Cursed Mountain

Çoğumuz korku oyunlarındaki kalite düşüklüğünün farkındayız. Son yıllarda Dead Space hariç, insanı derinden etkileyen bir yapımla karşılaşmadık. Resident Evil’ın giderek aksiyon oyununa dönüşmesi, Silent Hill’in ilk üç serideki başarıyı yakalayamaması, Alone in The Dark, Saw ve Jericho gibi yapımların beklentilerin altında kalması, bu türü sevenlerin ortak noktada buluştuğu konuydu. Fatal Frame’yi ayrı kategoride tutuyorum, bu oyun çizgisini koruyor. Şahsım olarak konuşacak olursam; asla unutamadığım Parasite Eve gibi bir yapımın devam etmesini çok isterdim. PSP için gelecekti, ama hâlâ ses seda yok.

Bizim konumuz, daha önce Wii için piyasaya çıkan Cursed Mountain adlı yapım. Açıkçası, PC için bu oyunu çıkaracaklarını tahmin etmiyordum. Eğer oyunun ön incelemesini sitemizden ya da başka kaynaklardan okuduysanız, Himalayalarda geçen bu macera dikkatinizi çekmiştir. Yapım gerek konusu, gerekse korku türünü uzak doğu ritüelleri ve büyüleri ile birleştirmesi bakımından öne çıkıyor. En heyecanlısı da, maceranın çoğunlukla dünyanın çatısını oluşturan Himalayalarda geçmesi.

Himalayaların Gizemi
Cursed Mountain, dağcı iki kardeşin hikâyesini konu alıyor. Yıl 1980. Frank Bennett, Himalayalara doğru yola çıkar. Bu yolculuk, ondan haber alınamamasıyla tam bir trajediye dönüşmüştür. Frank niçin bu yolculuğa çıkmıştır, tırmanış sırasında başına ne geldi, kimlerle karşılaştı? Abisi Eric, işte bu sorulara yanıt bulmak için kardeşinin peşinden gitmeye karar verir. Frank’in kaybolduğu dağ, lanetlidir. Kaynağı belirsiz (oyunun sonunda öğreniyoruz) bir lanet sonucu ölen köylü ve dağcıların ruhu, öbür tarafa geçememiş ve dünya ile ahiret arasında sıkışıp kalmıştır. Lanetin etkisiyle hepsi, potansiyel bir tehlike oluşturmaktadır. Oyun boyunca, sık sık bu lanetli ruhları yok edebilmek için uğraşmak zorunda kalacağız.

Oyunumuz TPS bakış açısına sahip. Kamera çoğunlukla yönettiğimiz karakteri arkadan takip etse de, bazı durumlarda sabit açılara geçiyor. Eğer Ctrl tuşuna basarsanız etrafı daha iyi izleyebilirsiniz. Bu şekilde karakterimiz iyice kenara çekilip, FPS moduna geçiyor. Dağda ilerlerken geçtiğimiz yerleri görmek size ilginç gelebilir. Yapımın dikkatleri çeken diğer bir noktası, dondurucu sert rüzgârlar ve tipi gibi hava koşullarının olması. Uğuldayan sert rüzgâr sesi arka fondan sürekli yankılanıyor. Özellikle son bölümde dağın zirvesine tırmanışımızda tipi ve rüzgâr bizi yalnız bırakmayacak. Üstelik rüzgâr o kadar sert esiyor ki, ilerlemekte güçlük çekiyoruz. Sakin başlayan yolculuğumuz Tibet köylerinden geçerek dağın zirvesinde son bulacak. Ancak zirveye bayrak dikmek o kadar kolay değil. Oyunun hikâye anlatımı el çizimi flashback’lerle desteklenmiş. Zaten hikâye, insanı baştan içine alıyor ve oyunun sonunu görmek için dayanılmaz bir cazibe oluşturuyor.

Karakterimiz oldukça ağır hareket ediyor ve bu ağırlığı lanetli ruhlarla olan mücadelelerde iyiden iyiye can sıkıyor. Özellikle kalabalık ruhların saldırılarına maruz kalınca, kayıt noktasına sürekli geri dönüp baştan oynamak zorunda kalıyoruz. Kayıt noktaları bazı yerlerde o kadar ayarsız yapılmış ki, insana saç baş yolduruyor. Bunlardan birini hemen açıklayayım. Dağın zirvesine çıktığımız bölümde Boss savaşı yapıyoruz. Haliyle kolay lokma değil. Mücadeleyi kaybedip ölünce sanıyoruz ki, yeniden başlayacağız. Maalesef öyle olmuyor ve kaset biraz daha geriye sarıp kalabalık ruhlarla olan kapışmayla başlıyor.

Kontrollere geri dönelim. Yapım, Wii oyunu olduğu için kontroller bu konsol için hazırlanmış. PC için ise pek sorun teşkil etmiyor, çünkü remote’nin görevini fareyle yapabiliyoruz. Oynanış esnasında çoğunlukla fareyi kullanacağımız için dikkatli olmalıyız. Spoiler’a girmeden boss savaşlarında ve Eric’in kontrollerinde farenizi dikkatli ve istenen yönlerde kullanmanızı tavsiye ederim.

Lanetli ruhlarla olan savaşlar, karakter kontrolü nedeniyle sıkıcı demiştim. Ruhlara elinizdeki kar çekici ile bodoslama dalabilirsiniz, ama bu yol biraz riskli. Çünkü hasar almanız kaçınılmaz olacaktır. Peki, ne yapacaksınız? Öncelikle farenizin sağ tuşuna basılı tutun ve karakteriniz hedefe kilitlensin. Sihirli başlıklar taşıyan kar çekiçleri ile büyü saldırıları gerçekleştirebiliyoruz. Bu şekilde birkaç vuruş yaptığımız zaman, düşmanların göğsünde kırmızı bir sembol çıkacak. Hemen sembole hedef doğrultup space’e basıyoruz ve ekrana şekil çıkıyor. Gerisini zaten siz halledersiniz. Yapım bizi ruhlarla o kadar muhatap ediyor ki, insan bıkma noktasına geliyor. Benim en çok şikâyet ettiğim nokta bu oldu. Savaş sistemi ve bazı küçük bulmacalar da anlattığım temele dayanıyor.

Menüler sade hazırlanmış. Yol boyunca hikâyeyi tamamlayacak kitapları buluyoruz. Silahlar, gerekli itemler ve bizden istenen görevler. Sağlığımızı oyunun ruhuna uygun olarak yenileyebiliyoruz. Bunun için hazırlanan küçük sağlık istasyonları var. Etraftan bulacağımız tütsüleri (incense sticks) bu istasyonlarda kullanarak sağlığımızı artırabiliyoruz.

Genellikle anahtarı bul – kapıyı aç, sembolleri yerine götür türünden işler yapacağız. Bu size sıkıntı verecek türden değil. Karşılaşacağınız bulmaca tarzında işler de var. Bunun için etrafı dikkatlice incelemeniz yeterli olacaktır.Dini Motifler
Yapımın en dikkat çeken yönü, Budizm kültürünün oyunun yapısına uygun olarak işlenmesi. Kutsal kitaplar, keşişler, Buda heykelleri, ilahiler ve manastırlar, çarpıcı bir şekilde sunulmuş. Hele uzak doğu temalı dini melodiler farkını hissettiriyor. Bir diğer ayrıntıyı anlatmak istiyorum: Dağın zirvesine tırmandığımız bölümde 30.000 feet’e yaklaşınca, (Chomolonzo Kampı) hava basıncından dolayı oksijen azalıyor. Yapımcılar bu kısmı atlamamışlar ve O2 tüplerini oyuna yerleştirmişler. Karakterimiz zirveye yaklaşınca kar gözlüklerini takıp daha sıkı bir şekilde giyiniyor. Oksijen maskesini de bulup takınca tam donanımlı hale geliyor. Ekranda O2 seviyesini gösteren bir gösterge çıkıyor. Seviye azalınca etrafta O2 tüplerini bularak yolunuza devam edebiliyorsunuz.

Tırmanma işi de unutulmamış. Elde kar çekiçleri ile belirli noktalardan zirveye tırmanışlar gerçekleştiriyoruz. Bu tırmanışlarınızda tipi ve karlar nedeniyle oldukça zorluk çekeceğiniz bir gerçek. Tıkandığınız bir bölümde ölmüş bir dağcının üzerinde bulacağınız bir telsiz işinizi oldukça kolaylaştıracak.

Oyunun en göze batan yönü ise, çevre ve bina dokularındaki düşük çözünürlük. Bunun nedeni, haliyle Wii oyunu olması. Karakter kaplamaları, biraz daha yerli yerinde gözüküyor. Oyun atmosferine yönelik hazırlanmış kar kaplamaları sebebiyle oluşan beyazlık ve bazen siyah beyaza dönüşen kareler insanın gözüne olumsuz yansıyor.

Zirveye Çıkış ve Düğümün Çözülmesi
Eğer bu oyun HD grafiklerle, yazıda saydığım eksiklikler olmadan PS3, Xbox360 ve PC için yapılsaydı, şimdi çok farklı bir inceleme yazıyor olacaktık. Elbette Wii kontrollerinin de değiştirilmesi lazım. Himalayaların ve Uzakdoğu Budist kültürünün harmanlanması konsept için mükemmel bir seçim. Oyun boyunca kendi kendime hep şu soruyu sordum: “Acaba bu adamlar, bu kadar yükseğe manastırları ve köyleri nasıl inşa ettiler?”. Oyun sonunda hikâyeyi öğrenince de “ vay be” demekten kendimi alamadım ve ağzımda biraz limon, biraz da kâğıt helva yemenin verdiği karma bir tatla oyuna veda ettim.

Exit mobile version