İkinci Dünya Savaşı konulu oyunların en çok sevilenlerinden Minik
Komandolarımız ile tekrar karşılaşmamıza az kaldı. Minikler, minnacıklar ama
yaptıkları iş çok büyük. Koca savaşın kaderini kökten değiştirebiliyorlar ve
yapmaları istenen işi de en ufak bir pürüz çıkarmadan bitirmeleri lazım. Önceki
üç oyun bize bu atmosferi oldukça iyi yaşatmıştı ve taktik gereği sessiz
olmamızı, doğru anda doğru şeyi yapmamızı ve sırf bunlar yüzünden aynı bölümü
defakez oynamamızı gerektirmesi bile o kadar göze görünmemişti. Seri genel
olarak zordu ve yapımcılar sanki savaşta yaşanan zorluğu bize oyun içerisinde
yaşatmaya çalışmışlardı. İzometrik görüş açısından oynadığımız üç oyun da
birbirinden zordu. Burada birbirinden farklı kabiliyetlere sahip komandoları
kullanarak düşman hattına sızmaya ve çeşitli görevleri gerçekleştirmeye
çalışıyorduk. Son oyunda değişen tek şey kamera açısı: Commandos dendiğinde akla
gelen neredeyse imkânsıza eşitlenen zorluk düzeyi kendini koruyor.
Bence de sence
Birinci kişi görüş açısının seriye neler kazandırabileceği oyunun duyuruluşundan
beri tartışılıyordu ve en nihayetinde demo internette yayınlandı da
sorularımızın çoğu açıklığa kavuştu. Önceki oyunların aksine Strike Force’da
sadece üç kahramanımızla mücadele ediyoruz. Bunlar: Spy, Green Beret ve Sniper.
Hatırlayacağınız üzere her kahramanın kendine özgün kontrolleri ve silahları
var. Spy gölgelerden ilerleyerek düşmanlarına kendini fark ettirmeden sinsice
yaklaşıp alaşağı edebiliyor; Green Beret ağır silahları kullanabiliyor; Sniper
ise tüm düşmanlarını gözünden vurarak indiriyor. Demo içerisinde üç karakteri de
kullanma şansımız var. Sorunsuzca yüklediğimiz demonun ardından single player
kısmında iki farklı bölüm karşılıyor. Birinde aynı anda hem Green Beret’i hem de
Sniper’ı kontrol edebiliyorken, diğerinde sadece Spy ile ilerleyebiliyoruz. İki
kahramanı birden kontrol ettiğimiz bölümde tekneyle bir Nazi karargâhına
yanımızda birkaç asker ile baskın düzenliyoruz; diğerinde ise Spy ile beraber bu
kez gece vakti bir Nazi kampına sızmaya çalışıyoruz.
Oynamamıza izin verilen iki bölümde genel olarak Commandos yapısına uygun harita
tasarımı dikkat çekiyor. Bundan önceki diğer üç oyunun da yapımcılığını yapan
Pyro Studios kendileri için standart bir işi burada da ortaya koymuşlar; diğer
oyunlardaki genel kalite burada da mevcut. Genel malzemeye dokunmadan FPS
açısından aynı şeyleri ortaya koymayı düşünen Pyro’dan açıkçası normal bir
davranış bu. Lakin gelin görün ki Commandos gibi bir seriye imza atan ve
Imperial Glory ile Praetorians gibi hatırlanası oyunları üreten bu firmanın FPS
dalında herhangi bir geçmişi yok. Hatta yaptıkları tüm oyunlar da işte bu
saydıklarım. Fakat oyun içerisinde bunun çok büyük bir eksiğini hissetmiyoruz.Haklısın galiba
Oyun içerisinde bütün kahramanları kullanmamızı gerektirecek bölümlerle
karşılaşacağız. Karakterler arasında istediğimiz an “Tab” tuşunu kullanarak
geçiş yapabiliyorsunuz. Demo içerisinde yer alan Green Beret ve Sniper’ı aynı
anda kontrol ettiğimiz bölümde bunu dilediğimiz gibi test edebilme imkânımız
var. Geçişler başarılı; ama atraksiyonun yükseldiği anlarda her iki
kahramanımızın kontrolünü randımanlı şekilde elde tutmakta zorlanabiliyorsunuz.
Onun yanında genel itibariyle yüksek aksiyon da Commandos’un yapısına biraz
aykırı. Onlarca düşman askerinin olduğu bir yere elde silah ile bodoslamasına
dalmak isteyebilirsiniz; işte bu olay Commandos’un taktik gerektiren yapısını
pek taşımıyor. FPS’de taktik yapılmaz mı peki? Tabii ki yapılır. Brothers in
Arms bunu sağlamada başarılıydı. Commandos’un dengi Brothers in Arms değil
elbette. Fakat Commandos’u önceki üç oyunda alıştığımız açıda oynamak ile aynı
şeyi FPS kamerasında yapmanın birbirinden çok farklı şeyler olduğunu demo bize
gösteriyor. FPS mantığının yükselttiği aksiyon teması, Green Beret’i düşman
ordusunun ortasında bırakıp Sniper ile hepsini avlamak durumunda bırakabiliyor
insanı; bu kadar fazla aksiyon Commandos için çok fazla. Üstelik o sırada Green
Beret olduğu yerde duruyor.
Bunun yanında tek kişi oynamanızı gerektiren bölümler daha başarılı tasarlanmış.
En azından geçişler ile kahramanlarınızı zor durumda bırakmak gibi bir şansınız
yok. Demo içerisinde tek kişi ile oynayabildiğimiz bölümde Spy ile beraberiz.
Elimizde düşmanımızın arkasından yaklaşarak onu boğmak üzere kullanabileceğimiz
bir tel var. Onun genel yetenekleri arasında düşman askerlerin üniformalarını
giymek ve Almanca konuşabilmek yer alıyor. Bu sayede etraftaki alman askerlerine
yakalanmıyor ve rahatça aralarında ilerleyerek verilen görevlerin altından
kalkabiliyor. Bu noktada bir ayrıntı olarak rütbesi yüksek olan askerlerin
üniformalarını giydiğinizde diğer askerlere yakalanmıyorsunuz; düşmanınızın
görüş açısına doğru madeni para atarak dikkatini o yöne çekebiliyor ve
düşmanınızı rahatça öldürebiliyorsunuz. Bunların tamamı zaten önceki oyunlarda
da kullandığımız şeylerdi. Genel olarak onunla oynamak ise diğer ikisine göre
bence biraz daha keyifli. En azından Commandos tadını verebilen tek kahraman bu
üçü arasında sadece o!
Sanırım öyle
Grafiksel olarak oyunun çok da yeni şeyler sunmadığını görüyoruz. Ortalamanın
üzerine çıkan; ama fazlasını bu açıdan içermeyen grafikler, Call of Duty 2’nin
ardından açıkçası burada biraz sönük. Silahların duruşları ve vuruş hissi ise
yerinde. Tetiğe bastığınızda her silahtan ayrı ayrı çıkan tok ses bunu vermeye
yetiyor. Müzikler de aynı şekilde oynayanı heyecanlandırmayı başarıyor.
Commandos’a ikinci oyunuyla başlamıştım ve üçüncü oyun ile birlikte serinin bu
yönde ilerleyeceğini, efsaneleşeceğini düşünmüştüm. Önceki üç oyun da
birbirinden güzeldi; ama oyunun First Person Shooter sürümü Commandos adına çok
da yakışmamış. Katiyen oynanmaz bir yapım demiyorum; ama bizim alıştığımız oyun
bu değildi. Bütün kahramanları tepeden görürken hepsinin kontrolünün kendinizde
olduğu hissini çok daha iyi alıyordunuz, Strike Force’da bu yok. Bu oyun aynı
anda üç farklı İkinci Dünya Savaşı FPS’si oynamak gibi bir şey. Commandos
hayranları kaçırmayacaklardır; ama bu onların bildiği Commandos değil.