Cyberpunk 2077 inceleme: Cyberpunk 2077’ye uzun süren yapım süreci ve ard arda gelen ertelenmelerin sonrasında nihayet kavuştuk. Öncelikle bu kapsamlı bir inceleme yazısı değil arkadaşlar. Oyunu dört gündür oynuyorum. Bu içeriğimizde de daha çok şimdiye kadar edindiğim deneyimleri sizlerle paylaşacağım. İlerleyen günlerde ise bu yazı içeriği ile birlikte kapsamlı bir inceleme ile karşınızda olacağız. Bu dört günlük süreçte oyunu yaklaşık 20 saat boyunca oynama şansına eriştim. Bu kadar süre geçmesine rağmen henüz oyunun başında olduğumu da belirtmem gerekiyor. Ayrıca ekran kartı olarak da Gigabyte NVidia GeForce RTX 3080 Eagle modelini kullandım. Yani yazı içerisinde RTX ve DLSS teknolojileri de olmak üzere grafiksel olarak birçok detayı da sizinle paylaşacağız.
İlk 20 saatin ardından Cyberpunk 2077
Cyberpunk 2077 bildiğiniz gibi Night City isimli bir şehirde geçiyor. Amerika’nın California eyaletinde olan bu kurgusal şehir ilk olarak Coronado City olarak adlandırılsa da temellerini atan Richard Night’ın ölümünden sonra Night City adını alıyor. Burada tabi ki Night City ya da Cyberpunk dünyasının geçmişini uzun uzadıya anlatmayacağım. Bu konularda zaten birçok video ve yazılı içeriğe ulaşmak mümkün. Cyberpunk Evreninin temelleri 1800’lü yılların sonuna kadar uzanan bir külliyata sahip. Geçen bu süre zarfında şirket savaşları, trajik olaylar ve efsane karakterler bu şehrin kanlı geçmişini de oluşturmuşlar. Oyunla ilgili olan bazı kilit karakter ve hikayeleri zaten oyun sırasında görüyorsunuz görüyoruz. Burada aslında aynı geçmişe sahip olduğumuz ama 1800’lü yılların sonu ve özellikle 1900’lü yılların başından itibaren artık alternatif bir tarih çizgisi çekildiğini bilmeniz gerekiyor. Yazıda da şehrin geçmişine odaklanmaktansa oyundaki durumuna değinmek istiyorum.
Cyberpunk 2077 dünyası ilk bakışta küçük gibi gelse de aslında dolu dolu bir şekilde tasarlanmış. Devasa yapı ve gökdelenlerin olduğu bu şehirdeki harita tasarımı bazı noktalarda dikine uzanan bir yapıya sahip. Apartmanınızdan dışarı adımınızı attığınız anda devasa bir dünyanın içerisinde olduğunuzu hissediyorsunuz. Kalabalık insan grupları, neon ışıkları, devasa gökdelenler, uçan araçlar ve futüristik atmosfer biraz başınızı döndürüyor.
Night City rengarenk olduğu kadar karanlık ve tehlikeli bir şehir. Her köşe başında farklı bir olayla karşılaşabiliyorsunuz. Silahlı bir çatışmaya denk gelebilir ve olaya müdahil olabilirsiniz. Ya da soyulmak üzere olan bir vatandaşı kurtarmak tamamen sizin tercihinize bırakılmış. Kendi çöplüğünüzde bu işleri tereyağından kıl çeker gibi halledebiliyorsunuz. Fakat daha tekin olmayan, karanlık sokaklara saptığınızda ya da büyük bir çetenin kontrolünde olan bir bölgeye girdiğinizde kahramanlığa soyunursanız ağzınızın payını çok güzel veriyorlar. Siperden kafanızı çıkartmadan mermiyi beyninize yiyiveriyorsunuz.
Şehirde yapılacak onlarca iş, gezilecek yüzlerce nokta bulunuyor. Zaten haritayı açtığınızda küçücük bir bölgede bile ortaya çıkan işaretleri görünce yapılacak birçok şey olduğunu anlıyorsunuz. Implant noktaları, restoranlar, gece klüpleri ya da silah dükkanları gibi etkileşime girebileceğiniz birçok mekan bulunuyor. Biraz önce de bahsettiğim gibi gelişi güzel cereyan eden bazı olaylarla da karşılaşmanız mümkün. Tüm bunların dışında telefonunuz neredeyse hiç susmuyor arkadaşlar. Yani önemli bir göreve doğru yol alırken bile sürekli iş teklifleri geliyor, farklı görevlerin kilidi açılıyor. “Abi meşgulüm telefon falan uğraşamam” şimdi dediğiniz anda cep telefonunuza mesaj bildirimleri gelmeye başladığını görüyorsunuz. Görev sisteminde özellikle yan görevlerde biraz tutarsızlık durumu da var. Bazı görevleri neden yaptığınızı ya da o sırada ne yaptığınızı bile anlamadığınız oluyor. Oyun uzun gelişim sürecine rağmen görev sistemi ve genel işleyişi göz önüne alındığında hala aceleye getirilmiş gibi hissettiriyor.
Oyunda Watson, Westbrook, Heywood, Pacifica, Santo Domingo, City Center ve Badlands olmak üzere yedi farklı bölge bulunuyor. Hani bölge yoğunluğunu daha net bir şekilde belli etmek için kendi deneyimimden size bahsedeyim. Birazdan da bahsedeceğim giriş senaryolarını saymaz isek oyuna apartmanınızın da bulunduğu Watson bölgesinde başlıyorsunuz. Hatta Watson bölgesinin Little China kısmı oyunun ana başlangıç noktası olmuş. Oynadığım neredeyse ilk 10 saatlik sürede bu bölgeden hiç dışarı çıkmadığımı fark ettim. Hala da yapılacak bir sürü şey var o bölgede. Başlangıç senaryosu demişken oyunun bu özgeçmiş sistemine ve Night City’nin diğer bölgelerinden de bahsedelim.
Oyunda Göçebe (Nomad), Sokak Çocuğu (Street Kid) ve Şirketçi (Corpo) isimli üç tane özgeçmiş senaryosu bulunuyor. Bunlardan hangisini seçerseniz ona göre hikayeye farklı bir başlangıç yapıyorsunuz. Hepsi oyunun farklı bir noktasında hikayeye başlamanıza neden olduğu gibi aynı zamanda bazı diyalog avantajlarını da beraberinde getiriyorlar. Ben oyundaki bu üç senaryoyu da belli bir süre denedikten sonra ana ilerleyişimde Sokak Çocuğu seçimini yaptım. En azından ilk bitirişimde bu seçim ile devam etmeyi planlıyorum. Bu senaryoların nasıl bir işleyişe sahip olduğu ile ilgili videolara da Youtube kanalımızdan ulaşabileceksiniz.
Oyunda özgeçmiş seçimini yaptıktan sonra karakter oluşturma ve yetenek puanı seçimleri ile karşılaşıyoruz. Karakter oluşturma kısmında öncelikle kadın ve erkek seçimlerine yer verilmiş. Sonrasında CD Projekt Red ekibinin sunmuş olduğu üç hazır karakterden birini ya da random karakter yaratma seçimini kullanabiliyorsunuz. Tabi kaşına, gözüne, tırnağına ya da kulağındaki küpeye bile ben karar veririm derseniz oldukça detaylı bir karakter oluşturma seçeneğine de yer verilmiş. Saç tipi, ağız, burun gibi klasik seçimlerin yanı sıra diş, dövme, yara izleri gibi geniş bir yelpaze sizi bekliyor. Bu seçenekler ile gerçekten de çok farklı karakterler oluşturmak mümkün. Buradaki en ilginç seçenek ise genital kısımda karşımıza çıkıyor. Vajina, penis seçimi dışında penis boyunu sünnetli ya da sünnetsiz olmasına kadar her detaya yer verilmiş. Öyle ki kadın bir karakter seçtiğinizde ona penis, erkek bir karakter seçtiğinizde ise ona vajina bile ekleyebiliyorsunuz. Yani 2077’de birçok cinsel kimliğin bulunması oyundaki karakter oluşturma kısmına da yansımış.
Normalde sansür yok
Daha sonra karakter yetenek sisteminizin ilk puanlarını vermeniz isteniyor. Bu aşamada size yedi puan verildiğini görüyorsunuz. Oyunun başında verdiğiniz bu yetenek puanları genel olarak vücut, zekâ, refleksler, teknik kabiliyet ve serikanlılık olmak üzere beş başlık altına toplanmış. nitelik adı verilen bu başlıklar altında ise farklı sekmelerde yetenek ağaçları ile karşılaşıyorsunuz. Örneğin Vücut başlığına girdiğinizde Atletik, Tahribat ve Kavgacı sekmeleri ile karşılaşıyorsunuz. Bu sekmeler altında karakterinizi bu başlıklar ile ilgili geliştirebileceğiniz onlarca seçeneğe yer verilmiş. Nitelik puanlarını başta belirttiğim beş farklı başlığa dağıtırken Kazanım Puanlarını ise bu beş başlık altında bulunan farklı özellikler üzerine harcıyorsunuz.
Oyunda çok farklı silahlara, kıyafetlere ve zırhlara yer verilmiş. Oynadığım kısma kadar sadece tabancalarda bile onlarca farklı model ile karşılaştım. Bu silahların yanı sıra teknolojik açıdan daha etkili silahlar da bulunuyor. Ayrıca topladığınız hurdalar ile kendi silah ya da muhimmatınızı da üretebiliyorsunuz. Tabi bu dünyanın olmazsa olmazı sibernetikleri de unutmamak lazım. Vücudunuzun farklı noktalarına oyun alanındaki dükkanlardan sibernetik takabiliyorsunuz. Bu sibernetikler oynanışta size farklı avantajlar sağlıyor. İşte yakın dövüşte darbe aldığınızda düşmanı şok eden bir sibernetik takabildiğiniz gibi hackleme yeteneklerinize etki eden uzuvlara da sahip olabiliyorsunuz. Z bıçakları ise kolunuzdan çıktığı gibi düşmanlarınıza korku salıyor. Mesela ilk sibernetiğinizi hikaye gereği elinize takıyorsunuz ve tuttuğunuz silahın mermi kapasitesini size gösteriyor.
Görev işleyişinde rastgele gelişen çatışmalar dışında şimdiye kadar tekrar eden bir görev yapısı ile karşılaşmadım. Tabi yan görevlerde araba çalma ya da belli hedefleri imha etme gibi farklı mekanlarda benzer görevler var. Ama ana görev işleyişinde hikayenin gerçekten de su gibi akıp gittiğini söyleyebilirim. Daha oyunun ilk saatlerinde bile beklemediğiniz olaylarla, heyecanlı durumlar ile karşılaşıyorsunuz. Diyalog ve hikaye işleyişi konusu oyunun bana göre en büyük artısı olmuş.
Çatışma ve yakın dövüş dinamiklerini konuşmak için aslında biraz erken. Bu detayları devam eden incelemeye bırakacağım. İlk etapta silah kullanımı ve çatışma hissiyatının güzel olduğunu söyleyebilirim. Yani bomba kullanmak, düşmanları yad a çevrede bulunan bazı objeleri o çatışma anında hacklemek oldukça keyifli olmuş. Çatışmalar yoğun ve br o kadar da kanlı geçiyor. Elinizde iyi bir silah varsa kopan uzuvların haddi hesabı yok diyebilirim. Bu konuda vuruş hissi üzerinde biraz daha durulabilirmiş diyebilirim. Çatışmalardaki bir diğer eksik ise yapay zekanın zaman zaman sapıtması. Bazen siper alan, siper değiştiren ya da kafasını bile çıkarmak istemeyen karakterler ile karşılaşıyorsunuz. Ama kalabalık çatışmalarda yapay zeka biraz sapıtıyor ve daha harale gürele bir çatışma durumu yaşanıyor. Dediğim gibi bu detaylar için biraz daha oynamam gerekiyor ve ana incelemede bu kısmı daha detaylı bir şekilde ele alacağım.
Gelelim oyunun grafik ve teknik detaylarına. Bu konuda CD Projekt Red’in çok güzel bir dünya tasarladığını baştan söylemem gerekiyor. Şehirde yaya olarak ya da farklı araçlarla dolaşmak, detaylar arasında kaybolmak gerçekten de çok keyifli. Devasa gökdelenler ve futuristik yapı dışında sokak aydınlatmaları, duvarlardaki grafitiler üzerinde bile özenle durulmuş. Tabi devasa olacağı belirtilen ilk gün yamasını henüz kurmadığımız için kaybolan karakterler, aksayan altyazılar ya da havada duran objeler gibi farklı hatalar ile karşılaştığımızı belirtmem gerek. Ama dediğim gibi bu hatalar muhtemelen ilk gün yaması ile birlikte büyük oranda giderilecek. Unutmadan karakter animasyonlarına da bayıldım. Özellikle yan karakterler üzerinde çok çalışılmış. Yani bu karakterler Keanu Reeves abimizin canlandırdığı Johnny Silverhand’ten bile güzel gözüküyorlar.
Yazının başında da belirttiğim gibi oyunu Gigabyte NVidia GeForce RTX 3080 Eagle modeli ile oynadım. Çünkü Cyberpunk 2077 dünyasında RTX ve DLSS gibi teknolojilerin önemi gerçekten de büyük olmuş. Birçok oyunun aksine sadece ışın izleme teknolojisini kullanmayan CD Projekt Red firmasının oyunu tamamen bu teknolojileri göz önüne alarak geliştirdiğini söylemek yanlış olmaz. Işığın çok önemli olduğu bu dünyada floresan lambalardan yansıyan ya da reklam tabelalarından yere, araç kaputuna yansıyan ışıkları bile fark edebiliyorsunuz. Alt tabakada yer alan bu ışıklandırmaları geçtim kafanızı kaldırdığınızda bile her yerden fırlayan neon ışıkları, irili ufaklı ekranlar ile Cyberpunk atmosferini adeta iliklerinize kadar yaşıyorsunuz. Oyunu RTX açık oynadığınızda doğal olarak bu etki çok daha net bir şekilde resmedilmiş.
Işıklandırma dışında atmosfere büyük etki eden Ambient Occlusion ve Global Illumination etkilerini de es geçmemek gerek. Işın izleme teknolojisinde duvardan yansıyan ışığın farklı bir alandan tekrar yansıması üzerinde bile durulmuş. Detaylara baktığınızda karşılaştığınız en ufak objenin bile ne kadar güzel ve gerçekçi gözüktüğünü bu teknolojiler belirliyor. İşte devasa bir çöp yığınına baktığınızda RTX kapalı iken kaplamadan ibaret bir yığın görüyorken RTX açtığınızda gölgelendirme ve ışık yansımalarının da etkisiyle objelerin aslında ne kadar detay içerdiğini fark ediyorsunuz. Örneğin köprü altına ya da kapalı bir mekana girdiniz diyelim. Normalde her alan aynı tonda bir gölgelendirmeye sahipken RTX açtığınızda ise her duvarın ya da köprü ayağının farklı bir şekilde ışık aldığını görüyorsunuz.
Oyunun grafik ayarlarında birçok seçeneğe müdahale etmeniz izin verilmiş. Işın izlemenin katmanlı yapısından tutun gölgelendirmeye olan etkisine kadar tüm seçimlere müdahale edebiliyorsunuz. Düşük, orta, yüksek ve ultra seçimleri dışında Işın izleme seçeneği için RTX Yüksek ve RTX Ultra seçimlerine de yer verilmiş. DLSS teknolojisi ise uzek detaylardaki keskinliği sağladığı gibi performansa da büyük oranda etki ediyor. DLSS kısmında dengeli, görsellik, performans ve ultra performans seçenekleri bulunuyor. Tabi sisteminiz iyi ve RTX 3080 gibi güçlü bir karta sahipseniz direk olarak görselliğe önem verebilirsiniz. DLSS açıkken otomatik ayarda bile tutsanız 25-30 FPS fark ettiğini görüyorsunuz. Zaten NVidia’nın göndermiş olduğu raporlara baktığımızda DLSS teknolojisinin 1080P’de 30 FPS, 2K’da 25 FPS ve 4K çözünürlükte ise performans modunda 35-40 FPS fark ettirdiğini görüyoruz. Kısacası atmosfere de etki eden bu teknolojiler oyunun bütünlüğüne de büyük bir katkı sağlamayı başarmış.
Son olarak Türkçe dil desteğinden de bahsetmek istiyorum. Bu kadar devasa bir oyunu Türkçe altyazı ile oynamak keyfinin katlanmasını sağlıyor. Üstelik çeviri gayet iyi ve en ufak detaylar bile düşünülmüş. Sokaktaki karakterlerden tutun da herhangi bir dükkanın içinde yer alan televizyona kadar herşey düşünülmüş. İşte haber bülteni, reklam ya da radyo dinlediğinizde bile herşeyin Türkçe olarak açıklandığını görüyorsunuz. Bu konuda beni şaşırtan nokta ise oyun dünyasına yansıyan etkenler oldu. Mesela yolda hologram ile “giriş yasak” uyarısını ya da farklı Türkçe tabelalar görebiliyorsunuz.
Evet ilk 20 saatin ardından Cyberpunk 2077 deneyimlerim bu şekildeydi arkadaşlar. Oyunun genel dinamikleri ve oynanışı hakkında daha anlatacak onlarca detay bulunuyor. Başta da belirttiğim gibi bu yazı üzerinden oyunun incelemesini, dövüş dinamiklerini, çatışmaları, trauma ekibini, net dünyasını, beyin dansını, hackleme dinamiklerini ve grafiksel yönünü daha da detaylandıracağım. Ayrıca video ambargosunun kalkması ile birlikte Youtube kanalımızda oyunla ilgili farklı videolar da yer alacak. Giriş senaryoları, karakter oluşturma kısmı gibi detayları ambargonun kalması ile birlikte Youtube kanalımızda bulabilirsiniz. Ayrıca sürpriz bir detay da yakaladık oyunda. Onun videosu da direk olarak yayında olacak. Şimdilik bu kadar, oyunun ana incelemesinde görüşmek üzere.