Black 2 gelir mi gelmez mi sorunsalı devam ederken, oyunun ruhani devamı uzun zamandır kendinden bahsettirmeyi başardı. Bodycount’ı Guildford Studio yapıyor. Firmada Stuart Black ve Black’in orijinal yapımcı ekibinden bir bölümü yer alıyordu. Bir anda geçmiş zamana geçmemin sebebi Stuart Black’in oyun tamamlanmadan ayrılması. Bu ne türde etki edecek derken, bir bakmışım elime Bodycount’un PS3 versiyonu tutuşturuldu. Sonra Murat Sağlam bana sağlam bir bakış attı, “o oyun benim” gibilerinden. Yok dedim, kaçtım odadan, peşimden kovalamaya çalıştı, ama ayağı kaydı düştü. Oh olsun dedim, geçtim PS3 karşısına Jackson’ın macerasına daldım.
Hemen bir konudan söz açayım. Bazı eksiklere denk gelmedim değil, ancak bize gelen sadece ön inceleme sürümü ve üç bölümden oluşuyor. Bu yüzden bazı problemlerin olması normal, problemleri deneme sürümüne bağlıyorum. Sonuçta tam oyun değil. Tam sürümde bu problemler ortadan kalkacaktır diye umuyorum ve diğer yandan oyunun bir cilalanma aşamasından geçeceğini de belirteyim.
Jackson’ın sırrı nedir?
Bodycount’tan bahsetmeden önce konusundan kısaca bir özet: Eski bir Amerikan askeri olan Jackson isminde bir karakteri yönetiyoruz. Jackson amca “The Network” adı verilen bir organizasyon için çalışıyor. Birleşmiş Milletler’in çözemediği işleri çözmek Jackson’ın işi, ancak zamanla perde arkasında başka güçlerin olduğunu anlıyor ve hikaye başlıyor. Merlin’e gelen Bodycount ön inceleme versiyonu içinde üç adet görev yer alıyordu. İlk bölümü seçtikten sonra fazla beklemeden yükleme ekranı geçti ve Afrika’daki macera başladı. Üç bölümün başında Weapon Cache yer alıyor. Silahlarımızı buradan değiştirebiliyoruz. En fazla yanımıza iki silah alma imkanımız var. Görünene göre Weapon Cache, sadece her bölüm başında olacak. Oynadığım bölümlerin hiçbirinde arada filan rastlamadım. Sadece en başta çıkıyordu. Silahlar ise gayet iyi. Tabii bazı silahlar kilitli durumdaydı, ancak gördüğüm silah yelpazesi iyi tutturulmuş. Zaten aksiyon dolu bir yapımdan bu konuda çok çeşitli silahlar olması lazım.
Bodycount’ta daha ilk dakikada aksiyon kendini gösterdi. Arcade tarzı bir oynanışı var yapımda. Yaptığımız (Oyun çıkınca yapacaklarımız) ekranda size gösterilen yere gitmek, amacınızı yapmak (Belirtilen hedefi öldürmek, bir bombayı alıp başka yeri patlatmak vs…) ve önünüze geleni dağıtmak. Rakipler grup olarak veya tekli, ikili şekilde gelirken sıkı çatışmalara girdim. Bunları yaparken, etrafın dağılması veya siper aldığım yerin parçalanması da daha bir iyiydi. Genel olarak kolonlar, kirişler, kutular, bazı duvarlar çok rahat şekilde parçalanıyor. Özellikle çatışma ortamında, mermiler vızır vızır sağdan soldan geçerken bu durum daha zevkli hale geliyor. Kısacası Black’te yapılanı Bodycount’a gayet iyi yerleştirmişler.
Kullanabileceğimiz bazı Power-up’lar olacağından daha önceki ilk bakışta bahsetmiştim. Gerçekten aksiyonda önemli rol oynuyorlar. Bunlar D-Pad üstüne aktarılmış. Bastığınız düğmeye denk gelen gücü kullanabiliyoruz. Ekranda sol alt köşede de bar yer alıyor. Adam öldürdükçe bar doluyor ve gücü aktif ettiğinizde bar bitene kadar kullanabiliyoruz. Bombayla öldürmeden tutunda yapılan Headshot’lar belli bir comboya kadar gidiyor. Bunlar sonucunda her bölüm sonunda belli bir puanla derecelendirildim.
Dolu dolu aksiyon
Yalnız yapay zeka ile ilgili bazı dengesizlikler oldu. Mesela el bombası attığım zaman düşman bombaya bakıp, yeniden bana ateş etmeye devam etti ve akabinde bombanın patlamasıyla öldü. Üçüncü bölümde rakibim beni görüp, ateş etmesine rağmen sonra arkasını döndü ve durdu. Keklik gibi avlandı bunun sonucunda. Birkaç örnek yaşadım, ancak yapay genel olarak siper alıp ateş etmeye, bomba atıp beni ortaya çıkarmaya veya saklandığım yere gelmeye çalıştı. El bombasından kaçmaya çalışanlar oldu.
İlk bölüm Afrika’da geçiyordu ve renkli bir mekandı. İkinci kısım daha çok bilim kurgu filmlerinden fırlamış gibiydi. Üçüncü kısım ise özellikle renk paleti ve görsellik açısından en çok hoşuma giden kısım oldu. Gecenin karanlığı, iskele üstüne kurulu evler, yağan yağmur efekti hoş duruyordu. Grafikler Bodycount gibi aksiyonun dibine dibine orak vuran bir yapım için fena değil. Yapımda daha önce Colin McRae: Dirt, Colin McRae: Dirt 2, Race Driver: Grid ve Operation Flashpoint: Dragon Rising’te kullanılan EGO grafik motoru kullanılıyor. “Fakat” diyerek gene bir dipnot düşeyim; tamam EGO grafik motoru egosu gibi yüksek güzel detaylar verebiliyor, ama bazı kısımlarda kaplamalar pek iyi durmuyordu. Bazı patlama efektleri iyi gözükürken, nedense bazılarında yapaylık hissi vardı. Seslendirmeler ise gayet tok ve iyiydi. Kontroller açısından Jackson bana biraz hantal geldi, ancak oynamayı eksiye indirecek bir durum oluşmadı.
Sonuca bağlayıp, kısa kesmek
Bodycount genel olarak şu haliyle bazı problemlerine rağmen katıksız aksiyon tarafıyla ve etrafın dağılmasıyla hoşuma gitti. Bir de işin içine çoklu oyuncu modu girecek. Ne yazık ki bunu ön inceleme sürümünde göremedim, ama online kısmıyla güzel maçlar da yapılabilir. Demosu yayımlandı, isterseniz ona da göz gezdirebilirsiniz. Bu arada Murat şu anda elinde koca bir meşe odunuyla beni bekliyor. Pencereden mi kaçsam ne yapsam…