BAKIŞ AŞISI #22

Uzun süredir aranızda değildim. Yani, değildim derken kastettiğim; Bakış Aşısı’nı yazmıyordum. Yazmamamın en büyük sebebi, şu an içinde bulunduğumuz feci yoğunluk. Buraya yazılan satırların alelacele, anlamsız ve içi boş olmasını istemiyorum. Sıkıntıları atlattık, site biraz düzene girdi, iş yükü hafifledi ve ailenizin anlamsız yazı dizisi geri döndü!

İşin sevindiğim yanı, birçok okurun gerek eski Bakış Aşısı bölümlerine, gerekse olur olmaz haberlerin, incelemelerin altına yazıların geri dönmesini istediklerini belirtmeleri oldu. “Abi sen neden video serileri çekmiyorsun?” sorularının arasında, bir makaleyi soruşturan insanların olduğunu bilmek insanın yüreğini hafifletiyor.

Okumuyoruz, çünkü artık sadece izliyoruz. İzlemek daha çok hoşumuza gidiyor. Neden yıllardır Merlin’in Kazanı’nda yazdığımı merak ediyorum, bazen… Cevap hep aynı: Burada yazabiliyorum, çünkü 15 yıllık bir geçmişle aynı anda büyüyen insanların burada olduğunu biliyorum. Onlar hala okumak istiyorlar, takip etmek istiyorlar. İşte, ben buna yazarım arkadaş.

Duygusal faslı geçtiğimize göre artık içimizdeki ceneveri(!) ortaya çıkartmanın zamanı geldi. Geçtiğimiz haftalarda Mwitter (bizim sitedeki bir olay, görmeyenler için, sağda duruyor) üzerinden bir olayı paylaştım.

“Ve 50 saatlik Dragon Age: Inquisition kayıtları puf diye yok olur! Teşekkürler Origin!”

Hani bunu nasıl anlatabilirim inanın bilmiyorum. En kısa tabirle: ACI VERDİ ULAN! 50 saatim puf diye uçtu gitti. “50 saat ne ki?” diyebilirsiniz. Deyin gitsin ama ben çalışan bir insanım. Hem öyle olmasam bile, yaşadığım moral bozukluğunu düşünebiliyor musunuz? Tam havaya girmişim, Dragon Age 2’nin acısının ardından ilacımı bulmuşum, mis gibi oynuyorum.

Sonra bir daha oynamak istemedim. Zamanımı çöpe atan dandik bir sistemin kurbanı olmuştum. Herald of Andraste olmak zerre kadar ilgimi çekmiyordu. Ne Blight, ne de Archdemon umurumdaydı. Hikayenin tam güzelleştiği, oyunun her bir santimini keşfederek oynadığım canım kayıt artık yoktu.

Peki, içimde kabaran Dragon Age açlığı ne olacaktı? Ne Bioware, ne EA, ne de Origin’in aptallık ötesi bulut sistemi bu açlığı dindirmeme engel olamazdı. Bir yolu vardı.

Yıllar önce aldığım bir oyunun kutusunu açtım ve DVD’yi bilgisayarıma taktım. Blu-Ray oynatıcı kendinden geçti. Yüksek ihtimalle yılda bir kez kullanıldığı için böyle şeyler olunca kendini fazla kaptırıyor. Haykırarak çalıştırdı DVD’yi.

O tanıdık tınıları duyduğumda, bir kez daha gerçek bir oyuna giriş yapacağımı anlamıştım. İlk tanıştığım anda, içimdeki RPG sevgisini körükleyen, geçmişi hatırlatan ama geçmişe ait olmayan, efsaneler ötesi oyun sonunda kuruluyordu.

Grey Warden
kelimesini duyunca bile irkileceğimi biliyordum. Ait olduğumu hissettiğim bir evrene, uzunca bir süre sonra ayak basacaktım. Inquisition da Ferelden denilen sevimli yerde geçiyor ama konumuzu dağıtmayalım.

Daha oyun yüklenirken planlarımı yapmaya başlamıştım. Wynne gelene kadar biraz sıkıntı çekeceğimi biliyordum ama uzun süre sonra oyuna yeniden başlayacaksam, sorun değildi. Elbette ki Rogue açacaktım. Ne sandınız? Her oyun suikastçı karakterle oynanmalıdır. Net!


YAHU SEN OYUNU NİYE ORIGIN’E YÜKLEDİN?

İşte o an sevgili okur, bir göz damlası süzülüverdi. Emeklerimi hiçe sayan, gözümün bile görmek istemediği Origin, yine karşımdaydı. Duman oldum, kendimle çeliştim. Ya aynı şey olursa? Monitöre kafa göz girişmek istemiyordum.

Bu sefer tedbirliydim. İlk iş, Origin bulut ayarlarına girdim ve bulut sistemini devre dışı bıraktım. Sizin dandik sisteminize kalacak değilim. Benim taş gibi sabit sürücüm var, peh! İroni soğuk yenen bir yemek değilmiş, bunu da böylece öğrenmiş oldum. Gerçi bu söz başka bir şey hakkındaydı ama olsun, zararı yok. Origin’den kaçarken, Origin’i yükleyip, Origin’e tutuldum.

Kaçamadım okur… EA beni çepeçevre sarmıştı. En sevdiğim yapımcıları Demokles kılıcıyla yardığı yetmiyormuş gibi şimdi de bilgisayarımı ele geçiriyordu. Tek tesellim, 3 ayda bir bitirdiğim Mass Effect 1’i halen Origin’e almamış olmamaları. Mis gibi yükle DVD’yi oyna, hayat bana güzel.

3 haftadır Dragon Age: Origins’i oynuyorum. Aradan uzun bir zaman geçtiği için öyle güzel geldi ki anlatamam. Dün akşam bir kez daha Archdemon’ın tepesine binerken, “Yarın Bakış Aşısı’nı ne yapıp ne edip yazmalıyım!” dedim.

Son ekran da gidip, Warden kaleden dışarı yürürken bir daha asla böyle bir oyun görmeyeceğimi düşünüyordum. Bu, bu gerçekten o kadar kötü bir histi ki anlatamam. Oyunu bitmesin diye çok yavaş oynamıştım halbuki. İşten gelince birkaç saat, o kadar. Son görevi 2 gün erteledim, bitmesin istedim.

Bir daha asla ama asla Dragon Age: Origins kalitesinde bir oyun gelmeyeceğini düşünmek bile acı veriyordu. Hiçbir büyük yapımcı, bir daha parti tabanlı, taktiksel RYO yapmayacaktı. Bitmişti, o sonuncuydu.

Bir daha hiçbir zaman Dragon Age: Origins kalitesinde bir AAA Parti/RYO gelmeyeceğini hiç düşündünüz mü? Hayır, düşündüyseniz nasıl bu kadar rahat olabiliyorsunuz? Merak ettim cidden… Yeni kariyerimi Dragon Keep’e yüklerken, sırada Dragon Age II’nin olduğunu biliyordum. Buna rağmen seriye devam edesim de gelmiyor. Dragon Age II DVD’si arkada bir yerlerde, göremeyeceğim kadar uzakta. Eh, kendisini görmek istediğimi pek söyleyemem.

İnsanlar benim neden Rockstar, From Software, Bethesda Softworks gibi firmaları göklere çıkarttığımı düşünüyorlar. Bioware’a kesinlikle bir nefretim yok, aksine tüm kötü yönlerine rağmen halen açık ara en sevdiğim oyun firmasıdır. Yaptığı üç beş hatayla bize muhteşem oyunlar sunan Bioware’a çizgi çekeceğimi kimse düşünmesin.

Konudan uzaklaşmayalım, bu firmaları seviyorum çünkü kendilerine ait bir oyun gelenekleri var. GTA, TES, Souls serileri aslında hep aynı oyunlar. Hiç değişmediler. Oyun dünyasına kazandırdıkları yenilikler ve eşsiz mekanikler diğer birçok büyük/küçük yapıma ilham verdi.

The Witcher 3’ü bekliyorum gözlerim kapalı… Hem ofisteki hem evdeki bilgisayarımın masaüstünü Geralt of Rivia süslüyor. Kayıtlarım hazır, en az üç kere oyunu bitirmelik ihtimal kaydım var. Deli gibi hazırım. Oyunun yapısına ilham veren yapımın TES oyunları olması sizce tesadüf mü? Yapımcıların bile Skyrim’den etkilendiklerini açıklaması anormal bir durum mu?

Gerçi sonuç değişmiyor. Elde var sıfır. Bir daha asla Dragon Age: Origins olmayacak. Büyük bütçelerin döküldüğü, anlatımın tavan yaptığı, grafiklerin büyülediği bir Parti/RYO’su olmayacak. Ama neden?

Firmaların aç gözlülüğü mü? PC satışlarının az olması mı? Özünde PC için geliştirilen bir oyunun konsola dönüştürülünce özelliğini kaybetmesi mi? Oyuncuların artık sabırsız ve tüketim odaklı oyun oynaması mı?

Cevabı bilmiyorum. Sadece Pillars of Eternity’nin harika bir oyun olmasını istiyorum. Kenidimi mi kandırıyorum acaba? Şu görsel rul halimi inanılmaz anlatıyor. Haftaya görüşürüz…

Exit mobile version