BAKIŞ AŞISI #10

Vay be! Bakış Aşısı 10. Bölüme gelmiş. Geçen yıl benim için ufak bir fikir olan Bakış Aşısı’nın dalya demesine sadece 90 bölüm kalmış. “Neden bir yıl bekledin çatlak?” derseniz, açıkçası nasıl bir tepki alacağını bilmiyordum derim. Son birkaç senedir internet sadece videolara kayıyor ve makalelerin değerleri git gide düşüyor.

Her zamanki gibi feci halde yanılmışım. Şimdiye kadar gerek yazının içinde gerekse yorumlarda çok eğlendik. Arada bana çok kızıyorsunuz ama yine de desteğinizi esirgemiyorsunuz, eksik olmayın.

Ben, bir video oyunun insan hayatını baştan sona değiştirebileceğine inanan hayalperest bir adamım. Oyunların güçlü olduğunu bilen ve onlardan her daim keyif alan bir insanım. Geçen bölümlerde bahsetmiştim ya, “fanboy” olun demiştim. Olun arkadaşlar ve sakın geri adım atmayın. Sizin sevdiğiniz şeyler önemlidir. Bunu sakın unutmayın.

Bugün aynı zamanda The Sims 4’ün incelemesini de yazdım. Oyunu oynadım beğendim ama bazı eksikliklere çok kızdım. Elbette burada size ikinci bir inceleme sunmayacağım ama The Sims hakkında çok ilginç bir hikaye anlatacağım.

14 yıl önce The Sims, bir insanın hayatını baştan aşağıya değiştirdi. Bu kişi benim kız kardeşimdi. İkimizde oyunun esiri olmuştuk, hatta kalıpları sayesinde İngilizcemizi bile geliştirmiştik. Sanırım kardeşim daha fazla etkilenmişti. Aylarca bıkmadan, usanmadan oynadı. Evler yapıyor, sonra onları harika bir şekilde döşüyor ve hemen beni çağırıp havasını atıyordu. Gerçi bu hava atma olayı benim ikinci oyunda yaptığım muazzam şatoyla sona erecekti.

Birkaç sene sonra lise dönemi geldi ve kardeşim ilginç bir kararla iç mimarlık okumak istediğini söyledi. Lise’de bu yönde tercih kullandı ve üniversiteyi bitirdiğinde endüstri tasarımcısı oldu.

The Sims onun için her zaman bir oyundan fazlasıydı. İlk tasarımlarını orada geliştirdi. Sonrasında oyunu AutoCad ile birlikte oynamaya başladı.

Aslında tüm bunlar hayalleri gerçekleştirme ve savunduğun şeyin eşinde koşmakla ilgili. Madalyonun diğer yüzüyse adeta bir korku oyunu.

İddia ediyorum The Sims bir korku oyunudur. Sebebiyse oyunun kendisi değil biziz. Şimdi size beş madde sunacağım ve bana hak vereceksiniz.

5. Erkek Çocuk Giremez

İlk Sims oyununu hatırlayın. Teknik ve oynanış olarak bir prototip olarak görülmüş olsa da güzel oyundu, hoş oyundu. Çok eğlenceli yönleri vardı; mesela çocuk yapmak!
Birbirine deli gibi aşık çiftimiz çok öpüşünce ya tam ortamızda bir bebek arabası belirir ya da telefonla bize evlatlık isteyip istemediğimiz sorulurdu.

Kardeşim ise eğer erkek çocuk gelirse onu arazinin bir köşesine bırakır ve onunla ilgilenmezdi. Birkaç gün sonra yetimhaneden gelirler çocuğu alırlardı. Penguen görse bayağı bir sinirlenirdi.

4. Hepimiz katiliz

Bunu yaptık! Kabul edin. Hepimiz o odayı maksimum sayı olan 8 Sim ile doldurup yangın çıkarttık. Onların ölmesini istedik, bizim için hiçbir şey ifade etmiyorlardı.
Bu konuda en büyük manyaklık, ikinci oyun zamanında bana aitti. Şehrin büyük bir mezarlığa ihtiyacı olduğunu düşünüyordum. Sonunda 150 mezarlı devasa bir yere sahip olmuştuk. Taktiğim ise korkunçtu:

Kocaman bir havuz, gerisini siz biliyorsunuz. Sim’ler hala aptal oldukları için havuzdan merdiven olmadan çıkmayı başaramıyorlardı. Biliyorum, suçluyum.

3. Garip çocuklar

İlk oyunda tam çocuklu bir ev yapmayı başarmıştık. Burada sadece çocuklar yaşıyordu ve sonsuza kadar çocuk olarak kalacaklardı. Bildiğiniz gibi Sims’in çocukları o zamanlar biraz garipti. BÜYÜMÜYORLARDI!

Neyse, mutlu mesut olarak bir süre yaşadılar, sonra paraları bitti. Para bitince de açlıktan öldüler.

2. Dolandırıcılık

“O ne ya? Nasıl olur?”  demeyin. Yaptık. Hem de hepimiz. Eğer Sim’imiz çok fakirse kısa yoldan zengin olmanın en kolay yolu bir zenginle evlenmekti. Aklıma pembe diziler geldi, ne olsun.

Burada bitirmiyorduk elbette. Mahallenin zengini de olsalar onları yanımızda istemiyorduk. Öldürerek veya evden taşınmalarını sağlayarak tüm servetin üzerine konuyorduk. Hayır, dolandırıcılığın böylesini göremezsiniz. Ne terbiyesiz insanlarmışız.


1. Ölüler

Sims’in ölüleri beni her zaman tıstırmıştır. Bakış Aşısı’nı takip edenler ne ölçüde korkak bir oyuncu olduğumu bilirler. Yahu evin içinde bir keresinde 5 hayalet vardı, BEŞ! Kaçsan kaçılmaz, vursan ölmez. Bir de benim Sim’ler onlarla konuşuyorlardı. Manyak mısınız yahu! Vur kafasına ölsün! Konuşulur mu onlarla. Hala korkarım, korkmaya da devam edeceğim.

Bonus: UFO Mahallesi

The Sims 2’nin en garip yanıydı UFO Mahallesi. Burada uzaylılar tarafından kaçırılan erkekler hamile kalıyorlardı. Hala Maxis’in bunu yaparken hangi kafa yapında olduğunu anlamıyorum.

Yahu denizatı mıyız biz? Bir de uzaylı komşular vardı, evlere şenlik. Yaşamadım orada, yaşamam da!

Bu hafta biraz değişik bir yazı oldu. Kaçınız Sims serisini sever inanın bilmiyorum ama oynayan herkesin orada burada birkaç anısı vardır.

Elbette bu durum sadece Sims için geçerli değil, o kadar çok gariplik var ki. Oyuncuların hayal güçleri çalıştıkça daha eğlenceli şeyler ortaya çıkıyor. Oyunlar gerçekten tuhaflar ama onları çok seviyoruz.

Sevmeye de devam edeceğiz.

Exit mobile version