Oyun İncelemeleri

Doom 3

Temps… Le Commencement

Sene: 1993, yer ve zaman: Ankara, Küçükesat, Ferhat Bilgisayar. Muazzam bir kalabalık. İçeri giriyorum, içerdeki 3 monitörde de şimdiye kadar hayatımda gördüğüm en mükemmel oyun oynuyor. Yaratıklar saldırıyor, pompalı tüfek patlıyor, kan kıyamet, oh mon dieu. Ağzım sulanmış bir şekilde dakikalarca kalakalıyorum. “Eh, pardon bu oyunun ismi nedir?” “Doom” diyorlar. “Doom… hmm bunu unutmamam lazım. Peki bu Amigada da çalışır mı?” “Çalışmaz.” “E peki IBM?” “En az 386 istiyor, hem sonra 5.25lik versiyonu yok ve Hercules’te de çalışmaz” İşte o an dünyalar başıma yıkılıyor. Hayatımda ilk defa sistem gereksinimlerinin azizliğine uğruyorum. “Peki neden?” diye soruyorum. “Vallahi bu bir Anadol’a Ferrari motoru takmaya benzer” diyorlar. “Peki Amiga’da buna benzer bir oyun var mı?” “Yok, varsa da ben bilmiyorum”. Hayal kırıklığı içinde oradan ayrılıyorum.

Bu olayın üstünden 1 hafta geçiyor. Bahçelievler’de dolaşırken tanıdık bir bilgisayar mağazasına giriyorum. İçerde yine bir kuyruk. “Hayrola, ne var?” diyorum. “Sorma Kayhan, Death Mask diye Doom’a benzeyen bir Amiga oyunu çıktı” “Yapma yahu? Kaç disket?” “Dört” “Peki çek bakalım” “DD mi HD mi olsun?” “Hangisi ucuzsa ondan ver” “Peki”. Eve gidip hevesle kickstart ekranının gelmesini bekliyorum. Disketi takıyorum ve Doom’a benzeyen fakat tırnağı olamayan bir oyun çıkıyor karşıma. Ve bir sene böyle geçiyor. Bu sırada dünya değişiyor, Doom2 çıkıyor. Artık sabredecek gücüm kalmıyor ve gidip 1400USD’ye bir 486 alıyorum. İşte bundan sonra konsol, yani oyun makinesi sayfası, benim için bir daha hiç açmamak üzere kapanıyor. Geceler boyunca 14’ analog monitörün karşısında gözlerim kanlanana kadar Doom oynuyorum. Sonuçta sağ gözüm 0.5, sol gözüm 1.0 numara astigmat oluyor fakat buna kesinlikle değecek bir deneyim yaşadım diyebilirim. Aradan geçen 11 sene pek çok şeyi değiştirdi. Artık bırakın PC’yi, cep telefonlarımızda bile Doom oynayabiliyoruz. İd Software’in yarattığı türden piyasada zilyon tane oyun var. İnternet sayesinde dünya çok daha küçük ve tüm dünyada Doom 3 ile ilgili hiç bir şey duymayan oyunsever sayısı bir elin parmaklarını geçmez sanırım. Doom 3’ün çıkışı, kuşkusuz son yılların en önemli hadiselerinden biri ve bu yüzden bu oyun kesinlikle “mükemmel” olmak zorunda. Öyle de…

Jusqu’ici… Si Bon… Ainsi Ce qui…

Oyun 3 CD’den oluşuyor. Hiç bitmeyecekmiş gibi duran install’dan sonra karşımıza Return to Castle Wolfenstein’dan alıştığımız kalitede bayağı uzun bir demo çıkıyor. Hikaye, sanıldığı gibi Doom 2’nin kaldığı yerden devam etmiyor. Onun yerine orijinal Doom’un yeniden elden geçirilmiş hikayesi hakim konuya. Kısaca, 2145 yılında Mars’ın iki uydusundan biri olan Phobos’ta işlerin kötüye gitmesi ve tek başınıza cehennemden gelen yaratıkları avlayarak eve dönmeye çalışmanız olarak özetlenebilir. Film endüstrisinde de onlarca bilimkurgu-korku türünden hikayelerin örnekleri var. Bunlara en iyi örnek yüzyılın muhteşem serisi Alien’dır kuşkusuz. Peki Doom 3 beni korkuttu mu? Pek değil. Tabi ki karanlık ortamlar, inanılmaz ses efektleri ve müzikler var ortamı kurmak için. Fakat genelde korktuklarımız klişeleşmiş “RÖHH!” tarzı aniden karşınıza çıkan yaratıklar şeklinde. Eğer bir oyundan beklediğiniz yeni iç çamaşırları aldırtacak sansasyonel duygular ise tercihinizi Silent Hill 4’ten yana kullanmanızı tavsiye ederim. Bu demek değil ki, atmosfer kötü. Tam aksine şimdiye kadar beni en fazla etkileyen atmosferlerden biri mevcut oyunda. Işıkları kapatıp oynamanız tavsiye edilir. Orijinal Doom’un aksine, biraz lineer sayılabilecek senaryolu anlatım mevcut. Yani sırf önünüze geleni öldürmek ten (ki bunu 2. sini sabırla beklediğimiz Painkiller en iyi şekilde yansıtıyor) çok daha fazlasını yapabiliyorsunuz. Quake 2’deki militarist hava hakim oynanışa. Size gelen görevleri PDA’nız yardımıyla inceliyorsunuz. Genellikle bir yerden bir yere gidip, bir şeyi çalıştırmak tarzındaki görevleri tamamlamak için çoğu zaman deliler gibi önünüze geleni vurmak yetiyor. İlk oyunlardan tanıdığımız yumruklar, shotgun, BFG, Plasma Gun, Chainsaw gibi silahların yanında yine ilk oyunlardan tanıdığımız Revenant, Pinky Demon, Imp, Arch Vile, Mancubus gibi yaratıklar da yeni yüzleriyle karşımıza çıkıyorlar. Bölüm sayısını oyunu henüz bitirmediğim için bilemeyeceğim fakat uzun zamandır oynadığımı ve sadece 2 yeni silah bulabildiğimi göz önüne alırsak bizi eğlence dolu uzun saatlerin beklediği aşikar. Her ne kadar single player oyunun en fazla önem verilen oynanış biçimi olsa da, Quake 3 gibi bir oyunun yaratıcılarından kötü bir multiplayer beklemek imkansız olur. Klasik deathmatch’ten en enteresan modlara kadar son derece zevkli olan multiplayer, Quake 4’ün neye benzeyeceği hakkında ipuçları veriyor.

La paix se vend, mais qui achète…

Gelelim oyunun en can alıcı noktasına: Grafikler. İtiraf etmeliyim ki, grafiklerden o kadar çok etkilendim ki, ileride Doom 3 grafik motoru ile yapılacak oyunları düşündükçe içim “cız” ediyor. Karakter animasyonları birinci sınıf. Oyunda orijinal Doom’dan tanıdığımız Revenant, Imp gibi bazı yaratıkların (kapaktaki Demon da dahil) şimdiki teknoloji ile yeniden yaratılışlarına şahit olmak gözlerimin yaşarmasına neden oluyor. Yansıma, patlama efektleri, ragdoll fizikleri, pixel shader, vertex shader, kısacası çağımızın en son grafik teknojileri kullanılmak ne kelime, resmen sömürülüyor. Bu da oyunun sisteminizi sömüreceği anlamına da geliyor maalesef. FarCry’ı sürüne sürüne oynayanlar Doom3’e boşuna yaklaşmasınlar. Nasıl 11 sene önce Doom bana yeni bir PC aldırttıysa, bugün de Doom 3 bir upgrade’e gitmek için en iyi bahane. Dost gerçek fakat acı söyler demişler.

Doom 3’ü incelediğim hususi makinemin oyunu ilgilendiren özellikleri şöyle:

Microsoft Windows XP Professional + SP1
Intel Pentium IV 1.8a 400MHZ FSB CPU
Gigabyte GA-8ITXE Motherboard
Kingston ValueRAM 1024MB (2×512) RD-RAM 800MHZ
Powercolor Evil Commando II ATI Radeon 9700PRO
Western Digital Caviar SE 120GB 7200RPM HDD
Creative SoundBlaster Audigy 2 Platinum
Plextor PX-712A DVD±RW

Görüldüğü gibi hiç te öyle ahım şahım bir sistem değil. CPU’m artık iyice eskidiğinden, ekran kartımdan ancak %75 dolaylarında bir performans alabiliyorum ne yazık ki. Küçük bir servet ödediğim 800MHZ’lik RD-RAMlerim sayesinde bu açık bir dereceye kadar kapanıyor. Doom 3, her ne kadar kağıt üzerinde Nvidia ekran kartları için optimize edilmiş olsa da; bu sıradan bir reklam anlaşmasından öte değil. ATI ekran kartı sahiplerinin endişelenmesine hiç gerek yok. Zira birbirlerine yakın performans gösteren iki ekran kartından Nvidia olanı ATI olanına göre %5 daha fazla performans gösteriyor. Ayrıca Kanada’nın milli gurur kaynağı Radeon’lar her zamanki gibi anti aliasing’de Nvidia’dan daha başarılı. Görünüşe göre Half-Life için de aynı durum söz konusu olacak gibi. Kısaca Nvidia kart sahiplerinin de Half-Life 2’yi daha hızlı oynamak için Radeon almalarına gerek yok diyebiliriz. Oyun şu an itibariyle EAX Advanced HD desteklemese de (ki Doom 3 motoru ile yapılacak oyunlar Carmack’le yapılan yeni bir anlaşmaya göre EAX destekleyecek ve ayrıca EAX destekli bir Doom 3 Gold Edition da görebiliriz yakında) Dolby Digital 5.1 destekliyor. Hardware decoder’lı Inspire 5.1 5700 Digital ses sistemim ile bazı sahnelerde görsellikten geri kalmayan bir ses şöleni çıkıyor karşıma. Ses efekteri son derece kaliteli hazırlanmış. Değişik varyasyonlar sayesinde aynı sesi tekrar duyma ihtimaliniz bayağı az. Kapı açılma sesleri “vıjıuuuv”’dan, ateş etme sesleri “tak..tak…tak”’dan, yaratık sesleri de “böhüeauv”’dan ibaret değil. Müzikler de aynı şekilde enfesler. İnsanı havaya sokmayı beceriyorlar. Nine Inch Nails dendiğinde “Ah, şu klavye başına oturup 2 günde satanic techno haltı tarzından saçmalıklar yapan herifler” diye bir cevap gelse de ağzımdan, oyunu oynaya oynaya satanic techno saçmalığına alışmadım değil. Ve şimdi başka müzik yakıştıramıyorum Doom 3’e. Umarım Duke Nukem Forever’da Megadeth’ten bir iki kaliteli parça duyarız.

Rouille dans la paix, étoile polaire…

Bütün detaylar sonuna kadar açık bir halde, 4x FSAA, 1024x768x32 çözünürlükte ortalama 30-40 FPS alabiliyorum bu sistemim ile. Tabi ki son derece güçlü ekran kartımın katkısı da göz ardı edilemeyecek kadar büyük. Ancak daha önce de dediğim gibi eski CPU’m ve ağzına kadar fragment’lı dosyalarla dolu olan HDD’ımdan ötürü yükleme süreleri gayet uzun ve oynarken arada sırada takılmalar oluyor. Dolayısıyla resmi olarak 30FPS yazsa da kenarda, kıyametin koptuğu sahnelerde CPU’m textureları cache’lemeye çalışırken, sinir bozucu yavaşlamalar ortaya çıkıyor. Size tavsiyem arka planda çalışan gereksiz bütün uygulamaları kapatın ve oyunu en fazla boş alanı olan HDD’a şöyle sağlam bir defrag attıktan sonra kurun. Yararını kesinlikle göreceksiniz. Ayrıca Xbox’çılar fazla heveslenmesinler. Zira hiç bir konsol PC’deki görüntü kalitesine ulaşamaz.

Burada bir konuya dikkati çekmek istiyorum, DirectX9 desteklemek ile kullanmak ayrı konulardır. Geforce 3-4 gibi kartlar DirectX9 destekler, fakat getirdiği yeni nesil grafik teknolojilerini desteklemezler. O yüzden aynı NFS: Underground’da da bahsettiğim gibi bir Gf4MX 440, yeni nesil efektler olmadan bir Gf FX 5200’den çok daha hızlı çalıştıracaktır oyunu. Tabii MX’te yeni nesil grafik göremeden oynamanın bir anlamı olmadığından ve bir Gf FX 5200’de de sürünmek hoş olmadığından bu iki karttan birine sahipseniz Doom 3 almadan önce ekran kartınızı değiştirin derim. Sistem gereksinimlerini açık bir şekilde belirttim zaten. Bu oyunu ortalama bir performansla oynamak için en az bir Geforce FX 5700 ya da Radeon 9600PRO’ya ihtiyacınız var. Kutusunda 2000W yazan 5 dolarlık dandique hoparlörler ile de ortama fazla kapılacağınızı zannetmem. Onboard mahkumiyetinden de en kısa zamanda kurtulun. Aranızdan bazı arkadaşların yüzünün büzüldüğünü görebiliyorum. Fakat ne yapalım, c’est la vie.

Compte à rebours à l’extinction

Zamanla Doom’un CTRL+ALT+SPACE+yön tuşları kombinasyonlu kontrolleri yerini W+A+S+D+E+CTRL+SPACE+MOUSE kombinasyonuna bıraktı. Bu kombinasyon ile ilk defa Terminator: Future Shock’ta tanışmış ve ilk zamanlarda bayağı yadırgamıştım. Fakat şimdi bu kombinasyonsuz FPS oynamak imkansız neredeyse. Nostalji yapmak istiyorsanız eski kombinasyonu kullanabilirsiniz. Ancak pek tavsiye etmem. Kontroller çoğu FPSde olduğu gibi son derece rahat ve %90 özelleştirilebilir biçimdeler. Xbox’çılar nasıl oynayacaklar o gamepad’lerinde merak ediyorum şahsen. Doom’a yakışır bir şekilde aksiyon dozu yüksek. Karşınızdaki inanılmaz derecede gerçekçi yaratığı izlemekle kalmıyor, öldürebiliyorsunuz da! Ayrıca evet, elinizdeki inanılmaz detaylı silah güzel görünmekten başka işlere de yarıyor! Benim gibi bir oyun fanatiği daha ne isteyebilir ki? 

Temps… L’Extrémité

Hayatta herşeyin olduğu gibi, Doom 3 de mükemmel olmasına rağmen malesef kusursuz değil. Aşırı sistem gereksinimlerini listemizin başına koyabiliriz. Bunun dışında ufak tefek buglar ve küçük AI sorunları göze çarpıyor. Grafik ve aksiyonun ön planda olduğu bu oyundan Halo’daki gibi bir AI beklenemezdi zaten. Bu sorunlar her ne kadar oynanabilirliği etkilese de birkaç yama ile halledilemeyecek şeyler değil ve kesinlikle oynanabilirliliği gölgelemiyorlar. Ayrıca en kısa zamanda EAX desteğini de oyunda görmek istiyoruz. Sonuç itibariyle, Doom 3, şu an itibariyle bir bilgisayar oyununda (önceden render edilmiş demoları saymazsak) görüp görebileceğiniz en iyi grafiklere sahip desek abartmış olmayız. Yüksek oynanabilirliği ve insanı sarıp sarmalayan etkileyici atmosferi ile kesinlikle kaçırılmaması gerek bir oyun Doom 3. Hatta bu oyunu alıp oynamamak büyük bir günah. Carmack biraderler alpha ve beta versiyonlarının internete sızması ile küplere bindikten sonra Doom 3’ün satış rakamları ile zil takıp göbek atacağa benziyorlar. Hem ayrıca herşey bununla da kalmıyor. Bilindiği gibi, Warner Bros Doom filminin haklarını almış ve yapımını üstlenmişti. Variety dergisinde yayınlanan yeni bir habere göre Universal Pictures, John ve Adrian Carmack kardeşlerle anlaşıp Doom filminin tüm haklarını Warner Bros’tan satın aldı. Bu da demek oluyor ki bir Doom filmi kaçınılmaz. Dave Callaham’ın senarist görevi verildiği projede, John Woo tarafından yönetilen Spy-Hunter oyununun filminde başrol alan Dwayne Johnson, yaptığı açıklamada Doom filminde başrol oynamasının büyük bir ihtimal olduğunu söyledi. Bundan daha heyecan verici ne olabilir ki?

Önerilen sistem gereksinimi: Intel Pentium IV ya da benzeri 2GHZ CPU, 512MB RAM, DirectX 9 kullanan Nvidia GeForce FX 5800 ya da ATI Radeon 9700PRO ve üstü ekran kartı, 6 kanal destekleyen ses kartı ve ses sistemi, 4GB boş HDD alanı



Ara başlıklar için rehber:

Temps… Le Commencement
Time… The Beginning
Zaman… Başlangıç

Jusqu’ici… Si Bon… Ainsi Ce qui…
So Far… So Good… So What…
Şimdiye Kadar… Çok iyi… Peki Ne…

La paix se vend, mais qui achète…
Peace Sells, But Who’s Buying…
Barış Satar, Ama Kim Alıyor…

Rouille dans la paix, étoile polaire…
Rust In Peace, Polaris…
Huzur İçinde Paslan, Polaris…

Compte à rebours à l’extinction
Countdown To Extinction
Soy Tükenmesine Geri Sayım

Temps… L’Extrémité
Time… The End
Zaman… Bitiş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu