Korku ve kan öğelerini bir arada tutuyor ve ayıramıyorsanız, size güzel bir öneriyle geliyorum; Blood-C. Bu isim size çok tanıdık gelebilir bu yüzden sizleri biraz geçmişse götürüp, Blood+ isimli köşe yazıma davet ediyorum ancak asıl konumuz Blood-C olduğuna göre, kaldığımız yerden devam edelim.
Ranmaru Kotone tarafından kaleme alınan ve Kadokawa Shoten‘de yayımlanan Blood-C, 26 Mayıs 2011 yılından beri devam eden bir manga serisi. Manga hala devam etmekte ve manga devam ederken araya 12 bölümlük bir anime sokarak, Tsutomu Mizushima ağzımıza bal damlatmayı eksik etmedi. Damlatmak diyorum çünkü çok da başarılı bir anime değildi. 2011 yılında yayımlanan animesinden hemen sonra Blood-C: The Last Dark isimli anime film de 2012 yılında yayımlandı. Blood+ serisinde de bağlantılı olan Blood-C, aynı zamanda Blood: The Last Vampire filmiyle de bağlantılı.
Blood-C bizlere Saya Kisaragi isimli sıradan bir hayat süren ve inanılmaz kibar bir kızın hikayesini sunuyor. Biraz sakar ve oldukça da yardımsever olan Saya, kimi zaman etrafındaki insanları da bu sakarlığı yüzünden zor durumda bırakmaktadır. Saya’nın annesi ölmüştür ve babasıyla birlikte bir tapınakta yaşamaktadır. Babası Saya’ya kılıç kullanmayı öğretmiştir ve Saya, yaşadığı şehri geceleri korumak zorundadır. Zira şehir güneş battığı andan itibaren kimi zaman korkunç yaratıklara ev sahipliği yapmaktadır. Furukimonos olarak adlandırılan bu yaratıklar, insanları canlı canlı yemekte ve Saya da o kibar kişiliğinden sıyrılıp, savaşçı bir kıza dönüşmek zorundadır.
DEVAMI DİĞER SAYFADA
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Parçalanan vücut parçalarından ve kopan kafalardan rahatsız olmayacağınızı düşünüyorsanız Blood-C’yi izlemenizde hiçbir sakınca yok. Şimdiden bu konuda uyarayım, birazdan görüntüşeyeceğiniz bazı görseller sizleri rahatsız edebilir.
Mangayı okumadan direkt animeyi izleyeyim diyenler, hayal kırıklığına uğrayabilir; animenin sadece aksiyondan ibaret olduğunu düşünebilir veya hikaye anlatımının yetersiz olduğunu düşünebilirler. Doğal olarak anime ilk defa izleyecek olan kitleyi yorabilir. Hikayenin amacını anlamak için animenin sonlarına gelmek gibi bir hisse kapılabilirsiniz ancak olabildiğince sabırlı davranın derim. Blood-C’nin müzikleri ne yazık ki o kan ve kasvetli havasına hiç yakışmamış. Daha durgun veya daha mistik seçimler yapılabilirdi.
Kısacası Blood-C, izlenebilir diyebileceğim bir anime olmaktan öteye geçemiyor. 2012 yapımı olmasına rağmen geride kalmış hikayesi, insanı meraklandırıp mangaya yöneltiyor. TV serisinden sonra, anime filmini izleseniz dahi tatmin olmayabilirisniz ancak yine de çerez niyetine, sadece kanlı sahneleri için bile izlenebilir.
İyi seyirler.
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
SPOILER ALARMI!!!
Belirtmeden edemeyeceğim, XxxHolic serisini izleyenler için ufak bir ipucu vereyim. Blood-C’de kimi zaman Saya’nın yanı başında beliren gizemli bir köpek ortaya çıkıyor. XxxHolic serisinin sevilen karakteri Watanuki Kimihiro, gizemli köpeğin ve Saya’yı kimi zaman uyandırıp, onu uyaran kişinin ta kendisi. Ayrıca Blood-C’nin anime filminde de çok önemli bir role sahip.
Blood-C, Dog (Bildiğiniz köpek)
XxxHolic, Watanuki Kimihiro