Bioshock Evreni: Bölüm 2 – Deniz fenerine ilk adım

Bioshock evrenine derinlemesine daldığımız makale serimizin ikinci bölümünde artık oyunlara giriş yapıyoruz. Geçtiğimiz bölüm oyunlardan spoiler vermeden Rapture’ın yıkımdan önceki dönemlerini sizlere anlatmaya çalışmıştım. Bu bölümden itibaren okuyacaklarınız direkt olarak Bioshock oyunları içerisinde deneyim edebileceğiniz olaylar olacak. O yüzden oynamadıysanız ve oynamak istiyorsanız bu yazı sizin için spoiler olabilir.

Önceki bölüm için buraya tıklayabilirsiniz.

Bu bölüm Bioshock 1’in hikayesine başlıyoruz. Normalde her oyun için bir bölüm ayıracaktım, ancak olması gerektiğinden çok uzun olacağını fark ettim. Daha rahat okumanız için oyunları iki parça halinde yayınlamanın daha iyi olacağını düşünüyorum. Bu sayede hikayeye etki eden önemli sesli günlükleri ve çeşitli teorileri de seriye dahil edebileceğimize inanıyorum.

Hatırlayacağınız üzere bir önceki bölümün sonunda 1 Ocak 1959 gecesi Atlas tarafından Rapture’ın belli bölgelerine saldırı düzenlenmişti. Kim ki bu Atlas, nereden geldi diye soruyor olduğunuzu duyar gibiyim. Bu konunun üzerinde bilerek durmak istemedim, çünkü oyun boyunca kilit bir rol üstlenen bu karakteri Bioshock 1 ile beraber tanıyacak olmanızın çok daha keyifli olacağını düşündüm.

Yılbaşı gecesi yaşanan saldırının üzerinden bir sene
geçmiştir. Bu bir sene içerisinde belli başlı olaylar yaşandı, ancak onları
size anlatmadan önce Bioshock Infinite’ı derinlemesine incelemeli ve
değişkenleri yerine oturtmamız gerektiği için o aralığı şimdilik atlamak
zorunda kalıyorum. Önceden de dediğim gibi Bioshock Infinite, içerisinde birçok
zaman dilimini etkileyen bir hikaye barındırdığı için bölümler ilerledikçe
kafamız gerçekten çok karışacak. Her şey sırayla…

Hazırsanız başlayalım.

Kuzey Atlantik Okyanusu – 1960

“Annemle babam, İngiltere’de yaşayan kuzenlerimi ziyaret
etmem için beni bu uçağa koyduklarında söyledikleri şey şuydu, ‘Oğlum, sen çok
özelsin, muhteşem şeyler gerçekleştirmek için doğdun.’ Biliyor musun?
Haklıydılar.”  – Jack

Bu efsanevi hikayeye adımımızı atmadan önce Jack’in ağzından çıkan ilk ve son sözler bu olmuştu. Sonrasında ise sesini hiç duymadık. Sürekli sessiz kalmayı tercih etti ve ondan rica edileni yapmaya koyuldu. Jack’in fiziksel görünüşü hakkında ise başlangıçta sahip olabildiğimiz tek şey ikonik hale gelmiş krem rengi örgü kazağı ve bileklerindeki zincir sembolüydü.

Uçağın içerisinde; bir elinde sigarası, diğer elinde de ailesinin ona verdiği hediye paketi ile yolculuğunun sona ermesini bekliyordu. Hediye paketinin üzerinde ise, belli bir yere gelene kadar açmamasını rica eden ufak bir not iliştirmişti. Nereye olduğunu okuyamıyorduk, çünkü paketi süslemek için kullanılan kurdele, kağıdın bir bölümünü kapatmıştı. Sonrasında her şey karanlığa gömüldü ve içinde içerisinde bulunduğumuz uçak, Kuzey Atlantik Okyanusunun ortasında bilinmeyen bir yere düştü. Jack, okyanusun ortasındaki gizemli bir deniz fenerine doğru yüzüp kazadan yara almadan kurtuldu, ancak onun için her şey daha yeni başlıyordu.

Deniz fenerinin kapısı biz içeri girer girmez arkamızdan
kapanmıştı. Birkaç merdiven inerek Batisfer adı verilen özel deniz altının
içerisine girerek okyanusun derinliklerine doğru olan yolculuğumuzu
başlatıyoruz. Batisfer bizi Rapture’ın girişine doğru götürürken Atlas ve Johnny
adındaki bir adamın arasındaki telsiz kayıtlarına kulak misafiri oluyoruz.
Düşen uçaktan haberdar olan Atlas, Johnny’ye hayatta kalan var mı diye bakması
gerektiğini söylüyor.

Karşılama Merkezi

Batisfer aracılığıyla Rapture’ın karşılama merkezine giriş yapıyoruz. Johnny bizden önce batisferin sabitleneceği yerde bizi bekliyordu bile, ancak bir sorun vardı. Uçak kazasından sadece Atlas ve onun direniş ekibinin haberi yoku. Splicerlar’ın da (Rapture’ın madde bağımlılığından delirmiş ve saldırganlaşmış nüfusuna verilen isim) uçak kazasından ve Rapture’a yaklaşan batisferden haberi vardı. Johnny bize ulaşamadan bir Splicer onu resmen katleder. Bizim de farkımızda olan bu delirmiş varlık batisferin kapağını açmak için oldukça uğraş verir ama bunu başaramaz.

Splicer ortadan kaybolduktan sonra Batisferin içerisinde duran telsizde Atlas ile tanışırız. Bizi güvende tutacağına söz veren bu adam oyun boyunca bize yardım edecektir. Atlas yardımları karşılığında, Fontaine balıkçılıkta mahsur kalan karısı ve oğlunu kurtarmak için bizden yardım ister. Jack, Rapture’ı Atlas’ın yardımları ile keşfetmeye devam ederken Gatherer’s Garden adı verilen bir makine bulur.  Şansımıza makinenin üzerinde bir miktar Adam kalmıştır. Rastgele bulduğu bu yabancı maddeyi şuursuzca kendisine enjekte eden Jack’in genetik kodu yeniden yazılır. Tüm vücudu elektrik akımına kapılır ve acılar içerisinde kendini asma kattan aşağıya atar. Bir süre kendinden geçen Jack, onu dürtükleyen iki Splicer’ın yardımı ile kendine gelir. Jack’in üzerinde Adam kalmış mı diye bakınan Splicer’ların planları yaklaşan Big Daddy yüzünden suya düşer ve oradan olabildiğince hızlı bir şekilde kaçarlar.

Bir önceki bölüm kökenlerine değindiğimiz küçük kız
kardeşlerden birine ilk defa burada rastlıyoruz. Çıplak ayakları, elindeki
kocaman şırıngası ve ürkütücü ses tonu ile yanımıza gelir ve bizden Adam çekmek
ister. Hala hayatta olduğumuzu fark ettikten sonra bu kararından vazgeçerek yanımızdan
uzaklaşır.

“Bak bay baloncuk, bir melek var. Midesinden çıkan ışıkları
görebiliyorum… Bir dakika. Hala nefes alıyor. Sorun değil, onun da yakında bir
melek olacağını biliyorum.” -Küçük Kız Kardeş

Vita Chamber

Geçtiğimiz bölüm anlatmayı unuttuğum için kendimden utandığım teknolojiye burada değinmek istiyorum. Rapture’ın altın çağı o kadar harika mucizelere imza atmıştı ki ölüm bile artık bir son değildi. Ya da öyle olması planlanmıştı.

Vita Chamber adı verilen bölmeler Rapture’ın belli başlı bölgelerinde konumlandırılış durumda. Özellikle yılbaşı saldırısından sonra sayıları da ciddi derecede arttırılıyor. Ani ve travmatik bir şekilde ölen insanların genetik kodlarının yeniden yazıldığı bu makineler esasında bir 3D yazıcı işlevi görüyor. Teknik olarak siz ölmüş oluyorsunuz, ama fiziksel suretiniz ve anılarınız kopyalanıp yeni bir insan olarak hayata dönüyor. Bu istasyonların kendi içlerinde ufak bir sorun var. Eğer yavaş yavaş ve bir hastalık sonucu ölüm ile sonlanan bir sağlık durumunuz varsa Vita Chamber sizi diriltmiyor.

Eğer oyun deneyiminiz sırasında Jack ölürse, ufak bir miktar can artışı ile bulunduğu bölgedeki Vita Chamber İstasyonunda geri hayata dönüyor. Öldürdüğü düşmanlar da ölü kalmaya devam ediyor. Peki öleni anında diriltebilen bu cihaz, nasıl oluyor da öldürdüğümüz diğer insanları diriltemiyor? Bunun cevabını bir sonraki bölüm vereceğim.

İsterseniz ayarlar kısmından Vita Chamber’ı kapatabiliyorsunuz bu duruda, herhangi bir aşamada öldüğünüz zaman kayıt noktaları sizi sadece bulunduğunuz bölümün başında alınan otomatik kayıta götürür.

Hayaletler

Jack ile birlikte birçok yaratık ve tuzağın üstesinden gelerek ilk saldırının yapıldığı Kashmir Restoran’a ulaşırız. Burada açmam gereken bir parantez olduğunu düşünüyorum. Bu kısmı araştırırken Bioshock’un ilk oyununda değinilen ama üzerinde çok durulmayan bir olayı deneyimlemeye başlayacaksınız. Yıkılmış bir tuvalete girdiğinizde görüş açınızda baz sorunlar oluşmaya başlayacak ve bir sanrı göreceksiniz. Daha doğrusu bir hayalet. Oyun boyunca arada bir karşımıza çıkacak olan bu hayaletleri kısaca şu şekilde açıklayabiliriz: Küçük kız kardeşlerin ölen insanlardan çektikleri Adam saf değildir. Dolayısı ile bazı gen artıklarını de içlerinde barındırıyorlar. Kendimize ilk Adam enjekte ettiğimiz andan itibaren, daha önce o maddenin çekildiği insanların anılarından bir kesit de bize geçiyor. Jack arada bir de olsa bu insanların yaşadığı olayları görebiliyor.

Karşılama merkezinden çıkmak için taşıma merkezi adı verilen ara bölüme ulaşırız, ancak kapı biz daha ulaşamadan Andrew Ryan tarafından kilitlenir. Hemen arkamızda duran ekran aracılığı ile bizimle konuşan Ryan, bizim CIA ya da KGB ajanı olduğumuzu düşünür ve arkamızdan tonla Splicer yollar. Atlas kapıyı uzaktan kontrol ederek açar ve kaçmamıza yardım eder.

Medical Pavilion

Medical Pavilion’a kaçarız. Bir yandan Splicerları etkisiz hale getirirken diğer yandan da Rapture’ın yıkımı hakkında bizi aydınlatacak bilgiler ararız. J.S. Steinman adındaki bir doktorun, Adam maddesini kozmetik olarak kullanmaya çalıştığını bir ses kaydı yardımı ile öğreniriz. Bu doktorun, Adam kullanarak kadınlara güzellik vadeden bir deli olduğunu söylemek yanlış olmaz. O kadar çok Adam kullanmıştır ki akli durumunu tamamen yitirmiştir. Kendi güzellik anlayışı ile kadınları paramparça ederek onlara korkutucu bir görünüm vermiştir. Bu güzelliği simetri ile sağladığına inanan Steinman, yarattığı varlıkları da Aşk Tanrıçası Afrodit’e armağan ediyordu.

Atlas’ın ailesine ulaşmak için Neptune’s Bounty’e gitmemiz
gerekiyordur. O bölgeye geçmemizi sağlayacak Acil Durum kilidini geçersiz
kılacak anahtarın Dr. Steinman’da olduğunu öğreniriz. Bu aşamada oyun bizim
için kedi köpek kovalamacasına dönüşür.

Yakıcı ve Telekinezi

Yıkılmış bir duvarı atlatmak için Telekinezi Plasmid’ini edinmek zorunda kalırız, ancak bir sorun vardır. Telekineziye ulaşmak için geçmemiz gereken yol buz tabakası ile kaplanıp tıkanmıştır. Bu sebeple Telekineziden önce Yakıcı Plasmidine ulaşmamız gerekiyordur. Bunun için Cenaze Hizmetleri Alanına giden Jack, bir ofiste bulduğu Yakıcı Şişesini kendine enjekte eder. Bu süreç içerisinde Ryan üzerimize yüzlerce Splicer yollar. Ofisin dışına doğru akan yak birikintisini dikkate almayan Splicer ordusunu tek bir hamle ile kızartırız.

Tıkanan yoldaki buzları erittikten hemen sonra nihayet Telekineziye de ulaşırız. Yıkılan duvarı geçebilmek için ilerleyişimiz sırasında, Steinman’ın vakalarından birkaçının cesedine rastlarız. Hatta karşılaştığımız bir hayaletin, Steinman’ın ona güzellik sözü verdiğini ve başladığı işe devam etmesi için yalvardığını görürüz.

Steinman’ın Sonu

Nihayet Steinman’a ulaşırız. Bir yandan kafasının içinde aşk tanrıçası Afrodit ile konuşan Steinman, bir yandan da başka bir kadına ameliyat yapıyordur. Kadını oracıkta parçalamaya ve acı içinde öldürmeye başlayan doktor, duraklayarak camın arkasındaki bize odaklanır. Çok çirkin olduğumuzu söyler ve eline makineli tüfeği alıp camı delik deşik eder. Oyunun ilk Boss savaşı da burada başlar.

Steinman’ı öldürdükten sonra üzerindeki anahtarı alıp yolumuza devam etmeye çalışırız, ancak geldiğimiz yoldaki tüneller çökmüştür ve farklı bir yol aramamız gerekiyordur. Yeni güzergahımızda, önümüze ölü bir Big Daddy düşer. Hemen ardından da küçük bir kızın çığlığı duyulur. Splicer’lardan biri koruyucusunu öldürdükleri küçük kızlardan birini öldürmeye yeltenir. Bir önceki bölümden hatırlayacağınız Brigid Tenenbaum ortaya çıkar. Splicer’ı öldürüp küçük kızı kurtarır. Eğer kıza zarar verirsek aynının bizim de başımıza geleceğini söyleyerek bizi tehdit eder. Atlas ve Tenenbaum arasında ikilemde kalırız. Atlas’a göre o artık bir çocuk değildir ve Adam toplamak için öldürmekte bir sakınca yoktur. Tenenbaum ise başka bir yolu olduğunu söyleyerek bize pasif bir plasmid fırlatır. Bunu kullanarak küçük kızları iyileştirebileceğimizi söyler.

Hasat Et ya da Kurtar. Nasıl bir insan olacaksın?

Bu kısımda oyun bize iki seçenek sunacak. Burada yapacağınız
seçim tüm oyun sonunu değiştireceği için dikkatli olmakta yarar var. İsterseniz
oyun boyunca karşılaştığınız küçük kızları iyileştirebilir ya da hasat ederek
öldürebilirsiniz. Eğer iyileştirirseniz size az bir miktar Adam verilir ve oyunu
azar azar güç geliştirerek oynamak zorunda kalırsınız. Eğer hasat ederseniz çok
fazla Adam’a sahip olursunuz ve oyunun birden kolaylaştığını hissedersiniz. Ben
bu makale boyunca Küçük Kızları kurtarmayı tercih edeceğim, çünkü hikayenin
resmi sonu bu olarak kabul ediliyor. (Ayrıca gerçekten çok sevimliler, katiyen
kıyamıyorum onlara)

Atlas’ın uyarılarına rağmen küçük kızı kurtarırız ve bir
miktar Adam’a sahip oluruz. Kurtardığımız küçük kız, önümüzde reverans yaparak
teşekkür eder, sonra da havalandırma bacasına girerek kaybolur. Tenenbaum bize
teşekkür eder ve küçük kızları kurtarmaya devam ettiğimiz sürece güzel
hediyelerin bizi beklediğini söyler.

Neptune’s Bounty

Rapture’ın ana iskeleti ve balıkçılığı olan Neptune’s Bounty’e ulaşırız. Bölgenin girişinde üzerinde kanla “Kaçakçı” yazılmış bir cesetle karşılaşırız. Atlas bize ailesinin Fontaine Balıkçılığın içerisinde gizlenmiş bir binada olduğunu söyler. Tek bir sorun vardır, o da o yapıya ulaşmak için Peach Wilkins adında biriyle tanışmamız gerekiyordur. Atlası tanıyan bu adam, Fontaine Balıkçılığa girişimizi engelleyerek bizimle muhatap olmak istemez. Jack’in Fontaine ile yaşanan olaylar yüzünden Ryan tarafından gönderilen bir ajan olduğunu düşünür.

Atlasın da yardımı ile Peach Wilkins’i tek bir şart koşulu
ile ikna etmeyi başarıyoruz. Wilkins bizden Biyolojik Araştırma Kamerası adı
verilen bir nesneyi bulmamızı ve Örümcek Splicer’ların fotoğrafını çekmemizi
istiyor.

“Hayda, bir de örümcekleri mi var bu Splicer’ların?” dediğinizi duyar gibiyim. Kendilerinin oldukça akrobatik ve rahatsız edici tipler olduklarını söyleyebilirim. Genelde tavanlarda gezerek hareket eden bu insanların yakınlarda olduğunu tavandan aşağıya düşen gül yaprakları sayesinde anlayabiliyorsunuz. Normal bir insanın giremeyeceği şekillere girebilen Örümcek Splicer’lar, sizinle savaşmaya başladıklarında kafanıza sıcak kanca fırlatabilirler.

Neptune’s Bounty’de araştırma kamerasını aramak için bir yolculuğa çıkarız.  İkinci Jet-Postal ara istasyonunda kamerayı buluruz. Kamera ile çektiğiniz düşmanların, önemli nesnelerin ve bölgelerin fotoğrafları ilerleyen süreçte birçok özelliklerin kilidini açacak. Eğer oyunu ilk defa oynuyorsanız bu kamera ile başlangıçta öldürdüğünüz tüm düşmanların fotoğrafını çekin.

Bir ailenin en zor anı

Kamerayı aldık, ancak hala öldürmemiz gereken bir Örümcek Splicer var. Yolumuz bu süreçte McDonagh’ın Tavernasına düşüyor. Öümcek Splicer ile karşılaşmadan önce hatırı sayılır miktarda düşmanı öldürdükten sonra tavernadaki 7 numaralı odaya giriyoruz. Yatakta birbirine sarılmış bir şekilde duran iki ceset dikkatimizi çekiyor. Kızları Andrew Ryan tarafından alınan bu çiftin üzerindeki sesli günlüğü dinliyoruz. 

“Bugün Masha’mızı gördük. Onu güçlükle tanıyabildik. ‘Bu o,’dedi
Sam. ‘Delirdin mi?’ dedim ona ‘Bu şey mi? Bu, bu bizim Masha’mız mı?’ Ancak Sam
haklıydı. Kızımız Fontaine Balıkçılığın oralarda’da bir cesetten kan çekiyordu,
sonra işini bitirdi ve o korkunç golemlerden birinin elini tutarak oradan
uzaklaştı.” – Mariska Lutz

Bu ses kaydı yardımı ile öğreniyoruz ki Küçük kız kardeşler
projesinde sadece yetimler ve evsizlerin çocukları kullanılmamış. Plasmid bağımlılığı
o kadar artmış ki nüfusun tüm kız çocuklarını bu iş için kullanmaya
çalışmışlar. Bu zavallı ailenin küçük kızları Masha, Bioshock Infinite’in Burial
at Sea DLC’sinde tekrar karşımıza çıkacak.

Peach Wilkins’in ihaneti

Tavernada karşılaştığımız Örümcek Spciler’ı öldürüp fotoğrafını çekiyoruz. Peach Wilkins’in yanına dönerek bizi Balıkçılığa almasını istiyoruz. Wilkins isteğimizi kabul ediyor ancak balıkçılığa elimizdeki silahlarla giremeyeceğimizi söylüyor. Elimizdeki tüm silahları bir kutuya koyuyoruz ve o şekilde içeriye giriyoruz.

Peach Wilkins, hala Andre Ryan’ın ajanı olduğumuzu düşündüğü için bize ihanet eder. Splicer’lar ve güvenlik robotlarıyla beraber bize saldırır. Elimizde sadece özel güçlerimiz ve basit bir İngiliz anahtarının olduğu ikinci boss savaşının sonunda Wilkins ölür ve biz de Balıkçılığın kasalarını araştırmaya başlarız.

Kaçakçının Sığınağı

Bulduğumuz gizli bir geçit sayesinde Kaçakçının Sığınağı adı
verilen gizli bölgeye ulaşırız. Burası Frank Fontaine tarafından kaçakçılık
faaliyetlerinin yürütüldüğü Rapture’ın bilinmeyen bir bölgesidir.

Atlas’ın ailesi bu gizli bölgededir ve Atlas içeri girmek için bizden yardım ister. Kapıyı açacak olan butona basıp onu içeri almamızı söyler. Bu sırada Andrew Ryan bizimle tekrar iletişime geçerek şimdiye kadar yeterince eğlendiğimizi, ancak eğer o düğmeye basarsak olacaklardan bizim sorumlu olduğumuzu söyler.

Jack, Ryan’ı umursamaz. Kapıyı açmak için butona bastığı anda sigorta kutusu patlar. Neyse ki Atlas hemen aşağımızda bulundan istasyonuna ulaşır ve batisferde kapalı kalan ailesine seslenir. Andrew Ryan splicer’ları Atlas’ın üzerine salar ancak onun bundan haberi olmaz. Bize istersek gidip onu kurtarabileceğimizi ya da durup ölümünü izleyebileceğimizi söyler.

Bir yandan üzerimize yağan Splicer ordusundan kaçarken bir yandan da Atlas’a ve ailesine ulaşmaya çalışarak sığınakta ilerleriz. İstasyona yaklaştığımız anda Batsfer, Atlas’ın ailesiyle beraber Ryan tarafından patlatılır. Bizim kim olduğumuzu hala merak eden Ryan’ın sabrı tükenmeye başlamıştır. 

“Gizemleri çözmenin iki yolu vardır. Üstünü örtersin, ya da
yok edersin.” -Andrew Ryan

Bu bölgede yapacak bir şey kalmamıştır. Atlas yas içinde, Arcadia’ya
ulaşıp yolumuza devam etmemizi söyler.

Devam edecek.

Birinci Bölüm

Exit mobile version