2009 yılında hayatımıza giren Dragon Age oyunu BioWare’in kaliteli RPG oyunları serisine en son eklenen halkalardan bir tanesidir. Gerek konusu gerek kendine has kültürü ve dünyası, diyalogları ve karakterler arasındaki etkileşim, savaşları görselleri ile gerçek anlamda oyun oynama zevkini bize yaşattı.
Her ne kadar firmanın yakın zamanlarda çıkan diğer oyunu Mass Effect de Dragon Age kadar ilgi toplamış olsa da kendi başına oluşturduğu kültür ve tarih Dragon Age’i bence hep bir adım önce tutmuştur.
Yakın zamanda (bir buçuk ay kadar) gelecek olan oyunu heyecanla beklerken gerek haber gerek makalelerle ilk oyundan ve ikinci oyundan bilgiler vermeye çalıştık.
Hatırlarsanız daha önceden Thedas kıtasında beşlangıçtan bu yana olup biteni anlatan kronolojik bir tarih bilgisi yayınlamıştık.
Bu sefer de dedik ki Thedas’ın ırklarına bir bakalım. Bu yazımızda Dragon Age dünyasında yaşayan cücelere, elflere ve özellikle RPG tutkunlarına yeni olan Qunari’lere bir bakış atacağız.
Cüceler
Dragon Age dünyasındaki cücelerin yaşamı aslında bakılırsa diğer RPG dünyalarından çok da farklı değil. Diğer dünyalarda olduğu gibi Thedas’daki cüceler de dağların altında oluşturdukları devasa şehirlerde güneşten uzak bir şekilde kapalı bir toplum olarak yaşıyorlar. Büyüklü küçüklü bu şehirleri birbirine bağlayan Deep Roads adındaki yolların hakimi olan bu küçük ama güçlü ve korkusuz ırk Dragon Age dünyasının onur, şeref ve haysiyete önem veren ırklarından bir tanesi.
Aslına bakılırsa Dragon Age dünyasının en bahtsız ırkıdır cüceler. Bunun sebeplerinden bazılarını kendileri oluştururken bazılarını ise tamamen bulundukları coğrafi ortamdan kaynaklanmaktadır.
Kendilerini dağların altına kurdukları şehirlere hapseden cüceler, çok nadir olarak yüzeydeki ırklar ile iletişime geçer ve onları aralarına kabul ederler. Bu kapalı toplum olgusu, dışarıda olup bitenden habersiz bir yaşantı sürüp biraz kör cahil yaşamaya mahkum kılar bu güçlü ırkı. Ancak şu zamana kadar cüce toplumunun geneli bundan rahatsız olmamıştır.
Sırtımı tıraş et ve beni “Elf” diye çağır!
İkinci talihsizlikleri ise dediğimiz gibi coğrafi nedenlerden kaygılanmaktadır. Thedas’ın başına gelmiş en büyük tehlike, kıta üzerinde çıkmış olan Blight’lardır. Eski Tevinter İmparatorluğu’nun sapkın büyücüleri Altın Şehir’e girip oranın kutsallığını bozduklarında ve geriye Darkspawn şeklinde döndüklerinde, başlayan Blight’lar ve her Blight’ın başını çeken Archdemon’ların çıkış noktası her zaman için dağların altında yer kabuğu ile lavın buluştuğu nokta olduğu için bu acımasız düşman ile ilk karşılaşan bölge Depp Roads ve bu bölgenin koruyucuları cüceler olmuştur. O kadar ki Thedas’ın yüzeyinde bir Blight olsa da olmasa da cüce ırkı her daim Darkspawn’lar ile savaşmak zorunda kalmıştır.
İlk oyunda öğrendiğimiz gibi Ferelden toprakları dâhilinde ayakta kalmış tek cüce şehri olan Orzammar’daki cüce evleri itibar ve güç rekabetinden dolayı cüce toplumunu katı kurallarla belirlenmiş kastlara (caste) bölmüştür. Bu kastlar her cücenin birey olarak toplum içerisindeki yerini belirlediği gibi bazı cücelerin kendi evleri yerine yüzeyi tercih etmelerinin sebebi olmuştur.
Yüzeye çıkan cücelerin oluşturduğu kendine has topluluk ise aşağıdakinden çok farklı bir yapıdaymış gibi gözükmektedir. Buradaki cücelere sorsanız kendi aralarında kast denilen saçma kavram yoktur ve açık gökyüzünün altında her cüce bireyi eşittir.
Lakin işin aslı öyle değil. Binlerce yıllık gelenek isyan edenler tarafından bile bir kenara atılamamıştır. Yüzey cüceleri her ne kadar Orzammar’daki cüceler tarafından dahil oldukları kastlardan sökülüp atılmış olsalar da bir çoğu halen o terk ettikleri kast sistemindeki hiyerarşiyi devam ettirmektedir. Eski soylu evine sahip bir cüce cemiyeti yeryüzünde bile kastsız cücelerden daha çok saygı görür. En fakir soylu cüce bile kendisinden daha zengin olan ancak daha aşağı bir kast seviyesinde bulunan diğer bir cüceden daha önemli birisidir.
Yüzey cüce toplumları temel olarak ikiye ayrılırlar; kalna’lar, kast ve rütbe sistemini (özellikle de Soylu ve Tüccar Kast aileleri) koruma niyetinde olanlardır. Etkin nüfuslular, Orzammar’ın geleneklerini yer altında bırakıp güneşli dünyanın yeni sistemini benimseyenler.
Boyun çok kısa Warden
Cüce toplumunda sürgün, her toplumda olduğu gibi bir utanç kaynağıdır. Dolayısı ile yüzeydeki cücelerin büyük bir çoğunluğu istekleri dışında yüzeye çıkartılmışlardır. Ancak bunların yanında kendi isteği ile yüzeyde olan cüceleri genel olarak kastsız cüceler veya evleri rakip evler tarafından yok edilmiş ve kastları ellerinden alınmış cüceler oluşturur.
Her ne kadar yüzeyde yaşıyor olsalar da bu cüceler Orzammar ile olan bağlarını asla tam anlamıyla kopartmadılar. Yüzeydeki ticari malları yer altındaki akrabalarına, yer altındaki lyrium ve metali de yüzeydeki yeni dostlarına satan cüceler bunu sadece kârlı bir iş olduğu için değil aynı zamanda kutsal bir görev olarak gördükleri için yapıyorlar. Nitekim birçok yüzey cücesi evlerine veya efendilerine daha iyi hizmet edebilmek adına sürgünü ve kastından atılmayı gönüllü olarak kabul etmiştir.
Yüzey cüceleri ilk zamanlarda ne yapacaklarını bilmez bir durumdayken son dönemlerde büyük bir yükseliş yakalamışlardı. Özellikle ticaret ile uğraşan cüceler bir anda geliştiler. Bankalar, paralı asker şirketleri ve tüm diyarı kapsayan karavan şirketleri kurmaya başlamışlardır. O kadar ki yeryüzü ticaretinin yatırımcıları ve spekülatifleri haline gelmişlerdir. Bu yeni endüstriler yüzey cücelerine her ne kadar inanılmaz bir varlık sağlasa da halen yer altındaki tutucu akrabaları tarafından küçük görülmektedirler.
Daha düşük gelire sahip olan cüceler için ise güçlü bir kanla ile iş birliğine girmek her kapıyı açabilir. Cüce tüccarlar tarafından referans gösterilebilirler ve güçlü Cüce Tüccarlar Lonca’sı tarafından sunulan iş fırsatlarından o işi yapabilecek daha yetenekli ancak daha az kontağı olan benzerlerine nazaran kolayca yararlanabilirler.
Elfler
Dalish elfleri kendilerini gerçek elflerin, ya da kendi dillerinde “elvhen” ırkının son kalan üyeleri olarak görürler. Yitip gitmeye yüz tutmuş kadim yaşam tarzlarına güçlükle tutunan elfler insan topraklarının dışarısında devamlı bir göç halinde yaşarlar. Elf klanları insanlardan uzak oldukları kadar birbirlerinde de uzaklaşmışlardır. Ancak her on yılda bir Arlathvhen’de buluşurlar. Arlathvhen, klanların bir araya gelip eski hikayeleri birbirleri ile paylaştıkları ve geleneklerini canlı tutmaya çalışmak için düzenledikleri bir etkinliktir.
Ar tu na’lin emma mi (I will see your blood on my blade)
İsimlerini, Andastre’nin Tevinter Imperium’a düzenlediği dini savaşın ardından kurdukları ikinci anayurtları olan Dale’dan alan Dalish elfleri onları bu yurttan sürüp atan insanlara karşı büyük bir kin beslemektedir. Bunun sonucunda kamplarını çok keskin kurallar uygulayarak korumuşlar ve insanlarla nasıl başa çıkacaklarını bilseler dahi etkileşimler her iki taraf için de temkinli bir seviyede gerçekleşmektedir.
Dalish elf klanları ile Chantry himayesindeki insanlar arasında temel bir dini ayrılık bulunmaktadır. Chantry bütün varoluşun Maker’dan geldiğini öğretirken Elf’ler ise kadim tanrılarının panteonlarına inanırlar. Her ne kadar tanrıları uzun süre önce sessizliğe bürünmüş olsalar da onların bir gün tekrardan geri döneceğine yakarışlarına cevap vereceklerine inanırlar.
Klanların yöneticileri olan Keeper’lar da Chantry ile olan gerginliği arttırmaktaki görevlerini başarı ile geliştirirler. Daha genç yaşta eğitimine başlanan Keeper’lar Elf büyüsünün geleneğini korur ve kendisinden sonra gelenlere aktarırlar. Her ne kadar Chantry bütün Keeper’ları dinden dönmüş (apostate) büyücüler olarak görse de diğer apostate’ler gibi bu büyücüleri kolayca yakalayamamaktadırlar. Dolayısı ile Keeper’ların peşine düşen Templar askerlerinin işleri çok zordur.
Qunari
Qunari ırkı belki de Dragon Age ırkları arasında en az ve zor anlaşılan ırktır. Gerçekten de Qunari kültürüne baktığımızda diğer ırklar için çelişkili birçok durum söz konusudur.
Thedas’ın diğer ırkları Qunari’leri ve yaşam tarzlarını vahşice bulur ki aslında bu çok da doğru değildir. Evet Qunari savaşları büyük vahşetlere neden olmuştur ancak gerek Chantriy’nin yaşadığı Büyük Parçalanma (Great Schism) ve Tevinter İmparatorluğu’nun yıkılması sırasında da büyük bir vahşet yaşanmıştır.
Qunari’ler yıkılmaz yaratıklardır. Güçlü ve gururludurlar. Doğa ana onları uzun boynuzlarla (gerçi Sten’de fazla gözümüze çarpmadı) garip gözlerle ve kendisinden farklı tüm ırklara karşı tutundukları küstah tavırla donatmıştır.
Qunari’ler Thedas’a saldırıp kıtayı büyük bir savaşa sürüklediğinde bundan belki de en çok fayda sağlayanlar şehir Elf’leri olmuşlardır. Nitekim Qunari’ler istila ettikleri bölgeye Qun dinini ve kültürünü yerleştirmişlerdir. Dolayısı ile hayatları boyunca zulüm gören Elf’ler Qun dininin en büyük öğretisi olan “Toplumda herkes eşittir ve bir hiçtir” mantığını “Elf’ler köledir” mantığından daha olumlu bulmuşlardır.
Qunari kültürü diğer kültürlerden farklı olarak sadece bütünlüğü düşünürler. Bireyselliğin hiçbir önemi olmadığı gibi bu şekilde düşünenler suç işlemiş sayılırlar. Yani toplum bir bütündür ve önemli olan da odur. Tek bir Qunari’nin elde ettiği başarı ne kadar büyük olursa olsun eğer Qunari toplumuna bir yarar dokunmuyorsa, o başarının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Bireyler sadece Qunari kültürünü oluşturan nesnelerdir. Dolayısı ile bütün oluştuktan sonra hangi Qunari’nin oluşturduğu önemli değildir. Her bir birey damarlardaki toplam kanın sadece bir damlasıdır.
Tebrikler! Bir çöp kutusu buldun
Yaşayan bir yaratık gibi düşünülen bu kültürün zihin kısmını işçiler, ruh kısmını rahipler oluşturur. Kişinin kendisine değil toplama ne kadar yardım ettiği önemli olduğundan Qunari kültürüne dışarıdan katılan birisinin dahil olabileceği tek yer Qun ordusudur. Nitekim ordu bu yaratığın ellerini ve ayaklarını oluşturur.
Aslında bu bir anlamda güzel bir mantıktır ki yukarıda da belirttiğimiz gibi içerisinde bir anlamda eşitlik düşüncesi barındırır. Katı kuralı olan bu kültürde dahi hayatları boyunca insanlar tarafından zulüm gören ve köle olarak kullanılan Elf’ler Qunari kültüründeki bu eşitliği fark ederek benimsemişlerdir.
Qunari’lerin yaptıkları her şeyde en iyi olma çabası ve tamamen yeteneklerdeki üstünlüğe dayalı bir kültür içinde barınmaları onları elbette zor durumlara da düşürür. Mesela Qunari’ler genellikle farklı diller konusunda yeteneksiz oldukları için ortak dili konuşan çok az iken bunu düzgün konuşan daha da azdır. Dolayısı ile bu yeteneksizliklerini göstermemek için ortak dil konuşulduğunda sessiz kalmayı tercih ederler.
Oyundan birkaç örnek verecek olursak Sten ile oynayan kişiler onunla geçinmenin ne kadar zor olduğunu iyi bilirler. O kadar ki kendini beğenmiş küstah golem Shale bile Sten yanında şeker kız Candy (sonuçta Shale’da dişi bir cüceydi) gibi kalır.
Sten’e kalsa 100 saatte yakın sürecek oyun hiçbir yan görev yapmadan 15- 20 saatte bitirecektik. Qunari düşünce yapısındaki karmaşıklığa en büyük örnek Redcliff bölümü olabilir. Bann Teagan’dan görevi kabul ettiğinizde Sten, bizim esas görevimizin Blight olduğunu ve bu tarz gereksiz işlerle zaman kaybettiğimizi söylerken, undead’lerle savaşmak için yardım topladığımız sırada Lloyd’u ikna edip savaşa katılmaya razı etmemizi çok mantıklı buluyordu.
Her ne kadar biz hiçbir Qunari şehrini görmemiş olsa da (ki büyük olasılıkla uzun bir süre de göremeyeceğiz) Seheron ve Par Vollen şehirlerinde Qunari kültürünü gerçek anlamda görebiliyoruz.
Kısacası Qunari’ler sert, küstah, katı bir ırktır ve onların düşüncesine göre herkes bütünün iyiliği için çalışır. Hayat kesinlikten, eşitlikten ibarettir ve bireyselliğe yer yoktur.