Call of Duty serisindeki “En”ler
Call of Duty, ilk kez 2003 yılında Infinity Ward tarafından oyunculara sunulmuştu. O kadar beğenildi ve ilgi gördü ki, önce devam oyunları geldi, ardından da seri içinde ayrı bir seri olarak hazırlandı. Bir zamanlar İkinci Dünya Savaşı saflarında yer aldığımız bu marka, ardından modern arenaya, son olarak da Soğuk Savaş ve Vietnam dönemlerine kadar uzandı. Gelecek için de birçok söylenti var. Call of Duty: Future Warfare örneğin.
Kim ne derse desin Call of Duty, 7 yıl gibi çok kısa sürede inanılmaz başarılara imza attı. Elde ettiği gelirlerle dudak uçuklatan ve diğer oyun geliştiricilerinin çalışmalarında hem rakip, hem de örnek aldığı bir seri… Şimdi isterseniz gelin, şimdiye kadar hazırlanan Call of Duty oyunlarında dikkatleri en çok neler çekmiş, bunlara göz atalım.
En tecrübeli karakterler: Cpt. Price ve Reznov
John Price, ilk Call of Duty oyunundan bu yana yükselişte. Hatırlayın, bir gece baskınında onu yaralı ve bitkin halde kurtarmıştık. Ardından yine bir gece vakti, düşman gemisine Nazi kılığında sızmış ve operasyon yapmıştık. Sonuç olarak o ölmüştü, ama siması asla kaybolmadı. Call of Duty 2’de de kısa şortu ve beresiyle çıktı karşımıza. Tabii ki pos bıyıkları beraberinde. Asıl patlamayı ise, Call of Duty 4 ile yaptı ve şimdilerin fenomen karakterlerinden biri oldu.
Viktor Reznov ise, Treyarch’ın seriye kattığı en önemli karakter. Babası aslında bir müzisyendi, ama o savaşmayı seçti. Belki de mecbur kaldı. Sonuç olarak Sovyetler’de savaştan kaçmak, ihanet demekti ve cezası da belliydi; ölüm! Reznov’u ilk kez World at War’da görmüştük. Bize bir nevi öğretmenlik yaparak, hayatta kalmamızı ve nasıl savaşmamız gerektiğini öğretmişti. Tabii ki biraz da şans yardımıyla. Ne büyük sürpriz ki Reznov, yeni çıkan Black Ops’ta da çok önemli bir rol üstleniyor.
En karizmatik karakter: Ghost
Modern Warfare 2 ile birlikte seriye katılan ve oyuncuları en çok etkileyen karakter şüphesiz Ghost’tu (gerçek adıyla Simon Riley). Güneş gözlükleri ve yüzünden asla çıkarmadığı kuru kafa maskesiyle karizmasını yansıtan Ghost, az ve net konuşma tarzıyla da gönüllerde taht kurdu. İngiliz Task Force 141 takımının en yetkili askerlerinden bir tanesiydi, ancak öldürülmesiyle adeta oyunculara şok yaşattı. Çünkü herkes Ghost’un bu seride yeni bir yüz olarak devam etmesini bekliyordu. Yapımcılar ise, Ghost’un gerçek anlamda bir hayalete dönüşmesine rağmen onu gözler önüne sermeye devam etti. Böylelikle karakteri yakından tanıtan bir çizgi roman serisi hazırlandı.
Beklenildiği halde kavuşulamayan oyun: Call of Duty 3
Microsoft, Sony’den erken davranmış ve X360 konsolu ile piyasada boy göstermeye başlamıştı. Yapımcıların dikkati, bu sıralarda PC’den çok X360’daydı. Derken PS3 de geldi ve yeni nesil oyun rüzgârı başladı. Bu konsolun da çıkması, PC’yi iyiden iyiye geri plana itti. Sonuçta yeni cihazlar vardı. Yeni nesil demek, aynı zamanda yeni nesil grafik teknolojileri de demekti. En azından bir anlamı da buydu ve Activision’ın bu pazara ciddi ciddi ilk adımı atmak istemesi, Call of Duty 3 ile gerçekleşti. “Oyunumuzun görselliği gayet iyi, büyük alanlar kullanıldı, motion capture teknolojileri ve önceki Call of Duty oyunlarında olmadığı kadar hem görsel, hem de fiziksel geliştirmeler yaptık” denildi. “Dolayısıyla bu oyunumuz sadece konsollar için. PC’ye çıkarmayı düşünmüyoruz” açıklaması da gelince, oyuncuların büyük kısmı hayal kırıklığı yaşadı. Yine de PC için bekleyiş sürdü, ama sonuç hiç değişmedi ve CoD3, konsollara özgü “ilk ve tek” büyük Call of Duty oyunu olarak tarihte yerini aldı.
Serideki en ilginç mod: Nazi Zombies
Çıkışına az bir süre kala, yeni bir video yayımlanmıştı. Cadılar Bayramı’nda yayımlanması, ayrıca dikkat çekiyordu. Hani belki de “günün anlamını ifade eden, eğlenceli bir video olsun” maksadıyla hazırlandığını sanmıştık çoğumuz. Ama işin aslı öyle değildi, gayet de başlı başına bir oyun moduydu Nazi Zombies. Treyarch’ın seriye kattığı en farklı ve dikkat çekici yenilik olan zombiler, çok fazla ilgi gördü, belki de hiç beklenilmediği kadar büyük. Öyle ki kısa süre sonra yeni zombi haritaları yayımlandı, üstelik parayla ve hiç de yadırganmadı. Her biri milyonlar sattı ve normal bir oyundan kazanılabilecek kadar gelir elde etti. Yılın en çok indirilen ve oynanan DLC paketleri de Nazi Zombies menşei taşıyordu. Şimdi ise, Black Ops’da Kennedy ve Castro gibi liderlerle zombi avlıyoruz, daha ne olsun…
Serideki en klişe sahne: Soldan gelen uçağın, alevler çıkararak düşmesi
Bir düşünelim… İlk olarak aklıma Call of Duty 1’de, denizden karaya çıktığımız ve ölmemek için bayağı bir çaba sarf ettiğimiz Stalingrad bölümü geliyor. Ardından Call of Duty 2’ye gelelim. Normandiya Sahili yakınlarında, filikalarlar karaya doğru hareket ederken de sol taraftan bir uçak geliyordu. Bu kez Treyarch yapımı World at War’a gelelim. Japon askerler bizi bekliyor, biz de karaya doğru hızla ilerliyoruz. Ama o da ne? Sol taraftan bir uçak geliyor ve kısa süre sonra düşüyor. Üstelik tüm bu uçaklar, haliyle alev topu halinde irtifa kaybederek düşüyor. Sevgili Göktuğ Yüksel’in bir sözü geldi şimdi aklıma: “Bilmeyen adama ne veriyon uçağın kontrolünü”.
Biz Türk oyuncuları “ilk gördüğümüzde” en çok şaşırtan detay: CoD4’teki Onur isimli karakter.
Pvt. Onur… Çoğumuz bu ismi, ilk kez Call of Duty 4’ün demosunu oynarken fark etmiştik. “Hayırdır, bu isim de nereden çıktı” diye merak edenler, kısa sürede sorunun cevabını da öğreniyordu. Pvt. Onur, Call of Duty’nin ana yapımcısı Infinity Ward’da çalışan Sami Onur’un ta kendisiydi aslında. Sami bey, ekipçe yaptıkları toplantı sonucunda herkesin isminin oyundaki askerlere verilmesinin kararlaştırıldığını, bu doğrultuda da Call of Duty 4’te Pvt. Onur isimli bir karakterin bulunduğunu belirtmişti. Tabii ki böylece Sami Onur ismi de Türk oyuncular arasında giderek yayıldı.
Serideki en iyi müzikler: Call of Duty 1, Call of Duty : Modern Warfare 2
Aslında bunun için belirli bir seçim yapmak çok zor. Zira her ne kadar başlıkta Call of Duty 1 ve Modern Warfare 2’ye yer versek de, Call of Duty 2, 3 ve 4’ün de gerçekten mükemmel melodileri var. Hepsi oyuncuları heyecanlandıran, bulundukları atmosferle birleştiren ve olabildiğince maksimum zevki oyundan almamızı sağlayan ezgiler.
Bir Red Square bölümünü hatırlayın, ya da Call of Duty 2’deki El Daba bölümünün finalini. İsterseniz Call of Duty oyunlarının açılış videolarından bahsedelim. Hangi biri kötüydü ki? Aksiyon sahneleri ve müzikleriyle beraber birer bütünlük kurmuyorlar mıydı? Yine de bazı isimleri öne çıkarmamız gerekirse, Call of Duty 1 ve Modern Warfare 2’yi çıkarabiliriz. Hele ki Modern Warfare 2’deki müzikleri Hans Zimmer’ın hazırladığı kolaylıkla fark ediliyordu.
En beklenilmeyen olay: Ghost ve Roach’ın benzin dökülerek yakılması
Ghost’un ölmesiyle şok olduk demiştik, ama öldürülme şekli bizi daha da etkilemişti. Hani derler ya “pisi pisine”. İşte aynen öyle. Onca karizma, onca beceri, onca başarılı operasyon ne içindi? Yüzü ihanetle yıkanan bir general için mi, yoksa ona yardakçılık yapan yardımcıları için mi? Kendi adıma konuşmam gerekirse, General Shepherd’ı gördükten sonra helikoptere atlayacağımızı ve bir sonraki göreve doğru yola koyulacağımızı düşünmüştüm. Sakin bir halde konuşmalarını izlerken bir anda saldırıya uğramalarıyla beraber göz bebeklerim büyüdü, kaşlarım kalktı ve o sırada ağzım açıktı… Gary “Roach” Sanderson da ne yazık ki Ghost ile aynı kaderi paylaşmak zorunda kaldı. Neyse ki intikam için Captain Price hâlâ yaşıyordu.
En iyi silahlar: World at War’daki lav silahı, Black Ops’taki Minigun
Silahlar, heyecanlı çatışmaların olmazsa olmazıdır. İlk Modern Warfare’ı hatırlarsanız, hemen her çeşitten silahı kullanabiliyorduk. Hatta sokaklarda kurulan bazı tezgâhların üzerinde de model model silahlar yer alıyordu. Her biri gerçekten iyiydi, ama World at War’daki Lav silahı ve Black Ops’taki Minigun’a ufak bir parantez açmamız gerekiyor sanırım.
World at War’daki ölüm makinesinin, Wolfenstein’daki lav silahından esinlenilerek hazırlandığı belirtilmişti. Dağ, taş, insan, odun demeden önüne geleni kömür olana kadar yakabiliyorduk. Tabii ki sonsuza dek kullanamıyorduk, aksi halde oyun çok kolaylaşabilirdi. Yine bir diğer Treyarch oyunu Black Ops’taki 999 mermiye sahip Minigun da çok etkileyici. Kullandığımız Vorkuta bölümü boyunca bu silahla inanılmaz şeyler yapabiliyoruz. Neredeyse hiç saklanmanıza gerek kalmadan, her yeri paramparça edebiliyoruz (hoş MW2’de de bu silah var).
Eskileri de unutmak olmaz. Alman makineli tüfeği ve Amerikan Thompson, WW2 zamanında geçen oyunlarda belki de en seri ve kullanışlı silahlardı. Bu bölüme son olarak Modern Warfare 2’nin başlangıcında kullandığımız silah aparatı Heartbeat Sensor ve attığını vuran FGM-148 Javelin’i de ekleyelim.
En sevilmeyen karakter: General Shepherd – Modern Warfare 2
İhanet, her zaman tepki çeker, nefret doğurur, ama Shepherd için biraz daha kızgınız açıkçası. Nasıl olmayalım ki, seride görülmüş en karizmatik karakterin ölümüne sebep oldu; Ghost’un. Ruslarla nasıl bir pazarlık yaptı bilmiyoruz, ancak 5 yıl öncesini unutmadım diyor. Binlerce adamın öldüğünü gördüm diyor. Tamam gördün de, bunun bedeli böyle mi olmak zorundaydı? Bunu kendisi istedi. Hem bizim nefretimizi kazandı, hem de yine bizim tarafımızdan cehenneme gönderildi.
Serideki en şüpheli hareket: Call of Duty 4’teki bayrak
Evet, bu bayrak biraz dikkat çekmedi değil. Oyundaki senaryonun bir kurgudan ibaret olduğunu biliyoruz. Olayların Orta Doğu’da patlak vermesi ve ardından birçok farklı ülkeye yayılması sonucu, kendimizi birçok farklı noktada, farklı pozisyonda bulmuştuk. Oyunda yer alan bu bayrağı ise, birden fazla bölümde görebiliyorduk. İki kılıcın bir araya gelmesi ve ortasında yer alan yıldız… İşte bu bayrak, çoğu oyuncunun dikkatinden kaçmadı. Hatta şüphelere bile sebebiyet verdi.
En büyük hayal kırıklığı: Modern Warfare 2’de Türk bayrağının yer almaması
Multiplayer oynanışta haritaların küçültülmesi ve adam sayısının kısıtlanmasını anlarız. Hatta Dedicated Server olayının da kaldırılmasını anlarız. Korsan oyun, bağlantı sorunları derken, nihayetinde herkes iyi bir oyun keyfi yaşamak, yapımcılar da bunu sunmak için çabaladı. Her şeye rağmen Modern Warfare 2, yine de en iyi online deneyimi sunan FPS olarak hâlâ zirvede yer alıyor. Ama ama ve ama… Oyunda hazırlayacağımız avatarlar için ülke bayrakları bulunuyor. Örnek veriyorum, Suudi Arabistan var mesela, ama Türkiye yok, Türk bayrağı yok! Bunu görmezden gelmemiz mümkün değildi haliyle, bayağı da tepki gösterildi, ama keşke bu tepkiye Infinity Ward’dan ortamı yumuşatıcı bir hamle gelseydi. Bildiğim kadarıyla Türk bayrağı hâlâ oyunda yok…
En akılda kalıcı bölümler:
Call of Duty 1 – Stalingrad bölümleri
Şüphesiz en ateşli, en gaza getirici bölümlerdi. Genellikle hücuma kalkmadan önce komutanlardan askerleri ateşleyici konuşmalar yapılır ve “vatanınız için savaşın, ölün” denilerek, askerler ölüme doğru yollanırdı. Çünkü Nazilerin elindeki silahlar, Sovyet güçlerine nazaran daha iyiydi, ama bir kaç zeki asker sayesinde işler tam tersine döndü. Müziklerinden tutun, adamların bağırışlarına, silah seslerinden, şiddetli patlamalara kadar Stalingrad’ta yaşadıklarımız kesinlikle unutulmazlar arasında yerini çoktan aldı.
Call of Duty 4 – Çernobil
Al Asad örgütüyle mücadele ederken, bir diğer yandan da Zakhaev’i öldürmeye çalışıyorduk. Zira bu iki isim bir araya geldiğinde büyük bir problem demekti. Oysa ki Zakhaev, yıllar öncesinden gelen bir belaydı. Captain Price’ın acemilik dönemlerine uzandığımız Çernobil görevinde, hiç kimseye görünmeden, gerekmedikçe kimseyi öldürmeden ilerlemeli ve finalde Zakhaev’i öldürmeliydik. Her şey iyi güzeldi ama, rüzgâr hesabını işin içine katmadık ve neredeyse ölüyorduk. Price’ın bu acemiliği, Captain MacMillan’ın da hayatını kaybetmesine sebep olacaktı neredeyse. Belki de Price, yaşadığı bu tecrübe sayesinde artık soğuk kanlı bir asker olmuştu. Kısaca anlattığım bu sıralamalar, bölümde öyle bir gözler önüne seriliyor ki, insanlar filmden bir kesit izlermişçesine etkilenebiliyor.
Modern Warfare 2 – Havalimanı katliamı
İşte seride en çok yankı uyandıran bölüm. Yapımcılar bu bölüm için oyuna bir uyarı ibaresi eklemiş ve istenilmediği takdirde kullanıcıların bu bölümü oynamadan geçmesine imkân tanımıştı. Tabii ki oynayan da bir hayli fazla oldu. Bölüm herkesin aklındadır, ama kısaca özetleyelim. Rus teröristler, bir havalimanı baskınında tüm sivilleri ve güvenlik görevlilerini öldürerek kaçıyordu. Bu ekipte gizli bir ajan olarak bizim yönettiğimiz karakter de yer alıyordu, ancak bundan haberdar olunduğu için öldürülüyor ve belki de dünyaya en kanlı mesajlardan biri verilmiş oluyordu. Bu bölüm yüzünden Modern Warfare 2’ye tepkiyle yaklaşanlar oldu, hatta Rusya’da yasaklanması bile gündeme gelmişti.
En akılda kalıcı sözler: “Victory or Dead” – Call of Duty 1- Stalingrad
Zafer ya da ölüm. İşte bu kadar basit, bu kadar net. Call of Duty 1’de Stalingrad’a henüz adım atmadan önce, korunmasız bir kayık ile kıyıya doğru hareket ediyorduk. O sırada savaş tüm hızıyla sürüyor, an be an ölü sayısı artıyordu. Bu gibi unsurları göz önüne alınca, askerleri de cesaretlendirmek gerekiyordu. İşte o esnada bazı mektuplar okunuyor, bir nevi herkesin motive edilmesine çalışılıyordu. Yine de kaçmak, yaşamak isteyenler vardı, ki bunun adı aslında ölüm demekti. Tıpkı Kapıdaki Düşman filminde olduğu gibi. İşte bu heyecanlı dakikaların ardından Stalingrad’a ayak basıyor, karşı saldırı için hazırlıklara başlıyorduk. Yine kısa bir konuşma yapılıyor ve son olarak şu sözler söyleniyordu “Victory or Dead”. Bu, her şeyi açıklamıyor mu zaten?
En yenilikçi Call of Duty oyunu: Modern Warfare 1
Zamanın Infinity Ward patronları Jason West ve Vince Zampella, oldukça mutluydu Modern Warfare hakkında konuşurken. “WW2 oyunları yapmayı seviyoruz, ama artık daha iyi işler yapabiliriz. Şimdi kendi oyunumuzu yapmak istedik ve işe koyulduk.” Evet, Activision hâlâ İkinci Dünya Savaşı dönemini tema edinen oyunlar yapılmasını istiyordu. Bu kez Infinity War ise, “hayır, biz kendi oyunumuzu yapacağız, bu da modern arenada olacak” diyerek, tavrını ortaya koymuştu.
Daha önce de WW2’den modern arenaya geçen bir FPS oyunu vardı; Battlefield 2. Ama yine de bu oyun ile Modern Warfare’ın macerasını aynı kefeye koyamayız. Zira Modern Warfare, hem hikâyesi, hem online modları, hem de online oynanışa getirdiği yeni özelliklerle (perkler örneğin) sadece yılın değil, tüm zamanların en çok satan FPS oyunu olmuştu (MW2 çıkana kadar). Böylelikle görüldü ki asıl potansiyel WW2 oyunlarında değil, yenilikçi modern FPS oyunlarındaydı. İlk Modern Warfare da bunun en iyi örneğiydi. Öyle ki, başarısı birçok firmanın dikkatini çekti, akabinde MoH bile modern arenaya adım attı. Pek de başarılı olduğu söylenemez.
En iyi senaryo: Modern Warfare serisi
Seride ilk kez başlı başına düzeyli bir senaryo, bildiğiniz gibi Modern Warfare ile geldi. Önceki oyunlarda, farklı cephelerde, farklı askerlerin gözünden operasyonlara dahil oluyorduk. İşleyiş, Modern Warfare serisinde de hemen hemen aynı, ama bu kez tüm unsurları birbirine bağlayan güzel bir senaryo var. Orta Doğu’da yaşananlar, Rusya’daki karışıklıklar, sonuç olarak Amerikan ve İngiliz birliklerinin olası terör saldırılarına karşı harekete geçmesi… Böyle anlattığımızda oldukça klişe görünüyor olabilir, ama hem karakterler, hem aksiyon sahneleri, hem de diyalogları bir araya getirdiğimizde, Modern Warfare serisi, kesinlikle iyi bir aksiyon filmini andırıyor.
Ek parantez açarak Black Ops’un senaryosunun da gayet iyi olduğunu söyleyebiliriz, ama baktığımızda Black Ops’un Modern Warfare gibi bir devam özgürlüğü bulunmuyor. Oysa biz eminiz ki Modern Warfare 3’ün çalışmaları şu sıra hızla sürüyor ve çözülmeyi bekleyen birçok sır var.
En şiddetli Call of Duty oyunu: Call of Duty: Black Ops
“Infinity Ward ile Treyarch’ı Call of Duty’de nasıl ayırırsınız” diye sorulsa, buna verilebilecek en doğru cevaplardan biri kesinlikle “şiddet” seviyesidir. Her ne kadar Infinity Ward, Modern Warfare 2 ile şiddet sınırlarını iyice zorlasa da, Treyarch’ın World at War’da bir sonraki oyun için göz kırptığı oynanış tarzı, beklenildiği gibi tam da Black Ops’ta önümüze düştü. Hem de ne düşüş! Kollar, bacaklar, kafalar kopuyor, hatta bu kez bununla da kalınmıyor, beklenilmeyen ölümlerle, çeşitli işkence sahneleriyle de zihinlerde yer edecek anlar oluşturuluyor. Black Ops için “şimdiye kadar çıkmış en şiddetli Call of Duty oyunu” yakıştırmasını rahatlıkla yapabiliriz.
En başarılı Call of Duty yapımcısı: Infinity Ward
Evet, bu kesinlikle Infinity Ward. İlk etapta Call of Duty 1 ile İkinci Dünya Savaşı türü FPS’ler arasında liderliği eline aldı (nasıl almasın ki? 100’den fazla ödül alan ve puan ortalaması CoD1 kadar yüksek olan başka bir WW2 FPS bulunmuyor). Ardından Call of Duty 2 ile seriye yeni bir görünüm kazandırdı. Modern Warfare ise, bu serinin artık tüm oyunseverler tarafından kabul görmesini ve tüm dünyaca en bilinen oyunlardan biri olmasını sağladı. Kesinlikle Infinity Ward!
Kısa kısa bunlar da var:
* En yüksek puan ortalamasına sahip oyun:
Call of Duty 4: Modern Warfare – % 94.08 (X360) Gamerankings
* En düşük puan ortalamasına sahip oyun:
Call of Duty: Roads to Victory – % 64.65 (PSP) Gamerankings
* En çok satan oyun:
Call of Duty: Modern Warfare 2 – 20 milyondan fazla
* En çok ödül alan seri:
Modern Warfare (200’den fazla ödül)
* En çok satıldığı ve oynandığı platform:
Call of Duty serisinin her daim en çok ilgi gördüğü platform, Xbox 360 olmuştur. Baktığımızda Call of Duty 2, çıktığı yılın en çok satan X360 oyunu olmuştu. Call of Duty 3 de en çok satanlardan biriydi. Sonrasında World at War, Modern Warfare 1 ve 2 de hem konsolun en çok satan oyunları, hem de çıktıkları dönemin Xbox Live’dan en çok oynanan isimleri oldu. Şu an Black Ops da yine en fazla satış ve oynanış rakamını X360’da elde etti.