2045 yılına hoş geldiniz. Yıllardır ayak seslerini duyduğumuz büyük enerji krizi nihayet dünyamızı vurmuş, enerji kaynaklarına ulaşım çok zor ve pahalı. Kalan son kaynak kırıntıları için küresel bir savaş sürüp gitmekte. İnsanlar işlerini, evlerini ve umutlarını kaybetmiş, nüfusun büyük kısmı artık karavanların üst üste konulmasıyla oluşmuş yığınlarda yaşamaya çalışıyor. Gerçeklik artık hiç olmadığı kadar zor ve sıkıcı. Tüm bu olan bitenin gölgesindeki insanlar ise ‘’kayıp milyonlar’’ olarak adlandırılıyor. Çünkü bu insanlar zamanlarının neredeyse tamamını sanal bir ütopya olan OASIS’te geçiriyorlar. OASIS yaşanan enerji krizi ile birlikte insanların yalnızca eğlenmek için giriş yaptığı bir platform olmaktan çıkmış. Artık çoğu insan işlerine, okullarına OASIS üzerinden devam ediyor. Devletler okullarını bu sanal platforma taşıyarak zaten az olan kaynaklardan tasarruf etmiş. OASIS’te sınırlamalar yok. İstediğiniz kişi olup gönlünüzce maceralara atılabilirsiniz. Daha da önemlisi, OASIS erişimi tamamen ücretsiz.
Hikâyemiz bu sanal ütopyanın yaratıcısı James Halliday’in arkasında akıl almaz bir servet bırakarak ölmesi ile başlıyor. Fakat Halliday bir varise sahip değil. Onun yarattığı sanal dünya içerisindeki 3 anahtarı bulan bir kullanıcının OASIS dâhil tüm servetine sahip olacağını açıklayan bir videonun yayınlanmasıyla küresel çapta bir paskalya yumurtası avı başlıyor. Hikâyemizin ana karakteri olan Wade Watts ile böylece tanışıyoruz. O da Halliday’in bıraktığı ipuçlarını inceleyerek büyük ödüle ulaşmaya çalışan milyonlarca insandan yalnızca biri. Kahramanımız Wade karavan yığınlarında yaşayan, oldukça fakir bir genç. OASIS erişimini eğitimine sanal dünya üzerinden devam etmesi için verilen ücretsiz konsol sayesinde sağlıyor. Fakat tüm bu zorluklara rağmen kahramanımız rakiplerinin arasından bilgisi ve yeteneği ile sıyrılarak avantaj elde etmeyi başarıyor. Anahtara giden ipucunu ilk keşfeden kişi olan Wade, bu avda yalnızca kullanıcılar ile yarışmadığını çok geçmeden anlıyor.
Kitap oldukça hızlı bir tempo ile okuyucuyu bir anda içine çekiyor. Hele ki Pac-Man, Joust, Space Invaders gibi 80’lerde kült olmuş oyunlara ilginiz varsa hiç yabancılık çekmeden kendinizi kitabın evreninde buluyorsunuz. Sadece bunlar da değil, OASIS’in sunduğu sınırsız imkânlar sayesinde Dungeons&Dragons zindanlarından tutun da, Star Wars temalı gece kulüplerine kadar bir çok değişik mekan okuyucunun ilgisini her daim dinç tutuyor. Kitabın yazarı Ernest Cline 80’ler teması ve gelecek kurgusunu aynı potada eritmeyi çok iyi başarmış. Cline bu döneme içi boş göndermeler yapmıyor, 80’ler kültürü hakkında çok bilgi sahibi olduğunu mekân tasvirleri, dönemin müzikleri, kült oyunları, anime ve manga serilerini oldukça yerinde kullanmasıyla size hissettiriyor. Bunların yanında sürükleyici hikâye ve akıcı anlatım da işin artısı oluyor.
Başlat: Ready Player One yazarın ilk kitabı olmasına rağmen bu acemiliği size hissettirmiyor. Cline bir distopyanın ortasında ütopik bir vaha yaratmayı başarmış. Çocukluk-gençlik yılları 80’lere denk gelenler ve döneme ilgi duyanlar başta olmak üzere kanında biraz geek’lik olan herkesin kitaba bir şans vermesi gerektiğini düşünüyorum. Kitabın 2018 yılında Steven Spielberg tarafından sinemaya uyarlanacağını da hatırlatmakta fayda var.