Yazıya başlamadan önce, tıpkı Berserk yazısında olduğu gibi, Tokyo Ghoul’unda Seinen sınıfına girdiğini belirteyim. Yani Tokyo Ghoul serisi, içerdiği bolca şiddet ve kan unsurundan ötürü, en az 18 yaş ve üstü okuyuculara hitap etmektedir.
Açlık. İnsanoğlu’nun zaaflarından sadece biri. Buna rağmen açlığımız sırasında oluşan o saldırganlık ve doymuş olma arzusu, bizlere yapmak istemediğimiz türlü şeyler yaptırabilir. Açlık hissinden kurtulmak için para çalabilir, insanların ellerindeki yiyeceği alabilmek için onlara eziyet edebiliriz. İçten içe bile olsa bu davranışları sergilemek istemeyiz ancak ortada bir gerçek vardır. İnsanoğlu, savaşmayı ve hayatta kalmayı sever. Bundan dolayı açlığından kurturmak için de elinden gelen her şeyi yapar. Bu hayatta sadece güçlüler hayatta kalırlar ve güçlü olabilmek için zaaflarından kurtulman gerekir.
Peki açlığından kurtulabilmek için insan eti, hayatta kalmak içinse en yakın arkadaşını yiyebilir misin?
Tokyo’da büyük bir felaket yaşanmaktadır. Ghoul’lar kentin dört bir yanında yayılmış ve sadece insanları yiyerek hayatta kalmaktalardır. Her gün onlarca insanın öldüğü böyle bir şehirde Kaneki Ken, neredeyse her anime ve manga karakteri gibi sıradan, basit bir üniversite öğrencisidir. Sıradan alışkanlıkları vardır ve kitap okumayı sevmektedir. Bir gün Cafe Anteiku isimli bir kafeye gider ve orada, şimdiye kadar gördüğü en güzel kızla tanışır.
Rize Kamishiro.
Rize ile yakınlık kurmayı başaran Kaneki, onunla randevulaşmayı bile başarır. Gezdikleri akşamın sonunda ayrılık vakti geldiğinde Rize, Kaneki’ye onu evine bırakması için rica eder ve centilmen ana karakterimiz Kaneki Ken, başına neler geleceğinden bir haber Rize’nin evine doğru yönelir. Karanlık bir sokağa geldiklerinde ise Kaneki, başına neyin geldiğinin farkına varır ancak artık çok geçtir. Rize bir Ghoul’dur ve Kaneki’yi yemek istemektedir. Rize’nin akşam yemeği halini alan Kaneki, ölümle burun buruna gelir ancak tam ölümün kıyısındayken, esrarengiz bir şekilde yanında durdukları binanın tepesinde bulunan inşaat yıkılır ve Rize, enkazın altında kalarak ölür.
Kaneki ve Rize, hastahaneye kaldırılırlar. Kaneki’nin hayata tutunmasını isteyen doktor, çoktandır ölmüş olan Rize’nin organlarını, Kaneki’ye nakletmek ister. Bu durum, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir olay olsa da doktor, Kaneki’yi hayata bağlamaya kararlıdır ve başarılı da olur. Bilincini kaybeden Kaneki, hastahanede uyanır ancak garip birşeyler vardır. Artık yediği hiçbir şey ona tatlı gelmemekte, aksine midesinin bulanmasına sebep olmaktadır. Açlığını bastıramayan ve insan yapımı hiçbir şeyi yiyemeyen Kaneki, sonunda Ghoul olduğunu anlar ve kendini, oldukça kanlı bir maceranın tam ortasında bulur.
DEVAMI DİĞER SAYFADA
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Tokyo Ghoul, 2011 yılının eylül ayında Shueisha’s Seinen Manga isimli manga dergisinde gözlerini açtı. Toplamda on üç cilde sahip olan Tokyo Ghoul’u Pierrot stüdyosu, 3 Temmuz 2014 yılında animeye uyarladı. Japonya’nın Tokyo MX kanalında yayın hayatını sürdüren Tokyo Ghoul’un mangası, Sui Ishida tarafından çizilmekte.
Yazımın başlangıcında da belirttiğim gibi Tokyo Ghoul, oldukça kanlı bir eser. Özellikle Tokyo Ghoul’un mangası, animesine göre doğal olarak çok daha fazla şiddet ve kan içermekte. Yani Tokyo Ghoul’u okurken veya izlerken, kendinizi kan banyosu yaparmış gibi hissedebilirsiniz. Tokyo Ghoul’un çizimlerine bakacak olursak, eserin mangakası yani çizeri Sui Ishida, oldukça sade bir anlatım tekniği uygulamakta. Tabii iş dövüş sahnelerine geldiğinde Ishida, Tokyo Ghoul’u oldukça detaylandırıyor ve mangaka dövüş teknikler konusunda herhangi bir eğitim aldı mı bilmiyorum ancak Tokyo Ghoul, dövüş bakımından oldukça farklı koreografiler içermekte.
Tokyo Ghoul, özellikle karakterlerin büyüyüp gelişmesi konusunda kesinlikle mükemmele yakın bir performans göstermekte. Örnek verecek olursam bir Ghoul olmasına rağmen Touka, normal bir hayata özenmekte hatta okul arkadaşlarının yemeklerini ona zarar verseler dahi sonuna kadar yemekte.
Tokyo Ghoul’da en büyük değişimi ana karaterimiz geçirmekte.Tabii yaşadığı olaylarında katkısıyla da Kaneki Ken, seride adeta bambaşka bir insana dönüşuyor. Düşünün, bir gün her şey normalken ve istediğiniz her şeyi yiyebilecek bir konumdayken, ertesi güne uyandığınızda sadece insan etiyle beslenebilen, normal yemeklerin size zarar verdiği bir canlıya dönüşmeniz, sizleri ahlaki açıdan oldukça zor bir durumun tam ortasına bırakacaktır. Kendinize söyleyebileceğiniz tek şey, davranışlarınız “kötü” olarak tanımlanamayacağıdır çünkü sizin yapmak istediğiniz tek şey, karnınızı doyurmak ve hayatta kalmaya çalışmaktır değil mi? Bundan dolayı insanlara inek veya tavuk gözüyle bakabilir, onların sadece sizin yaşamanız için bir araç olduklarına, kendinizi inandırabilir misiniz? İşte sadece bu iki soruyu cevaplarken bile, Kaneki Ken’in ne kadar da kötü bir durumda olduğunu anlayabilirsiniz. Tabii Tokyo Ghoul’un hikayesi, sadece bu ahlaki soruya dayanmıyor ve manganın ilerleyen bölümlerinde, seri çok farklı konulara da göz kırpıyor.
Tokyo Ghoul, özellikle yaşça büyük olan “otaku”lara hitap etmekte. Animesinin çizim tekniği oldukça güzel ve efektler göze oldukça hoş göründüğü e bir gerçek. Tabii Tokyo Ghoul’un 18 yaşından büyük insanlara hitap ettiğini de yeniden hatırlatayım. Eğer insanların yemek mualemesi gördüğü bir dünya canınızı sıkmıyorsa, dövüş dinamikleriyle ve konusyla Tokyo Ghoul, gönlünüzü çelebilir.
Aşağıdan Tokyo Ghoul animesinin ilk açılışını izleyebilirsiniz. Herkese keyifli okumalar ve iyi seyirler.