Crusader Kings oyununu ne kadar sevdiğimi bilirsiniz. Serinin ikinci oyunu Crusader Kings 2’yi şu an toplamda Steam üzerinden 60 saatin üzerinde oynamış durumdayım. Bu sürede İskoçya ile Britanya adasının yüzde 50’sini aldıktan sonra sıkılıp İrlanda ile tekrar başladım. Şu anda İrlanda ile aynı adanın %70’ine sahibim ve birkaç yıl içinde İrlanda hakimiyetinde Britanya İmparatorluğunu ilan etmek niyetindeyim, ya da niyetindeydim. Fakat sonra bir şey oldu… Gökler yarıldı, şimşekler çaktı, bulutlar güneşi kapattı ve altındaki insanları kör etti. Onlar geri gelmişti, daha doğrusu bizi kendi zamanlarına çekmişti; Eski Tanrılar zamanına.
10 Ağustos’tan itibaren 9 günlük bir süre için aranızda olmayacağım. Nitekim yıllardır planladığım İskandinavya seyyahtimi nihayet bu sene gerçekleştirebileceğim. Sırasıyla Danimarka, İsveç ve Norveç’i gezerek uzun zamandır merak ettiğim Kuzey İnsanları’nı doğrudan tanıma şansını bulacağım. İşte bu yüzden Paradox’un CK2 için yayınladığı son DLC olan The Old Gods’ın varlığı beni epey bir heyecanlandırdı. Bu sanki gitmeden önce kısa biraz kurgusal ancak gerçeklerle temellendirilmiş tarih dersi gibi olacak.
O Lo’ do i see my father?
Sword of Islam ek paketi ile müslüman ülkeleri oynamamıza izin veren Crusader Kings 2 şimdi de The Old Gods ile 9. yy’a giderek bizlere pagan tanrılarına tapan kuzeyli ulusları oynama fırsatını sunuyor. Yeni çıkan Vikings dizisinin de baş kahramanı olan Ragnar Lothbrok’un da bulunduğu bu yeni senaryoda mekanik anlamda bir farklılık olmasa da oynanış kısmında oldukça değişiklik bulunuyor.
The Old Gods’da (TOG) henüz Danimarka, Norveç ve İsveç gibi ülkeler yok. Daha doğrusu henüz birlik olup tek bir çatı altında toplanmamış durumdalar. Dolayısı ile ilk açtığınız anda karşınızda daha önce hiç duymadığınız garip isimli uluslar çıkacak.
Her şeye baştan başlayacak olursak TOG’da arayüzde kozmetik bir değişim direk gözümüze çarpıyor. Normalde taş olan arayüz teması ahşaba dönmüş durumda. Bunun yanında tuş ikonlarının da bazılarında değişimler var ve elbette ekstra bir DLC ile yeni portreler de oyuna dahil oluyor.
Konsey tarafında tek değişiklik Chaplin’in isminin Seer olarak değişmesi. Intrugue kısmında ise yaptığımız bütün olayları ve aile ağacımızı yazabileceğimiz Commission a Runestone adında bir desicion bulunuyor. Bunun haricinde arayüzde bir değişiklik yok.
TOG’daki esas değişiklik özellikle bu tarz oyunlarda sabırsız ve agresif olan oyunculara yönelik güzel bir gelişme. Barbar kabileleri olarak bilinen bu Kuzeyli adamlar, normal oyunda olduğu gibi bir Casus Belli yani Savaş Sebebi’ne ihtiyaç duymuyorlar. Hatta tam tersine ulusunuz siz savaşmadığınız her dakika mutsuz olmaya başlıyor. Nitekim bu kabilelerin veya ulusların damarlarında savaşçı kanı aktığı için hepsi boş boş otururken ölmek yerine elinde bir savaş baltası ile kan dökerek ölüp Valhalla’ya onurlu bir şekilde dönmeyi arzuluyorlar.
Dolayısı ile TOG sizlere çok kolay ve başınızı aşabilecek derecede savaş ve aksiyon vaadediyor. Lakin bu özgürlük bedavadan verilmiyor sizlere. İlk başlarda kendi topraklarınızın güvenliğini sağlamak amacı ile etrafınızdaki düşmanlarınızı, yani diğer pagan ulusları baltaladıktan sonra sıra İngiltere, Fransa gibi uluslara gelecek. Bu ulusların en büyük problemi ise sizin kadar güçlü veya cesur olmasalar bile hepsinin daha organize olması VE daha da önemlisi tek tanrılı bir dini benimsemiş olması. Dolayısı ile bir Hristiyan ulusuna saldırdığınız anda diğer Hristiyan ulusların size karşı ayaklanması büyük olasılık.
O Lo’ do i see my mother?
Bir Pagan kralı olarak hayat sürdürmek her ne kadar kahramanca olsa da çok büyük dengelere ihtiyaç duyuyor. En basitinden artık varis atamasında eliniz kolunuz bağlı oluyorsunuz. Varis ataması kısmında artık sadece cinsiyet kısmında değişiklik yapabiliyorsunuz. Varisin nasıl atanacağı ise sürekli olarak Gavelkind kısmında kalıyor.
Uzun süredir oynayanlar Gavelkind’ın ne olduğunu bilirler ancak ben yine de çok iyi bilmeyenler için anlatayım. Gavelkind sisteminde elinizdeki ünvanlar çocuklarınızın arasında dağılıyor. En büyük çocuk en büyük ünvanı alırken diğerleri geri kalanları paylaşıyor. Bunu sonucunda ise sizin bir önceki karakteriniz ile canınızı dişinize takarak topladığınız ünvanların yarısı kardeşlerinize gidiyor. Bu da ileride iç savaşları yaşanmasına sebep olabiliyor.
İç savaş sadece varis sisteminden değil altınızdaki beyliklerden de çıkıyor. Daha önce de dediğim gibi savaşçı bir halkı biraz uslu durdurmak isterseniz altınızdaki beylikler size bir korkak muamalesi yapıp o koltuğu haketmediğinizi düşünüyorlar. Yani diplomasi severlerin epey zorlanacağı bir DLC olmuş TOG.
Bir diğer sorun ise dediğim gibi düzensizlik. Bu adamların hepsi mükemmel savaşçılar olsa da asla düzenli bir ordu olarak düşünülemezler. Evet size bağlı olabilirler ancak bu sadece sizin hakettiğiniz bir rol olduklarını düşündükleri için bunu kabulleniyorlar.
O Lo’ do i see my brothers and sisters?
Yeni DLC ile gelen başlıca yenilik ise savaş mekanizmasında ortaya çıkıyor. Artık her ordunun ekranında bulunan “Toggle Looter” seçeneği ile ordunuzu bir yağmacı grubuna dönüştürebiliyorsunuz. Bunun en büyük avantajı ise savaş ilan etmeden bu birlikler dilediğiniz yere saldırabiliyor olmanız. Tabii ki bu saldırdığınız bölgenin bir anda ordu ile üstünüze binmesine sebep olabiliyor ancak özellikle oyunun başlarında hızlı para kazanmanın en etkili yolu da bu. Elbette bunların yanında yeni eventler de zaman ve konspete göre değişiklik gösteriyor. Bir iki ufak değişik ambition ile karşılaşabiliyorsunuz veya karakterler arasındaki etkileşimde değişimler gözükebiliyor.
Sadede gelecek olursak The Old Gods, daha önceki DLC’lerin aksine (belki Republic’i dışında tutabiliriz) var olan özellikleri biraz daha sunmak yerine oyunun özünü elinde tutup farklı mekanikleri bizlere sunuyor. Diğer DLC’lerin kaçını oynadınız veya sevdiniz bilmiyorum ancak The Old Gods bizlere farklı yüze sahip bir CK2 oyunu sunuyor. Normalde bildiğiniz gibi artık DLC’lere puan vermiyoruz ancak eğer puan vermem gerekirse bir DLC olarak 10 üzerinden 9 alması gerektiğini söylemeliyim.