CeBIT 2010 Günlükleri – Bölüm 3

Üçüncü günü de geride bıraktık sevgili arkadaşlar. Gün geçtikçe, fuara olan ilginin de giderek arttığına şahit oluyoruz. Zira cumartesi ve pazar günlerinde konuk sayısında rekor artışların olması bekleniyor. Beklentiler, yine bekleyedursun, biz üçüncü güne ufak bir bakış atalım.

Artık Move hakkında ne diyeceğimi şaşırdım. Şahsen kendi kararımı, Kinect’i de denedikten sonra vereceğim, ama konuklarımız Move ile o kadar mutlu oldular ki, yüzlerindeki ifadeleri tek tek resmedip size göstermek isterdim. Sony, Türk oyuncularının kalbini çalmayı başarmışa benziyor. Size Move’u deneyen konuklarımızın iki farklı profilini kısaca özetleyeyim:

* Kaç para?
Move hakkında az da olsa bilgisi olan ve satın almak isteyen kişiler, direkt bize böyle yaklaştı. Tam saymadım, ama sanırım en az 50 kişi, Move’un fiyatını sordu ve almak istedi. Biz ise, sadece tanıtım amaçlı Move’u sergiliyorduk. Aslında bir ara “biz aslında yanlış yapıyoruz. Sony ile anlaşma yapıp Move satışı başlatabilirdik” diye de aklımdan geçirmedim değil. Neredeyse köşe oluyordum, tühh…

* Hemen ben de bir tane almak istiyorum!
Bu sözcükler de, genellikle Move’u bilmeyen ve ilk kez deneyip hayran kalan konuklarımıza ait. En popüler oyunun da kılıçların tokuşturulduğu Gladiator olduğunu söylemeliyim. Genelllikle oyundan önce karşılıklı atışan kullanıcılar, “şimdi seni öldüreceğim, yok edeceğim” gibi ithamlarda bulunup, ardından sanal ortamda kozlarını paylaşmaya çalıştı. Bazen büyük konuşanlar hezimetle karşılaşsa da, bu oyunda kazanmanın en büyük sırrının “hırs yapmak” olduğunu anladı herkes.

Guitar Hero: Warriors of Rock, rock yapmaya doymuyor

İlk iki gün boyunca konuklarımıza şarkılar çaldırdık. Eğlendiler, tekrar denemek istediler, çalanları da zevkle izlediler. Ama ben düşündüm ki, biz en iyisi senaryo modunu oynayalım. Böylelikle henüz oynanamayan şarkıları da unlock edebilecektik, şarkı yelpazemiz de genişleyecekti. Dünyadaki en eğlenceli ve çeşitli oyun bitirme yöntemlerinden birine imza attık ve fikir babası olduğum için mutluyum. Düşünün, bir oyunu bitirmek için yüzlerce kişinin ortak çalışması ne kadar da güzel. Bu bölüme son not olarak, gitarı sırtımın arkasına alarak şarkıları çalmaya başlamam, çevreden büyük ilgi gördü. Virtüöz mü oldum ne?

İsveç’ten sevgilerle

Yabancı ziyaretçilerimiz de oldu tabii ki. Japon, İsveçli ve diğerleri. Aralarında en çok dikkat çeken ise, İsveçli konuğumuzdu. Biraz sohbet ettikten sonra, ismini almadan Özgür’le tanıştırdım ve kısa sürede kanka oldular. İki gün boyunca ara ara standımıza gelerek oyunları denedi, oynayanları izledi ve gün sonunda da balonla oynadığımız voleybol oyununa katıldı. Ne diyelim, keşke tüm Avrupa’nın yüzü de böyle sıcak olsaydı.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere…

Exit mobile version