Oyun İncelemeleri

Codename: Panzers

Neredeyse tüm oyun firmaları İkinci Dünya Savaşı’nı konu alan bir oyun
yapmıştır. Kimi yaptığı oyunlarla özel fanlara sahip olurken (Close Combat,
Sudden Strike…) kimi de iki oynayıştan sonra unutulmaya mahkum oyunlar yapmıştır
(World War II Frontline Command…). Ancak bu işi öyle güzel beceren bir firma
vardır ki, bugüne kadar çıkardığı tüm İkinci Dünya Savaşı konulu oyunları olay
yaratmış ve özellikle RTS manyaklarına PC başında taklalar attırmıştır. Hala
tahmin edemediniz mi? CDV’den bahsediyoruz. Sandalet içine beyaz çorap giyen
Alman çalışanların bulunduğu bu firma ilk Sudden Strike ile tanındı. Sudden
Strike II ve Sudden Strike Forever ile İkinci Dünya Savaşı konulu en iyi RTS’yi
yaptılar önce. Ardından Blitzkrieg geldi. Göz kamaştırıcı grafikler, muhteşem
efektler ve dahası… Ve şimdi Codename: Panzers’i, bana göre şu güne kadar
yapılmış sadece en iyi İkinci Dünya Savaşı konulu RTS’yi değil, tüm RTS konuları
içindeki en iyi oyunu yaptılar. Eğer CDV ve nimetlerini yakından takip eden bir
oyuncu iseniz Codename: Panzers’in ilk isminin Panzers: 1939 – 1945 olduğunu da
hatırlayacaksınızdır. Bir sene veya biraz daha fazla bir süre önce olabilir emin
değilim ama oyunun ismi ilk böyle düşünülmüştü fakat daha sonra şimdiki ismini
aldı. Panzers: 1939 – 1945 ismiyle bir ön incelemesini de sitemizde
bulabilirsiniz.

Asıl savaş şimdi başlıyor

Codename: Panzers üç bölüm, toplam 30 görevden oluşuyor. İster Alman, ister
Sovyet, ister Anglo-Amerikan tarafını oynayabiliyoruz ve her oynadığımız tarafta
bir kahraman mevcut. Alman tarafında canlandıracağımız kahraman Hans von Gröbel
iken, Sovyetlerde Aleksander Vladimiriov, Anglo-Amerikanlarda ise Jeffrey S.
Wilson. Her bölüm ve görevde elimizde bu kahramanlar olacak ve görevleri
bitirebilmek için onları canlı tutmaya çalışacağız. Öldükleri takdirde görevde
başarısız sayılıyoruz.

Almanlarla yani Hans von Gröbel ile oyuna başlarsak görevlerimiz: 1939 –
Polonya’nın işgalinden, 1940 – Fransa’nın işgali, 1941 – Kırım Adası’nın işgali,
yine 1941 – Sovyetler Birliği’nin işgali ve 1942 – Stalingrad’a kadar uzanıyor.
Sovyetlerle oynadığımız zaman ise 1942 – Stalingrad’da başlayan görevimiz, 1945
– Berlin’e kadar sürüyor. Anglo-Amerikanlarda ise 1944 – Normandiya
Çıkarması’yla başlıyor, 1944 – Pazar Bahçesi Harekatı ve yine 1944 – Bulge
Savaşı ile son buluyor. İsterseniz oyundaki asıl görevlere başlamadan önce
Tutorial ve Training Camp bölümünü seçebilir ve oyunun yapısı ve oynanışı
hakkında biraz bilgi sahibi olabilirsiniz. Tutorial’da sadece Alman
kuvvetleriyle, önce piyade, sonra top, uçak ve tanklarla küçük bir alıştırma
yaparken, Training Camp’de ise önce Alman – Sovyet – Anglo-Amerikan
kuvvetlerinden birini seçip, daha sonra da alıştırma yapmak istediğiniz
birimleri ve araçları seçip yine alıştırma amaçlı bir savaşa başlıyorsunuz.

Her görevi bitirmek için kahraman karakterimizi canlı tutmanın dışında bazı
şeyler de yapmamız gerekiyor. Bu bir konvoya eskortluk, hava alanı etrafındaki
uçak savarları gece vakti sessizce temizlemek veya düşman birliklerini bir
köyden tamamen püskürtmek olabilir. Az önce saydığım ana maddeler dışında
isterseniz (aslında sadece istemekle olmuyor) haritayı dikkatle arar ve gitmedik
nokta bırakmazsanız bonus görevlerde sizi bekliyor. Bu bonus görevleri kazanmak
için her binanın içine, alt katına – üst katına hatta çiftlikteki ineğin altına
bile bakmanız gerek. Bonusların oyununuza bir etkisi olmuyor merak etmeyin.
Haritalarımız bazen çok büyük olabilirken bazen de küçücük oluyor. Bu boyut
meselesi görevin bitiş süresini arttırır – azaltırken aynı etkiyi gece – gündüz
ve yağmur – sıcak – kar’da yapabiliyor. Hele bir de oyuna başlamadan önce zorluk
seviyesini en zor hale getirdiyseniz kolay gele, lakin kolay seviyede bile
düşman zorlayıcı cinsten olabiliyor.

Eğer Panzerler başarılı olursa, zafer bizimdir. – Heinz Guderian 1937

Biraz oyunumuzun oynanışından bahsetmek gerekirse; özellikle başlamadan önce
Tutorial veya Training Camp’e bir göz attıysanız hiç zorlanmayacaksınızdır.
Baksanız bile 10 – 15 dakika içinde ısınabileceğinizi tahmin ediyorum. Her
birimimizi ister saldırıya hazır – pasif – savunma formasyonuna sokabiliyoruz –
ki olması gereken saldırıya hazır pozisyonudur. Pasif pozisyonu denemeyin bile
çünkü düşman dibinize gelse bile askerleriniz saldırmıyorlar. Her emre uyan
askerler oluyorlar kısacası. İşte burada keşke Close Combat’ı biraz örnek
alsalarmış dedim çünkü düşman ateş ederken hangi asker bön bön bakar? Her neyse,
bu kadar sorun (aslında sadece bir, iki…) en mükemmel oyunda bile olur değil mi?
Saldırıya hazır, pasif pozisyona gir gibi oyun içi özellikleri yanı sıra bazı
piyadelerimiz el bombası atabiliyor ve bu özellikle piyade ile zırhlı bir araç
karşılaştığında ilk yapmanız gereken şey. Tabii el bombası sınırsız değil ama
iyi bir şekilde siper almışsanız hem askerlerinizin az sağlığı gider hem de
düşmana büyük zarar verebilirsiniz. El bombasını klavyede “S” tuşuna basarak
aktif hale getirebilir ve farenin sol tuşuna atmalarını istediğiniz hedefe
gönderebilirsiniz. İsterseniz “S” tuşu yerine menüden yine fare ile seçip aynı
işlemi tekrarlayabilirsiniz. RTS oynamış kişiler tuş ve fare kombinasyonunu
bilirler zaten. Bilenler de bilmeyenlere öğretsinler, onu da yapmazlarsa
“ReadMe” dosyasını bir zahmet açıp okusunlar.

Codename: Panzers’de İkinci Dünya Savaşı’nda hangi silah veya ne şekilde piyade
kullanılmışsa emrinize amade. Alman Königstiger’lardan, Sovyet T-34’lere,
Amerikan Sherman’lardan tekrar Alman Panther’lerine… Sayısız zırhlı araç
dışında her türlü top (Alman 88’likleri…) ve roket (yine Alman Nebelwerfer’ler –
ki ben bu silahın sivrisinek gibi sesine hastayım) yine emrimizde. Piyade
birliklerimiz ise tüfek, makineli tüfek, tank savar tüfekleri, tıbbi malzeme,
alev makineleri, havan topları gibi silah ve önemli araç – gereç taşıyan
askerlerden meydana geliyor. Özellikle sıhhiye erlerinden her birliğinize bir
adet verirseniz ne kadar işe yarayacaklarını göreceksiniz. Sıhhiye erlerinin
makineleşmiş halleri ise Panzerlerimiz için yine mevcut. Her çarpışmadan sonra
zırhlı araçlarınıza bu araçla bakım yapmayı ihmal etmeyin sakın! Yine aynı
şekilde mühimmat taşıyan kamyonlarla da mermisi bitmiş topçularınıza,
Panzerlerinize mermi sağlayabilirsiniz.

Oyun boyunca zırhlı araç içindeki mürettebat ne kadar başarılı olursa rütbesi
artıyor. Böylece hem hasar alması daha zorlaşıyor hem de düşman kuvvetlerine
karşı verdiği zarar artıyor. Bu yüzden rütbesi yüksek kuvvetlerinizi ön saflarda
çarpıştırmaya özen gösterin. Rütbesi düşük veya ekibinize yeni katılmış
kuvvetleri ise onların hemen arkalarında savaştırın ki rütbe ve tecrübeleri en
az hasarı alarak artsın. Bu rütbe olayı sadece tank ve diğer zırhlı araçlar için
geçerli değil elbet. Aynısı piyadelerimiz için de geçerli. Onlarda ne kadar
başarılı olurlarsa rütbeleri artıyor ve tecrübelerinin sayesinde daha iyi
savaşıyorlar. Bu farkları tecrübeli ve rütbeli askerlerinizin yanında tecrübesiz
ve rütbesiz veya rütbesi düşük askerleriniz savaşırken rahatlıkla göreceksiniz.
Mesela askerleriniz (pozisyonlarının saldırıya hazır olduğunu varsayıyorum)
saldırıya uğradıklarında bulundukları yere göre çömeliyor ve yatabiliyorlar.
İşte Codename: Panzers’i insanı kendisine hayran bırakacak küçük detaylarından
bir kaçı daha! Bir piyade birliğine tıklayıp ardından da bir zırhlı araca
tıklarsanız (yolcu almayanlar, Panzer gibi…) askerleriniz o aracı çatışma anında
siper olarak kullanıyorlar! Aynısı etraftaki her şey için de geçerli! İster
çiftlik evindeki bir ineği tıklayın ister bir binayı ister patlamış bir tankı!
Bir savaşta ne yapılabilecekse her şeyi Codename: Panzers’de yapmak mümkün. İşte
bence bu ve daha bir çok özelliği yüzünden Codename: Panzers’e RTS demek basit
kalıyor aslında. Savaş simülasyonu daha bir yakışıyor, gerçeğe yakın oluyor.

Jawohl, Herr General Guderian!

Diğer RTS’lerde olmayan bir başka özelliğimiz ise her görevi bitirdikten sonra
bir prestij puanı alıyoruz. Bu prestij puanı ile bir başka göreve başlarken
birliğinize bir önceki görevde elinizde kalan askerler dışında yeni askerler,
Panzerler, toplar ve araçlar sağlayabiliyorsunuz. Fakat burada dikkat edilmesi
gereken bir ayrıntı var lakin ben etmedim ve ilk görevden itibaren yanımda olan
bir tank mürettebatımı tam anlamıyla sattım! Mesela elinizde eski bir Panzer
var: Panzer II diyelim. Mürettebatınız çok iyi savaşmış ve uzun zamandır bu
aracı kullanıyorlar. Rütbeleri ve tecrübeleride eşsiz. Sakın ola bu birlik
yaratma ekranında önce bu Panzer II’den kurtulmak istediğiniz için “Sell”
demeyin. “Replace” deyin. Böylece mürettebat aynı kalıyor, sadece araçları
istediğiniz araçla değişmiş oluyor. İşte Codename: Panzers’in bir diğer hoş
özelliği. Her cümle sonuna bunu ekliyorum ama ne yapayım, elimde değil. Bu
oyunun her noktasına eklenmesi kod haline getirilip bu cümle. Örneğin savaş
esnasında bir Panzeriniz artık bir çatışma daha kaldıramayacak durumda ve
dumanlar çıkmaya başlamış. O birimimize tıklıyoruz ve o da ne? Telsiz
konuşmasından sesler kesik kesik geliyor: Ja.. l.. Her… neral.. Alev silahı
kullanan askerlerimiz ile bir zırhlı araca -mesela tanka- saldırma emri
verdiğimizde tankı pişiriyorlar ve bu yüzden düşman mürettebat tankı terk
ediyor. Bu sayede de düşman tankı tekrar soğuduğu zaman kendi mürettebatımızı o
tanka göndererek tankı ele geçirmiş oluyoruz. Oyun içinde ihtiyaç duyduğumuz
zaman ister bombardıman, ister savaşçı uçak, ister topçu ateşi, ister de
paraşütçü asker talep edebiliyoruz ancak bunlar kısıtlı ve her görevde mevcut
değiller.

Codename: Panzers’de etraftaki her şey ile etkileşim halinde bulunabildiğimizi
üstlerde hafiften değinmiştim. İyi bir örnek vermek gerekirse Panzerleriniz
ormanlık bir alan içinde ilerlerken ağaçları devirebiliyorlar. Aynısı topçular
içinde geçerli. Topların düştüğü yerde hem büyük çukurlar oluşuyor hem de
etrafta ne var ne yok yıkılıyor. Ayrıca isterseniz bir makineli tüfek takımını
bir evin içine yerleştirebilirsiniz –ki bu çok yararlı oluyor çünkü düşman o
evin yakınından geçtiği sırada bizim askerlerimiz koruma altında ateş
edebilirken düşman askerler açık alanda saldırıya maruz kalıyorlar ve siper
alana kadar çok fazla kayıp veriyorlar. Kısacası oyun için özellikler anlatmakla
bitmez. En iyisi ve daha fazlasına şahit olmak için, oyunu almak.

Savaşta iyi kötü yoktur…

Oyunumuzun yapısı ve oynanışını bir kenara bırakıp grafiklerden bahsetmek
gerekirse mükemmele yakın diyebilirim. Tüm evler, binalar, ağaçlar, araçlar… Her
şey harika modellenmiş. Özellikle piyadeler de 3D teknolojisinin sınırları hayli
zorlanmış bir RTS için. Bu detayları oyun sırasında “+” ve “-“ tuşlarını
kullanarak yakından inceleyebilir ve ne anlatmak istediğimi rahatlıkla
anlayabilirsiniz. Ayrıca üç CD’den oluşan oyunun üçüncü CD’sinde oyunun yapım
aşamasıyla ilgili bir çok materyal de mevcut. Efektlerde de sınıfı pek iyi ile
geçmeyi başaran Codename: Panzers, özellikle top ve tank atışları sırasında
gerçek bir savaş hissi veriyor. Patlamalar ve araçların hasar alışları çok iyi
düşünülmüş ve oyuna aktarılmış. Tek kötü yanı piyadelerin ölüm şekilleri. Basit
bir RTS oyununda ölen piyadelerden pek farkları olmamış. Ayrıca oyun içinde
piyadelerin detaylarını yakalayabileceğiniz ara sahneler mevcut. Çoğu RTS
oyununda olmayan ara sahnelerle süslendirilmiş Codename: Panzers’in ara
sahneleri insanı oynarken daha da bir heyecanlandırıyor. Mesela Fransa’nın
Almanlar tarafından işgali sırasında tanıdık bir yüz görecekseniz: Erwin Rommel.
Ancak bu ara sahnelerde askerlerin ağızları oynamıyor. Ara sahnelerin tek kötü
yanı bu fakat bunun dışında hareketleri sanki başarılı bir FPS oyununun ara
sahneleri gibi olmuş. Ağızların oynamadığı ara sahnelerden bahsetmişken
seslerden bahsetmek istiyorum lakin seslendirmede kanımca büyük bir eksi var.
Almanlarla oynarken tüm askerlerimiz Almanca konuşuyorlar fakat aynısı kahraman
olarak canlandırdığımız Hans von Gröbel için geçerli değil. O İngilizce’yi
tercih etmiş nedense. Aynısı Sovyetlerle oynarken de geçerli. Askerler Rusça
fakat kahraman Aleksander İngilizce. Ara sahnelerde ise tüm karakterler
İngilizce konuşuyor. Keşke herkes kendi dilinde konuşsaydı ama İngilizce altyazı
kullanılmış olsaydı. Sesler yönünden oyunun alabileceği tek eksi puan budur.
Bunun dışında oyunun müziklerinden, patlama seslerine her şey çok iyi oturmuş.

Codename: Panzers bugüne kadar çıkmış ve savaşı özellikle de İkinci Dünya
Savaşı’nı RTS’ye döken en iyi “Savaş Simülasyonu”. Yapabileceklerinizin sınırı
yok. Grafiklerinden, yapısına her şey gerçek hayattan kopyalanıp, yapıştırılmış
gibi. Multiplayer modunu deneme şansım henüz olmadı ama 8 kişiye kadar Lan,
Direct IP ve Gamespy aracılığı ile Internet’ten oynanabileceğini eklemek
isterim. CDV yine büyük bir iş başardı ve sanırım yine CDV yeni bir oyun
çıkarana kadar en iyisi Codename: Panzers olacak. Codename: Panzers’den sonra
RTS’ye bakış açınız değişecek. Bu yüzden almadan önce iyice düşünün. Ama İkinci
Dünya Savaşı’na ilgi duyanlar bu yazıyı okuyorlarsa kıysınlar paralarına ve
hemen alsınlar! Codename: Panzers tam anlamıyla bir klasik.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu