Biz oyuncular nedendir bilinmez kan ve vahşet içeren oyunlara pek bir
meraklıyız. Ekran görüntülerinde ya da kutusunun kapağında birazdan katliam
yaratmaya meyilli karakter gördük mü dayanamayız. Üstelik bu katliamı yaratacak
olan karakter son derece cüretkâr kıyafetlerle bezenmiş, güzellik sınırlarını
zorlayan, yarı insan yarı vampir atletik bir bayansa. Kimden bahsettiğimi
bilmiyorsanız iki sene evvel piyasaya sürülen Bloodrayne’i oynamayarak çok şey
kaçırmış olduğunuzu bilmeniz gerekir. Bol aksiyon ve gereğinden fazla kan içeren
oyunda, sayısız vampir öldürmüş, düşmanlarımızın kanlarını hatıra niyetine dört
bir yana fırlatmıştık. Çok üst düzey bir yapım olmasa da gerek ana karakterinin
seksiliğinden gerekse bol kan içermesinden dolayı oldukça popüler olan oyunun 2
senesi dolmak üzere iken pıhtılaşmaya yüz tutmuş kanları tazelemek üzere
yapımcılar kolları sıvadılar ve yeni oyunu öncelikle konsollar için piyasaya
sürdüler.
Isır beni Rayne…
Günümüzde klasikleşmeye yüz tutmuş bir konuyu benimser Bloodrayne. Yarı insan
yarı vampir olduğundan ölümsüz ve çok güçlüdür. Aslında tam olarak iyiliğin
emsali olmasa da kendi doğruları bazen biz insanların yararınadır. Yarı insan
yarı vampir denilince akıllara gelen ilk isim Blade olur her zaman. İşte Rayne’i
de onun dişisi olarak düşünebiliriz. Ama ne dişi. Yarı vampir olmasa hepimiz
evimizin kadını olsun diye dua edeceğimiz bu hanım oldukça çevik ve bir o kadar
da acımasızdır düşmanlarına karşı. Kollarına bağlı olan bıçakları en acımasız
yollarla düşmanları üzerinde denerken dört bir yana savrulan uzuvlar ve kanlar
Bloodrayne oyununun imzasıdır. Yine Bloodrayne oyununun en büyük özelliği tıpkı
Kill Bill filmindeki gibi aşırı fışkıran kandır. Kısacası kırmızıya karşı
alerjisi olanların şiddetle uzak durması gereken nadir yapımlardan biridir
Bloodrayne.
İkinci oyunumuz ilk oyunun bittiği yerden devam ediyor. Hatta Rayne kimi
yerlerde kendi iç hesaplaşmaları ile boğuşup yine dünyayı kötü vampirlerin
elinden kurtarmaya gayret gösteriyor. İlk oyunda 30’lu yılların Nazileri ile
fazlasıyla haşır neşir olmuştuk bu sefer ise hikaye günümüzde geçiyor ama
düşmanlar yine aynı tarz karakterler. Satanist toplulukların değişmezi olan
siyah deri kıyafetler giymiş sayısız düşman ve onlara hükmeden farklı
özelliklere sahip büyük vampirler. Ayrıca ikinci oyunda yeni düşmanlar da
sizler, bekliyor ancak bunlar şimdilik sürpriz.
Üstün pek ince, üşütmeyesin Rayne…
Bloodrayne 2 tipik aksiyon oyunu. Yakın dövüşün ön planda olduğu, yer yer
bulmacalar içeren ve akrobatik hareketlere ihtiyaç duyan bölüm tasarımlarına
sahip. Standart ve en önemli silahımız; kollarımıza monte edilmiş olan bıçaklar.
Bunlar olağan üstü güce sahipler ve her düşmanı kolayca kübik doğranmış domates
kıvamına sokabilecek tarzdalar. Elbette sadece bıçaklarımızı değil tekmelerimizi
ve çevikliğimizi de bol bol kullanmamız gereken bir oyun var karşımızda. Tekme
ve bıçak kombinasyonu üzerine epey kombo yapabildiğimiz gibi, zıplayıp sürekli
yer değiştirerek kolay hedef olmaktan kaçmalıyız. Kameranın bayağı zorlayıcı
olmasından ve aynı anda iki ve üstü düşmanla karşılaşacağımızdan dolayı
rakiplerinimize kilitlenme modu mevcut. Game Pad’imizin sol trigger tuşuna
bastığımızda bize en yakın düşmana dönüyor ve ona bir anlamda kilitleniyoruz.
Çoklu dövüşler esnasında avantaj sağlasa da çevikliğimizi kullanıp yer
değiştirmek daha mantıklı.
Önemli silahlarımızın arasında kancalı zincirimiz geliyor. Zincirimizi
uzaktaki düşmanlara fırlatıp onları yakalıyor ister kendimize doğru çekiyor
ister sağa sola savuruyoruz. Bir diğer silahımız ise Carpathian Dragon ismindeki
kan ile çalışan bir nevi tabanca. Bu tabanca ile uzak mesafedeki düşmanlarımıza
zarar verebiliyoruz. Kan ile çalışması ise bittiğinde doldurmak için düşmanların
kanını emmemiz gerektiğini işaret ediyor. “Kan emmek” demişken, malum bir
vampiri yönetiyoruz ve kan emmek bizim en önemli kabiliyetimiz. Ekranın sol üst
kısmındaki kırmızı bar gücümüzü temsil ediyor ve azalması durumunda ne bir
sağlık paketi ne de sargı bezi beklemeyin. Yapmamız gereken en yakın düşmanımıza
gidip “Y” tuşuna basarak ona yapışmak ve afiyetle kanını içmek. Düşmanın ne
kadar kanı varsa emiyor olduğu gibi güç hanemize ekliyoruz. Eğer düşmanı daha
evvel biraz hırpalamışsak daha az kan elde ediyoruz. Her kan emme seansını
bitirici hareket ile sonlandırıyoruz. “X” tuşuna basarsak karnına bıçağımızı
saplayıp kan şelalesi yaratıyor, “B” tuşuna basarsak adamımızı yere yatırıp
kafasını koparıyoruz. Az evvel bahsettiğim silahımızı da doldurmamızın tek
çaresi düşmanlar. Düşmanımıza “Y” tuşu ile yapıştığımızda sağ trigger’a basılı
tutup “Y” tuşuna bir daha basarsak kanını emmeyi bırakıp silahımızı düşmanımıza
sokuyor ve onun kanı ile silahımızı dolduruyoruz. Burada dikkat etmemiz gereken
unsur; kanını emeceğimiz karakterin silahsız olması. Eğer elinde sopa ve benzeri
yakın dövüş silahı varsa; üzerine atladığımızda bizi geri püskürtüp, bir de
sopası ile vuruyor. Böyle durumlarda öncelikle düşmanımızın sopasını tekmeler
atıp kırmalı, ardından kanının tadına bakmalıyız.
Evlenince pembe panjurlu kan bankamız olacak Rayne…
Bloodrayne’in bulmacaları zor sayılmayacak cinsten. Genelde düşmanlarımız
belirli noktalara zincirimiz ile fırlamak üzerine kurulu. Örneğin bir binada
kapana kısılıp düşmanlar tarafından sürekli saldırıya uğruyoruz. Bir
havalandırma pervanesi görüyor ve kırabilirsek sokağa ulaşabileceğimizi fark
ediyoruz. Buradan itibaren üzerimize akın akın gelen düşmanları zincirimiz ile
yakalayıp pervaneye atmalıyız. Onlar kanlar içinde parçalanadursun, yaklaşık 4-5
düşman fırlattıktan sonra pervane kırılıyor ve diğer taraf geçebiliyoruz. Kimi
bulmacalar ise bizzat bizim kırıp dökmemiz gereken objelerden oluşuyor. Kalaslar
tarafından desteklenen duvarın yıkılması için kalasları kırıyor, kimi zaman ise
düşmanlarımızın üzerinde duran büyük cisimlere ateş ederek rakiplerimizin
üzerine düşmesini sağlıyoruz.
Sayısız düşmanla karşılaştığımız her oyunda olduğu gibi Bloodrayne’de de özel
kabiliyetlerimiz olmadan ve onları kullanmadan başarılı olmamız mümkün değil.
Karakterimizi sol analog kolla kontrol ettiğimizden normal kontrol tuşları özel
güçlerimizi kullanmak için ayrılmış. Kullanabileceğimiz üç ana gücümüz var.
Birincisi; Aura vision: Bu kabiliyet sayesinde gitmemiz gereken gizli geçitleri
ve atlama rampalarını görebiliyoruz. Diğeri; Time-shifting: Max Payne’deki
bullet time benzeyen bu özelliğimiz sayesinde zamanın yavaş akmasını sağlıyor,
düşmanlarımıza üstünlük sağlıyoruz. Üçüncü ve son özelliğimiz ise; Blood Rage:
Adından da anlaşılacağı üzere öfke ile saldırma modu. Bu özelliğimizi
kullandığımızda Rayne çıldırmışçasına dövüşüyor ve rakiplerine daha fazla zarar
veriyor. Her boss’u öldürmemizin ardında kazandığımız bu özelliklerin haricinde
standart olarak eklenen hız ve güç barını arttırma özelliklerini ise bölümleri
geçtikçe kazanıyoruz.
Bir ısırıkta ben alabilir miyim Rayne?
Bloodrayne 2 ekran görüntülerinde anlaşılacağı üzere oldukça kaliteli
grafiklerle çıkıyor karşımıza. Her karakter detaylı. Mekânlar akılıca
tasarlanmış. Ancak bir sorun var ki tüm bu güzellikleri gölgeliyor. Karakter
animasyonları oldukça başarısız. Üzerimize saldıran karakterleri bıçağımız ile
parçaladığımızda saçma sapan tepkilerle yere düşüşlerine şahit olunca moralimiz
bozulmuyor değil. Üstelik parçalanmayıp sadece sağa sola fırlattığımız düşmanlar
çok absürd şekillerde yere düşüyor. Bazen gülmemek için kendimi zor tuttum
diyebilirim. Elbette güzel yanları da yok değil oyunun. Mesela ekranda
gördüğünüz eşyaların ve objelerin çok büyük bir kısmı hasar alıyor,
parçalanabiliyor. Ayrıca düşmanlarımızı sivri olan yerlere fırlatırsak oraya
saplanıp güzel kan efektleri eşliğinde haykırarak ölüme terk etmenin keyfine
varabiliyoruz.
Ses ve müzik konusunda hala şüphe içindeyim. Oyunun genel olarak sesleri
çığlıklar ve haykırışlardan oluştuğundan pek bir şey söylemek mümkün değil. Bir
insan 10 parçaya ayrılıp nasıl çığlık atar bilemiyorum ama düşmanlar bol bol
kulak tırmalayıcı şekilde bağırıp çağırıyorlar. Patlama ve kılıç çarpışmaları
esnasındaki ses efektleri gayet başarılı. Müzikler ise kimi zaman iyi kimi zaman
kötü diyebilirim. İlk bölümdeki orkestral müzik oldukça hoşuma gitse de, hemen
ertesi bölümde alakasız müzikler pek hoşuma gitmedi. Aslında mekana göre
değişiklik gösteren müzik sistemi benimsenmiş ama bana kalsa tüm oyun boyunca
gotik ezgiler daha çok yakışırdı.
Gelelim, teknik detayları ile kana susamış oyun severleri çılgına çevirecek
kadar başarılı olması beklenen oyunun kusurlarına. Maalesef Bloodrayne 2, bir
konsol oyununda olmayacak kadar fazla bug içeriyor. Animasyonların kötülüğünden
ve ölüm şekillerinin saçmalığından bahsetmiştim. Daha kötüsü karakterimiz bazı
noktalarda sıkışıp kalabiliyor. Birkaç kere başıma gelen bu durumdan dolayı
bölümü baştan oynamak çok can sıkıcı idi. Bir diğer sorun ise seslerin alakâsız
zamanlarda çıkması. Mesela bir karakterin kafasını koparıp öldürdüğünüzde sessiz
sedasız cehenneme gitmesi gerekirken, salonun köşesine doğru yuvarlanan kafadan
uzun çığlıklar ve nidalar yükseliyor kimi zaman. Bazen ise 10 parçaya ayrılmış
kadınların uzun süreli çığlıklarını duyup; “Allah allah, bu çığlık iç
organlardan mı geliyor acaba?” dediğim oldu.
Bloodrayne 2 hepimizin beklediği önemli oyunlardan. Daha fazla kötülemesem iyi
olacak. Çünkü bolca bulunan buglarına rağmen yine de gayet başarılı aksiyon
oyunu olduğunu söyleyebilirim. Her oyunun hitap ettiği kesim bellidir.
Bloodrayne’in de hitap ettiği kesimin bahsettiğim bu buglara aldıracağınız
zannetmiyorum. Şahsen Bloodrayne hayranları oyunda görmek istedikleri her şeyi (free
camera modu sayesinde) fazlasıyla bulacaklar!