ise bilinmeyenin korkusudur”. Katılırsınız veya
katılmazsınız fakat korkunun hayatımızda önemli bir noktada durduğu tartışılmaz.
Tüm hayatımızı şekillendiren kararların kenarında köşesinde hep bu duygu var.
Öyle bağımlıyız ki korkuya, bazen sinemaya sırf bu duyguyu tatmak için
gidiyoruz. Hatta işi bir adım daha ilerletip, korkuyu oturma odalarımızdaki oyun
makinelerimize kadar taşıdık. Peki neydi o korkutucu yapımlar? En fenalarını
sizler için seçtik. Şimdi ışıkları kapatma vakti!
10. Clive Barker’s Jericho (PC/PS3/X360)
Dünya korku edebiyatı yazarlarının önde gelenlerinden Clive Barker’ın kaleme
aldığı Jericho (2007’nin son çeyreğinde raflarda yer aldı), MercurySteam firması
tarafından geliştirilmişti. Oyun dinamikleri açısından pek başarılı olmasa da,
aniden karşınıza çıkan düşmanlarıyla dikkat çekiyordu. Bir de zamanına göre
başarıyla modellenmiş korkutucu karakterler sayesinde, ekran başında irkilmekten
kendinizi alamıyordunuz. Gözlerinden akan kanların dişlerine bulaştığı, bütün
bedeni kesiklerle dolu olan bu insan görünümlü yaratıklara fazlaca
yaklaşırsanız, ekranda sadece onun iğrenç suratını görüyordunuz. Kurtulmak için
ise tuşlara ardı ardına basmaktan başka çareniz yoktu.
2002 yılında marketlere dağıtılan The Thing, aynı adlı meşhur bir korku
filminden uyarlanmıştı. Ancak John Carpenter’ın filmiyle paralel bir öyküyü
değil, ondan sonra gelişen olayları konu alıyordu. Bir yandan Antartika’nın
dondurucu soğuğu, bir yandan yaratıkların istilası… Eğer tesisden dışarı
çıkarsanız, karakterinizin donma tehlikesi baş gösteriyordu. İçeride ise
birbirinden ürkütücü yaratıklarla karşılaşıp, karakterinizin delirmemesi için
direniyordunuz. Zira akli dengesini yitirmesi oyunun sonu demekti. Sadece siz de
değil, yanınızdaki ekip arkadaşlarınızı da kollamalıydınız. Zira yaşadıkları
korku, onların birbirine ve size saldırmasına neden oluyordu…
8. The Suffering (PC/PS2/Xbox)
Surreal Software tarafından geliştirilen The Suffering’de, Torque adında bir
psikopatı yönetiyorduk. Adam öldürdükçe Insanity Meter bar’ımız doluyor ve bu
sayede yaratığa dönüşerek, normalde olduğundan çok daha güçlü bir hale
geliyorduk. Zaten bu şekilde karşımıza çıkan zorlu canavarlarla başa
çıkabiliyoruz. Peki bu canavarlarla ne işimiz var? Yapımın hikayesine göre
Torque, ailesini öldürmek suçuyla hapishaneye kapatılıyor ve idam edileceği günü
beklerken, hapishanenin doğaüstü güçler tarafından kontrol edildiğini fark
ediyor. Bu andan itibaren yaratık saldırıları başlıyor ve durmak bilmeyen bir
kaosun içinde buluyoruz kendimizi…
Nihayet birileri çıkıp da, Uzak Doğu merkezli korku sinemasında kullanılan
öğeleri oyuna aktardı. F.E.A.R.’ın yapımcı firması Monolith, filmlerde
gördüğümüz küçük kızı ve onun uzun düz saçlarını video oyun dünyasıyla
tanıştırdı. Paranormal olayları çözmekte usta olan özel bir tim ile yola
çıktığımız oyunda, kısa süre sonra yalnız kalıyor ve kendimizi adeta küçücük bir
kızın insafına bırakıyorduk. Onlarca askeri birkaç kurşun ile elimine etmemize
karşın, Alma adlı ufaklığın karşısında yapacak hiçbir şeyimiz yoktu. Onun aniden
çıkışlarına, ara ara saldırmalarına, doğaüstü güçleri sayesinde etrafı kan gölü
haline getirmesine direnip hayatta kalmaya çalışıyor ve oyunun kolay kolay
hafızalardan silinmeyen sonuna ulaşıyorduk.
İki kız kardeşin gizemli bir ormanda kaybolmasıyla başlıyor Fatal Frame II:
Crimson Butterfly. Ormanda başıboş dolaşırken, Lost Village isimli terk edilmiş
bir köy ile karşılaşırlar. Ancak bilmedikleri bir şey vardır ki, bu köyün her
yanı ruhlarla doludur. Altıncı hisleri sayesinde, ruhlarla iletişim kurabilen
baş kahramanımız Mio, kız kardeşiyle beraber hem buradan kurtulmaya hem de bu
esrarengiz köyde tutsak kalmış diğer insanlara ulaşmaya çalışır. İşin ilginç
tarafı, bu doğaüstü varlıklara karşı yanımızdaki tek silah bir fotoğraf
makinesidir. Bu özel cihaz, fotoğrafı çekilen ruhları içinde hapsederek,
onlardan kurtulmamıza yarıyor. Bu ilgi çekici serüven, oldukça korkunç
enstatanelere gebe…
2008’in son çeyreğinde satışa sunulan Dead Space, uzayda geçen bir korku/aksiyon
oyunu. Dünya’daki doğal kaynakların tükenmesinin ardından insanlar başka
gezegenlere doğru yolculuğa başlamıştır. Bulunan minareller toplanır ve Dünya’ya
getirilir. Bu transfer esnasında, uzayda bir gemiyle karşılaşılır. Hiçbir
şekilde iletişim kurulamayan gemiye, bir bakım/onarım mürettebatı olarak biz,
yani Isaac Clarke gönderilir. Çok geçmeden anlaşılır ki gemi, yaratık istilasına
uğramıştır. Bu andan itibaren bir ölüm kalım savaşının içinde buluruz kendimizi.
Uzayın derinliklerinde, birbirinden korkunç yaratıklarla yüz yüze gelip hayatta
kalmaya ve gemide sağ kalanları kurtarmaya çalışırken, bir yandan da zamana
karşı bir yarış başlar…
Konami’nin aynı adlı filme konu olmuş korku oyunu klasiği Silent Hill’in
ikincisi, korkutucu atmosferi ve sıradışı yaratıklarıyla hafızalardan asla
silinmedi. Ölmüş olan karısından mektup alan James Sunderland’ı yönettiğimiz
oyunda, yazıdaki adres olan Silent Hill’de soluğu alıyoruz. 3-4 metre ötemizi
göremediğimiz bir sis tabakasının örttüğü kasabaya vardığımızda hiçbir canlılık
belirtisinin olmadığı dikkat çekiyor. Silent Hill’in tekin olmayan sokaklarında
ve binalarında dolaşırken, birbirinden ürkütücü yaratıklarla karşı karşıya
geliyoruz. Bunaltıcı atmosfer, aniden karşımıza çıkan yaratıklarla birleşince,
ortaya gayet korkunç bir ortam çıkıyor.
Korku oyunu dendiğinde akla gelen isimlerden belki de en meşhuru Resident
Evil’dır. Filmlere bile konu olan hikayesiyle tam bir korku klasiğidir. Hem
ikinci hem de üçüncüsüyle birçok kullanıcının gece rüyalarına giren Resident
Evil serisi hakkında oylama yaparak ikinci oyunu seçtik. Özellikle müzikleri ve
sesleriyle geren yapımda, Umbrella adlı şirketin yaptığı deneyler sonucunda
Racoon City’deki insanları zombileştirdiği bir gerçekliği yaşıyoruz. İki
karakterden dilediğimiz ile ilerleyebildiğimiz oyunda, yaşayan ölülerin arasında
hayatta kalma mücadelesi veriyorduk. Bulunduğumuz mekanların camlarının aniden
kırılması ve zombilerin üzerimize saldırması, panik duygusunun yüzeye çıkmasına
neden oluyordu.
Listedeki Clive Barker imzalı ikinci oyun olan Undying, zamanına göre gayet
başarılı grafikleri, müthiş ses efektleri ve müzikleriyle zaten oldukça dikkat
çeken bir yapımdı. İçerdiği korku teması da üzerine eklenince, dört başı mamur
bir oyun ortaya çıktı. Bir arkadaşımızın gönderdiği yardım çağrısı üzerine yola
çıktığımız oyunda, kendimizi büyük bir köşkün içindeki doğaüstü olayların
ortasında buluyorduk. Özel bir büyü yardımıyla görünenin ardındaki gerçekliği
görebildiğimiz yapımda, mutluluk pozları verilen tabloların kanlı vahşet
resimlerine dönüştüğüne şahit oluyor, girdiğimiz bir mekanın geçmişinin ne kadar
karanlık olduğunu görüyorduk. Sık sık saldıran hayaletler ve yaratıklar da
cabası…
Korku edebiyatının en önde gelen yazarlarından H.P. Lovecraft tarafından kaleme
alınan Call of Cthulhu romanından esinlenilerek hazırlanan yapım, kuşkusuz
türünün en iyi örneklerinden. Zamanına göre yetersiz grafikleri bile onun
başarısına gölge düşürmüyor. Lovecraft’ın Cthulhu mitosundan yararlanılarak
hazırlanan yapımda, ekranda hiçbir gösterge bulunmuyor. Ölüme yaklaştığınızda,
ekran bulanıklaşmaya ve renksizleşmeye başlıyor. Bu anlarda kendinize
sakinleştirici enjekte ediyordunuz. Yaralandığınızda topalladığınız, hatta
yaralarınızı bandaj ile sardığınız bir yapımdı Call of Cthulhu. Akıl
hastanesinde intihar eden bir adamı canlandırdığımız oyunda, intihar aşamasına
gelmesine neyin sebep olduğunu oynarak deneyimliyorduk. Huzursuz edici
mekanları, garip görünümlü (Hepsinin sebebi var) karakterleri ve heyecandan
kalbinizin çarpmasına neden olacak bölümleriyle, Call of Cthulhu, türünün
müdavimlerinin baş tacı ettiği bir yapım.
Işıkları açabilirsiniz
Herkesin korkuları farklı olduğu için bu listedeki yapımların bir kısmı, sizi
hiç ürkütmemiş olabilir. Ancak şu bir gerçek ki, bu 10 yapımın da üretilme
amacı, kullanıcılara elde silahla yürüyerek sağa sola ateş etmekten fazlasını
yaşatmaktı. Korkutmak için geliştirilmiş yüzlerce yapım arasından biz bunları
seçtik. Eğer içlerinden denemedikleriniz varsa, bir göz atmanızda yarar var.
Sonuç olarak listedeki yapımları ya da geride kalan diğerlerini oynarken
korkuyoruz ve biliyoruz ki, korkuya da bağımlıyız…