Crash Bandicoot

İsim: Crash Bandicoot
Çıkış Tarihi: 1996
Türü: Platformer
Yapımcı: Naughty Dog
Platform: Playstation

Her şeyin bir başlangıcı var…
Hâlen oyun piyasasında bulunan yapımcıların eski oyunlarını oynadınız mı? id Software’ın Doom’u, Electronic Arts’ın Need For Speed serisini, Naughty Dog’un Crash- bekle, zaten bunun hakkında konuşacağım.

Hikaye ve oynanış yönünden kendini kanıtlamış bir yapımcı olan Naughty Dog, şu an ki Last of Us ve Uncharted serisi ile biliniyor. Playstation 1 zamanından beri oyun sektöründe bulunan Naughty Dog’un ilk oyunu olan Crash Bandicoot, zamanında herkesin ağzını açık bırakmış ve yapımcıların tanınmasına büyük bir rol oynamıştı. Öyle ki, yapım aşaması bir veya bir buçuk sene süren Crash Bandicoot, bir sürü değişiklikler ve tasarı aşamasından geçmişti. Hatta bir ara oyunun gelişim aşamasındaki ismi “Sonic’s Ass Game” idi. (Nedeni ise sürekli Crash’i arkasından görmemiz ve poposuna bakmamızdan dolayı, konsept aşamasında bu ismi verdiler.)

Çıkış amacı; “Her konsolun kendine göre bir maskot edinmesi” olayıydı, yeni çıkan Playstation konsolu için de bu durum geçerliydi. Playstation platformu üzerinde oyun yapmaya başlayan Naughty Dog, ilk olarak “Willy the Wombat” adlı bir karakterle geldi. Uzun süreden sonra ki bunun içinde bölümlerin, haritaların ve kodlamaların bitmesine yakın, karakterin  ismini “Crash Bandicoot” olarak değiştirdi. Bandicoot, yani keseli porsuk, Tazmanya’da yaşayan, zararsız bir keseli hayvandır, ve çoğu insan porsuğun nasıl gözüktüğünü bilmez, buna ben de dahil. Ama şunu söyleyebilirim ki, Crash’in de porsuklarla pek alakası yok, tabii benim düşüncem bu…


Konusuz oyun mu olur hiç?
Her oyunun, türü fark etmez, başlangıçta oynamanız için bir neden verilir, buna oyunun hikayesi denir elbet. Peki, Crash Bandicoot’un hikayesi neydi? Ah, doğru, direkt adaya atılarak oyuna başladınız. Oyunun kitapçığında yazana göre, kötü kalpli Dr. Neo Cortex, kız arkadaşımız olan Tawna Bandicoot’u aniden kaçırıyor, tabii ki onu kurtarmak elimizde -de, bunu önceden söyleyebilirlerdi. Ah, belki de neden Tawna’nın bayağı dikkat çekici olmasıdır, kim bilir?

Oyunun akışı, bildiğimiz platform tarzında, A noktasından B noktasına, platformdan platforma atlayarak, düşmanları alt ederek ulaşmak. Sevdiğim yönlerden birisiyse Crash Bandicoot’un bunu atmosferik bir şekilde harika yansıtması ve kontrollerin yeterince sıkı ve iyi cevap vermesi oluşu. İlk başta kontrollerin biraz geçten algıladığını hissetseniz de, birazcık alıştıktan sonra oyunun hızına ayak uydurup ne kadar basit olduğunu anlayabiliyorsunuz.

Platform oyunu olduğu kesin ama Naughty Dog, etrafın boş olmamasını istiyordu, oyuncular en azından aşmaya çalıştığı platformlarda onlara yardımcı olarak etrafa… Kutu dizdi, evet, basit kutular, üzerinde soru işareti olan kutular, can kutuları ve diğer bir sürü çeşit. Aralarında TNT; üzerinde zıplayınca üç saniyede patlayan kutuları da oyuncuları zorlamak için koymuş Naughty Dog.  Kutular bölüm içinde etrafta dağılmış duruyor, peki bunları nasıl açabilir- pardon, kırabiliriz ki? Üzerine zıplayarak, veya Crash’in şu an herkes tarafından bilinen ve popüler hareketi olan etrafında dönmesi ile. Düşmanları alt etmek, kutuları açmak, boss fight’ların özel güçlerini geri çevirmek, sadece bu özel hareket ile oluyor, ve diğer özel hareket ise sadece zıplamak diyebilirim.

Tabii ki düşmanlardan bahsedince, bu macerada ölüm her tarafta, ölüm çukurları, yengeçler, kötü bilim adamları, et yiyen bitkiler, sizi altında ezmeye çalışan kocaman bir kaya da buna dahil. Elinizde ne kadar can varsa o kadar rahat oynarsınız derim. Unutmadan, kutulardan çıkan Wumpa Meyveleri’nden 100 tane toplarsanız, bir tane can elde edebiliyorsunuz.
 Maceramızda bize en büyük yardımı Aku Aku sağlıyor. Aku Aku, Crash’in yanında duran yaşlı bir maske. Bu maskeyi kutulardan bulabiliyoruz veya bazen herhangi bir bölümde açıkta bulunabiliyor. Bize yardımı ise düşmanlardan bizi korumak, yani bir nevi kalkan görevinde bulunuyor (buna ölüm çukurları dahil değil maalesef). Üç tane Aku Aku maskesi toplamak ise, bize birkaç saniyeliğine ölümsüzlük sağlıyor- tekrar, buna ölüm çukurları dahil değil- , önümüze gelen bütün kutuları kırma, düşmanlara dokunarak alt etme ve hız veriyor. Eğer ölmeden devam ederseniz, tekrar başka bir Aku Aku maskesi almak tekrar bu özelliği geri veriyor bize.

Oyundaki başka özelliklerden biri ise de “Gem” olayı, her bölümde kırılması gereken belirli sayıda kutular var, eğer bölümdeki bütün kutuları ölmeden kırabilirseniz, saydam bir elmas veriliyor. Bunlardan belirli bir sayıda elde ederseniz, size farklı renkte elmaslar veriliyor, bu renkli elmaslar ise diğer bölümlerde bir platform olarak, başka platformlara ve bölümlere geçmenizi sağlıyor. İlk başta elmas olayı karmaşık gözükse de, ilk bölümlerde “Elmas alamadım.” diye üzülmeyin, çünkü ilerki bölümlerde toplamaya başlayıp, ilk bölümlerdeki elmasları toplamak için geri döneceksiniz. Ne kadar kolay gözükse de, kutu kırma olayını her bölümde ölmeden yapmanız gerek, herhangi bir ölümde, elması alma şansınızı kaybediyorsunuz, ama illa ki almak istiyorum diyorsanız tek yapmanız gereken bölümü menüden tekrar başlatmak.

Zamanının platform oyunlarından farklı kılan özelliklerden biri ise ara yüzün üç boyutlu adalardan oluşması. Bu noktalardan noktaya gezip, sadece X tuşuna basmanız yeterli. Oyundaki menü azlığı ve arayüzün şirin olması, oyuna hemen başlama gibi bir güzel özellik diyebilirim. Şu ki, oyunda üç ana ada var, ilki “aniden” atıldığınız ve yerleşimin olduğu ada, ikincisi daha çok unutulmuş tapınak ve köprülerin, az yerleşim yerlerlerinin olduğu ada ve üçüncüsü ise- Bu ada…

Basit mi? Ne basiti?
Zorluk seviyesine gelince… Önemli noktalardan biri, PS1’de çıkmış diğer ve Crash serisinin devamı olan Cortex Strikes Back ve Warped’a karşın nasıl olduğu. Başlarda kolayca oynayabildiğiniz ve yeterince affedici olan oyun, gittikçe sabrınızı ve kabiliyetlerinizi zorluyor. Üçüncü ada, benim için, baya zor olan bir yer. Çoğu platform oyunu gibi zaman, el kabiliyeti, sabır ve düşünce gerektiriyor. Her ne kadar son çeyreğine gelsem de, “Slippery Climb” benim için “Artık yeter.” dediğim nokta oldu.
 Normalde her bölümün aynısını, fakat daha zorunu ilerki bölümlerde tekrar oynuyorsunuz. Mesela, en eğlenceli bölümlerden biri olan Hog Wild’da, domuzun üzerine atlayan ve kasabanın altını üstüne getiren Crash’i kontrol ediyoruz, ikinci adada ise bu bölümün daha zoru olan Whole Hog, kabilyet ve zamanlama gerektiren gerektiriyor. Slippery Climb ise diğer bölümlere göre çok farklı, bir sonraki bölümü olan “Stormy Ascent”, Naughty Dog tarafından o kadar zor bulunmuş ki oyunun çıkmasına birkaç ay kala  bölüm tamamen kaldırılmış. (Günümüz oyuncuları ise şimdi ki oyunları zor bulmaya devam etsinler. Dark Souls neymiş ya?)

Benim gibi başka oyuncuları da zor duruma sokan durumlardan biri ise, oyunu istediğiniz zaman kaydememeniz olabilir. Var olan sürecinizi kaydetmeniz için Tawna Token’lerin kutudan çıktığı bir bölümde, üç tane Tawna Token bulmanız, ve Bonus Round’u ölmeden geçmeniz gerekiyor. Üstüne üstlük, kaydettiğiniz oyuna geri dönmek isterseniz bütün her şeyiniz silinmiş oluyor, yani bu Wumpa Meyvelerinin silinmesi ve canlarınızın dörde indirilmesi gibi. Diyelim baya yoruldunuz, ellerinizin dinlenmesi gerek ve yaklaşık elli tane canınız var. Sonraki bölümde oyunu kaydetmeniz gerekiyor- of, bu bölüm de bitti. Ama o da ne? Kaydettikten sonra geri geldiğinizde kaydınızdaki elli canınız dörde düşmüş ve Wumpa Meyveleri ise sıfırlanmış. Aslında geride kalan bölümleri oynayıp canlarınızı kazanabilirsiniz, ama bir defa alınan can asla o bölümde geri gelmiyor. Yani, son söz olarak bu oyun tamamen sabır gerektirir, her ne kadar başta kolay olsa da son adada oyunun sizi zorlayacağını unutmayın.

Görselleri ve müziği ile akıllardan hiç çıkmadı.
Müzikleri John Mancell tarafından yapılmış olan Crash Bandicoot’un soundtrackleri cidden hoş ve tamamen oynadığınız yerin hissine uygun. Yerleşim yerinde iken daha çok kabile müzikleri, fabrikada iken daha çok elektronik tarza ve köprüdeyken ise uzak doğu türünde müzikler duymanız mümkün. Grafiksel anlamında, 1996 yılına göre baya iyi iş çıkaran Naughty Dog, birkaç sene sonra çıkaracakları diğer iki oyunda bu grafikleri geliştirecek tabii ki. Teması ilk başlarda tapınak, köy yerleşimi, ormanlık arazi iken, son bölümlere yaklaştıkça fabrika, kale veya esrarengiz bölümlerde oyuna devam ediyorsunuz.

Gel zaman git zaman, Crash Bandicoot halen PS1’deki en klasik oyunlardan biri sayılıyor, bir sürü fanı olmasına karşın Crash’in görüldüğü son yer Mind Over Mutant oyunu ile 2008’de idi, sonradan telif hakları kapanan ve halen Naughty Dog’un elinde bulunan Crash, son zamanlarda ise popüler kültür ve sosyal medya taraflarında Naughty Dog’a hatırlatırlıken, yakın zamanda çıkan Uncharted 4’te, Crash Bandicoot easter egg’i bulunmakta. Her ne kadar Nathan’in her zaman Crash Bandicoot hakkında bir yorum yapması canımı sıksa da, Naughty Dog’un hâlen Crash’i umursaması beni sevindirdi. Umarım yakında sağlam bir oyunla geri döner.

Exit mobile version