American McGee’s Alice

Zavallı Alice’in başına gelenleri duydunuz mu? Alice, Harikalar Diyarı sonrası İngiliz gerçeğine geri döndükten sonra, ebeveynleri korkunç bir yangında öldü ve bu olay İngiliz genç kızın perişan olmasına, zihinsel bozukluk geçirip yerel tımarhanede bir yatağa bağlanmasına sebep oldu. Aman tanrım! Sonra bir güzel gün, eski bir arkadaşı onu tekrar Harikalar Diyarı’na götürmek için hastanedeki yatağında ziyaret eder: kızgın gözleri ve her zamanki gibi toz toprak içindeki ve işçi sınıfının kanıyla lekelenmiş çay-zamanı kıyafetiyle beyaz tavşan. Fakat bu sefer çay partileri ve turta hırsızlıklarından çok daha kötü şeyler hazırlanmıştı onun için.

American McGee’nin Alice’inin ardındaki düşünce tek kelimeyle mükemmel. Alice peri masalı hayal dünyasını son ziyaret ettiğinde, Harikalar Diyarı’nın içi dışına çıkmış, zaman ve mekan kuralları bırakılmıştı. Zalim Kupalar Kraliçesi de kölelikten, işkenceden ve Harikalar Diyarı sakinlerinin hiç hoş olmayan ölümlerinden ibaret olan bir rejim kurmuştu. Şimdi psikolojik bir çöküntü içinde olan Alice kendini insanların şampiyonu olarak Harikalar Diyarı’nda bulur. Bu deli ve bıçak kullanan Alice ile bir hardcore yolculuğu daha yapmak gerçek olmayacak derecede nefis gözüküyor. Ve ne yazık ki gerçekten de gerçek olmayacak kadar nefis.

Grafikler mükemmel, seviyeler sık sık mükemmellik gösteriyor ve karakter tasarımı Alice’in cehennemdeki maceralarına çok iyi bir şekilde uyuyor olsa da, bu basit bir 3rd person platform shooter’dan daha fazlasını hak eden bir düşünce. Buradaki Alice, bir büyük grafik macerasında rol oynamaya çok daha uygun ve oyun, geniş bir kitleye seslenen oyun sanatıyla belli bir kitleye hitap eden oyunculuğun birleşmesiyle nasıl ilginç bir paradoks yaratılacağının çok güzel bir örneğidir: hepsini görmek isteyeceksiniz, ama hepsini oynamak istemeyeceksiniz.

Kontrol düzeni acayip basit; Quake Lite veya Unreal Jr.’ın 3rd person versiyonu gibi oynanmak üzere düzenlenmiş. Mouse’unuzu hedef almak ve Alice’i döndürmek için, klavyeyi de koşmak, taramak, silah değiştirmek ve manzarada oradan oraya atlamak için kullanıyorsunuz. Fakat Alice’in kontrolü biraz gevşek ve bu yüzden beklemediğiniz bir yere atladığınızı, istemediğiniz yerlere girdiğinizi, aslında kolayca çıkabileceğiniz su birikintilerinde boğulduğunuzu göreceksiniz. Mouse ve klavye komutları tamamen ayarlanabilir. Böylece en sevdiğiniz 1st person shooter ayarlarınızdan herhangi birini taklit edebilirsiniz.

Gerçekten de hepsi bu. Alice koşuyor, atlıyor, ok taşıyan Maça Valelerine, büyük dişli zehirli mantarlara ve ara sıra yeni silahlar bulan (şeytan çağıran Demon Dice (şeytan zar) veya hedeflendiği yere kendisinin gitmesini sağlayan bir mekanizmaya sahip 52 tane jilet keskinliğinde iskambil kağıdı gibi silahlar) diğer tuhaf Harikalar Diyarı kötülerine ateş ediyor. Çoğu silahta 2 işlem modu bulunmakta: asıl ateş ve ikincil ateş. Durum göstergeniz iki bardan oluşuyor: sağlığı gösteren kırmızı, sihir/cephane’yi gösteren mavi. Tek topladığınız item’lar düşmanlarınızın can çekişmelerinden çıkan parlayan poligonlar ve bunlar bu barlardan birini veya ikisini birden dolduruyor. Cephane eksikliğinden doğacak sinirliliği önlerken, Harikalar Diyarı’nda gizli sırları ortaya çıkarma dürtüsünü de ortadan kaldırıyor. Arada bir, bir bulmaca ile karşılaşacaksınız; fakat bunlar genellikle çok basit. (şu odaya git, sonra şu odaya git, bir iki kaldıraç kaldır, geri dön…) Oyun uzun ve keşfetmek için 15 büyük alan bulunmakta; fakat Gözyaşı Havuzunun (Pool of Tears) ötesindeki ormanı geçince artık düşmanlarınıza kinetik kroke topları fırlatmaktan ve önceden programlanmış yollarla kocaman yapraklar üzerinde zıplamaktan sıkılmış olacaksınız ve keşke bundan daha fazlası olsaydı diyeceksiniz. Aslında eğlenceli, ama çok uzun bir süre değil.

Burada insanı çeken görüntüler, sesler ve kavramlar. Karakterler büyülü, korkunç ve bunlara rağmen bir şekilde seviliyorlar. Garip diyalogları anlamsız ürkütücülükle seslendiriliyor. Ses seviyesindeki veya seslerin doğru şekilde çıkmamasından kaynaklanan sorunların da olduğunu belirtmeliyim. Ses efektleri çoğunlukla standart shooter seslerinden oluşuyor. Ayrıca tesadüfi olan ve sizi çevreleyen müzik, oyuna uygun bir şekilde gizemli, karanlık ve arka planda göze batmayacak şekilde duruyor.

Oyun Quake III grafik motorunu tüm potansiyeliyle kullanıyor- Alice’in birinden diğerine atladığı diyarlar şok edici, akıl almaz ve inanılmaz derecede nefis. Örneğin şu sahne: Bir şatonun avlusundan, taştan yapılma bir koridora girip yavaşça dağılan bir evin içinde buluyorsunuz kendinizi. Dağılma o kadar yavaş meydana geliyor ki, artık bir şey yapmak için çok geç olana kadar bunun farkına varmıyorsunuz. Döşeme tahtaları kalkıp, dönüp, havada asılı duran platformlar haline geliyorlar ve bu da daha yeni içinden geldiğiniz dış dünyanın yerini, mavi ve mor enerjiden oluşan, sandalyelerin havada dans ettiği ve büyük İngiliz çift kapılarının etrafınızda dönüp sizi sardığı kocaman bir girdabın almış olduğunu gösteriyor. Daha sonra sırıtan kedinin (Cheshire Cat) dövmeli ve piercingli hali belirir ve etrafınızdaki dünya dönüp dolanıp kendini yenilerken, onunla büyüme, küçülme ve diğer gezegenlerden şeytan çağırma gibi konuları içeren garip bir sohbet başlatıyorsunuz. Sonra, yalancı kaplumbağanın kabuğunu (Mock Turtle’s shell) geri almak için kötü Düşes’i ararken, onun rahat ve sıcacık taş kabinine giriyor, duvarlar neredeyse birbirinden bir buçuk kilometre kadar ayrılırken onun şöminenin oradan belirdiğini görüyor ve ateş çıkaran yepyeni fırlayan kuklanız (Jack in the Box) onu canlı canlı pişirdikten sonra, karabiber yağmuru altında kafasının nasıl patladığına şahit oluyorsunuz. Bu tür süper dakikalar Alice’de çok var; fakat tüm bunlar sadece endişe verecek kadar sıradan bir 3rd person shooter’ın süsleri. Sözün kısası, eğer Alice’in daha farklı bir grafik seti olsaydı ya da daha az iyi bir fikir üzerine kurulsaydı, bu oyunu oynamak için pek fazla teşvik söz konusu olmazdı.

O zaman bu oyunu da “daha fazlası gereken oyunlar” arasına koyun. Bu Harikalar Diyarı gezisini tamamen sevmek istedim; fakat Alice’deki oyun, Alice’in ruhsal bozukluğu kadar derin olmayınca bu çok zor. Tüm bunlar söylendikten sonra, American McGee’nin Alice’i sadece fikirden ibaret ve görsel bir şenlik.

Exit mobile version