Counter Strike Öldü mü? Öldü öldü…

Half Life Efsanesi


Yıl 1998; dudak uçuklatan, göz kamaştıran ve diğer duyu organlarımızı da can damardan etkileyen bir yapımdı karşımızda duran. Half-Life’dan bahsediyorum. İsmi bile çok etkileyiciydi. Hele oyunun giriş sahnesi yok mu? Film gibiydi. Uzun bir tren yolculuğu, robotlar bir şeyler yapıyor, bilim adamları gidip-geliyor bir şeylerle meşguller… Belki de bir credits’di o giriş. Dönemin baş ağrıtan görüntü sistemleri ile cebelleşerek çalıştırmıştık ama hakkını da veriyordu hani. Çok uzun ve etkileyici bir oynanabilirliğe sahip, senaryosu da benim şu ana kadar gördüklerimden en iyisi diyebilirim.


2 Yılın Ardından patlayan bomba…


Böyle bir yapımı oynarken açıkçası bir Counter-Strike eklentisinin geleceği hiç de aklımda yoktu. 2000 yılında Counter-Strike ek paketi çıkmıştı. O zamanlarda multiplay’le de pek alakam yoktu diyebilirim. Multiplay benim için abimi Fifa’da mouse ile yenmekti. Ta ki bir arkadaşımın ısrarı üzerine zorla internet kafeye götürmesine kadar. O zamanlar ADSL falan da yoktu. “Evden oturup da multiplay takılayım” diyemiyorduk. Ancak ağ hızıyla multiplay zevki yaşabiliyorduk. Gidiş o gidiş herhalde 4-5 saat (ki bu rakam benim internet kafede oturma sürem için çok fazla idi) başından kalkmamıştım. Muhteşem bir denge, günümüz silahları, son grafik teknolojisi(ki o dandirik PC’lerde full detail oynayamıyorduk), gerçeğiyle birebir silah sesleri… Bu faktörler bizi iyice oyunun içine sokuyordu. Atmosfer had safhadaydı…


Bir Hastalıktı…


Counter-Strike hayranları gitgide büyüyordu. Herkesin dilinde aynı şey vardı. Okuldan çıktıktan sonra adres internet kafelerdi ve herkes CS oynuyordu. Artık arkadaşlar arasında da maç konusu, psikopat dizileri konuşulmuyor hep CS konuşuluyordu. Silah isimleri kendi isimleriyle değil de CS’deki sıralamalarıyla anılıyordu. Belki de birçok insan o silahların isimlerini CS’den öğrendi. Böyle bir oyundu CS. Üstte paragrafta saydığım birçok neden, peşinden bu kadar adam sürüklüyordu. Her şeyiyle kaliteli bir oyun en önemlisi ise çok dengeliydi. Saçmalık görmek zordu. Olsa bile saçmalık bile dengeliydi.


Source Düşüşü…


Eee şimdi gelelim neden Counter-Strike: Source, ilk CS gibi tutulmadı. Neden? Üstteki paragrafı bir kez daha okursanız bunun cevabını alırsınız. Ama ben biraz daha derinlere dalaraktan açıklayayım. Bir kere Sierra Half-Life 2 ile işi batırdı bence. Grafik teknolojisi tanıtımı gibi bir oyundu HL 2. Ne bir senaryo, ne bir sürükleyici oynanabilirlik… Basit basit fizik oyunlarıyla çok sıkıcı bir oynanabilirlikle Half-Life 2 oyuncuları kendinden çok soğuttu. Gerçi Episode serileriyle biraz toparladılar. Fakat sonuçta büyük bir beklentiydi HL 2… CS: Source, Source motorunun ismini almıştı. Source motorunun tüm nimetlerini kullanıyordu. Eski haritalar mevcuttu oyunda ama müthiş bir görsellikle mevcuttu. HDR’sinden tutun, daha detaylı kaplamalara kadar her şeyiyle büyüleyiciydi. Fizik motoru, vücutların yaralanmalara tepkileri çok iyiydi. Sonuçta Havok motorunun da katkısı büyüktü. Ama fanları bu oyunu beğenmedi. Beğenenlerde oldu tabi ama CS’de büyük bir kitle oyunu bıraktı. Source çok farklı geldi herkese. Dengeler çok bozuldu. Birçok oyuncu yeni oynanabilirliğe alışamadı. Beğenmedi. Ve bu oyunun sonunu, sonunu demeyelim de düşüşüne neden oldu. Hepinize iyi oyunlar…

Exit mobile version