İlk Commandos’u hatırlar mısınız? O zamana kadar hiçbir oyunda görmediğimiz
kalitede ve zorlukta stratejik öğeler sunmuştu bizlere. Her biri kendi dalında
uzmanlaşmış askerlerimizi düşman sınırlarının ardında gizlice ilerletir,
yakalanmamak için plan üstüne plan yapardık. Çok beğenilen Commandos teması
zamanla kült bir yapım halini aldı ve kendi türünü oluşturdu. Daha sonra ise
aynı oyun sistemini işleyen ancak bu sefer tüm hikayesi Vahşi Batı’da geçen
Desperados geldi. İlk bakışta Commandos klonu olarak durması ister istemez
insanlara bir önyargı oluşturdu. Fakat içerdiği bol aksiyon, Commandos’ta
olmayan bazı ek özellikler ve özellikle de döneme göre üst düzeydeki iki boyutlu
grafikleri ile vazgeçilmez oyunlar arasında yerini aldı.
Aradan uzun zaman geçmeden Desperados’un devam oyunu duyuruldu. Üstelik bu sefer
tamamıyla üç boyutlu grafiklerle süslenerek ilan edildi yeni versiyon. Tıpkı ilk
bölümde olduğu gibi yine acımasız stratejik kuralları içinde barındıracak,
ayrıca yenilenen grafikleriyle de adından söz ettirecekti. Geçtiğimiz haftalarda
piyasaya sürülen Desperados 2’yi hiç vakit kaybetmeden edindim ve bir güzel
oynamaya başladım. İlk intiba olarak yenilenen grafikleri göze gayet güzel
görünse de üçüncü boyuta geçmesi nedeniyle eski büyüsünü biraz kaybettiğini
söyleyebilirim.
Baştan yarat grafiklerimi
Desperados 2’nin genel olarak temasında bir değişiklik yok. Yine oyunumuz Vahşi
Batı’nın en kanunsuz kasabalarında geçiyor. İzlediğimiz ilk video ile ana
karakterimiz John Cooper’ın kardeşine düzenlenen tuzağa şahit oluyoruz. Ardından
intikam almak için hemen yola koyuluyoruz. Hikâyemizde öyle çok yaratıcı
yenilikler yok, ama olması da gerekmez çünkü bize asıl lazım olan stratejik
karar vermemizi gerektirecek oyun stili hala yerli yerinde duruyor.
Kontrolleri elimize alır almaz üç boyutlu dünyanın kapılarını aralamış oluyoruz.
Temel olarak Desperados yapısı bozulmamış ama üç boyut oynanışı derinden
etkilemiş diyebilirim. İlk olarak kuş bakışı kameradan tıpkı ilk oyunda olduğu
gibi ilerleyebiliyoruz. Hem kamerayı dilediğimiz yöne çevirebiliyoruz hem de
istediğimiz kadar yakınlaşıp uzaklaşabiliyoruz. Yine ekranın alt kısmında
karakterlerimizin portrelerini görüyor, yine sol üst köşede seçili olan
karakterimizin özelliklerine tıklayabiliyoruz. Açıkçası kuş bakışı kameranın üç
boyutlu olmasında kötü bir yan yok. Hatta iyice düşmanlarımızı kontrol etmek
için çevreye bakış yapmamızı sağlayacak kadar esnek olması da güzel.
İkinci seçenek olan omuz kamerasına geçtiğimizde ise işler epey değişiyor.
Görsel yönden ve oyunun aksiyonu bakımından pek çok artı sağlasa da gerçekçilik
bakımından eksi yanları beraberinde getirdiğini söylememiz lazım. Çünkü yukardan
bakıldığında birkaç metre ileride çaprazımızda olan düşmanın bizi görmemesi
doğal duruyorken, omuz kamerasıyla bakınca hemen yanımızda duran düşmanın bizi
fark etmiyor oluşu insana saçma geliyor.
Oyunun yapısı gereği adım adım ilerlememiz ve düşmanları teker teker, sessizce
öldürmemiz gerekirken, eğer nişancılığımıza güveniyorsak omuz kamerasına geçip
tıpkı FPS oynuyormuş gibi herkesi kurşundan geçirebiliyoruz. İyi bir köşe
bulmamız halinde düşmanları üzerimize çekerek herkesi bir bir öldürebiliriz.
Açıkçası bu olay o bildiğimizi Desperados stratejisine çok uzak kalıyor ve
oynanışı epeyce kolaylaştırıyor. Bazen sadece bir karakterle bile bölümü
tamamlamanıza imkân sağlıyor.
Baştan yarat karakterlerimi
Gelelim karakterlerimize. Desperados oyununda tüm stratejik planlarımızı
oluşturacak öğelere olan karakterlerimiz her biri başka konuda uzman olmuş
insanlardan oluşuyor. Dolayısıyla karakterlerimiz ile bütünleşmeden ve onların
yapabildiklerini iyice öğrenmeden bölümleri kolayca geçemeyebiliriz.
kahramanımız John Cooper, çok iyi bir silahşor. Ayrıca bıçağını da hem yakın
mesafeden hem de uzak mesafeden çok iyi bir şekilde kullanıyor. Melodili saati
ise düşmanların dikkatini çekmek için kullandığı özel eşyası.
bayan karakterimiz olan Kate O’Hara ise usta bir poker oyuncusu. Oyunumuzda ise
ıssız çöllerde nöbet tutmaktan bıkmış düşman askerlerini tuzağa düşürmek için
kadınlığını sonuna kadar kullanan bir bayan olup çıkış. Zehirli makyaj
malzemeleri ile düşmanlara geçici körlük yaratabilmesi de bir diğer özelliği.
McCoy: Grubumuzun doktoru ve keskin nişancısı. Gerektiğinde herkesi
iyileştirebildiği gibi aynı zamanda en uzak mesafedeki düşmanı bile tek vuruşta
yere indirecek kadar güçlü bir dürbünlü tüfeğe sahip. Aynı zamanda kullandığı
gaz bombalarıyla da düşmanları bayıltmasıyla ünlü.
karakterimiz Sam Williams, grubumuzun patlayıcı uzmanı. Elindeki pompalı tüfek
ile ölüm saçmasının haricinde düşmanlara dinamit fırlatıp toplu hasar
verebiliyor. Ayrıca geçit vermeyen duvarları da havaya uçurarak bize yol açıyor.
torbası Pablo Sanchez ise ağır silah uzmanı. Çılgın Meksikalı, düşmanların
kafalarına taş atarak bayıltabiliyor yere ayı tuzağı kurabiliyor. Belli başlı
bölümlerde kullansak da özel makineli tüfeği ile adeta ölüm saçıyor.
son ve aramıza yeni katılan üyesi bir Kızılderili. Hawkeye, hikayenin
ortalarında aramıza katılıyor. Ateşli silah yerine ok ve balta kullanan bu
karakter, diğerlerinden farklı olarak yüzebiliyor (!). Sessizlik, bu karakterin
diğer adı adeta.
Tüm karakterlerin kabiliyetlerini bilince elbette yapacaklarımızı planlamak da
kolaylaşıyor. Fakat yapımcılar oyunun zorluk seviyesini arttırmak ve belli bir
senaryo oluşturmak için her bölümde karakter kısıtlamasına gitmişler. Hikayenin
gidişatına göre bölümler içinde sürekli grup üyelerimiz eksiliyor ve biz de
elimizde olan karakterlerle görevleri tamamlamaya çalışıyoruz. Görevler ise hep
birbirine benziyor diyebiliriz. Esirleri kurtarmaya çalışıyoruz ya da
düşmanların arasından geçip çıkış noktasına ulaşmaya çalışıyoruz. İşin güzel
yanı ise oyunun bize yapacaklarımızı söyleyip, nasıl yapacağımızı bize
bırakması. Yani aynı bölümü pek çok farklı yöntemle geçebiliriz. En önemli nokta
ise her şeyi iz bırakmadan halletmek. Eğer bölümde dilediğimiz gibi herkesi
öldürmemize izin verilmişse, sadece John Cooper ve McCoy ile kolayca bölümleri
tamamlayabiliyoruz. Eğer düşmanları öldürmemiz kesinlikle yasaksa, bu sefer de
Kate’in dişiliğini kullanıp düşmanları sakin bir yere çekiyor ve diğer karakter
ile bayıltıyoruz. Bölüm yapıları birbirine benziyor olsa da bazen aksiyon dozajını arttıran ve
monotonluğu yok eden bölümler de mevcut. Bazı bölümlerde oyun bize karşımıza
çıkanı vurmamızı emrediyor. Bizde omuz kamerasına geçip bir bir haklıyoruz
düşmanları. Ayrıca ilk oyunun en çok beğenilen özelliklerinden olan Quick Action,
yani tek tuş ile kahramanlarımızın belirttiğimiz hareketleri yapmasına olanak
tanıyan seçenek de yerli yerinde duruyor. Bu hareket sayesinde sadece bir tuşa
basıp her karakterimizi farklı bir hedefe ateş ettirebiliyoruz ve zamandan
kazanabiliyoruz.
Baştan yaz şu senaryomu
Buraya kadar az çok anladığınız üzere Desperados 2 ilk bölümün devamı
niteliğinde olsa da ve strateji türünde yer alsa da bize sunduğu aksiyon
seçeneği oyunun büyüsünü azaltıyor. Çok fazla düşmanı öldürmemizi engellemek
için koyulan kısıtlı mermi kuralı da bu ikinci oyunda bozulmuş. Hem haritanın
pek çok yerinde hem de öldürdüğümüz askerlerin ardında ihtiyacımız olan
kurşunları bulabiliyoruz. Yapay zekâ’ya bakacak olursak yine Desperados 2
bekleneni veremiyor diyebiliriz. Beş sene evvel piyasaya sürülen ilk bölümde
hangi kurallar geçerliyse aynen devam ediyor. Zaten başarılı olan bir temanın
bozulmaması doğru olabilir, ama omuz kamerasında karşınızda duran kişinin sizi
görmemesi çok saçma geliyor.
Onlarca askerin nöbet tuttuğu bir kampta eksilen askerler diğerleri tarafından
hiç kuşku unsuru oluşturmuyor. En büyük eksiklik ise kolayca ulaşılamayan bir
yere saklanmamız halinde, sadece kurşun talimi yaparak koskoca bir orduyu yok
edebilme ihtimalimizin olması. Çünkü her ölen askerin başına dikilen düşmanlar
bir süre cesetle ilgilenip çevreyi görmezden geliyorlar ve bu sürede kolayca
askerleri haklayabiliyorsunuz.
Hiç şüphe yok ki Desperados 2’nin en önemli özelliği grafikleri. Oyunumuz Vahşi
Batı’yı gayet güzel tasvir eden doku kaplamaları ile göz dolduruyor. Gece gündüz
ayırımını yapan ışık efektleri de ayrıca güzel. Bu türden pek beklenmeyen bir
özellik olan Ragdoll fizik sistemini de kullanılıyor ki, böylece patlamaların
ardından sağa sola gerçekçi biçimde fırlayan cesetleri izleyebiliyoruz. Kısacası
grafiksel açıdan pek bir eksisi yok oyunun.
Hikaye boyunca duyduğumuz müzikler gayet ortama uygun, ama ses efektleri o kadar
başarılı değil. Bazı karakterlerin seslendirmeleri baştan savma yapılmış gibi
duruyor. Bu nedenle hikaye boyunca yüzlerce kez duyduğumuz konuşmalardan bir
süre sonra sıkılabiliyoruz.
Tanrım beni baştan yarat
Güzel grafikler maalesef yüksek sistem ihtiyaçları ile bize geri dönüş yapıyor.
Desperados gibi yüksek sisteme ihtiyaç duymaması geren bir oyunun kaliteli bir
sistemde çalışır olması bence bir eksi. Desperados 2’yi çalıştırabilmek için en
az Pentium 4 1.9 GHz veya AMD Athlon XP 1900+ üstü işlemciye, 512 MB RAM’e, 4GB
boş hard disk alanına, 128 MB’lık DirectX 9.0 destekli bir ekran kartına ihtiyaç
var. Tabii bu sistem sadece oyunu çalıştırmak için gerekli. Özellikle 4 bölümden
sonra çok büyük haritalar üzerinde ilerlememiz gerekiyor ki sistemimiz aşırı
derecede yavaşlayabiliyor.
Sonuç olarak bakarsak, yapımcılar ilk versiyonun özellikleri aynen kullanıp, üç
boyutlu grafiklerle süslemişler ve paketleyerek aynı oyunu bir kez daha bizlere
sunmuşlar. Grafiksel açıdan yeni gelişmeler görselliği arttırmış belki, ama
oynanabilirlikten de bazı şeyleri götürmüş. Eğer ilk oyunu çok sevdiyseniz ve
ikinci oyunu da sabırsızlıkla beklemişseniz, Desperados 2 size çok eğlenceli
gelecektir. Aksi taktirde hayal kırıklığına uğramanız gayet normal.