Anime ve manga dünyasının sayısız yapımı, hikaye olarak akılda kalıcılığıyla tanınır. “Bana göre” insanı derinden etkileyen en başarılı senaryo kesinlikle Code Geass’a aittir. Bu satırları okurken birçoğunuz farklı anime/manga isimleriyle kulaklarımı çınlatıyor olacaksınız ancak Ghost in the Shell dediğimde, eminim bu sesler azalacaktır. Tabii ki kendileri bir animeden fazlasıdır, bir efsanedir…
Bizim konumuz ne Code Geass, ne de Ghost in the Shell. Konumuz; her bölümünde insanı güldürmeye zorlayan, birbirinden bağımsız bir o kadar da tuhaf karakterleri bir araya getiren ve diğer animeleri karşısına alan Gintama.
2003 yılından beri aktifliği devam eden Gintama’nın mangası, Hideaki Sorachi sayesinde hayat buldu. Animesi ise 2006 – 2010 yılları arasında 201 bölüm olarak yayımlandı. Ayrıca 2012 – 2013 yılları arasında 65 bölüm ve son olarak da iki adet filmi anime severlerle buluştu. İşin tarihi kısmına devam etmeden, size Gintama’yı neden izlemeniz gerektiği konusunda biraz fikir vereyim.
Gintama bizleri Edo döneminin sonlarına götürüyor ve Amando adlı zalim uzaylıların Dünya’yı istilasını konu alıyor. Dünyalılar ve uzaylılar arasındaki savaşın sonunda dünyalılar teslim olurlar. Uzaylılar, Edo şehrinde istedikleri gibi gezmelerinin dışında, samurayların kılıç taşımasını dahi yasaklar. Aradan uzun yıllar geçer. İşte burada animenin kahramanı Sakata Gintoki ile tanışırız. Samuraylara ihtiyaç duyulmayan bir zamanda, güçlü bir uzaylı kız olan Kagura ve bir nevi öğrencisi olan Shinpachi ile birlikte yaşamaktadır. Tek derdi kirasını ödeyebilmektir ve tabii ki bunu başarabilmek için birbirinden tuhaf görevler almaya başlar. Buna kedi kurtarmak, kişisel aşk mektupları taşımak, hatta bir kadın gibi bile giyinmek dahildir.
Gintama’nın özellikle açılış ve kapanış müziklerinin dışında, anime arasına iliştirilmiş melodiler Gintama’yı ayrı eğlenceli hale getirir. Şimdi aklınızdan geçen muhtemelen şu: “Bu animeyi özel kılan ne?” Öncelikle her bölümü birbirinden farklı ve komik. Bazı esprileri anlamak için, belirli animelerin alt yapısına da sahip olmanız gerekiyor. Hatta sadece anime değil, başka oyunlara da göndermeler yapan Gintama’nın en önemli özelliği bu aslında. Yani bir aksiyon/komedi olmasının yanında, ünlü eserlerin parodilerine şahit oluyoruz.
Günümüzde Shonen Jump’ta yayımlanmaya devam eden Gintama; One Piece, Dragon Ball, Mario, Bleach ve daha birçok yapıma gönderme yapmaktan geri kalmıyor. Animedeki herhangi bir bölüm ciddi ilerlerken, aniden araya giren bir Bleach göndermesi insanı güldürmekten geri bırakmıyor. Kimi zaman ciddi ciddi kahkaha atarken, kimi zaman duygulanmamak için kendinizi zor tutuyorsunuz. Komedi seviyesi üst düzeyde olsa bile, insanı sık sık duygulandıracak kadar da ciddi bir seri olan Gintama’nın ilk 20 bölümünde sıkılabilirsiniz. Hikayeye giriş kısmı ve tabii ki anlamsız ilerleyen bölümler, başlarda canınızı sıkabilir ancak bir süre sonra, animenin gerçekten arşivlenmesi gereken bir yapım olduğunu anlayacaksınız.
Gintama’nın bir de aksiyon tarafı var. Yani bazı dövüş sahnelerinde, diğer animelere taş çıkaracak mükemmel detaylara şahit olursunuz. Çizimler son derece yumuşaktır ve basit değildir. Her ne kadar Code Geass veya Another kadar arka plana önem verilmemiş olsa bile, karakterlere odaklanmaktan, arka plana dikkat bile etmiyorsunuz.
Animede yapılan göndermeleri biraz daha açmak lazım, zira 1960’ların mangalarına yapılan göndermelere bile şahit olabiliyorsunuz. Doğal olarak kimi zaman yapılan esprileri anlamamanız çok normal, tabii ki çılgın bir anime takipçisi değilseniz. Daha önce hiç anime izlemediyseniz ve Gintama ile başlamak gibi bir nedeniniz var ise, denemeyin derim. Zira birçok izleyiciye komik gelen noktaları anlamayacak ve doğal olarak animeden kısa sürede sıkılacaksınız.
Gintama’nın diğer güzel bir yanı ise, her karakterin farklı olması. Hatta karakterlerin isimlerinin birçoğu (Gintoki hariç), Edo dönemine ait isimlerle karşımıza çıkıyor.
Kısacası Gintama, gerek karakterleri, gerek göndermeleri, gerek dramaları ve gerekse izleyiciyi dakikalarca güldürmesiyle son derece başarılı bir animedir. Mangası ise animesiyle aynıdır ve tıpkı Fairy Tail gibi paralel olarak ilerler. Animesinin yarım kalması bir süreden sonra sizi mangaya yöneltecektir ancak tıpkı animeden aldığınız zevk gibi, mangayı da severek takip edeceğinizden eminim.